Hollanda'daki "burka yasağı" gerçekliğe uymuyor; bu durum, hükümetlerin kıyafet denetimi üzerine tekrar düşünmelerini sağlamalı

Kendimizi kandırmayalım; şüphesiz, aileleri tarafından kapanmaya zorlanan kadınlar da var. Fakat kontrolcü ilişkiler sadece Müslümanlara has bir mesele değil

Hollanda'da geçen yıl onaylanan "burka yasağı" 1 Ağustos'ta yürürlüğe girdi. Yasağa uymayanlar 150 euro (yaklaşık 900 TL) para cezasına çarptırılacak Tam sayı bilinmese de ülkede 100 ila 400 arasında burkalı kadın olduğu tahmin ediliyor (Reuters) 

2015'te Tower Hamlets belediye seçimlerinde bağımsız adayken beyaz bir adam gelip örtümün altında saçımın ne renk olduğunu sormuştu. Pembe olduğunu söylemiştim. O gülümsedi, ben de ekledim, “Aslında pembe değil, yeşil.” Ufak bir andı ama beni düşündürdü. "Bu Örtünün Altında Saçlarım Pembe" adlı bir makale yazdım ve Cambridge Üniversitesi'nde bir konuşma yaptım.

Bütün Müslüman kadınlar nasıl giyinmeleri gerektiğini söyleyen kanun koyucuların, politikacıların ve toplumun türlü davranışlarına katlanmak durumunda kalmıştır. Bütün bu insanlar bizi güçlendirmeye çalıştığını düşünüyor. Avam Kamarası'nın eski lideri Jack Straw kadınların örtünmeyi bırakması halinde toplumsal ilişkilerin geliştirilmiş olacağını iddia etmiş; eski başbakan David Cameron ise Müslüman kadınların “geleneksel olarak itaatkar” olduğunu belirtmişti.

Her iki beyaz erkek politikacı da esaretten kurtardıklarını düşündükleri Müslüman kadınların tepkisiyle karşı karşıya kaldı.

Ekim 2018’de BM, Fransa'yı, yüzü gizleyecek şekilde giyinmeyi yasaklamakla kadınları korumaktan ziyade onların eve kapanmasına ve ötekileştirilmesine sebep olduğunu belirterek kadın haklarını ihlal ettiği için eleştirmişti.

Ve sadece iki gün önce (1 Ağustos çn.) Hollanda'da, Yüzü Kapatan Giysilere Dair Kısmi Yasak veya başka bir ifadeyle burka yasağı, yürürlüğe girdi. Yasa sadece toplu taşıma araçları, kamu binaları ya da sağlık ve eğitim kurumlarında kadınların burka ve peçe gibi yüzlerini kapatan kıyafetler giymesini yasaklamakla kalmıyor, herkesi, bahsedilen mekanlarda bütün yüzü örten kask, kayak ve kar maskesi takmaktan da men ediyor.

Müslüman kadınlar, tıpkı Sihlerin sarık takması gibi, dini inançlarının ve inanç özgürlüklerinin bir sembolü olarak burka giyiyor. Başörtüsü, İngiltere'deki bazı dindar Katolik kadınların da giydiği bir şey ve İspanya gibi diğer Katolik Avrupa ülkelerinde de yaygın bir manzara.
Hollanda polisi ve taşıma şirketleri yasağı uygulamaya dair tereddütlerini dile getirdi. Polis yasağın bir öncelik olmadığını, dolayısıyla ihbarlara yarım saatlik normal zaman aralığı içerisinde yanıt veremeyeceğini belirtti. Hollanda hükümeti şimdi “kısmi yasağın herhangi bir dini hedef almadığı ve insanların istedikleri gibi giyinmekte özgür olduğunda” ısrar ediyor.

 

 

Kadınların ne giydiğine dair yasak getirme çabası aslında burka yasağı gibi önyargı taşıyan yasaların halkın ortak iradesi olmaksızın etkisiz kaldığının kanıtı. İnsanların dini inançları doğrultusunda giyinmesini kısıtlamak bir insan hakları ihlali. Liberal batı demokrasileri bir yandan insanların ne giydiklerini kısıtlamaya çalışırken diğer yandan da seçme ve ifade özgürlüğü propagandasını yapamaz.

Sıklıkla karşılaştığım üzere başörtümle ilgili en temel soru “Başörtüsü gerçekten bir seçim mi yoksa bir baskı sembolü mü?” İnsanların bunu sormaya hakkı var ve Müslüman kadınlar olarak biz bu soruları bir meydan okuma olarak görmeyip başkalarının bizi anlamasına yardımcı olacak şekilde cevaplamalıyız.

Kendimizi kandırmayalım; şüphesiz, aileleri tarafından kapanmaya zorlanan kadınlar da var. Ama kocaları veya karılarının ne giymeleri, ne yapmaları ve kimle konuşmaları gerektiğine karıştığı, farklı renkten, kültürden ve dinden bir dolu insan da var.
Kontrolcü ilişkiler sadece Müslümanlara has bir mesele değil.

İlkokulda bir öğretmenim hem genç omuzlarıma temsilciliğin yükünü bindirmeye, hem de sınıfa "benim gibi bir sınıf arkadaşları olduğu için" ayrıcalıklı olduklarını çünkü bunun "ufuklarını genişleteceğini" ilan ederek İngilizliğimi sorgulamaya karar vermişti.

Önemli konumlarda yer almayı amaçlayıp toplumsal önyargıların üstesinden gelerek bunu başaran birçok güçlü Müslüman kadın var, bu da onların dayanıklılığının kanıtı. Ve asla güç sahibi olmayacak ama sabahları ön kapıdan dışarı her çıktığında önyargılara meydan okuyan on binlerce başörtülü Müslüman kadın da var.

Müslüman kadınlar eşitlik uğruna mücadele etme kapasitesine fazlasıyla sahip ama bunu başarmak için, tıpkı dünyanın her yerindeki kadınlar gibi, desteklenmeleri ve teşvik edilmeleri gerekiyor.

Hukuk yoluyla yaygın önyargıları kutsamak yasaları tasarlayanların sağduyu eksikliğini açığa çıkarmaktan başka işe yaramaz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU