İktidar-yorum ilişkisi (1): Modern Fas'ın şafağında

Ömercan Kaçar Independent Türkçe için yazdı

Kanonik metinleri yorumlama faaliyeti, bilgi üzerinde iktidar kurmanın yollarından biri olabilir mi?

İslam coğrafyasındaki şerh faaliyetlerine dair okumalarım sırasında neden belirli metinlerin belirli bir zaman ve coğrafyada yoğun bir yorum faaliyetinin parçası haline gelebileceğine dair sorgulamam beni, iktidar, çevre-merkez, imparatorluk dönüşümü, ulemâ sınıfının oluşumu gibi kavramlar üzerinde durmaya yöneltti.


Buhârî ve otorite bir metni yorumlamak

İslam dünyasının en önemli âlimlerinden Buhârî'nin (ö. 256/870), Kur'ân-ı Kerîm'den sonra en güvenilir kitap olarak kabul edilen el-Câmi'u's-sahîh adlı çalışması, ehl-i sünnetin en önemli sembollerinden biri ve geniş bir kabulle üzerinde konsensüs sağlanan bir hadis eseridir.

Bu kitap aynı zamanda dinî yorum faaliyetlerinin merkezinde de yer alır.

el-Câmi'u's-sahîh'in ilk şerhlerinin çoğu 4 ve 10'uncu asrın sonlarından 5 ve 11'inci asrın ortalarına kadar Endülüs'te yazıldı.

Görüldüğü üzere, Doğu İslam dünyasında yazılan bir eser binlerce kilometre ötedeki bir coğrafyada ilmî çalışmaların merkezinde yer alıyordu.

"Neden el-Câmi'u's-sahîh'in ilk şerhlerinin çoğu Endülüs'te yazıldı?" sorusu uzun bir süre beni meşgul etti.

Bu sorunun birçok cevabı olabileceği aşikar, ancak benim dikkatimi bu süreçle Endülüs'te yönetim sisteminin değişimi ve iktidarın oluşumu arasındaki paralellik çekti.


Endülüs

Endülüs tarihî yakından incelendiğinde "şerh fırtınası"nın yaşandığı bu dönemin Endülüs Emevî halifesi III. Abdurrahman'ın (350/961) hilafet ilanı ve bu doğrultuda Endülüs'ü bir imparatorluk gücü haline getirme vizyonu sonucunda oluşan yeni sistemin bir ürünü olduğu varsayılabilir.

III. Abdurrahman'ın hayatının sonlarında ilmî hayatın gündemine giren el-Câmi'u's-sahîh, sonraki yarım asırda yoğun çalışmalara konu oldu ve sözlü olarak başlayan yorum faaliyetleri sonucunda 4./10. asrın sonlarında şerhler yazılmaya başlandı.

Endülüs'te karşımıza çıkan imparatorluk haline gelme süreci ve şerh yazımı arasındaki korelasyon, iktidar-yorum ilişkisine dair genel bir yargıda bulunmak için yetersiz kalabilir.

Daha sağlıklı bir tespit yapabilmek için tarihin farklı dönemlerinde ortaya çıkan benzer süreçlerin de incelenmesi gerekir.

Bu doğrultuda köklü yönetim değişikliğinin yaşandığı ve iktidarın yeniden kurulduğu dönemleri mercek altına almak gerekir. 


Kuzey Afrika

Endülüs Emevî devletinin yıkılmasının ardından ortaya çıkan mülûkü't-Tavâif dönemini (1031-1090) takip eden süreçte Murâbıtlar (1056-1147) ve Muvahhidler (1130-1269) dönemiyle birlikte Amazigh (Berberî) hakimiyeti Endülüs merkezli ilmî sistemin tedricî olarak Kuzey Afrika'ya kaymasına yol açtı.

Tam da bu süreçte Tunus'ta yaşayan Mâlikî fakihi Mâzerî (ö. 536/1141) ve Fas'ın Kuzey'inde yer alan Sebte'de uzun süre kadılık yapan Mâlikî kadısı Kadî İyâz (ö. 544/1149) Müslim'in Sahih'ini şerh faaliyetlerinin merkezine koydular.

Onların bu faaliyetiyle Müslim'in Mağrib'de hadis şerh faaliyetlerinin merkezine geldiği görülür.

Mağrib'in Müslim'in eserini Buhârî'nin eserine tercih ettiği görüşü de bu süreç sonucunda yaygınlık kazandı.

Görüldüğü üzere yeni kurulan sistemle kanonik bir eserin şerh faaliyetlerinin yoğunlaşması arasında korelasyon bulunur.

Kuzey Afrikalı âlimler Endülüs bagajını taşıyan Buhârî'yi şerh etmek yerine sıfırdan başlayabilecekleri ve kendi kimliklerini ortaya koyabilecekleri Müslim'i tercih etmişlerdir denilebilir.


Modern Fas'ın şafağında

Bir diğer köklü değişimin yaşandığı döneme 19'uncu yüzyıl itibarıyla Fas'ta yaşanan değişim ve bu yüzyılın ikinci yarısında modern Fas'ın temellerinin atılması örnek olarak verilebilir.

İsyan, işgal ve kıtlıkların hakim olduğu süreçten Fas'ı sağ-salim çıkarabilmek için Alevî (Filâlî) hanedanı birtakım reformlara başvurdu.

Sultan IV. Muhammed'in (hs. 1859-1873) başlattığı reform dönemi ile bürokratik, ekonomik, ilmî, askerî ve siyâsî alanlarda yenilikler yapıldı.

Tarihçilerin modern Fas'ın kurulduğu dönem olarak adlandırdığı bu dönemde "Fas'ta değişim parça parça, koşullu ve birçok nedene bağlı şekilde ortaya çıktı." (Susan G. Miller, A History of Modern Morocco, 29.)

Bu dönemde Buhârî'nin Sahih'i üzerine yoğun bir şerh faaliyeti başladı.

Muhammed b. Muhammed el-Arabî İbn Hamdûn el-Benânî'nin (ö. 1245/1829), Ebû Muhammed el-Hâc Dâvudî (ö. 1271/1854), Abdurrahman es-Sûsî (ö. 1275/1858), Muhammed b. Ahmed es-Sûsî (ö. 1276/1859), Muhammed b. Muhammed Sâlim el-Meclisî (ö. 1302/1885), Muhammed Fudayl ez-Zerhûnî (ö. 1318/1900) gibi isimler bu esere şerh yazan isimler arasında yer alır.

Peki, neden Buhârî'yi tercih ettiler?

Bu irtibatın başlangıcını Mevlây İsmail'in (1672-1727) kurduğu köle ordusuna Buhârî'nin köleleri (Abîdü'l-Buhârî) ismini vermesine tarihleyebiliriz.

Faslı tarihçi Ahmed b. Halid en-Nasiri es-Selevî, şöyle söyler:

...Onlara sefere çıktıklarında ordunun en önünde [Sahîh-i Buhârî'yi] taşımalarını emretti. Tıpkı İsrailoğullarının Ahit Sandığı gibi...


Mevlây İsmail ordusunun Buhârî'ye sadakat yemini etmesini istemiş bu şekilde kendi iktidarıyla Buhârî'nin otoritesi arasında bağlantı kurar.

O tarihten beri Alevî hanedanı için Buhârî'in sembolik ve kurucu bir konumu bulunur.


(Devam edecek...)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU