Ne anladık: Ortam duruldu mu, gerildi mi?

Mayis Alizade Independent Türkçe için Gazanfer Hamidli, Halil Akıncı, Gültekin Hacibeyli ve Prof. Dr. Gubad İbadoglu ile konuştu

Fotoğraf: Reuters

44 günlük savaşın ilk siyasi-dipliomatik hamlesini Kremlin'in sahibi yapmıştı: 11 Ocak 2021'de uzun mu uzun, ilginç mi ilginç bir masanın arkasına oturttuğu iki lideri vakir bir kumandan edasıyla süzdükten sonra talimatını vermişti.

Ulaşım yolları açılacak, Karabağ'ın ekonomisi geliştirmek için Rusya-Azerbaycan-Ermeni stan ortak komisyonu kurulacaktı vs.

Kasım 2021'e kadar süreç bu şekilde ilerlerken AB adına Charles Michel'in devreye girmesi durumu değiştirdi.

Birkaç buluşmadan sonra süreç bu kez AB-ABD yönüne evrildi. 6 Ekim'deki Prag buluşması 'Rusya'nın süreçten dışlanma girişimi' olarak değerlendirince Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 27 Ekim'de 'Rusya'nın Davos'u' diye nitelendirilen Valday'dan mesajını verdi: Burdayım.

Süreç AB-ABD istikametine kaymışken, Vladimir Putin'in Ermenistan, Azerbaycan ve haliyle Türkiye'yi de yakından ilgilendiren mesajları nasıl okunmalı, nasıl tercüme edilmeli?

Süreçleri yakından izleyen Azerbaycanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Gazanfer Hamidli, Independent Türkçe'nin sorularını Bakü'den şu şekilde cevapladı:

İkinci Karabağ savaşındaki zaferin ikinci yıldönümü arifesinde eski savaş bölgesi ve civarındaki jeopolitik durum gerilimli ve çelişkili kalmaya devam ediyor. Karabağ'daki Ermeni silahlı kuvvetleri orada dururken Zengezur Koridoru'nun açılması konusu çıkmaza girdi. Rusya,endi pozisyonlarını muhafaza etmek için direnirken İran'I da sürecin içine sokmaya çalışıyor. Batılı güçler ise Kafkasya'daki faaliyetlerini yeniden artırdı. Ve işte böyle bir ortamda Ermeni stan ile Azerbaycan arasında Barış Anlaşması'nın imzalanmasına olan ümitler de giderek azalıyor. Devlet Başkanı Putin, Valday Kulübü toplantısında yaptığı konuşmada Bakü'yü ve Erivan'ı tüm baskı mekanizmalarını kullanarak kendi kontrolü altında tutma niyetinde olduğunu ortaya koydu. 10 Kasım 2020'de imzalanan üçlü beyanname sonrasında Rusya her iki ülkeyi de kendi kontrolünde tutmak için iki yol düşünmüştü: Azerbaycan ve Ermenstan arasındaki barış görüşmelerini kendisinin yönlendirmeyi ve Karabağ Ermeni lerini 'Barış destek misyonu' altında desteklemeyi.
 

Hamidli, "Savaş sürecinde Türkiye'nin de ciddi rol ve etkisinin görünmesine rağmen, Moskova'nın süreci yönlendirmesi ve Türkiye'nin bölgeye müdahil olması Batı'yı memnun etmemişti. Aralık 2021'de başlayan Brüksel Süreci'yle Bakü'ye ve Erivan'a yapılan siyasi baskılarla Batılı ülkelerin yeniden bölgeye döndüğünü görüyoruz. Bunun en açık örneği sınırın Ermeni stan tarafına  Batılı 'Barış Gücü'nün konuşlandırılmasıdır. İşte bu  durum Rusya'nın yanısıra Batılı güçlerin de artık bölgedeki mevcudiyetini açık şekilde ortaya koyuyor. Rusya'nın  konumunu zayıflatmaya çalışan Batılı ülkeler bu ülkeyi bölgeden sıkıştırmayı amaçlıyor.Ermeni stan'daki Rusya karşıtlığının giderek güçlenmesi,ABD'nin orada aktifleşmesi, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Rusya'ya karşı suçlamaları, Paşinyan'ın Batı yanlısı açıklamalarının yanısıra Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nden çıkmaya yönelik beyanları Rusya'nın kendi politikalarında yumuşamaya gitmesine neden oluyor. İşte Valday toplantısında Putin'in, Batı ve Rusya seçeneklerini gündeme taşıması da bunun dışavurumudur. Valday konuşmasında Vladimir Putin iki ülke arasında imzalanacak barış anlaşması sürecinde 'Vaşington seçeneği'nin tercih edilmesine 'Kendileri bilir' şeklinde bir yorum yapıyor. Barış anlaşmasında Karabağ'ın varlığının gözönünde bulundurulmasını da makbul sayan Rusya Devlet Başkanı bu seçenekle ilgili de olumsuz konuşmuyor. İşte Rusya ideri bu seçeneklerin her ikisini Ermeni stan'ı kendi yanına çekmek için kullanmayı hedefliyor ve burada sanki Azerbacan'ın çıkarlarını savunuyormuş gibi bir abartmaya yol vermekten geri kalmıyor" şeklinde konuştu.


Putin'in öne sürdüğü ikinci hususun ise sonuna kadar açıklanmadığı gibi, "Karabağ'ın kendine has özelliklerini gözönünde bulundurmaya" dikkat çekildiğini belirten Gazanfer Hamidli, "Burada halihazırda Rusya 'Barış Gücü' kontrolündeki Dağlık Karabağ bölgesinin nihai statüsünün söz konusu olduğunu tahmin etmek zor değil. Yani, işin 'Putin seçeneği'nde, Karabağ'ın nihai statüsü gibi bir sorunun Ermeni stan-Azerbaycan barış görüşmelerinde masanın üzerinde olmasına işaret ediliyor. İşin ilginç yanı 6 Ekim'de Prag'da gerçekleştirilen buluşmadan önce Moskova'nın kendi planını daha eylül ayında Bakü ve Erivan'a sunmuş olması. Bunu onaylayan Ermeni stan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın, Putin'e pek itibar etmediğini de görmekteyiz. İşte bundan dolayı Vladimir Putin'in son açıklamasını birkaç başlı şeklinde değerlendirilmesi gerekir" dedi.

Gazanfer Hamidli, sözlerine şunları ekledi:

Şöyle ki Ermeni stan'ı kendi kontrolü altında tutmayı hedefleyen Kremlin cazip 'ilkeler ve parametreler' öne sürdü. Rusya Devlet Başkanının savaşa kadar tedavülde olan 5+2 formülünü bir daha hatırlatması ve bu hatırlatmaları sırasında muadil olmayan örnekler üzerinden şantaja benzeyen bir üslup k kullanması da Kremlin'in iyi olmayan niyetlerinden haber veriyor. Putin'in Valday'daki konuşması Rusya'nın bölgeye bakış açısının değişmediğini ve Kremlin'in barış için uğraşmadığını ortaya koydu. Moskova'nın kendi askerlerini bölgeden çekme niyeti ve planı yok. İşte önümüzdeki günlerde Karabağ'daki ayrılıkçı yönetimin 'devlet bakanı' olması öngörülen Ermeni milyarder Ruben Vardanyan'ın Rusya 'Barış Gücü' kontrolündeki Hocavend'e yerleşmesinin yanı sıra Ermeni stan siyasilerinin sık sık Hankendi'ne uğramaları Rusya politikalarının meyveleridir.


Soçi'de 31 Ekim tarihinde gerçekleşecek buluşmanın da Vladimir Putin'e, Bakü ve Erivan'ı kendi yörüngesinde tutması bakımından önemli olduğuna işaret eden Hamidli, "Putin-Aliyev-Paşinyan buluşmasının bu aşamasından da hiçbir ilerlemenin beklenmemesi gerekir. Çünkü ciddi bir inisiyatif almış Batı'nın önünü kesmeye ve Ermeni stan ile Azerbaycan'ı ortak bir mahrece getirmeye Putin'in gücünün yetmeyeceği de açık. Münakaşanın tamamen bitmesini ve Karabağ'daki ucube yapının feshedilmesini isteyen Azerbaycan ise bunun gerçekleşmesi için ne Moskova'dan ne Brüksel'den  ne de Vaşington'dan gereken desteği alabiliyor. Dışişleri bakanlarının Cenevre buluşmasından sonra Azerbaycan'ın sunduğu barış anlaşmasının detaylarına ilişkin Bakü'nün beklentilerine üzerinden bir ay geçmesine rağmen, Erivan'ın hiçbir yanıt vermemesi de durumu daha da zorlaştıran bir husus olarak karşımıza çıkıyor. Seneler boyunca ABD, Rusya ve Fransa'nın içinde bulunduğu AGİT Minsk Grubu'nun sorunu çözmek yerine ipe un sermesi Azerbaycan'a yeteri kadar tedirgin olma deneyimi kazandırdı ve Bakü bunun bir daha yaşanmasını asla istemiyor" diye konuştu.

Gazanfer Hamidli son olarak, "Mevcut durumda Batı'nın ve Rusya'nın girişimleri tesadüf olarak görülebilir.Azerbaycan'da belirli bir grup Batı'nın bu sorunu çözülmesini  ve bölgeye barışın gelmesini istediği inancındadır.Ancak ABD ve Batılı ülkelerinin 'Ermeni lerin Karabağ'da sahip  olmalarına inandıkları statü' konusunu gündemde tutmaları Azerbaycan toplumunu genel olarak kaygılandırmaktadır.İşte bundan dolayı bölgeye adilin barışın gelmesi için biz Türkiye'nin gelişmelere aktif biçimde katılması gerektiğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.


Tabir-i caizse, 'süreçlerin peşini yarım asırdan bu yana bırakmayan' Türkiye'nin en deneyimli diplomatlarından Türk Konseyi Kurucu Genel Sekreteri ve eski Moskova Büyükelmisi Halil Akıncı'ya göre, Putin, Ermeni kamuoyunu kendi safına çekmek için diplomatik hamle yaptı.

Independent Türkçe'ye konuşan emekli büyükelçi Halil Akıncı, ipleri ele geçirmeye çalışan Batı ülkelerinin Rusya'yı çok uğraştıracağına dikkat çekti: 

Genel olarak baktığımızda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu tip açıklamalar yapmasının normal karşılanması gerekir. Çünkü Ukrayna'da sıkıntılı durumda olmasından dolayı diğer bölgelerdeki etkinliği kaybetmeme adına bu tür girişimleri yapıyor. Rusya halihazırda Ukrayna'da hem savaş çıkarıcı ve hem de barış yapıcı durumda. 10 Kasım 2020'de imzalanan deklarasyonla Kafkasya'da söz sahibi olma durumunu pekiştirdi. Onun için Batılı ülkelerin yeniden bölgede faallaşmasının önüne set çekmekeye çalışıyor. Fransa Devlet Başkanı Macron, AGİT Minsk Grubu'nun yeniden göreve dönmesini isteyince Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev buna karşı çıktı. Ardından bölgedeki karışıklıklardan dolayı Macron'un Putin'i suçlamasına Aliyev'den sert tepki geldi. Puin'in, Valday toplantısında zikrettiği ve 'Ermeni stan kabul ederse kendi bileceği bir iş olacaktır, bizim diyeceğimiz bir söz yoktur' şeklindeki açıklaması ağırlıklı olarak Ermeni stan kamuoyunu kendi yanına çekmek için yapıldı. Çünkü Rusya'yı dışlayarak Ermeni stan'ın herhangi bir girişimde bulunması imkansızdır. Vladimir Putin kadar Nikol Paşinyan da sıkıntı içinde.
 

Halil Akıncı.jpg
Emekli büyükelçi Halil Akıncı

 

"Paşinyan'ın durumu Ermeni stan'ın ilk devlet başkanı Levon Ter-Petrosyan'ın durumunu andırıyor" diyen Halil Akıncı, "Ilımlı Ter-Petrosyan,Türkiye olmadan dünyaya açılmasının imkansızlığını biliyordu, bazı girişimlerde bulundu ve nihayet Rusya yanlısı Karabağ klanı kendisini iktidardan indirdi. Şimdi aynı durum Nikol Paşinyan için de söz konusu. 44 günlük savaştaki yenilgiden bir süre sonra seçime giderek toplumun desteğini kazanmasına rağmen, ne eski Karabağ klanı ne de taşnaklarla sonuna kadar baş edebiliyor. Bazen kendisini bugüne kadar neden ortadan kaldırılmadığına şaşırıyorum. Açık şekilde görüyoruz ki, ne seçim zaferi ne de Batı desteği tam şekilde Nikol Paşinyan'ın işine yarayarak kendisini rahatlatabiliyor. Şimdi Rusya için de şartlar değişti, Ukrayna'da istediğini zamanında alamayınca yörüngesinde etkili olma zarureti hissediyor doğal olarak. Nikol Paşinyan'a destek veren Batılı ülkelerin ana amacı ise bölgeyi karıştırmak, Rusya'yı oradan sıkıştırıp çıkartıyor. Moskova bunu gayet iyi biliyor ve Ermeni kamuoyunda Paşinyan'a verilen desteği bildiği için kamuoyunu kendi yanına çekme hamleleri yapıyor. Vladimir Putin'in son açıklamalarının bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa Rusya izin vermeden Ermenistan'ın hiçbir şey yapamayacağını Paşinyan da gayet iyi biliyor. 31 Ekim Soçi buluşması öncesinde 'Karabağ'daki Rusya 'Barış gücü'nün görev süresinin yirmi seneye kadar uzatılmasını' hangi mantıkla önerdi?" şeklinde konuştu.


Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgaliyle başlayan sorunları sadece Azerbaycan parlamentosunda değil, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi olarak da yakından izleyen eski milletvekili ve uluslararası ilişkiler uzmanı Gülteki Hacıbeyli de Putin'in Valday'daki mesajlarının AB ve ABD'nin inisiyatif alarak ciddi mesafe katettiği barış sürecini sekteye uğratma niyeti güttüğüne işaret etti.

Hacıbeyli, bu durumda Azerbaycan'ın Türkiye'yle işbirliğini güçlendirmesinin zaaruretini vurguladı.

Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan AKPM Azerbaycan delegasyonu eski üyesi Gültekin Hacıbeyli, şunları söyledi: 

Gültekin Hacibeyli.jpg
Gültekin Hacibeyli

Vladimir Putin'in Valday konuşmasında Azerbaycan'ın bakımından üzerinde durulması gereken iki önemli mesaj vardı: o mesajların ilki Rusya Devlet Başkanının Karabağ'la ilgili düşüncelerininin açıklığa kavuşturulması bakımından önemli. Genel olarak Rusya'nın bu konudaki tutumuna da bir ölçüde açıklık getiren Putin, zamanında Ermeni işgali altındaki toprakları Azerbaycan'a geri vermesi karşılığında Ermenistan'a, Dağlık Karabağı'ın dışında Laçin ve Kelbecer illerimizi de önerdiğini belirtti. Putin hiç sakınmadan Ermenilere Laçin ve Kelbecer'in büyük iller olduğunu söylediğini de itiraf etti. İşgal altındaki öteki beş ilimizi 'sahipsiz' diye nitelendiren Putin'in bu sözlerinin anlamını önceden de biliyorduk. Şöyle ki Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko daha birkaç sene önce 'Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev'in beş ilin geri verilmesi durumunda beş milyar dolar para vereceğini ifade ederek   tüm ulaşım yollarının açılmasını' istediğini açıklamıştı. Bunun bir sonraki adımı olarak Azerbaycan komşu ülkenin ekonomisinin gelişmesine büyük katkıda bulunma sözü vermişti. Lukaşenko'nun açıklamalarda Karabağ'ın Hankendi, Hocalı,Hocavend bölgelerinin Azerbaycan'a iade edilmesine ilişkin hiçbir ima bulunmamasının yanı sıra, Lacin ve Kelbecer'in ismi zikredilmemekteydi. Biz daha o vakit bu durumun Karabağ'ın merkezinin yanı sıra Laçin ve Kelbecer'in de Ermenistan'ın kontrolüne geçtiği anlamını taşıdığına vurgu yapmıştık. Lukaşenko 'Azerbaycan devlet başkanının Karabağ bölgesinin hiçbir zaman kendi ülkesine iade edilmeyeceği olgusuyla barıştığını' da ifade etmişti.


"Putin'in Valday konuşması Rusya'nın Karabağ'a ilişkin gizli ve Azerbaycan'ın aleyhinde olan hileli planlarının olduğunu bir kez daha gösterdi" diyen Hacıbeyli, "Biz 44 günlük savaşta topraklarımızın önemli kısmının geri alınmasını kahraman ordumuza, Moskova'ya direnen Nikol Paşinyan'a ve Türkiye'ye borçluyuz. Yani 44 günlük operasyonun yapılmaması durumunda Laçin ve Kelbecer illerimizin kaderine ilişkin bir dizi sorularla yüzyüze gelmemiz kaçınılmaz olacaktı. Vladimir Putin Valday toplantısındaki konuşmasında Azerbaycan'ın Karabağ üzerindeki egemenliğinin  Vaşington Planı'nda  kabul gördüğünü de açıkladı.İşte onun Ermeni stan toplumuna yaptığı ve Karabağ Ermeni lerinin statüsüne ima eden çağrısını da bu çerçevede değerlendirmemiz gerekir. Azerbaycan iktidarının son dönemlerde yürüttüğü Batı karşıtı politikalar ve güya 'Batılı ülkelerin Karabağ'ı Ermeni stan'a verme niyetinde olmasına' ilişkin Bakü'nün propagandalarının Putin'in Valday konuşmasından sonra doğru olmadığı onaylandı" dedi.

Bu bağlamda  Aliyev'in dış politika danışmanı Hikmet Hacıyev'in 'ABD Azerbaycan'ın toprak  bütünlüğünü tanımamaktadır'  gibi anlamsız açıklamasından ve Emmanuel Macron'un TV'ye yaptığı açıklamanın tahrif edildikten sonra Bakü tarafından saldırılara maruz konulması ortaya trajikomik bir durum çıkardığını söyleyen Gültekin Hacıbeyli, "Macron'un açıklamalarında subjektif noktalar kuşkusuz vardı ancak Karabağ'ın statüsünün uluslararası hukukta yeri olmadığına bizzat Macron'un kendisi vurgu yapmıştı. Böyle bir ortamda Rusya devlet başkanının Ermeni stan toplumuna  çağrıda bulunarak 'Vaşington anlaşması'nı gündeme taşıması hafif tabirle desek,komik kaçıyor. Brüksel sürecinin önüne engel çıkarılmaya çalışılması ise Azerbaycan'ın çıkarlarının aleyhinedir. Çünkü Vaşington ve Brüksel süreçleri Karabağ üzerinde Azerbaycan'ın egemenliğini kabul ediyor. İşte bundan dolayı Karabağ sorununun çözülmesini istemeyen Putin, Ermeni toplumuna çağrıda bulunarak süreci engellemeye çalışıyor. 31 Ekim'de Soçi'de gerçekleşecek üçlü toplantıda Rusya'nın Karabağ'daki 'Barış Gücü'nün görev süresinin 15-20 seneye kadar uzatılması konusunun masaya yatırılacağı da açıklandı. Nikol Paşinyan'ın kabul ettiği bu öneri Azerbaycan için korkunç bir durum ortaya çıkarır. Çünkü 'Barış Gücü' kisvesi altında Azerbaycan topraklarında beş yıllık kalış süresinin uzatılması sürenin dolmasına altı ay kalmışken gündeme getirilebilir, anlaşma bunu öngörüyor. Biz bunu kabul edemeyiz, Azerbaycan toplumunun da bunu asla kabul etmeyeceğine inanıyorum" dedi.

Gültekin Hacıbeyli, sözlerine şunları ekledi:

Onun için Aliyev'in 31 Ekim Soçi toplantısına katılmaması ve Vaşington-Brüksel süreçlerine sadık kalması en doğru yol olacaktır. Ancak kendini daha ziyade Rusya'nın adamı olarak lanse etmiş Aliyev'in Soçi toplantısından cayacağına inanmıyorum. Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko'nun 'İlham Aliyev baştan sona bizim adamdır' şeklindeki açıklaması sinirleri iyice bozdu. Biz Aliyev'den, Putin'in veya Lukaşenko'nun değil de Azerbaycan  halkının ve savaşta bize koşulsuz destek vermiş Türkiye'nin çıkarlarını savunmasını bekliyoruz.


Rusya Devlet Başkanı Putin'in Valday toplantısındaki açıklamalarını yorumlayan London School of Economics öğretim görevlisi Prof. Dr. Gubad İbadoğlu'na göre de Kremlin'in sahibi esasen Ermenistan kamuoyunu rağbetini kazanmak için "Vaşington Planı'nda Karabağ'ın Azerbaycan egemenliğinde kalması sözkonusudur" kozunu kullanmaya çalıştı.
 

Gubad İbadoglu.jpg
Prof. Dr. Gubad İbadoglu

 

Prof. Dr. İbadoğlu Londra'dan Independent Türkçe'ye şu değerlendirmelerde bulundu:

Vladimir Putin'in Valday konuşması beklendiğinden daha farklı olmadı. Bu konuşma Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki mevcut sorunların çözüm sürecinde Rusya'nın engeller çıkaracağına ilişkin bir uyarı niteliğindeydi. Halihazırda sorunun temelli çözümü yönünde üç boyutlu bir süreç söz konusu:

  1. Yerel süreç: Azerbaycan bu konuların ve özellikle Karabağ sorununun çözümünü istiyor ve bunun kendi toprak bütünlüğü çerçevesinde çözüme kavuşturulmasını istiyor,bunu yerel bir sorun olarak görüyor. Bu çerçevede Karabağ sorununun görüşmeler yoluyla çözülmesini de kabul ediyor. Bu yaklaşım Batı'yı tatmin ediyor. Ancak bunun gerçekleşmesi için Vaşington Azerbaycan'ın ve Karabağ Ermeni lerinin biraraya gelmesini şart olarak öne sürüyor. Böyle bir ortamda görüşmelerin uluslararası gözlemciler huzurunda gerçekleştirilmesi de koşulların bir tanesi. Azerbaycan yönetimi bu önerileri makul karşılıyor çünkü sorunun uluslararası platformlara taşınmasını istemiyor.Azerbaycan'ın aldığı bu pozisyonun doğru olduğunu düşünüyorum.
     
  2. Bölgesel süreç: Rusya-Ermenistan-Azerbaycan ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşme sürecine bölge ülkelerinin katılımı isteniyor.Rusya,kendi tabiriyle,'bölge dışı' ABD ve AB ülkelerinin sürecin dışında kalmasını arzu ediyor.
     
  3. Uluslararası süreç: Azerbaycan ile ilişkilerinin normalleşmesi sürecine Ermeni stan başta AGİT Minsk Grubu olmakla uluslararası örgütlerin ve Batılı devletlerin de müdahil olmasını istemiyor. Bu durum Rusya'nın belirli ölçüde süreçten dışlanmasına da neden olabilir.Rusya halihazırdaki durumda Azerbaycan'ın Türkiye'yle olan sıcak ilişkilerinden yararlanmaya çalışıyor, bugüne kadarki süreçlerde Rusya'dan çekinen Azerbaycan yönetimi Türkiye'nin bölgeye ağırlığını koymasını sağlayamadı. Oysa Türkiye'nin bölgede kuracağı bir denge Azerbaycan'ın olduğu gibi Ermenistan'ın ve Gürcüstan'ın da yararına olacaktır.


Valday toplantısındaki yaptığı konuşmada aslında Vladimir Putin 'Vaşington Planı'nı hedef aldığını söyleyen Prof. Dr. İbadoğlu, O konuşmadan çıkabilecek sonuçları şu şekilde sıraladı: 

  1. Vaşington,Azerbaycan'ın Karabağ üzerindeki egemenliğini kabul ediyor.Putin bu mesajı Ermeni halkına ve Karabağ Ermeni lerine vererek onları bu durumu kabullenmeleri için hazırlıyor.  
     
  2. Putin,Vaşington'un Ermeni stan'I destekleyeceğinden emin olduğu için şimdiden rahatsızlığını ve bu durumu onaylamayacağını ifade ediyor.
     
  3. Sınırlarda gerçekleştirilen provokasyonları Rusya Azerbaycan'ın üzerine atmaya çalışıyor.
     
  4. Ermenistan'dan 'Ya biz ya Batı' diye   tercihini  yapmasını  isteyen Putin hoşuna gitmeyen bir durumun ortaya çıkması durumunda şimdiden parmak sallıyor.
     
  5. Putin Karabağ'ı kendi kontrolü altında tutmak suretiyle Azerbaycan'ı tehdit ediyor.Onun için Azerbaycan topraklarının dört bin kilometrekaresini 'Barış gücü' kisvesi altında kontrol eden kendi silahlı kuvvetlerinin oradaki kalış süresini şimdiden yirmi seneye çıkarmayı gündeme getiriyor. 
     
  6. Ermeni halkına ve iktidarına çağrıda bulunan Vladimir Putin bununla Azerbaycan yönetimine de saygısızlık sergilemiş oluyor,onları görmezden geliyor. Çünkü yönetimin Rusya'ya karşı tek kelime bile etmeyeceğini bizzat Putin çok iyi biliyor. 
     
  7. "Biz Ermeni halkının tercihini destekleyeceğiz" diyen Vladimir Putin ülkesinin Güney Kafkasya'da arabuluculuktan ziyade provokasyonculuk yapacağının da işaretini vermiş oldu.


Kesin olan şudur: Geçtiğimiz sene aralık ayında Charles Michelin aldığı inisiyatifle belli bir noktaya gelen Ermenistan-Azerbaycan Barış Süreci'ne karşı Rusya'nın da perde arkasında hamlesi söz konusuymuş ve gelen son bilgiler aslında geçtiğimiz eylül ayında Moskova'nın Erivan'a bir plan sunduğunu onaylıyor.

Putin'in 27 Ekim Valday konuşmasında verdiği mesajlar "Durun beyler,bizi nasıl görmez veya göremezsiniz?" şeklinde yorumlanabilir mi?

O mesajlardan sadece dört gün sonra Soçi'de gerçekleşecek Putin-Aliyev-Paşinyan buluşması nelere adaydır: eski statükoya dönülmeye mi, yoksa AB-ABD'nin aldığı inisiyatifi geliştirmeye mi? 

Vladimir Putin çok kurnazca ortamı germedi mi?

Sizce? 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU