Türkiye-İsrail yakınlaşmasının olası avantajları neler?

Gökçe Hubar Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Davut'un Yıldızı ile Ay Yıldız'ın yıldızları ne zaman barışacak?

Bu konu üzerine çalışmalar icra eden en prestijli araştırmacılardan biri olan Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak'a göre;

İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tam anlamıyla bir armoniye kavuşabilmesi için Türkiye-Hamas ilişkilerinde kayda değer bir gerileme gerçekleşmesi gerekiyor. İsrail'in Ankara'daki maslahatgüzarı İrit Lillian'ın da belirtmiş olduğu gibi İstanbul'da bulunan Hamas ofisi oldukça büyük bir sorun. Bunun yanında ilişkilerin bugünkü noktadan daha ileri safhalara taşınabilmesi için her iki tarafın da potansiyel krizlerle mücadele edebilecek tecrübe sahibi büyükelçi ataması yapması gerektiğini düşünüyorum. Böylesi bir adım her iki başkente de olumlu mesaj verecektir.


Yanarocak'ın görüş bildirmesinden sonra, Türkiye ile pozitif ilişkiler yürütülmesinden yana olan tecrübeli diplomat İrit Lillian'ın İsrail'in Türkiye büyükelçisi olarak atandığı ilan edildi.

Türk tarafından henüz isim açıklaması gelmedi ve görev eşlenmedi, ancak bu ismin tıpkı muadili gibi bir kariyer memuru olma olasılığı yüksek. 

Geçmişte yaşanan üzücü hadiseler (Ocak 2009'da Davos'ta Erdoğan'ın Peres'e yönelik "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" çıkışı, Ocak 2010'da Türk büyükelçinin alçak koltuğa oturtulması krizi, mayıs 2010 Mavi Marmara saldırısı, EastMed projesi gibi) iki ülkenin ilişkilerini derinden zedeledi. 

Fakat kopma noktasına gelen ilişkilerin her iki ülkeye de zarar verdiği açıkça görülünce, normalleşme safhasına girildi. 

İsrail, öncelikli olarak terör örgütü olarak tanımladığı Hamas'ın İstanbul ofisinin kapatılmasını ve Türkiye'nin bu örgüte desteğini kesmesini talep eder iken, Türk tarafı ise ikili ilişkilerin onarılmasında defaatle Filistin meselesine, iki devletli çözüme, akil ve müşfik diplomasi temelinde bahsi geçen insani yaklaşımlara vurgu yapıyor. 

Şu anki İsrail Başbakanı Yair Lapid'in de iki devletli çözümden yana olduğunu göz önüne alırsak, ilişkilerin önünün açılacağını öngörebiliriz. 

Peki, iki ülkenin olası yakınlaşmasının doğuracağı pozitif gelişmeler neler olabilir? 

  1. Jeostratejik olarak analiz edecek olursak, Türkiye ile İsrail'in İran'daki vaziyet, Suriye, Azerbaycan-Ermenistan ile Ukrayna-Rusya savaşlarında kimi benzer hassasiyetlere sahip olduğunu teslim etmemiz gerekir. İlişkilerin en kopma noktasına geldiği zamanlarda dahi iki ülkenin istihbarat örgütleri ve diplomatik misyonları diyalogu sürdürmüşlerdir. İlişkilerin onarılması, dış politikada daha fazla iş birliğini ve başarıyı getirecektir.
     
  2. Yakınlaşma sayesinde İsrail, Müslüman çoğunluklu laik bir devletle barışmak suretiyle, Balkanlar, Orta Asya ve Kafkasya'da (özellikle Azerbaycan) daha fazla ağ kurabilecektir. Türkiye'nin ise, Abraham Anlaşmalarını onaylayan Arap ülkeleriyle arası düzelebilecektir. 
     
  3. Türkiye'yi yok sayan EastMed projesi ortadan kaldırılabilecektir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda, Doğu Akdeniz gazı Türkiye'yi de içerek bir proje ile Avrupa'ya taşınabilir.
     
  4. Türkiye'deki antisemitizm, İsrail'deki İslamofobi ve Türkofobi azalmaya doğru gidecektir. Şüphesiz ki bunun mümkün olabilmesi için bazı eğitim materyelleri, turistik seyahatlarin yaygınlaştırılması ve iki halkın birbirini tanıyıp anlaması gerekmektedir. Bu sadece uzun vadede ve iki devletin de takdiri, isteği ve onayı ile gerçekleşebilir.
     
  5. Yakınlaşma, bölgede İran'ın etkisini sınırlayabilecek ve Türkiye'nin gücünü pekiştirebilecektir. Zira İsrail, mevcut İran rejimini devlet terörizmi ile itham etmektedir. 

Son zamanlarda İran istihbaratının, Türk Musevi Cemaati'ni ve İsrail uyrukluları hedef alması kesinlikle tesadüfi değil.

Bu konuda MİT ve Mossad'ın iş birliği yaptığına dair basında bilgiler yer alıyor. 

Yanarocak'a göre;

Her şerde bir hayır var demişler. 1990'lı yıllarda şahitlik ettiğimiz istihbarat konusundaki işbirliği İran'ın devlet terörü teşebbüsü sayesinde yeniden vücut buldu. Yapılan operasyonların başarıya ulaşıp İranlı teröristerin yakalanması kuşkusuz iki ülkenin el ele verip işbirliği yaptığında ulaşabileceği başarılar konusunda bizlere fikir veriyor.

 

Krizsiz uzun yıllar. Bu kadar kısa ve net. İki ülke arasında karşılıklı güvenin tesis edilmesi için diplomatların devreye girmesi şart. Elbette her konuda aynı düşünülemez ancak bazı konuşmaların, ikazların kapalı kapılar ardından yapılması gerek. İşte o zaman her iki taraf da birbirinin amacını sorgulamayacaktır.


Özetlemek gerekirse Türkiye-İsrail normalleşmesi uzun yıllar ve gayretler gerektirecek.

Dikkat edilmesi gereken konu şudur ki, bazı bürokratlar, meseleye başka zihniyetlerde yaklaştıkları için, normalleşmeye karşı çıkıyor. İstedikleri şey, ilişkilerdeki gergin durumun devamı.

Bu yüzden diplomatik bağların yeniden tesis edilmesi, yeterli gelmeyecektir. Fakat kişiler ve makamlar gelip geçici, devletler kalıcı.

İki devlet de zaman içerisinde birbirlerine ihtiyaçları olduğunu daha iyi fark edecek ve bugünleri unutacaklardır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU