İslam adına neyi araştırır ki!

İsmail Çetin Independent Türkçe için yazdı

Oxford Üniversitesi  İslami Araştırmalar Merkezi Mütevelli Heyeti, 2017 / Fotoğraf: oxcis.ac.uk

Nice devletleri kuran ve yıkan Türk milleti, her dönemde olduğu gibi birçok hengâmelerle boğuşmak zorunda bırakılan devlet olmaktan kurtulamamış yapılan yanlış tercihler yüzünden yorgun düşürüldüğü için tazelenmek zorunda kalmıştır.

İçinden çıkan kahramanlar sayesinde hep darboğazdan kurtularak şanlı devletler kurmayı bilmiştir.

Dünyaya hükmeden Osmanlı son zamanlarında ortaya koyulan yanlış yönetim ve anlayış neticesinde yorgun, bitkin bir devlet haline getirilmiş, İngiliz hayranlığı, başta İstanbul olmak üzere ülke yönetiminin İngilizlere teslim edilmesine vesile olmuştur.


Lakin Allah'ın sevdiği Türk milleti yine içinden çıkardığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde hem içerideki işbirlikçilere, hem de İngiliz ve diğer işgalci devletlere topyekûn gereken dersi vermiş devletimizin bütünlüğü, milletimizin birliğini yoklukla varlık mücadelesi vererek kazanmıştır. 

Atatürk cesareti, duruşu, dindarlığı, milli ve manevi değerlerden zerrece şaşmadan Alevi-Sünni, Laz-Çerkes, Türk- Kürt… Hacı Bektaş'ı Veli harcı ile kararak sağlam bir yapı oluşturup tek bilek tek yürek yaparak işgalcilere marş marş demiştir.

İşgalciler kaçarken gemilerine işbirlikçileri de binmiş ve onlarla beraber ülkesine sırtını dönerek gitmiştir.

Atamız, milli ve manevi değerlerimizin üst seviyede yaşandığı, huzur, refah ve mutluluğun zirve yaptığı, dünya liderlerinin bile saygı duyduğu, kimsenin yan gözle bakmayacağı, sağlam temeller üzerine oturttuğu bir devleti inşa ederek Hakk'a yürümüştür.

Ülkemiz Atatürk zihniyetinde belli bir süre yol almış ardından devam eden süreçte 1945 yılında çok partili döneme geçilmesinin ardından İngiliz hayranları siyasal İslam adı altında baş göstermeye başlayınca ülkemiz dalgalı ve çamurlu sularda batmak üzere olan gemi misali yüzmek zorunda bırakılmıştır.

Bir ayağı ABD ve İngiltere'de, diğer ayağı ile de ülkemizin altını oymaya çalışan işbirlikçi zihniyetler her dönemde olmuştur.

Bugün cumhuriyete dil uzatanlar, şerefini ve namusunu kurtaran Atatürk'e pervasızca laf söyleyenler dünün İngilizlerle ve İngiliz uşağı Yunan'la iş tutanların torunları olduğunu unutmamak ülkemizin ve milletimizin çıkarları adına kazanım olacağının altını çizerim. 


Buradan hareketle İngilizlerin meşhur Oxford Üniversitesi'nde İslami Araştırmalar Merkezi'nin mütevelli heyetinde bulunan bir kişinin ülkemizi yönettiğini sesli olarak düşünecek olursak; nasıl bir sonuç çıkacağını anlatmaya gerek olmadığı kanısında olduğumu düşünüyorum.

Merak ettiğim Oxford Üniversitesi'nde İslami Araştırmalar Merkezi neden var ve bu İngilizler, İslam adına ne tür araştırmalara imza atıyor?..

Mesela İslamiyet'i Dünya'ya yaymak için çaba mı veriyorlar?

Yahut İngilizleri Müslüman yapmak adına çalışmalara mı imza atıyorlar?

Veya İngiliz Kralını Müslüman yapma derdine mi düştüler?!.

Ya da İslam kılıfı adı altında farklı çalışmaların temellerinin atıldığı merkez olarak mı işlev görüyor?

Ülkemizde üst düzey görev yapmış bir kişinin Oxford Üniversitesi'nde İslami Araştırmalar Merkezi'nin mütevelli heyetinde bulunma amacı Papa'yı Müslüman yapmak mıdır?

Diğer taraftan önemli bir madde de İngilizlerin en katı üniversitesi olan Oxford Üniversitesi'nde İslami Araştırmalar Merkezi'nin mütevelli heyetinde bulunan ülkemizde üst seviyelerde görev yapan, dini kimliği ile ön plana çıkan bir kişinin bu görevde yer alma amacı üniversitede okuyanları ve hocaları Müslüman yapmak için mücadele vermek midir?

Yoksa Papa'yı Müslüman yapmak mıdır? 

Ülkemizde dini terimleri ağzından düşürmeden ve dini vecibeleri icra ederken poz üstüne poz vermekten çekinmeyen, lakin milli bayramlarda hep hastalanarak yatakta poz veren bu kişinin mütevelli heyetinde olmasının sebebi nedir?

Ülkemize ve dinimize katkısı nedir?

İnşallah İngilizleri Müslüman yapma katkısında bulunur veya bu merkezde çalışanlar gizli Müslümanlardır da Dünya İnsanlığını İslamiyet'le şereflendirmek için büyük çalışmalara imza attıklarına şahit oluruz da biz  de göğsümüzü gere gere gurur duyar, dua ederiz.


Buradan hareketle, ülkemiz en karışık dönemlerini sağ-sol kavgalarının hâkim olduğu zamanlarda geçirmiştir.

Bu olayların temeline inecek olursak; vatanını, bayrağını, milletini savunmak adına mücadele veren Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına İngiliz adına karşı duran zihniyetler ortalığı karıştırdıktan sonra kenara çekilerek, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını o günün deyimiyle farklı bir sağ grubu karşı karşıya getirerek kardeşi kardeşe kırdırmış, on binlerce eğitimli gencimizin yani yarınlarımızın yok olmasına vesile olmuş; ülkemizi yıllarca geriye atmış ama kendileri olayların içinde hiç bulunmamış, burunları dahi kanamamıştır.

İşin özünde ülkemizi bulanık ve puslu bir havaya sokup kardeş kavgasını körükleyerek ülkemizi hengâmelerle boğuşmak zorunda bırakmıştır.

O dönemde kavga eden iki grubunda söylemlerine baktığımızda, aynı şeyler olduğunu ve ikisinin de ülkesini sevdiğini ve bayrağı adına mücadele ettiğini gözlemleriz.

Lakin bu iki grubu birbirine düşüren zihniyetinde İngiliz adına, ABD adına bunu yaptığının altını çizemeden geçemeyeceğim.


Buradan hareketle, Peygamber Efendimizin rıhleti ile beraber İslamiyet nasıl bir karışıklık dönemine girmiş ve çok seslilik hâkim olup, İmam Ali'nin hakkı gasp edilmiş ve hak olmayan yollar türemiş İslamiyet'e zarar vermiş ise, aynı akıbeti ülkemizde yaşamak zorunda kalmıştır.

Atatürk'ün Hakk'a yürümesinin ardından milli ve manevi değerlerimiz ayaklar altına alınarak, çizdiği yol yok sayılmaya çalışarak İngiliz ile iş tutanlar ülkemizi hengâmelere sokma çabaları baş göstermiştir.


"Ülkemizi İngiliz yönetsin ne olacak canım" diyen İngiliz gemisi ile kaçan işbirlikçiler, kahraman, ülkemizin şerefini ve haysiyetini kurtaran Atatürk'e her türlü hakaretin yapıldığı bir ortamda yaşamak zorunda olan toplumun her türlü hengâmelerle, her daim boğuşacağından zerrece endişeniz olmasın.

Onun için vatanımıza ve milletimize sahip çıkmak adına milli ve manevi değerlerimizden taviz vermeden, Atatürk'e dil uzatmaya çalışanlara dik bir duruş sergileyerek yaşam sürmek zorundayız.

Aksi halde Allah göstermesin bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kalırız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU