Bir kıraathanede aynı masada oturup çay içmek…

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Geçen hafta, iktidar bloğunun seçimlere yaklaştıkça, muhalefetin bir araya gelmemesi için söylemlerini güçlendirebileceğini; bu noktada da HDP'nin altılı masayla ilişkilerini giderek daha fazla biçimde vurgulayabileceğini ifade etmiştim.

Canı sağ olsun, muhalefetteki siyasetçiler, iktidarın fazla çabalamasına meydan bırakmadı. Muhalefet, kendi işini kendi görüyor!

İYİ Parti lideri Akşener'in "HDP'nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz" sözlerine karşılık olarak, HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, "Hiçbir HDP'li Akşener'in oturduğu masaya gelmez, o kıraathanede çay bile içmez" demiş.

Bu açıklamalar sağ-sol eksenli kutuplaşmada kahvehanelerin bile ayrıştığı 70'li yılları anımsatıyor. 

Bu noktada açıkça sormak gerekiyor: 

  1. Karşılıklı hasmane sözler, toplumu germekten başka ne işe yarıyor? 
  2. Zaten kutuplaştırmayı temel strateji haline dönüştürmüş bir iktidar varken, muhalefeti oluşturan partilerin bu değirmene su taşıması ne kadar anlamlıdır?
  3. Tabanını konsolide etmek, oylarını biraz daha arttırmak için toplumsal gerilimi yükseltmek ve karşı tarafı düşmanlaştırmak hakkı reva mıdır?

Siyaset, ülkenin sorunlarının konuşulduğu ve bu sorunların çözüm yeri olduğu için herkes tarafından takip edilen, toplum üzerinde yönlendirici etkisi de olan özel bir kurum.

Bu sebeple siyasetçilerin, sözlerini seçerken, toplumdaki çatlakları derinleştirmek için değil, onarmak için, yapıcı biçimde hareket etmeleri beklenmez mi?

Toplumu ayrıştırmaya, gönülleri kırmaya, hasmane tutumları yaymaya siyasetçiler hangi hakla sahip olabilir? 

 

Esasen, toplumun sesi olma iddiasında olan siyasetçilerin söylemlerini belirlerken sorumlu hareket etmelerini, hoşgörüyü ve çok kültürlülüğü teşvik eden politika ve söylemler oluşturmalarını beklemek pekâlâ tüm toplumun hakkıdır.

Siyasi partilere bakarsanız, tanınan bilinen hemen hepsi Türkiye'de demokrasiyi geliştirmekten bahsediyor.

Halbuki Türkiye'nin sosyolojik yapısının üç temel bileşeni olan milliyetçi-muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler'in tamamını kapsamayan hiçbir girişim Türkiye'de daha gelişmiş bir demokrasiyi tesis edemez.

Öyleyse, partilerin ya demokrasi vaatleri samimi değil ya da oy almak için kapıldıkları ihtiraslar akıllarının önüne geçiyor.

Halbuki demokrasiyi içselleştirmiş, özgür ve müreffeh bir Türkiye için ortak bir gelecek inşa etmek gönülleri kırmaktan değil, onları fethetmekten geçiyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mevcut durumda muhalefetin lokomotifi olan altılı masanın diğer ittifaklarla ya da özel olarak HDP'yle ilgili soruları geçiştirmek yerine, ilkesel olarak tutumunu belirlemesinin zamanı gelmiş gibi görünüyor.

Aksi durumda, habire HDP ve 6'lı masa ilişkisi birileri tarafından kaşınmaya devam edecek.

Sorunları görmezden gelmek veya halının altına süpürmek yerine, onları yapıcı biçimde çözmeye çalışmak evladır.


İYİ Parti ve HDP'li siyasetçilerin sözlerine dönecek olursak; "aynı masaya oturmamak", "aynı masada çay bile içmemek" ancak arasında düşmanlık olanların yapacağı şeyler.

Ama bu siyasetçilere hatırlatmak gerekiyor ki;

İYİ Parti'ye ve HDP'ye oy verenler, aynı masada oturup ortak dertlerini konuşabiliyor. Aynı dertle dertlenip, aynı neşeyle eğlenebiliyor.

Örneğin aynı kahvehanede çay içip, geçim derdini paylaşırken "Al işte yine döndük 90'lara, hoş geldin enflasyon canavarı" sözleri etrafında birleşebiliyor.

Kimse bu sözü İYİ Parti'li ya da HDP'li söyledi diye aynı masaya oturmaktan imtina etmiyor. 


Sonra örneğin bir düğünde bir araya gelip, sadece çay-kahve içmekle kalmıyor, birlikte omuz omuza halay da çekiyor, karşılıklı misket de oynuyor.

Bizler yeni değil, yüzyıllardır aynı masada oturuyoruz zaten.

Daha özgür ve müreffeh bir ülkede barış içinde yaşamak ise tek dileğimiz.

Siyasetçinin işi de bunu sağlamak için uğraşmak değil midir?

Hatırlamakta fayda var:

Sorunlar kavgaları sürdürüp ayrışarak değil, müzakere edip uzlaşarak çözülür.

Velhasıl, toplumun siyasetten ve siyasetçilerden beklentisi, sorunları derinleştirmek değil, onları çözmeleridir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU