Yeniçerilerden Kanuni'ye Rüstem Paşa mektubu: Bunun zamanında Yeniçeri olmaktan gâvur olmak yeğdir

Şehzade Mustafa'nın katledilmesi tarihte unutulmayan cinayetlerden biri olarak bilinir. Arşiv kayıtlarında Rüstem Paşa'ya "Yezit" sıfatı kazandıran Mustafa'nın ölümüne ilişkin Yeniçerilerin Kanuni'ye göndermiş olduğu bir mektup var

Şehzade Mustafa'nın Rüstem Paşa'nın Kanuni Sultan Süleyman'ı gerçeği yansıtmayan bazı malumatlarla doldurması üzerine katledildiği ifade ediliyor / Görsel: Wikipedia

Tarihte bazı cinayetler var ki bugün dahi gönülleri hicran ile doldurur.

Şüphesiz bu katliamların başında Peygamber Efendimizin sevgili torunu Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi gelir.

İktidar hırsı ile gözü kararan Yezit, Hz. Peygamberin "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. Allah Hüseyin'i seveni sever. Hüseyin ‘esbattan biridir." (Tirmizî, Menakıb, 31; Mecmau'z-Zevaid, 9/181)  sözleri ile şereflendirdiği bir ismi öldürmekle kalmamış, başını bedeninden kestirerek sarayına getirmişti.

Rivayet odur ki Yezit elindeki sopayı Hüseyin Efendimizin başına sürterek "Bu onun kaderiydi." Sözleri ile Allah'a iftira atmaktan çekinmeyecek ve iktidarına ilahi bir meşruiyet atfedecekti.

İktidar vesvesesi öyle bir zehirdir ki tarihimizi Hüseyni mazlumlar ve yezidi zalimlerle doldurmuştur. Şüphesiz vicdan sahibi her insanın en büyük azap duyduğu Hüseyni cinayetlerden birisi de Şehzade Mustafa'nın katlidir.

Bu cinayetin azmettiricisi Rüstem Paşa, yezidi bir sıfatı fazlasıyla hak eder. Bilinenin aksine Sultan Süleyman'ın öyle büyük bir vicdani buhran yaşadığına dair kanıları haksız çıkartan iki önemli gelişme bulunuyor.

Bunlardan ilki ve en talihsiz olanı Rüstem Paşa'nın azledildikten bir süre sonra tekrar vezarete getirilmesi olarak bilinir. Ayrıca Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa dışında bir oğlunu daha ve tam 6 torununu da Şehzade Mustafa'dan sonra katletmekten çekinmedi.

Bu zulme taş olsa çatlar da vicdan sahibi kimse ses yükseltip bir söz söylemez mi?

Elbette vicdan ve namus sahibi birçok kişinin yanı sıra Yeniçeri Ocağı'nın ağaları da itiraz etmişti. Yeniçeri Ocağı'nın ağaları tarafından kaleme alınan ve Kanuni Sultan Süleyman'a yazılan mektup Rüstem Paşa'yı doğrudan hedef alıyor.

Okuyanın içini az da olsa soğutan mektupta Rüstem Paşa için sıra dışı ifadeler mevcut.

 

kanuni sultan süleyman (1) (1).jpg
Kanuni Sultan Süleyman / Kaynak: Arşiv



"Bunun zamanında Yeniçeri olmaktan gâvur olmak yeğdir"

Yeniçeriler, mektubun hemen girişine evvela Rüstem Paşa'nın yere göğe sığmayan zulmünü tasvir ederek başlar:

"Devletlû hünkârın ayağı toprağına yeniçeri kullarının arzıhali budur ki… Haliya ağamız olan kimesnenin elinden aciz ve fermande (fürûmânde) kaldık. Al-i Osman peyda olalu ve yeniçeri, yeniçeri olalu böyle zalim, böyle haramzade müfsid, suret uğrusu şeytan sofusu azyemez ağa ne gelmiştir ve ne gelecektir; bunun zamanında yeniçeri olmaktan gâvur olmak yeğdir."

Mektubun devamında ocağın evvela liyakatsiz su-yi şahsiyetlerin vezaret makamına kadar yükselmesi nedeniyle evvela sistemi, bu liyakatsizliğe itibar etmesinden dolayı bizzat sultanın kendisine eleştiri okları yöneliyor:

"Devletlu Padişah! Sen bunu adam sanursın; bu adam değildir; bu şeytan aleyhüllane kendusidir. Hayf yazdık, senin buna ittüğin itikada. Haşa ve kella bu, senin terbiyende büyümüş ola. Yazuk değil midir? Ne hak bilür ne şeriat bilür bir zalim müfsiddir kanden geldi? Evvela her kim bunu ortaya getürüb ağa olmasına sebep olduysa Tanrı rahmetinden mahrum ola. Gün olur mu ki seni mazlemeye koymıya. Bigünah bunca kişinin dirliğine mani olup ve nice kimesnenin dahi katline sebep olur; ahırette bunun cevabı senden mi talep olunur, yoksa kendusinden mi? Niçin görmezsin…"

 

Mektubun orijinali (1).jpg
Yeniçerilerin Kanuni Sultan Süleyman'a gönderdiği mektup arşiv kayıtlarında yer alıyor / Fotoğraf: Independent Türkçe 

 

"Eğer günahımız var ise kendi elinle bizi öldür"

Bilindiği üzere Yeniçeri askerleri gayrimüslim çocuklarından seçilirdi.

Mektubun ilerleyen satırlarında Rüstem Paşa'nın menşeine yönelik eleştiriler ise bir paradoksun doğmasına neden oluyor:

*Bu mel'unun kangi fesadını ve kangi kabahatini idelüm, feemma ol hacetimiz değildir, ancak canumuz acıdığından söylerüz. Bizim günahımız nedir ki bu macar kâfiri ki dün gavurdan gelmiş, henüz tomuz eti ağzında koka duruyor ıo, bize havale idesin. Nahak ırzımızı ve namusumuzu paymal edip türlü türlü hakaretler itler, eğer günahımız var ise kendu elinle bizi öldür, bir uğurdan kurtulalum.

Elbette ocak, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmez. Eğer ki Sultan bu fesadı görüp de ifsadına mani olmaz ise sonuçları olacağını söyler. Bir anlamda ocak, Sultan Süleyman'a bir muhtıra yollamış olur:

"Ya bu zalimi bizden gider bizi bunun şerrinden halas eyle yahut bir külli fesad ederiz, nice can telef olup nice Müslümanın rızkı zayi ola, ırz ve namusa halel geldüğinden gayrı hak katında dahi mes'ul olursun, vebali boynuna. Elhasıl sözün doğrusunu söylerüz. Senden dahi ve oğullarından dahi ve paşalarundan dahi bizar olduk."

Rüstem Paşa'ya olan nefretin en temel dayanak noktası Şehzade Mustafa'nın katledilmesiydi. Ocak bu konuyu da mektupta es geçmez ve Sultan'ın haksız yere evladını öldürdüğünü de hatırlatır:

"Bir fesad iderüz ki Mustafa Ağa zamanında olan fesad bunun zerresi ola nolaydı. Sultan Mustafa ölmekten biz kırılaydık. Senden sonra bu oğulların dahi senin yirüne gelüb anların zamanında böyle bir acemi gavurdan gelmiş hudu sütlü bilmez oğlan gelib ağa olub bize nahak böyle eza ve ceza idib hor ve hakir olsavuz gerek. Hem ahır ömründür, Allah' tan kork, bizim halimizi gör. Adam kıtluğı değildir, bu haramzadeyi üzerimizden gider, şerrin def eyle ve illa olacağını biz dedik, sonra günah bizden değildir ve bu hususta bir mufassal kağıt dahi Rüstem Paşa'ya ve Ali Paşa'ya atub dururuz, anları göresiz."

 

Rüstem Paşa (1) (1).jpg
Rüstem Paşa'nın gerçeği yansıtmayan haberleri Kanuni Sultan Süleyman'a ileterek Şehzade Mustafa'nın öldürmesini sağladığı kaydediliyor



Ocak, yalnızca Sultan Süleyman'a değil, Rüstem Paşa'nın kendisine de bir mektup yazar ve zulüm sahibi paşaları Padişaha bildirmemek ve korumakla neyi amaçladığını sorar:

Padişah ise İslam Padişahıdır. Dört duvar arasında kimesnenin halinden haberdar değildir, vezirlerim vardır; ve her kişinin ağası vardır, her kişinin uğrusun onlar bilür deyû bir alay zalime itimad etmiştir. Kimesnenin halini bilmez ve bilmek dahi eksüğü değildir. Bundan murad nedir? Bize eza ve cefa etmekten muradınız bu mudur ki canımız acığuyle bu köpeği öldürdüb bir küllî fesad olub senin ırzın paymal olub evin ve barkum yağma olub ve nice kimesnenin malı ve rızkı telef ola. Yarın ahırette ne cevap verirsin. Bu zalimin bize itdüği eza ve cezayı bilürsün niçin Padişah'a doğrusun dimezsin? Yoksa hatırın sakınursın, güveğü idinmek istersin. Evvela ya Padişah'a vukuu üzere arz eyle ve yahut dahi çaremüz kalmadı, bir külli fesat etmek mukarrerdir, bilmiş olasın. Sonra bilmedüm dimek fayda etmez. Padişah'a dahi arz verilmek mukarrerdir. Elhasıl dirlik değil canımızdan bizar olmuş hilesiz. Doğrusu çok zamandır ki yeniçeri ummuyup dahi bir vezirin kapısına evvelki gibi ciğer asmaz oldular. Anınçün yeniçeri böyle hor ve hakir olmuş, ama inşallah birkaç günden sonra görürsün ne fesad olur.

Ord. Prof. Dr. İ. Hakkı Uzunçarşılı'nın tespitine göre bu mektupların tamamı Kanuni Sultan Süleyman'ın eline geçti. Padişahın bu mektuplardan sonra Rüstem Paşa'ya bakışında bir değişiklik olup olmadığı muğlaklığını koruyor.

Tarihe kaynaklara göre Rüstem Paşa, 1561 yılına son nefesini verene kadar siyasi gücünü muhafaza etti.

 

* Osmanlıca metindeki (mektup) ifadeler teleffuz edildiği gibi yansıtılmıştır. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU