Beyza Doğan'ı öldüren Selim Tekin, başka bir çocuğu daha taciz etmiş: Yaşadıklarımı dikkate alsalardı belki Beyza yaşayacaktı

Selim Tekin'in daha önce taciz ettiği Ş.Ü. "“Savcılığa gittik, dört kez koruma kararı çıkardık. Defalarca şikayette bulunduk. Eğer benim yaşadıklarımı dikkate alsalardı belki Beyza yaşayacaktı" diye konuştu

Fotoğraf: Sosyal medya

16 yaşındaki Beyza Doğan’ın koruma kararına rağmen öldüren Selim Tekin’in daha önce de 15 yaşındaki bir kız çocuğunu istismar ettiği ortaya çıktı.

Evrensel'den Eylem Nazlıer'in haberine göre Ş.Ü., 15 yaşındayken kendisinin de Salim Tekin tarafından tıpkı Beyza gibi takip edildiğini, kaçırıldığını, defalarca karakola gidip şikayetçi olduğunu, koruma kararı almasına rağmen Tekin’in kendisini taciz etmeye devam ettiğini söyledi. 

Ş.Ü., “Savcılığa gittik, dört kez koruma kararı çıkardık. Defalarca şikayette bulunduk. Eğer benim yaşadıklarımı dikkate alsalardı belki Beyza yaşayacaktı. Ben geceleri bu adamın kabusuyla uyanmayacaktım” dedi.

"Aileme söyleyemedim"

Ş.Ü. o dönem daha 15 yaşındaydı. 2018 yılında Instagram üzerinde kendisine yazan Salim Tekin’le tanıştı. Ş. Tekin’le tanışmasını şöyle anlattı: 

İnternet üzerinden bana yazdı. İlk mesaj atıyor, güven veriyordu. Sonra ben cevap vermeyi kesince bunu tehdide dönüştürdü.  İlk başta tehditleri ciddiye almamıştım. Sürekli, ‘Benimle buluşmazsan evine gelirim, aileni öldürürüm, ailene benimle konuştuğunu söylerim. Onların gözü önünde seni de kendimi de öldürürüm’ diye tehdit mesajları atıyordu. Ben bunları o dönem aileme söyleyemedim. Çünkü ailemin tepkisinden de korktum.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tekin’in bir buçuk yıl kendisini tehdit ettiğini anlatan Ş.Ü., “Bana ilk başta hangi semtte falan oturuyorsun gibi sormuştu. Boş bulunup söyledim. Önce okulumu buldu. Sonra beni takip ederek ev adresimi öğrendi. Okuldan servisle geliyordum. Sürekli beni takip ediyordu. Bir gün yine buluşmak istediğini söylemişti. Ben de gelmeyeceğimi söylediğimde kardeşimin apartmanımızın içindeki bebek arabasını yakmıştı. Bana ‘Bugün kardeşinin bebek arabasını yaktım. Yarın evinizi de yakarım’ diyerek yeniden tehdit mesajları attı. Başka bir gün servisle okuldan geldiğim zaman apartman içine saklanıp boğazıma bıçak dayamıştı. ‘Benimle geleceksin yoksa bu bıçağı ailenin gözü önünde sana saplarım’ demişti” ifadelerini kullandı.

"18 saat zorla tutuldum"

Bu tehditler sonrasında buluşma teklifini kabul ettiğini anlatan Ş., “Çünkü korktum. 7 Ekim 2019 günüydü. O günü hiç unutmuyorum. Beni zorla Beylikdüzü’nde bir rezidansa götürdü. ‘Buradan bir şey alacağım, benimle geleceksin’ dedi. ‘Ben dışarıda bekleyeyim’ dedim. Olmaz geleceksin’ dedi. Orada bir stüdyo daireye götürdü. Güvenlik görevlisinin gözlerinin içine baktım anlasın diye ama anlamadı. Orada yaklaşık 18 saat zorla tutuldum. O süreç içerisinde her kaçmaya çalıştığımda sürekli darbediyordu, tecavüz girişimi var. Ailem beni arayınca telefonu kırdı. Evin sahibi mesaj atınca mecburen çıkmak zorunda kaldık. Kimliğim yanımda değildi, evden onu alıp gelmemi söyledi. Üstüm başım yırtıktı. Güvenlik görevlisinin kameraları da vardı. Sonra çıktım, bir yerden hemen babamı aradım. Babamın gelmesini bekledim. Daha sonra zaten polislerle rezidansa gittik. Yaşadıklarımı anlattım. Hastane muayenesi oldum” dedi.

"Polisler bana 'İlişkin mi var' dediler"

Daha sonra karakola gittiklerini, suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen Ş. sonraki sürecin kendisi için çok daha aşağılayıcı olduğunu anlatıyor: “Polisler bana ‘Düzgünce anlat senin bununla bir ilişkin mi var?  İlişkin var ki böyle olmuş, gece gece bizi avukatla falan uğraştırma’ gibisinden konuştular. Herkesin beni suçlayıcı tavrıyla karşı karşıya kaldım. Bunları bana 15 yaşında yaşattılar” Bu olaydan sonra Bektaş’ın annesiyle kendisini takip ettiğini, fotoğraflarını çekip gönderdiğini aktaran Ş., “Savcılığa gittik, dört kez koruma kararı çıkardık. Defalarca şikayette bulunduk. Koruma kararı olmasına rağmen beni taciz etmeye devam etti. Herhangi bir şey yapılmadı. Teyzem gelmişti Antalya’dan. Polislere yine gittik. Sivil polisler eşliğinde mesaj yazdık kendi adıma. Evimin yakınında bir park vardı oraya gittik. Daha sonra kendisi de geldi zaten. Sivil polisler gözaltına alarak karakola götürdü. Ama nezarette bir gece bile kalmadan serbest bıraktılar” dedi.

"Barodan atanan avukat ilgilenmedi"

2019’da dava açıldığını aktaran Ş.Ü. “Barodan avukat atandı, ilgilenmedi. Yanlış hatırlamıyorsam mart ayında pedagog eşliğinde ifade verebilirdim. Çünkü davaya avukat gelmeyince ifade de veremiyordum, sürekli erteleniyor dava. Bu aralar karar duruşması olacağını düşünüyorduk. Avukatlardan bir tanesi de babamı arayıp ‘Bakımından sorumlu yaşlı annesi varmış, para versin size davadan çekilin’ bile dedi. Tutuksuz yargılandı. Hani o dönemde tutuklu yargılansaydı, Beyza yaşıyor olacaktı. Beyza’nın öldürüldüğü televizyondan gördüm, inanamadım. Kendi hayatımdan da endişe ediyordum. Bir yerden yeniden çıkacağından korkuyordum. Ben korkularla yaşadım, yaşadıklarımı dikkate alınıp tutuklansaydı ne Beyza ölecekti ne ben bu kabusu yaşıyor olacaktım” dedi.

"Başvurduğum her yerde ben suçluymuşum gibi davrandılar"

Ş.Ü son olarak şunları söyledi:

Bu süreç içerisinde çok fazla psikolojik yardım aldım. Okulumu da değiştirdiler. Sokağa çıkmaya korkuyordum. Bazı geceler bunun kabusuyla uyandım. Hâlâ uyanıyorum. En başta hiç inanmayıp aileme söyleyebilirdim. Ben sadece korktum. Aileme söylersem daha da büyüyeceğini düşündüm ama tam tersi oldu benim açımdan. Ben aslında o dönem çok anlatmak istemiştim birilerine. O dönemde hep böyle bir korku vardı üstümde. Şu anki aklım olsa en ufak bir tehdit mesajında gider babama ya da anneme anlatırdım ya da herhangi bir öğretmenime anlatırdım. Ama öğrendikleri zamanda ne annem ne babam hiçbiri bana inanmadı. Başvurduğum her yerde ben suçluymuşum gibi davrandılar.

 

 

Evrensel

DAHA FAZLA HABER OKU