Başbakanlık Ofisi'ndeki kaos, Britanya'nın anayasasız idare edemeyeceğinin kanıtı

Birleşik Krallık'ın sisteminin artan değişkenliği (geçmişin "centilmence" normları hakimiyetini giderek kaybederken) bir dizi yazılı kural için feryat ediyor

Belki de Johnson ve Trump'ın siyasi içgüdüleri ve kendi istisnacılıklarında benzerlikler her zaman vardı (AP)

Herkes sakin olsun, Birleşik Krallık (BK) gerçekten de kendi "Trump anını" yaşamıyor. Hiç kimse, hatta Boris Johnson bile, iktidarı ele geçirmeye, seçim sonucuna karşı çıkmaya veya anayasanın aykırı hareket etmeye çalışmıyordu. İstifa ettiği ana kadar ve o an da dahil, başbakan "kurallar çerçevesinde oynuyordu". Her şey olması gerektiği gibi ilerledi. Kriz mi? Ne krizi?

Dolayısıyla son gelişmelerin "müesses nizam" görüşü olarak adlandırılabilecek şey ortaya çıkıyor. Aynı zamanda bu bakış elbette Johnson'ın savunmasıdır. Fakat herhangi bir başbakanın kendini haklı çıkarma çabasından çok daha öteye gider. Oyunun son perdesi açılırken, perşembe sabahı BBC Today programında konuşan, eski bir kabine sekreteri ve kendini anayasa alevinin koruyucusu belleyen Lord O'Donnell'dı.

Yaşananlara dair tepkisi sorulduğunda, bunun epey "tuhaf" olduğunu fakat "anayasal sınırlarımızı muhtemelen olması gerekenden daha fazla zorlarken" yine de "nihayetinde... sistemimizin çok basit ve sağlam" olduğunu öne sürdü. Yani bizi temin edebilirdi, hayır, herhangi bir "Trump" anı yaşandığını düşünmüyordu.

Konuyla ilgili tekrar üstüne gidilen Lord O'Donnell, BK sisteminin sadeliğini şöyle özetleyerek övdü: Başbakan parlamentoyu ve (bu durumda) Muhafazakar Parti'yi kontrol edebildiği sürece görevde kalır ve yapamazsa, gitmesi gerekir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yani evet. Ancak ülke bu noktada bakanların eksikliğinin gölgesinde, işlemeyen bir hükümete şahit olurken, aralarında maliye bakanının da bulunduğu 50'den fazla bakan ve yetkilinin istifasını, bir yandan da Johnson'ın "seviye atlama" politikasının temel taşı olan Michael Gove'un görevden alınmasını düşünüyordu. Eğer bu bir anayasal kriz değilse nedir?

Her şeyin temelde iyi olduğu ve (Johnson'ın aslında bir şekilde yapmak üzere olduğu gibi) herkesin sonunda düzgün, Britanya usulü bir iş yapacağı fikri bana olağanüstü bir rahatlık verdi. Tarihçi Sör Anthony Seldon, 300 yıldır hiçbir başbakanlığın "bunun kadar çarpıcı bir şekilde küle dönmediğini" söylediğinde, durumun gerçekliğini daha iyi kavramış gibi görünüyordu. "Hiçbiri sadece başbakan için değil, ülke için de bu kadar aşağılayıcı, bu kadar zarar verici olmamıştı".

Aynen öyle. Ancak Boris Johnson'ın nihayetinde görevi bıraktığını duyurmaya zorlandığı gerçeği, zaten birçok alanda görüldüğü gibi, yazılı olmayan anayasamızın doğrulanması olarak görülmemelidir. Bu daha ziyade bu tür şeyleri yaparken (geleneklere ve pratiğe, "beyefendinin sözüne" ve kabul edilmiş davranış standartlarına") dayanan eski moda yöntemlerimize güvenmenin aslında günümüzde yeterli olmadığının kanıtı. Ve bu sefer ucu ucuna işe yaradıysa, gelecek sefer işe yaramayabilir. Hükümetin işleyişini düzenlemek için kurallarımızın, gerçek, yazılı kurallarımızın olmasının tam zamanı.

Evet ama (tabii itiraz edilebilir) yazılı bir anayasa kendi başına, demokrasinin korunması da dahil olmak üzere hiçbir şeyin garantisi değil: Atlantik'in ötesine bakın. Sonuçta orada yaşanan, yenilmiş bir cumhurbaşkanının iktidarı elinde tutmak için, hatta demokratik bir seçimin sonuçlarını tahrif etmek için yaptığı şey şiddetli bir teşebbüs değil miydi? Gurur, hırs, yanlış yargılar veya herhangi başka bir dürtü tarafından yönlendirilen güçlü bir bireyin, belirtilen örnekte olduğu gibi kolayca, belki de daha kolay bir şekilde ve çok daha yıkıcı bir etkiyle kuralları istismar edebileceği anlaşılıyor.

Şu anda 6 Ocak 2021 olaylarını dakika dakika inceleyen özel Temsilciler Meclisi komitesinin duruşmalarından ortaya çıkan şey bu değil mi? Ve Boris Johnson'a yönelik suçlama ve şimdi iki liderin davranışları (dolayısıyla "Trumpçı an") arasında çizilen paralellik, anayasal normlara aykırı olarak ve ne pahasına olursa olsun iktidara tutunmaya çalışmak değil mi?

Belki de Johnson ve Trump arasında siyasi içgüdülerinde olduğu gibi, kendi istisnacılıklarına bakışlarında da benzerlikler her zaman vardı. Bununla birlikte, ABD anayasal sisteminin Trump gibi bir karakterin ihlallerine karşı hiçbir savunma sağlamadığını ve fakat BK'nin daha az resmi demokrasi sisteminin en az Birleşik Devletler'inki kadar sağlam olduğunu iddia etmek, bana tam olarak yanlış çıkarımlara yol açıyor gibi görünüyor.

Bana öyle geliyor ki birçok Amerikalı, özellikle demokrat destekçisi iyi eğitimli Amerikalılar, ABD demokrasisinin kalitesini hakkından çok daha fazla hor görüyorlar. ABD anayasası, birinci elden tanık olduğum iki "aşırı" koşulda çok iyi ayakta durdu: Trump'ın başkanlığı ve 2000'deki "berabere kalınan" seçim. Hesaplar tuttu; büyük ölçüde 18. yüzyılda şekillenen bu anayasa, demokrasinin sağlam bir savunmasını sağladı.

Diğer zayıf yönler açığa çıktı; Trump destekçileri bir şekilde Kongre binasının güvenliğini ihlal edebildi. Florida'daki oy makinelerinin yeniden tam sayımı imkansız hale getirmesi kadar basit bir sebepten "berabere kalınan" seçimin ardından bu kadar çekişmeli bir süreç yaşandı. Ancak bunlar anayasanın zayıflıkları değildi ve anayasa, demokrasinin son kalesi olarak güvenilir bir iş çıkardı.

Trump'ın başkanlık yetkisi aslında mahkemelerin, yasama meclisinin (Kongre) ve halkın (seçimlerde ve halk protestosunda) anayasal dengeleme gücüyle çok etkili bir şekilde sınırlandırılmıştı. Trump'ın "darbesinin" başarısız olması (eğer bir darbe olarak değerlendirilmeyi hak ediyorsa, ki bundan şüpheliyim) şu anda devam eden 6 Ocak duruşmaları gibi anayasal korumaların etkinliğini kanıtlıyor.

Yüksek Mahkeme'nin, kürtaj haklarını bilfiil eyaletlere geri veren Roe – Wade davasını tersine çeviren son kararının ardından yeni mücadeleler bizi bekliyor. Ancak karar eyaletlerde, Kongre'de, belki de Beyaz Saray'ın kendisine kadar ulaşarak sınanacak. Ve anayasal bir devlette olması gereken de budur.

Birleşik Krallık sisteminin artan değişkenliği (geçmişin "centilmence" normları hakimiyetini giderek kaybederken) günümüzde hüküm süren kanun yapısı ve miras kalan gelenekler yerine bir dizi yazılı kural için feryat ediyor. Örneğin Johnson'ın 2019'da parlamentoyu askıya almaya yönelik tartışmalı girişimi, Yüksek Mahkeme tarafından yasadışı olarak değerlendirildi. Yüksek Mahkeme, böyle bir mahkemeye sahip olan ülkelerin aksine yazılı bir anayasamız olmasa da, zaman zaman bir anayasa mahkemesi rolünü üstlenen yeni bir kurum.

O zaman başbakanın gücünü nereden aldığı sorusu sorulabilir. Johnson, işini korumak için "yetkisine" atıfta bulundu. Ancak (eleştirmenlerinin belirttiği gibi) Johnson'ın kişisel bir yetkisi yok; kesin bir seçim zaferi kazanan partisinin yönetme yetkisi var, Theresa May'in yerine parti içinde seçilen ve yakın zamanda kendi partisinin parlamenterlerinden güven oyu alan Johnson'ın partisini yönetme yetkisi var. Ancak bir partinin milletvekillerinin sadece parti liderini değil, partisinin seçim yetkisine sahip olduğu başbakanı da bilfiil görevden alabilmesi doğru mudur?

İşçi Partisi'nden bir akran olan Lord Wood, Johnson'ın "yetkisine" başvurmasını "parlamenter demokraside başkanlık hezeyanlarına sahip bir başbakanın, hiç düşünmeden anayasa boşluktan yararlanmaya çalışmasının son derece tehlikeli bir örneği" olarak nitelendirdi. Ancak başbakanlık gücü giderek kişiselleşti ve bu eğilimin tersine döndüğünü görmek zor.

Diğer birçok büyük değişimin olduğu bir dönemde, Johnson'ın yeni bir parti lideri seçilinceye kadar gerçekten kalıp kalamayacağı, bir liderlik yarışının hükümet üzerindeki istikrarsızlaştırıcı etkileri ve seçim yetkisi olmayan yeni bir başbakanın gelişiyle ilgili tartışmalarla, ülke artık daha fazla belirsizliğe doğru gidiyor.

Kasımdaki ara seçimlere giden süreçte ABD kendi "kültür savaşına" boğulabilir ama en azından Amerikalılar büyük ölçüde işe yarayan anayasal güvencelerden yararlanabilir. Burada da siyasi ve kültürel değişim söz konusuyken, öğrenecek bir şeyleri olan biziz, onlar değil.



*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Deniz Sutaş

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU