Karamollaoğlu: Cumhurbaşkanının tüm doktorlarımızdan ve milletimizden özür dilemesi gerekiyor

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu "Nasıl olur da bir ülkenin Cumhurbaşkanı tüm doktorlara; 'Nereye giderseniz gidin, umurumda bile değil' manasına gelen bir tavır sergileyebilir?" diye konuştu

Fotoğraf: Saadet Partisi

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu haftaık basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Konuşmasında sağlıkta şiddet sorununa değinen Karamollaoğlu, "Haberlerde ilk anlarda yaygın olarak yer aldı fakat arkasından anlaşılan bir ambargo konuldu. Konya'da maalesef, Uzman Hekim Ekrem Karakaya katledildi. Son zamanlarda sağlık çalışanlarımıza ve özellikle doktorlarımıza karşı yapılan bu akılalmaz saldırıları lanetliyorum" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorlara yönelik "Giderlerse gitsinler" dediğini hatırlatan Karamollaoğlu, "Türkiye'de yaşayan insanların adeta bir sigortası durumunda bulunan doktorlar için bu ifadeyi kullanmıştı; üstelik bizde doktor açığı varken" ifadelerini kullandı.

"Kalifiye olmayan ve kifayetsiz diğer ülkelerden gelen doktorlara mahkum oluruz diye endişe ediyorum"

Karamollaoğlu şunları kaydetti:

Bütün dünya aslında doktor talebiyle karşı karşıya ve maalesef bizim doktorlarımız da gittiler. Kimisi yurtdışına gitti, kimisi devlet hastanelerinden özel hastanelere gitti, maalesef kimisi trafik kazasına kurban gitti, kimisi ise bir kurşunla mezara gitti. Hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Sn. Cumhurbaşkanının, aslında tüm doktorlarımızdan ve milletimizden bir özür dilemesi gerekiyor.
'Böyle bir laf yanlışlıkla ağzımdan çıkmış olabilir, fakat maksadımı aştı' demesi gerekir diye düşünüyorum. Nasıl olur da bir ülkenin Cumhurbaşkanı tüm doktorlara; 'Nereye giderseniz gidin, umurumda bile değil' manasına gelen bir tavır sergileyebilir?

Geldiğimiz nokta hakikaten içler acısıdır, üzülmemek mümkün değil. Ve bu doktor açığı nasıl kapatılacak? Öyle görülüyor ki bu açık daha da büyüyecek.

Evet, tıp fakültelerinden her sene mezun olan öğrencilerimiz var ama bu öğrencilerimizin büyük bir kısmı yabancı dil kursuna gidiyor aynı zamanda. Neden? Üniversitesini bitirdiği zaman acaba yurtdışında bir iş bulabilir miyim diye..

Ki zaten dünyanın her tarafında bu açık olduğu için ve tıp fakültelerimizin kaliteli olması sebebiyle doktorlarımız dışarda tercih ediliyor. Biz bu insanlarımızı kaybedersek, kalifiye olmayan ve kifayetsiz diğer ülkelerden gelen doktorlara mahkum oluruz diye endişe ediyorum.


 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Bu iktidar çoklu organ yetmezliği yaşıyor"

İktidarın ekonomi politikalarına yönelik eleştirilerini sıralayan Karamollaoğlu şunları kaydetti:

En tepesindeki Sn. Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarına, Merkez Bankası’ndan istatistik kurumuna, bütün kademelerde yönetme yetisini kaybetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. 

Bu iktidar deyim yerindeyse 'çoklu organ yetmezliği' yaşıyor. Siyasi ömrü de işte tam da bu sebeple son bulacak.

Daha önce 'Türk Lirası tarihin en düşük seviyesinde, bundan sonra düşmez' diyen Maliye Bakanı’yla yarışmak istiyor olacak ki, bu sefer de Çalışma Bakanı; 'Açlık sınırı 6 bin lira değil 3 bin 3600 ile 4 bin arasında' diyor. 

'Enflasyonun bu kadar yüksek olacağını tahmin etmiyorduk' diye de yönetememe krizi içinde olduklarını itiraf ediyor. 

"Ortada verilen bir zam da yok, bir ayarlama var"

Toplu sözleşmede hüküm altına alınan enflasyon farkının gerçekleşen enflasyonun ardından verildiği için memurların reel kayıp yaşadığını kaydeden Karamollaoğlu, "Bir de üstüne makyajlı rakamların faturası çıkıyor" dedi.

SP lideri şöyle devam etti:

Ne yazık ki memurlar başta olmak üzere çalışan kesimler, Erdoğan’ı üzmemek adına hassas terazi gibi çalışan TÜİK’in ortaya koyduğu makyajlı rakamlar yüzünden enflasyona karşı eziliyor. 

Yalnızca bu da değil, toplu sözleşme gereği memurların alması gereken enflasyon farkı yüzde 47 olması gerekirken, yüzde 42 oranında zam yapılıyor. Yani memurların hakkı bir değil iki değil tam 3 ayrı şekilde kesiliyor!

Geçtiğimiz gün açıklanan asgari ücret zammıyla birlikte yüzde 42’lik memur zammını bir lütuf olarak sunmakta gecikmediler. 'Memurlara yüzde 42, işçilere yüzde 30 zam yaptık' diye övünmekten de geri durmuyorlar

Aslında bugünkü şartlara bakıldığı telafuz edilen bu rakamları özür dileyerek zikretmeleri icap eder. ortada verilen bir zam da yok, bir ayarlama var ama o da yetersiz! Sadece sizin meydana getirdiğiniz enflasyon farkı yansıyacak ücretlere...

"Asgari ücret açlık sınırının altına kalmıştır"

Geçtiğimiz yıl asgari ücretin açlık sınırının yüzde 98'ini karşıladığını ancak bu yıl oranın yüzde 66'ya düştüğünün altını çizen Karamollaoğlu, "Yani bundan önceki yıllarda asgari ücret açlık sınırına neredeyse denk iken, bu yıl açlık sınırının çok altında kalmıştır" dedi.

Karamollaoğlu şunları belirtti:

Türkiye’de son bir yılda yoksulluk ölçütlerindeki değişime baktığımızda ücret artışlarının yetersiz kaldığını görmek mümkün:

-4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 9,332 liradan 20,818 liraya (yüzde 123 artış)

-Tek kişilik yaşam maliyeti 3,473 liradan 8,313 liraya (yüzde 140 artış)

-Açlık sınırı 2,865 liradan 6,391 liraya (yüzde 123 artış) yükseldi.

 

 

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU