Petro'nun yolu (1): Coğrafya kader değildir

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Kolombiya'da henüz Başkanlık seçiminin birinci turu gerçekleşmemişti.

İspanyol "El Pais" gazetesinden Sally Palomino, "Muhafazakar Parti" (PC) kökenli, kırk yılı aşkın süredir milletvekilliği ve bakanlıklar yürütmüş Álvaro Leyva ile bir röportaj yaptı.

79 yaşındaki Kolombiyalı siyaset duayeni; elitlerin Kolombiya gerçeğinden bir haber oluşu, iki yıldır sosyal patlamaya bir cevap üretilememesi, toplumsal dönüşüme sistemin ayak uyduramaması ve geleneksel siyasi kamplaşmalar gibi nedenlerden dolayı kaygılıydı.

Ancak aynı zamanda satır aralarında söyledikleri, Petro'nun bir ay sonra gelecek zaferine temel oluşturacak gerçeklerdi:

Bugün seçim kampanyasına, sol veya sağın nüanslarıyla değil, protesto için sokaklara dökülen halkın sorunlarının nasıl çözüleceği vizyonuyla bakılmalıdır. Francia Márquez gibi biri neden bir fenomendir? Çünkü Kolombiya hiçbir zaman -Afro Kolombiyalıların yaşadığı- topraklara hizmet etmedi... Francia Márquez'e benzer birçok fenomenin ortaya çıkışı bize, yıllardır sefaletle yaşayan kesimlerin uyanış ve bilinçlenme içinde olduğunu gösterir ki bu bizi nasıl bir ülkede yaşadığımızı sorgulamaya götürmelidir. Zira (durum)30-40 yıl öncesinden farklı; yelken açtığımız aynı sular bizi tanımadığımız bir realiteye götürdü.
 

Francia-Márquez.jpg
Francia Márquez / Fotoğraf: Premio Goldman

 

O sıralar mucize olarak görülen şey bugün gerçek: Francia Márquez, ilk Afro Kolombiyalı kadın devlet başkan yardımcısı.

Fakat henüz bu gerçekleşmemişti ve gazeteci, Leyva'nın sözlerini kesip, Kolombiya'nın "ırkçı ve sınıfçı" bir ülke olup olmadığını sordu. 

Álvaro Leyva, Kolombiya'daki ırksal ve sınıfsal ayrımcılığı hangi ulusal travmanın tetiklediğini şöyle açıklıyor:  

Evet ve tarihsel bir nedeni var. Panama Kanalı'nın kaybı bizim dünyaya açık penceremizi kapattı. O noktada dünya vizyonumuzu kaybettik. Dağlara gittik ve kıyıları unuttuk. Taşraya gitmenin evrensel diyaloğun olduğu yere - zira dünya daima denizler üzerinden birleşmiştir- yani kıyılara gitmekle aynı anlamına geldiğini sandık.  Buraya yerleştik ve öyle bir zaman geldi ki zenginliğimizin %80'i burada üretildi. Burada dağlarda, ülkenin sahibi haline gelen "beyaz" sınıf yaratıldı. Büyük bir yalanın içine düştük ve Kolombiya'nın sadece bu olduğuna inandık. Gerçek şu ki, kendilerini beyaz olarak görenlerin hepsinin aslında melez olduğu halde, buranın bir "beyazlar" ülkesi olduğunu düşünmemize neden olan bir tarihimiz var.


[1903'te Panama'nın Kolombiya'dan kopartılmasına sebep olan kanal projesi, 1880'de Muhafazakar Parti'nin tesis ettiği merkezi devletin "rüyasıydı". Bir Fransız şirketine verilen proje başarılamadı. 

Diğer yandan merkezi otoritenin baskısına karşı direniş gelişti. Böylece Kolombiya'nın yüzyılına damgasını vuracak iki egemen kamp Muhafazakar ve Liberaller arasında "1000 gün Savaşları" patlak verdi.

Bu aşamada ABD, Kolombiya'ya 40 milyon dolar vererek kanalı inşa etmek ve satın almak istedi. Bu teklif Kolombiya meclisince reddedilince ABD Panama'da kendine ittifaklar buldu ve burayı ayırdı.]
 

alvaro_leyva.jpg
Alvaro Leyva / Fotoğraf: Leon Darío Pelaez

 

Alvaro Leyva, dünyaya penceresi kapanan Kolombiya'nın bir avuç azınlığın dar çıkarlarını korumak için yarattığı bataklıkta boğuluşunu, bu biçimde özetliyordu.

Leyva'nın sözlerinden anlaşılan; Kolombiya için "coğrafya kader" değildir. Coğrafyayı kader haline getiren bir avuç azınlığın hakimiyet kavgasıdır.

Kolombiya tarihinin ilk solcu devlet başkanı Gustavo Petro'nun, seçimi kazandıktan sonra kabinesinde ilk açıkladığı isim Alvaro Leyva oldu.

Zira Leyva, yukarıda aktardığım sözlerinden de anlaşılacağı gibi ülkesini iyi tanıyan bir siyasetçiydi.

Dahası Alvaro Leyva, 1988'de Gustavo Petro'nun yöneticilerinden olduğu M19 hareketinin, kaçırdığı siyasetçi Alvaro Gomez'in kurtarılmasında aracılık yapmıştı. Ayrıca 2016'da Kolombiya hükümeti ile FARC arasında imzalanan anlaşmanın başlıca aracılarından biriydi.

Şimdi Leyva yeni Kolombiya hükümetinin Dışişleri Bakanı olacak. 

Gustavo Petro'nun iktidara geldiğinde nasıl bir çizgi izleyeceği tüm seçim sürecinde tartışma konusuydu.

Sağ cepheden "Castrochávista" soldan "Boricçi" olduğu suçlamalarını bir kenara bırakırsak Petro, gerçekte de belirgin bir ideolojik çizgiyi temsil etmiyordu.

Petro barışı, kadını, çevreyi ve emeği savunan bir profille seçim arenasına çıktı. Ne tür bir ideolojik saikle rotasını çizeceğini iktidarda görecektik -ki daha başkanlık koltuğuna oturmadan, bence, pek beklenmedik bir şey başardı. 

Kolombiya gibi uzun iç çatışmalarla tarihi yoğrulmuş bir ülkede, üstelik geçmişin sansasyonel bir gerilla hareketinden gelen siyasetçi olarak, adını "Tarihsel Pakt" koyduğu, Kolombiya siyasetinde azınlık olan bir sol siyaseti, seçimi kazanınca sağı da katarak ulusallaştırdı.

Halihazırda Petro'nun sol cephesi "Pacto Historico" senatoda 108 sandalyeden 20'sini, 188 milletvekilliği koltuğundan da sadece 28'ine sahip.

Ayrıca Petro, sağcı rakibi Hernandez'i 700 bin oy gibi büyük sayılamayacak bir farkla geçerek başkan seçildi.

Buna rağmen Petro olağanüstü bir güven ve kavrayışla hareket ederek meclisteki partileri "Büyük Ulusal Anlaşma"ya davet etti. 

Çağrıya ilk olarak Liberal Parti Başkanı ve 1990-94 arasında Devlet Başkanlığı yapmış Cesar Gaviria olumlu cevap verdi. Ve "Yeşil İttifak" ve Petro'nun "Tarihsel Pakt"ı ile koalisyon kurabileceklerini ilan etti. 

Liberalleri, sistemin diğer ana taşıyıcı kolonu olan "Muhafazakar Parti" izledi. Onlar da Petro'nun reformlarına mecliste muhalefet etmeyeceklerini açıkladılar. Hatta bu nedenle partiden bazı istifalar yaşandı. 

Şu ana kadar Petro'ya tek itiraz paramiliterizmin patronu Alvaro Uribe cephesinden geldi. Bu zaten hızla marjinalleşerek seçim yarışından bile düşen "Uribecilik"i biraz daha marjinal hale getirdi.

Latin Amerika tarihinde pek rastlanılmayan bu olay, Petro gibi zayıf bir siyasetçinin bile koşullar uygun olduğunda büyük bir reformiste dönüşebileceğini gösterdi.

Petro, kendisini iktidara taşıyan koşulların ve ülkesinin gerçekliğinin bilincinde bir siyasetçi. Hatta diyebilirim ki Petro, son 20 yılda Latin Amerika'da iktidara gelenler içinde kafası en net sol lider.

Kolombiya'nın yeni devlet başkanı ilk röportajını geçtiğimiz pazar günü dijital platformda yayın yapan "Cambio" dergisine verdi.

Orada gazeteci, Petro'ya "Benim devrimim kapitalizmi getirmek olur" sözünü hatırlattı.

Bunu söyledim. Sanırım soldaki arkadaşlarımı utandırdım ama soldan bakılsa da bir toplum, üretici güçlerini geliştirerek ilerler. Bu yasadır ve başka üretim biçimlerine doğru ilerler; ancak eğer üretici güçleri genişlerse. Kapitalizm, bir toplumun üretici güçleri için büyük bir tetikleyicidir. Şimdi, bu kapitalizm demokratik, kurallı olacak. Neye karşı? Çevre ve çalışan insan onuru sorununa karşı. Ekonomimiz cılız bir durumda. Halkın yarısı pratikte ekonomik sorunlarını çözecek olanaklara sahip değil, onları arıyor ama ekonomik fırsat imkanı yok. Dolayısıyla, kapitalizmi belirli bir şekilde geliştirmek; eski köleciliğe karşı, eski feodal mantalite ve realiteye karşıdır. Örneğin toprakla ilgili olarak, üretmeden ona sahip olmak feodalizmdir, bu kapitalizm değildir.
 


Şu ana kadar gelen kıtadaki sol liderlerden hiçbirisi, kapitalizmi geliştireceğini söylememişti.

Ama pratikte yaptıkları alabildiğine piyasa ilişkilerini geliştirme, kredi kullanımını ve ithalat- ihracatı ve döviz rezervlerini artırma üzerine kuruluydu.

İçlerinde en radikali Chávez, devletin petrolden aldığı payı artırarak bunu halka yönelik sübvansiyonlarda kullandı.  
 

Petro-Chavez.jpg
Gustavo Petro ile Hugo Chávez

 

Halka yönelik gelir aktarımı ülkede ithalatı ve tüketimi patlatmaktan başka bir işe yaramadı. Öyle ki dövizi sabit kura bağlamasından yine büyük şirketler faydalandı.

İthalat yapma bahanesiyle devletten aldıkları ucuz dövizi karaborsada pahalıya satarak büyük karlar elde ettiler.

Sonuçta bir halk ekonomisi değil kuralsız vahşi bir piyasa düzeni oluştu. 

Gerçek şu ki Chávez'in netliği mevcut egemenlik ilişkisinin ve aygıtının parçalanmasından ötesini öngöremiyordu.

Petro, Kolombiya özgülünde bu aygıtı parçalamaktan yana değil. Aksine aygıtın geliştirilerek aşılabileceğini düşünüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU