NATO ve G7: Faylar ve çatışma hatları

Büyüklerin masasında saatli bombalara benzeyen dosyalar var ve dizginler büyük olasılıkla onların elinde değil

Fotoğraf: LuciWest

Haziran ayının ilerleyen günlerinde Avrupa kıtası, İspanya'da NATO üyesi ülkelerin zirvesine, ardından Almanya'da "G7" ülkelerinin bir başka zirvesine tanık olacak.

Birinci ve ikinci zirve arasında dünyanın durumu hakkında çok sayıda soru işareti var. Fay hatlarının çatırdamanın eşiğine mi geldiği, ister Batılı ister Doğulu olsun, pragmatik politikaların bilmediği uzlaşmacı ve hoşgörülü vizyonların yokluğunda geriye kalan tek şeyin bir patlama mı olduğu sorgulanıyor.

NATO ve G7 ülkeleri liderlerinin masasındaki ilk ve en heyecan verici soru şu gibi görünüyor; Rusya-Ukrayna savaşı nereye gidiyor?

Yakın bir sonu var mı?

Görünen o ki savaşın sonu yakın değil. Çatışmaları uzatmaya ve ardından Rusya için Afganistan benzeri bir Ukrayna bataklığı yaratamaya yönelik bir irade olduğunu söylersek, bazılarının inandığı komplocu düşüncelerin teorilerine ve yorumlarına benzer bir şey söylemiş oluruz.

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı'nın neredeyse bir hafta önce söylediklerini ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yaptığı acil ateşkes çağrısını duyanlar neredeyse bunun aksini düşünebilirler.

Özellikle de ABD'nin bugün ve gelecekte çatışmaların devam etmesi nedeniyle ödeyeceği büyük maliyetler ve savaşın Amerikan ekonomisine yansımaları göz önüne alındığında.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu sahnede ilginç olan, Avrupa'nın benzeri görülmemiş bir şekilde Amerikan politikalarına bağımlı hale gelmesidir.

Avrupa neredeyse Rus-Avrupa yakınlaşmasını gerçekleştirecek Avrasya vizyonu yerine, Amerikan "şahına" oynuyor.  

Ancak kıtanın aklı başında insanlarına göre, iki okyanus arkasına siperlenmiş ABD'den önce en yüksek ve pahalı bedeli ödeyecek olan Avrupalılar olacak.


Son haftalarda dünya, yıkıcı ve süper Rus silahlarının Ukrayna'daki savaş alanına girişini takip etti ve bu, "Çar"ın mağlup olmaya hiç niyeti olmadığı anlamına geliyor.

Amerikan siyasetinin "patriği" Henry Kissinger'in Ukrayna'nın doğu topraklarının bir kısmından vazgeçmesi ile ilgili açıklamalarını, özellikle büyük bir nükleer gücü yenme fikri söz konusu olmadığı için -ki Putin'in birden fazla kez ima ettiği şey de bu- bir tür realpolitik olarak okuyabilirsiniz.

Bu, İspanya ve Almanya'da toplanacaklar için nükleer çatışma hortlağının var olduğu ve belki de gelmekte olduğu anlamına mı geliyor?

Bir yanda NATO diğer yanda Varşova Paktı'nın yaklaşık 40 yıl boyunca kaçındığı en korkutucu fay hattı buydu.

Ancak Amerikan yüzyılının fikirleri ve Asya'ya yönelme stratejisi dünyayı felakete sürükleyebilir.

Fay hatlarının Rusya-Ukrayna çatışması ile sınırlı olmadığı artık açık. Bir kızgınlık anında ikiye ayrılmaya meyilli bir hat daha var ki o da Tayvan Adası krizi.

Washington'ın tartışmalı adaya Amerikan askeri gönderme niyetiyle ilgili son açıklamaları ve Çin'in av tüfeği ile "çakal"ı beklediği yanıtı, kartopunun günden güne yuvarlanarak, adeta çökmek üzere olan bir karlı dağa dönüştüğünü doğruluyor.


NATO ve G7 liderleri arasındaki diyaloglarda, Rus-Çin ittifakını parçalamanın ve yürüdüğü yolda ilerlemesine izin vermemenin yöntemleri hakkında derinlemesine okumalar mutlaka olacaktır, zira bu büyük bir tehlike.

Bu düşünce, ABD Ordusu Genelkurmay Başkanı General Mark Milley'e ait. Milley yakın zamanda kesin gerçeği, yani ABD'nin artık tartışmasız tek güç olmadığını, önümüzdeki 25 yıl içinde durumun ve karakterlerin değişeceğini itiraf etti.  

Son olarak da Moskova'dan Pekin'e kadar uzanan, büyük olasılıkla Asya, Afrika ve dünyanın en batısında bulunan, ABD'nin geleneksel jeostratejik arka bahçesine yakın Latin ülkelerini kapsayacak yeni, karşı konulmaz bir Asya ittifakının doğuşuna dair uyarı ve ikazlarda bulunan sesi yükseldi.


Dünyayı tutuşturabilecek fay hatları kapsamında Pasifik Okyanusu sularında olup bitenler görmezden gelinemez.

Bunların en sonuncusu Rus askeri tatbikatlarıdır. Ondan önce de bölge Çin'in hareketlenmelerine tanık olmuştu. Bunların hepsi de Washington'ın kurduğu yeni siyasi ve askeri ittifaklara bir tepkidir.

ABD'nin ilk ittifak adımı Avustralya, İngiltere ve ABD'yi kapsayan AUKUS ittifakıydı, ardından Hindistan, Japonya, ABD ve Avustralya'yı içine alan ve demokrasi kılıfıyla örtünmüş QUAD ittifakı geldi.

Gerçekte ise herkes bu ittifakların Çin'i kuşatma ve bir dünya kutbu olmasını engellemeye yönelik girişimlerden başka bir şey olmadığının farkında.
 


Büyüklerin masasında saatli bombalara benzeyen dosyalar var ve dizginler büyük olasılıkla onların elinde değil.

Sözgelimi küresel gıda krizinin çözümü bir yandan Putin'in iradesine tabi, diğer yandan da dünyanın geri kalanına tahıl ihracatına izin vermesi için Rusya'ya yönelik yaptırımların kaldırılması şartı ile birlikte Ukrayna savaşının sona ermesine bağlı.

Gıda krizi temel olarak enerji kriziyle bağlantılı. Petrol ve gaz fiyatlarında eşi görülmemiş bir artış, küresel piyasalarda görülen ve özellikle de yaz aylarından önümüzdeki eylül ayına kadar devam edecek depolama döneminde daha da hissedilecek arz eksikliğinin gölgesinde, 1930'lu yıllarda yaşanan küresel buhrandan beri insanlığın tanık olmadığı küresel bir ekonomik çalkantı yaşatabilir.

Yukarıdaki sayılan tüm korkularının ortasında, yeniden seçilen Tedros Adhanom Ghebreyesus, mevcut aşıların işe yaramayacağı ve etkisiz kalacağı "Kovid 19" virüsünün yeni bir varyantının ortaya çıkma olasılığı tehdidi altında Dünya Sağlık Örgütü'ne liderlik edecek.

Krizlerin gürültüsü içinde kimsenin dikkat etmediği en büyük fay hattı ise, çevresel tehlikedir. İnsanlığın iklimsel bir uçuruma doğru ilerlediğine hiç şüphe yok.

Peki, gezegeni ve sakinlerini kurtarmak için çok mu geç kalındı?

Allah bilir.

 

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU