Koronavirüsün tetiklediği 'subakut tiroidit'e dikkat!

Boğazda ağrıyla başlayıp ateş ve çarpıntı yapan; kulaktan çeneye yayılan acıyla hayatı altüst eden bir rahatsızlık subakut tiroidit. Son zamanlarda adını daha sık duyar olduk çünkü korona virüsün bu hastalığı tetiklediği iddia ediliyor

Fotoğraf: Unsplash

Subakut tiroidit hastalığını bilmeyenler, başlarına geldiğinde belirtileri farklı şekillerde yorumlayabiliyorlar.

Öncelikle rahatsızlık boynun ön bölgesinde tiroit bezinin olduğu yerde başlıyor ve kulaklara vuran bir ağrıyla iyice kendini gösteriyor.

Peşi sıra ağrı çeneye ve dişlere yayılıyor. Bir süre sonra hasta için yutkunmak bile acı verici olabiliyor.

Parmağınızı hafifçe değdirdiğinizde bile boğanız sızım sızım sızlıyor ve ne yazık ki çilesi bu kadarla da bitmiyor…

Yorgunluk, eklem ve kas ağrıları çekerken üstüne bir de ateşleniyorsunuz.

İşte tam bu noktada "Bilenle bilmeyen bir olur mu?" sözü akıllara geliyor.

Bilgi eksikliği yüzünden vücudun verdiği tüm sinyalleri yanlış yorumlayanlar tabiri caizse doktor doktor geziyor.
 

2.jpg
Fotoğraf: Unsplash

 

Doktor doktor geziyorlar

Boğaz ve kulak ağrısını; bademcik iltihabı, faranjit hastalığı işareti sananlar kulak burun boğaz hekimine gidiyor.

Çene ve dişlere vuran ağrıyı diş problemi görenlerse diş hekimine gidiyor.

Çabuk yorulmak ve kalpteki çarpıntısını kalp rahatsızlığı olarak yorumlayanlar ise soluğu kardiyolojide alıyor.

Ancak kimsenin aklına bir endokrin uzmanına gitmek gelmiyor!

Evet, subakut tiroidit diğer hastalıklarla özdeşleşmiş belirtileriyle kafaları karıştırıyor.

Nadir bir hastalık olduğundan bu zamana dek pek bilinmeyen bu tiroit hastalığının adı, koronavirüs yüzünden daha sık anılır oldu.

Endokrin uzmanları, koronavirüs enfeksiyonunun bu hastalığı tetiklediğini söylüyor.

İlgi çekici bu gelişme üzerine, bu sağlık dosyamızda "subakut tiroidit" hastalığını mercek altına alıyoruz.

Her zamanki gibi konuyla ilgili uzmanların görüşlerine geçmeden önce "tiroit" nedir kısaca değinip, sonra asıl meselemize "subakut tiroidit"e geçeceğiz… 


'Boyundaki kelebek'

Bilim insanları şeklinden ötürü tiroit bezini kelebeğe benzetiyor.

Boynun ön kısmında nefes borusunun üzerinde iki parçalı bir bez olan tiroit bezi, yaklaşık 15- 20 gram civarında geliyor.

Böyle bahsedince, göze ve kulağa sevimli gelse de tiroit bezi o naif görünüşünün ötesinde vücudumuz için hayati önemi taşıyor. 

Beyinden gelen uyarıya bağlı olarak tiroit bezinin salgıladığı tiroit hormonları T3 ve T4, metabolizmayı ve hızını düzenliyor.

Ayrıca, ruhsal durum, kalp hızı, kolesterol seviyesi, kadınlarda adet düzeni gibi vücudun faklı organ ve dokuları ve fonksiyonlarını da etkiliyor. 


Kadınlarda daha sık görülüyor

Tiroit hastalığı her yaş grubunda görülen bir hastalık olup Türkiye'de tiroit bezi hastalıkları görülme sıklığı yüzde 30-40 oranında olduğu düşünülüyor.

Kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere göre 5-8 kat daha fazla oluyor. 

Tiroit hastalıklarının tanısı, kan ve idrar testleri, ultrason, biyopsi, sintigrafi ile konuluyor.

Ayrıca bu test sayesinde, tiroit hastalığının türü, nedeni, hastalığın hangi aşamada olduğu ve tedavisinin nasıl planlanması gerektiği belirleniyor.

Tiroidin bir biçimde sağlığını kaybetmesi, onun az veya çok çalışmasına sebep oluyor.

Bunun sonucu gelişen hastalıklar ve tedavi yolları birbirlerinden farklılık gösteriyor.


Kimler daha dikkatli olmalı?

Uzmanlar tiroit hastalıklarını; hormon hastalıkları ve yapısal hastalıklar olarak ikiye ayırıyor.

Tiroit bezinde hormon üretimindeki bozukluklardan kaynaklanan tiroit hastalıklarından en sık görülenler; hipertiroiti (tiroit hormon fazlığı) ile hipotiroiti (tiroit hormon azlığı) oluyor.

Tiroit bezinin yapısının bozulması halinde tiroit bezinin ürettiği hormon miktarı değişiyor. Yapısal bozukluklar tiroit kanserlerine neden olabiliyor.

Bunun dışında tiroit nodülleri, tiroit iltihapları, guatr tiroitin gibi kanser dışı yapısal hastalıklar arasında yer alıyor.  
 

1.jpg
Fotoğraf: Unsplash

 

Subakut tiroiditi etraflıca ele almadan önce son bir uyarı yapmak gerekirse; birçok hastalıkta olduğu gibi tiroit hastalığında da özellikle ailesel öyküsü olanların ekstra dikkat etmesi çok önemli.

Ayrıca; anemi, Tip 1 diyabet, primer böbrek yetmezliği gibi bazı medikal durumları bulunanlarla, yüksek iyot içeren ilaç kullananlar, tiroit hastalığı veya kanseri geçirmiş kişiler ve pek tabii ki 60 yaş üzeri kadınların tiroit hastalığı geliştirme riski yüksek olduğundan düzenli olarak endokrin doktoruna gitmeleri öneriliyor.

Tiroit hastalıkları arasında daha nadir görülen "subakut tiroidit"in soğuk algınlığı, sinüs ya da boğazda gelişen viral enfeksiyonlar sonrası birkaç hafta içinde yaşanıyor.

Kovid-19 pandemisi sürecinde subakut tiroidit hastalığında artış yaşandığına dikkati çeken uzmanlar, subakut tiroidit hakkında merak edilenleri Independent Türkçe'ye anlattı.


"Sinir, çarpıntı, uykusuzluk yapıyor"

"Subakut tiroiditi, tiroit bezinde ağrı ya da hassasiyetle kendini gösteren genellikle bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben gelişen geçici bir durum olarak niteleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, "Aslında vücudun başta viral olmak üzere tüm mikrobiyal antijenlere karşı oluşturduğu bağışıklık reaksiyonunun bir sonucu olarak tiroit bezinin de vücut tarafından yabancı olarak görülmeye başlanması ve böylece otoimmün sürecin tetiklendiği düşünülmektedir" dedi.

Hastalığın ilk aşamasında tiroit bezinde bozulmalar yaşandığını ve bunun da kandaki tiroit hormonu miktarını arttırdığını belirten Prof. Dr. Gönen, tiroit bezindeki bu değişimin kişide, sinirlilik, titreme, çarpıntı, uykusuzluk ve normalden daha sıcak hissetmesine neden olduğunu vurguladı. 
 

Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, (1).jpg
Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen

 

"Nadiren kalıcıdır"

Prof. Dr. Gönen, "Hastalığın ilerleyen döneminde tiroit bezindeki hasarın derecesine bağlı olarak tiroit hormon seviyelerinin giderek normale döndüğü söylenebilir. Bazı nadir vakalarda ise hastalık kalıcı tiroit hormon eksikliği ile sonuçlanabilir. Yorgunluk, üşüme hissi ve kilo alımı gibi zıt semptomlarla başvuran bir kişide hastalığın saptandığı evreye göre semptom ve belirtilerin değişiklik gösterebileceği unutulmamalıdır" uyarısında bulundu. 


"Viral enfeksiyonlardan sonra görülebiliyor"

Subakut tiroit'in nadiren kabakulak, grip veya soğuk algınlığı gibi viral enfeksiyonlardan birkaç hafta sonra ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Gönen şöyle anlattı: 

Teşhis konulduktan sonra ilk amaç boyun bölgesindeki ağrıyı azaltmak ve hipertiroitiye bağlı semptomların kontrolünü sağlamaktır. Hafif vakalarda ağrıyı kontrol etmek için aspirin veya ibuprofen gibi non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar kullanılır. Daha ciddi vakalarda ise kortikosteroidler gibi şişliği ve iltihabı çok daha iyi azaltan ilaçlarla tedaviye ihtiyaç duyulabilir. Fakat kortikosteroid tedavisinin kısa bir süre kullanılıp semptomlar geçtiği gibi doz azaltımı yapılmadan direkt kesilmesi ile hastalığın tekrarlamasının kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır. Hipertiroiti tablosunun kontrolü ise beta blokerler gibi antiaritmik ilaçlar yardımıyla sağlanabilir. Hastalığın iyileşme aşamasında ise tiroit bezinin hormon üretimi yetersiz kalırsa, tiroit hormonu takviyesi gerekebilir.


"Diğer tiroit hastalıklarından farkı…"

Subakut tiroiditin viral enfeksiyonları takiben gelişmesi ve çoğunlukla tamamen iyileşmesi sebebiyle diğer tiroit rahatsızlılarından farklı olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Gönen; "Subakut tiroidit tedavi olmaksızın kendiliğinden veya anti-inflamatuvar ilaçlar yardımıyla genellikle 2-4 ay içinde tamamen iyileşmesi diğer tiroit hastalıklarından ayıran en önemli farktır. Örneğin bir kronik tiroidit olan Hashimato hipotiroitisinde tedavi ömür boyu sürerken; hipertiroitizmin aşikar olduğu diğer bir otoimmün tiroit hastalığı Basedow-Graves'te ise tedavi en az 18-24 ay sürmekte ve hastalığın tekrarlaması durumunda ise tiroit bezinin ameliyat ile tamamen çıkarılması veya radyoaktif iyot tedavisi gerekebilmektedir" şeklinde konuştu.  
 

3.jpg
Fotoğraf: Unsplash

 

"Subakut tiroit kısa sürede iyileşir" 

Subakut tiroiditin tedavisiz kendiliğinden ya da kısa süreli kullanılan anti-inflamatuar ilaçlarla iyileşebildiği için tiroit ilaçlarının devamını doğru bulmayan Prof. Dr. Gönen, "Özellikle Basedow-Graves gibi hipertiroiti ile seyreden hastalıklarda kullanılan anti-tiroital ilaçların kesinlikle kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Çünkü buradaki durum tiroit bezinin fazla çalışmasından ziyade bezdeki harabiyete bağlı açığa çıkan hali hazırdaki tiroit hormonlarının kana karışmasıdır. Birçok subakut tiroidit vakasında halen anti-tiroital ilaçların reçete edildiğini ne yazık ki görmekteyiz. Bunun yanında, tiroit hormon replasmanının ise kalıcı hipotiroiti durumlarında elzem olduğu unutulmamalıdır" ifadelerini kullandı.


"Geç tanı sorun yaratabilir"

Prof. Dr. Gönen, "subakut tiroidit"in dikkate alınması gereken bir hastalık olduğunu belirterek şöyle devam etti:  

"Subakut tiroidit tablosunun dikkate alınmaması ya da tanı konulamaması sonucu hastalar birçok hastane ve hekim dolaşır hale gelmekte ve bu süreçte semptomlar daha da şiddetlenmektedir. Hipertiroitizm tablosunun yol açtığı aritmi gibi kardiak sorunlar ve gerektiğinde tiroit hormon replasmanının yapılamaması sonucu oluşan aşikar hipotiroiti hastalık dikkate alınmadığı takdirde atlanan durumlardır.


Nadir bir hastalık olarak nitelendirilen subakut tiroit vakalarında Kovid-19 salgını yüzünden bir sıklık yaşandığı iddiasını doğrulayan Prof. Dr. Gönen, "Evet, hem Kovid-19 enfeksiyonu hem de aşılama sonrası subakut tiroidit vakalarında ciddi bir artış olduğunu günlük klinik pratiğimizde de görmekteyiz. Viral bir etken olan SARS-CoV-2 antijenik yapılarının çapraz reaksiyon sonucu tiroit bezine karşı gelişen otoimmün bağışıklık yanıtını tetiklediği düşünülebilir. Viral antijenlerle geliştirilen aşılarda da aynı durum söz konusu" diye konuştu.


Teşhis uzadıkça yaşam kalitesi

Subakut tiroiditin boğaz veya boyun ağrısı ile kendini gösterdiği için bireyin endokrin uzmanından önce aile hekimi, diş hekimi ya da bir kulak-burun-boğaz uzmanına gittiğini söyleyen Prof. Dr. Gönen, "Endokrin uzmanına geliş süresi uzadıkça ilgili semptomların daha da belirginleştiğini, hastanın yaşam konforunun ve psikolojisinin giderek bozulduğunu söyleyebiliriz. Erken tanı ve daha da önemlisi doğru ve yeterli tedavi için bir endokrin uzmanına bir an önce ulaşması hastalığın gidişatını önemli ölçüde etkilemekte" dedi.

Subakut tiroiditin sadece yüzde 10'unda kalıcı olabileceğini belirten Prof. Dr. Gönen, bu hastalığın tekrarlama riski olduğuna özellikle dikkati çekti. 


Bazı tiroit hastalarına lahana türleri yemeleri önerilmiyor, peki subakut için de benzer tavsiyeler var mıdır?

Prof. Dr. Gönen, bu soruyu şöyle yanıtladı:

Tiroiti büyüten yani Guatrojen olarak adlandırılan bu besinler ile alakalı veriler çelişkilidir. İyodu bağlayarak vücutta iyot eksikliğine yol açabilmeleri için fazla miktarda ve çiğ olarak tüketilmeleri gerekmektedir. Bu besinlerin iyot tutucu özellikleri pişirildiğinde ciddi derecede azalmaktadır. İyot eksikliği olan bölgelerde yaşayan ya da tiroit nodülleri olan hastalarda pek önerilmese de; Hashimato tiroiditi ya da subakut tirodit tablosunda da böyle bir tavsiye yoktur.


Nasıl beslenmeliyiz?

Uzman Diyetisyen Melis Destereci Aykanat, subakut tiroidit beslenmesine gereken önemi vermesini istiyor. 

Subakut tiroiditin tiroit bezlerindeki viral enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkmış bir hastalık olarak tanımlandığını hatırlatan Uzman Diyetisyen Aykanat, hastalığın seyrinde önce enfeksiyon azaltılması gerektiğini belirtti: 

C vitamini ve antioksidanlardan zengin olan meyve ve sebzeler beslenmemize mutlaka eklenmelidir. Portakal, kivi, mandalina, çilek, greyfurt, nar, biber, maydanoz, roka, ıspanak gibi besinler tüketilebilir. Bol sıvı alımı çok önemlidir. Günde en az 2-2.5 lt su tüketilmelidir.
 

Uzman Diyetisyen Melis Destereci Aykanat (2).jpg
Uzman Diyetisyen Melis Destereci Aykanat 

 

Tuz tüketimine dikkat 

Doktor tarafından kortizon kullanımı önerildiyse, vücutta ödem yapıcı etkisinden dolayı tuz tüketiminin azaltılması gerektiğini vurgulayan Aykanat, "Basit karbonhidrat dediğimiz beyaz ekmek, patates, pirinç, makarna, unlu çorbalar yerine, kompleks karbonhidrat dediğimiz, tam buğday ekmeği, kepekli makarna, bulgur, karabuğday, siyez ekmeği, kinoa, unsuz kremasız çorbalar tercih edilebilir. Kahve ve çay tüketimi oldukça sınırlandırılmalıdır" diye konuştu. 


"Uzman diyetisyenin tavsiyesi…"

Enfeksiyonun daha da ilerleyip hipotiroit teşhisi konulursa beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini anlatan Aykanat, son olarak şu tavsiyelerde bulundu: 

Beslenmizden guatrojenik besinler dediğimiz tiroit bezinin yavaşlamasına sebep olan besinleri çıkartmalıyız. Örneğin, brokoli, turp, beyaz lahana, brüksel lahanası, marul, karnabahar gibi gıdaları çiğ olarak tüketmemeli ve diyetimizde sınırlandırmalıyız. tiroit bezinin çalışmasına yardımcı olan selenyum mineralini içeren besinlere beslenmemizde yer vermeliyiz. Yumurta, çiğ kuruyemişler, tavuk eti, balık, brezilya cevizi, keten tohumu, chia tohumu gibi kaynakları diyetimize ekleyebiliriz. Yine omega-3 açısından zengin; somon, ceviz, sızma zeytinyağı, zeytin gibi kaynaklara da diyetimizde yer verebiliriz.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU