Ukrayna'daki Türkler, Twitter'daki bu yayınları takip etti; saatler boyu süren yayınlar savaşın içinde "dayanışma ağı" ördü

Ukrayna'da yaşayan Türkler, oradan çıkmak için yollar ararken burayı keşfetti. Platformun kurucusu gazeteci Esra Öztürk, bu yayınların nasıl başladığını ve büyüdüğünü anlattı

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ilk gününden bu yana ülkedeki Türk vatandaşlarının durumu konuşuluyor. 25 bin kayıtlı Türk vatandaşı ve ailelerinin ülkeden çıkarılması için yoğun bir çaba harcanıyor. Bu çabalardan biri de sosyal medyada kurulan bir "dayanışma platformuyla" kendisini gösterdi. Gazeteci Esra Öztürk'ün öncülüğünde Twitter'da başlatılan Space yayınlarında Ukrayna'da yaşayan binlerce Türk bir araya geldi ve tahliyeyi beklerken birbirine destek oldu.

Tahliye sırasında da insanlar bu yayınlar sayesinde birbiriyle irtibat kurabildi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Onbinlerce sosyal medya kullanıcısının dakika dakika takip ettiği bu yayınlar saatler boyunca devam etti. Bombalanan şehirlerden bağlanan Türkler ne durumda olduklarını anlattı, yardıma ihtiyacı olanlar talepte bulundu, yardım edebilecekler ise onları buldu. 

Öztürk, yayınların neden başladığını ve 15 günlük sürede nelerle karşı karşıya kaldıklarını Independent Türkçe için anlattı.

Bu yayınların bir "dayanışma ve iletişim platformu" olarak başlamadığını söyleyen Öztürk, "Turkish News Portal isimli YouTube kanalını kurdum ve yılbaşından itibaren bu kanala içerik üretiyorum. 24 Şubat'ta Rusya'nın saldırısı olunca münferit olarak orada yaşayan bazı Türk vatandaşlarıyla yaptığım röportajları yayınladım. Aynı gün bir Twitter-Space yayını açtım. Bu yayını yaklaşık 45 bin kişi takip etti. Aktif katılımcı sayısı 15 bindi. İlk amacım orayı bir haber kaynağı olarak kullanmaktı. İnsanların durumlarını aktarmalarını sağlamaya çalışmıştım. Fakat kısa süre içinde Ukrayna'daki Türk vatandaşları kitlesel olarak yayınlara katılmaya başladı. 10-15 saat süren yayınlar oldu.  Vatandaşlar yayınlara katılıyor ve hangi şehirde bulunduklarını, ne durumda olduklarını söylüyorlardı" dedi. 

Bombaların altındaki dayanışma

Biri bebek iki çocuğu, eşi ve kayınvalidesiyle beraber Kiev'in merkezine uzak bir eve sığınan Ali Soğukoğlu isminde bir Türk'ün, ATM'ye gidemediklerini, erzak sıkıntısı yaşadıklarını ve telefon kontörlerinin bittiğini söylediğini aktaran Öztürk, "Bunu Nikoloyev'de eşi ve kızıyla birlikte yaşayan ve sığınakta kalan Barış Hepçorman dinliyordu. Ali Soğukoğlu'na, 'Ben çıkıp senin için kontör yüklerim' dedi. O anda Nikoloyev bombalanıyordu. Şehirde tam bir kaos yaşanıyor, hava saldırısı var. Neyin nereden gelip nereye düşeceği belli değil ve o riskli ortamda Barış, Ali'ye dışarı çıkıp kontör yüklemeyi teklif etti. Yayına Kiev'den Osman Cem Yılmaz katıldı. ‘Sınırdan kendi aracımla çıkacağım, arkada 3 kişilik yerim var. Buradan duyuralım, bizimle gelebilirsiniz' dedi ve istekler yığılmaya başladı. Gitmek isteyenleri Osman Cem Yılmaz'la görüştürdük ve aynı araçla Kiev'den çıkmalarını sağlamış olduk. Bu şekilde bir iletişim ağı oluştu" ifadelerini kullandı.

Yayınlara Fransa'dan ve Polonya'dan da katılanlar olduğunu kaydeden Öztürk, "Konsolosluk ilk birkaç gün otel organizasyonuna girişmemişti. Canberk isminde bir arkadaşımız Polonya'ya geçecekti ve ona nasıl yardımcı olunabileceğini konuştuk. Aşağıdan konuşmacılar katıldılar ve 'Biz Polonya'dayız, evimiz küçük ama Türk veya Ukrayna vatandaşı 5-6 kişi ağırlayabiliriz' dedi. 10 vatandaşımız o şekilde Polonya'da konaklama imkanı buldu. Burada bizim yaptığımız bu yayınlardan ziyade gönüllülerin nasıl dahil olduğu önemli. Her gün bu yardımlaşma devam etti. Marketler kapandığında Kiev'de evleri birbirine yakın olanlar birbirlerine erzak ve yemek götürdü" şeklinde konuştu.

Yayın sayesinde erzağı biten aileye erzak gitti

İlk birkaç günün ardından moderasyonda zorlanmaya başladığını dile getiren Öztürk, şunları söyledi:

"Eş zamanlı olarak çok fazla mesaj geliyordu. Talepte bulunanlar ya da bilgi almak isteyenler vardı. Yayınlar için daimi bir yardımcım yoktu. Ama Işıl Acehan kısa bir süre moderasyona yardımcı olabileceğini söyledi. Birkaç gün sonra, daha önce yüzünü hiç görmediğim, oturup bir kahve bile içmediğimiz çevirmen Ayçin Kantoğlu hanımefendi bir mesaj attı ve ‘Zorlandığını görüyorum, destek ister misin' teklifinde bulundu. ‘Harkov'da bir aile var, erzakları yok ne yapabiliriz' bilgisi gelince, Berfin isminde bir arkadaşımız çıktı ve ‘Ben onlara erzak ayarlatıyorum' dedi. Bütün bunları da yaptılar. Polonya sınırında ciddi sıkıntılar yaşanıyordu ve orada yaşayan Levent isimli bir arkadaşımız ‘Polonya ile ilgili her konuda ben yardımcı olabilirim' dedi. Fransa'dan Yunus Emre, her ülkede eli-kolu var, ve yardımcı oldu. Bunların hiçbiri 'fake' çıkmadı. Geri dönüşleri aldıkça ‘Bu şekilde devam edelim" dedik. Ayçin, Berfin, Yunus Emre ve Levent olmasa zaten bu büyük organizasyonu koordine etmek mümkün olmayacaktı."

İki küçük çocuk savaştan çıkabildi

Savaş sırasında irtibatın çok önemli olduğunu vurgulayan Esra Öztürk, "İki küçük çocuğun çıkması gerekiyordu. Biz irtibat bulduk, onları yetişkin Türklerle eşledik. Konsolosluk ve büyükelçilik çalışanları bu tür durumlara karşı son derece ilgililer. Yaşlı insanlara yardımcı olmak için de irtibat önemliydi. O kadar insanın, sadece iletişim kurdurarak sağ-selamet çıkmasını sağlamış olduk ki… Evet, biz tahliye yapmadık, otobüs, tren kaldırmadık, tamamını devlet organize etti, eksik olmasınlar ama bu irtibatlar vatandaşların kolaylıkla yollarını bulabilmelerini sağladı. Kaos ortamında biraz daha kendilerinden emin ve güvenli hissederek oradan çıkmalarını sağlamış oldu" dedi.

"Karamsarlığa kapılmadık ama çaresizlik duygusu iç burkuyor"

Yayınlara katılanların sağlıklı bir şekilde Türkiye'ye geldiklerini öğrendiklerinde çok mutlu olduklarını kaydeden Öztürk,

"Yayınlar esnasında bütün mikrofonların kapalı olmasını istiyoruz. Sumi ile ilgili tahliye haberi geldiğinde bütün arkadaşlara ‘mikrofonlarınızı açın ve hep birlikte alkışlayalım' dedik. Çok mutluyuz ama bir yandan da ‘birilerinin gönlünü incitir miyiz' diye de korkuyoruz. Evet Sumi, Nikoloyev, Odessa çıktı, Lviv çok kolay çıkıyor, Kiev çıkıyor, Kramatorsk'takiler trene gidip Batı'ya gitmeyi artık biliyorlar ama mesela Mariupol'da 10 gündür haber alınamayan vatandaşlar var. Telefon şebekesi yok. Bu problemlerden dolayı vatandaşlar yakınlarına ulaşamıyorlar ve bizi yayında dinliyorlar" şeklinde konuştu.

Twitter'dan manevi destek de sağlandı

Bu süre zarfında karamsarlığa kapılmadıklarını ifade eden Öztürk, "Ama vatandaşların karamsarlıklarına artık yanıt veremeyecek duruma gelmiştik. Bazı şehirler için gerçekten hiçbir şey yapamadık. İstediğiniz kadar iletişim platformu kurun, irtibatlandırın, yardım göndermeyi deneyin… Sumi'deki öğrenciler için manevi destek vermek dışında hiçbir şey yapamadık. Günlerce, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbirinizi orada bırakmayacak, buna inanın, sakin olun' dedik. Prof. Dr. Adem Sözüer katıldı manevi destek vermeye çalıştı, Psikiyatr Bengi Semerci de öyle yaptı. Çünkü artık çocuklar krize giriyorlardı. Dışarı çıkıp kendini sokağa atmak isteyenler, ‘artık ne olacaksa olsun' diyenler oldu. Onlara manevi destek vermeye çalıştık. Karamsarlıktan ziyade çaresiz kalmak, bir şey yapamamak bizi zorladı. Kiev'deki yaşlı teyzeyi bir gençle irtibatlayıp çıkardın ama Mariupol'dakine bir şey yapamıyorsun… Çünkü teknik anlamda imkan yok. Bu çaresizlik çok iç burkan cinsten" ifadelerini kullandı.

Siyasetçiler de yardımcı olmaya çalıştı

Yayınların ilk günleri ne yapmaya çalıştıklarının anlaşılmadığını da belirten Öztürk şunları söyledi:

"'Burada tezvirat yapılıyor, devleti kötülemeye çalışıyorsunuz' diyenler oldu. Diğer taraftan 'devlet ağzıyla konuşmakla' suçlandım. İlk günler yayında elçiliklerin telkinlerini yineliyorduk. Dışarı çıkmanız riskli olabilir, neresi güvenli neresi değil bilmiyorsunuz. Bir taraftan devleti kötülemekle, diğer taraftan devlet ağzıyla konuşmakla suçlandık. Yayınlara katılan siyasetçiler ve milletvekilleri oldu. Herkesin hakkını teslim etmek lazım. Cumhuriyet Halk Partisi'nden, İYİ Parti'den, AK Parti'den milletvekilleri katıldılar. Kimse bir şey yapamıyorsa bile talepleri topladılar, cep telefonlarını, e-posta adreslerini verdiler. CHP'de Ünal Çeviköz'ün danışmanlığını yapan rahmetli Uğur Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, her gün yüzlerce kişinin taleplerini topladı ve Dışişleri Bakanlığı'na iletti. Tabii ki çağrı merkezlerine, konsolosluklara iletiliyor ama çok büyük bir nüfusun birkaç gün içinde tahliye edilmesi imkansızdı ve hepsine e-posta ya da telefonla dönülmesi için insanüstü bir güç gerekiyordu. Dolayısıyla biz sivil bir inisiyatif olarak işin bir ucundan tutmaya çalıştık. Bu önemliydi. Zaten aynı kaynağa iletiyorduk bilgileri"

Güvenlik için öneriler verildi

İnsanların bu tür durumlarda, savaşın ortasında ne yapacaklarını bilmediklerini belirten Öztürk, bu konuda Toplumsal Afet Derneği Genel Başkanı Rezzat Elazat'ın yayınlarda güvenlikle ilgili bilgilendirme yaptığını söyledi: O kadar önemli bilgiler verdi ki… Haki, yeşil ya da kamuflaj desenli giysilerin hedef haline getirebileceğini söyledi. İnsanlar bu konuda bilgilendirilmemişti. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı ve bu bilgiler çok kritikti.

 

  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU