Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelede hedefleri neler olmalı?

Paris İklim Anlaşması'nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışının 2 derecenin olabildiğince altında mümkünse 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2053 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini yerine getirmesi gerekiyor

 

Fotoğraf: AA

Paris İklim Anlaşması, Türkiye'ye iklim değişikliği ile mücadele konusunda birçok sorumluluk yüklüyor.

Türkiye, 2015'te Birleşmiş Milletler Sekretaryası'na sunduğu ulusal katkı beyanı çerçevesinde emisyon artışını 2030 itibarıyla yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulunmuştu.

Paris İklim Anlaşması kapsamında, Türkiye'nin 2030 hedefindeki ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek, yeniden sunması planlanıyor. 


Türkiye'nin 2030 yılına yönelik ulusal katkı beyanının ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı'nın güncellenmesine yönelik çalışmalar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın öncülüğünde devam ediyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Paris İklim Anlaşması'nın onaylanmasının ardından yapılan İklim Şurası'nın 21-25 Şubat tarihlerinde Konya'da düzenleniyor.
 

 

Şura'da sera gazı azaltımı, yeşil finansman ve karbon fiyatlama, iklim değişikliğine uyum, yerel yönetimler, göç, adil geçiş, diğer sosyal politikalar ile bilim ve teknoloji gibi başlıklar ele alınıyor.

Şuranın sonuç bildirgesi ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı "2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma" hedefleri doğrultusunda hazırlanacak kısa, orta ve uzun vadeli strateji, eylem, politika ve mevzuatların alt yapısını oluşturacak.

Şura çıktılarının bu yıl içerisinde Meclis'e sunulması, öngörülen İklim Kanunu'nun da temelini oluşturması bekleniyor. 
 

aa.jpg
Fotoğraf: Serhat Çetinkaya/AA

 

"Bugün vereceğimiz kararlar, gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek"

"Bugün artık iklim değişikliğinin tamamen engellenmesi mümkün görünmüyor" diyen Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, "Buna bağlı olarak da azaltım ve uyum önlemleri daha çok ön olana çıkıyor. Bugün vereceğimiz kararlar, gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek, bu nedenle doğru politikaları geliştirerek bir an önce uygulamak zorundayız. Ancak, yapılan onlarca konferansa, hükümetlerin ve büyük şirketlerin niyet beyanlarına ve toplumsal baskıya rağmen, iklim değişikliğinin en önemli sebebi olan fosil yakıt kullanımı konusunda sadece küçük adımlar atılıyor olması, küresel olarak üzerinde anlaştığımız sıcaklık artışını 1,5 ya da 2,0 C'de tutma hedefinin ne ölçüde gerçekleşebileceği konusunda soru işaretleri doğuruyor" şeklinde konuştu.


"Zenginlikten en çok pay alan yüzde 10'luk kesim, küresel karbon salımının yarısından sorumlu"

İklim değişikliği konusunda neden yol alınmadığını anlamak için çözümü engelleyen ana kaynağa inmek gerektiğine işaret eden Tavşanoğlu, şunlara dikkati çekti:

Bugün küresel düzeyde sadece iklim krizi ile karşı karşıya değiliz, aynı zamanda kapitalist sistemin baskınlığından kaynaklı bir ekonomik kriz de dünyayı kasıp kavuruyor. Ekonomik büyüme, dünya genelinde yoksulluğu ve sefaleti geçtiğimiz on yıllara göre bir nebze de olsa azaltmış görünüyor. Ancak bu dönem boyunca aynı zamanda gelir adaletsizliğinin boyutu da katlarca artmış durumda. Günümüzde, zenginlikten en çok pay alan yüzde 10'luk kesim, küresel karbon salımının yarısından sorumlu bulunuyor. Bu gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmadan ve sadece büyüme odaklı ekonomik anlayışımızı revize etmeden, iklim değişikliğine uzun vadede bir çözüm bulacağımızı sanmıyorum.
 

Prof. Dr.  Çağatay Tavşanoğlu, .jpg
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu

 

"İklim değişikliğini belirlediğimiz hedeflerde tutmanın tek yolu var: Fosil yakıt tüketimini azaltmak ve sıfırlamak"

Prof. Dr. Tavşanoğlu, yapılması gerekenler konusunda şunları söyledi:

İklim değişikliği konusunda insanların bireysel faaliyetlerini ön plana çıkararak, 'suçu' halka atmak ve sorunu bireylere indirgemek, küresel sermayenin ve devletlerin algı yönetiminin bir parçası gibi görünüyor. Ağaçlandırma yaparak ya da karbon yakalama teknolojileri ile iklim değişikliğini durdurabileceğiz yanılgısı da, hükümetlerin 'net sıfır' hedeflerinin merkez noktasında tahminen aynı sebeplerle yer alıyor. İklim değişikliğini belirlediğimiz hedeflerde tutmanın tek yolu var: Fosil yakıt tüketimini azaltmak ve sıfırlamak. Bunun ötesinde söylenen her şey bir göz boyama ve algı yönetiminden ibarettir.


"Halen bir şeyler yapabiliriz ve yapmalıyız"

Günümüzde iklim değişikliğinin yaratmış olduğu sorunlar giderek daha görünür hale geliyor.

Bu durumun toplumu gelecek konusunda endişe içerisine sürüklediğini kaydeden Tavşanoğlu, "Ancak, toplumda iklim değişikliğine karşı yapabileceğimiz bir şey kalmadığı algısının oluşmaması çok önemli, halen bir şeyler yapabiliriz ve yapmalıyız. Ancak bu politikacıların kaplumbağa hızıyla eyleme geçmelerini beklemek olmamalı. Bu doğrultuda, toplumsal baskı, kâr hırsı ile hareket eden şirketleri ve bu şirketlerin politik arenadaki koruyucularının geri adım atmaları ve devletlerin ekonomik büyüme takıntısından kurtulmaları için şart görünüyor" şeklinde konuştu. 

Anlaşma gereğince, iklim krizinin önüne geçmek ve çevreyi korumak için fosil yakıt kullanımının ve sera gazı emisyonlarının azaltılması bu anlaşma çerçevesinde taraf ülkelerden bekleniyor. 

Paris İklim Anlaşması'nda taraf ülkelerden belli bir oranda emisyon azaltma dayatmasında bulunmuyor.  

Ülkeler sera gazı emisyonu azaltma hedefleri ile ilgili taahhütlerini kendileri belirliyor. Bu hedefler, Ulusal Katkı Beyanı olarak iletiliyor. Bu anlaşma çerçevesinde her 5 yılda bir ülkelerden beyanlarını iyileştirmeleri bekleniyor.


"En iyi katkıyı sağlayabilecek sınırlarımızı zorlayıcı ve gerçekçi hedefler belirlenmeli"

Paris Anlaşması'na ilişkin kanun teklifinin TBMM'de onaylanmasıyla taraf olduğumuz anlaşmanın hedeflerine ulaşmak amaçlanıyor.  

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden Prof. Dr. Süphan Nâsır, bu noktada şunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi: 

Bu amaçla, Türkiye'nin Ulusal Katkı Beyanını hazırlarken iklim politikalarını ve enerji politikalarını kapsayan yenilebilir enerji, enerji verimliliği ve düşük karbon ekonomisi ekseninde oluşturması gerekiyor. Kolay ulaşılabilir hedefler belirlemek yerine en iyi katkıyı sağlayabilecek sınırlarımızı zorlayıcı ama gerçekçi hedefler beyan edilmeli. Bu hedefler kısa ve orta vadede takip edilerek iyileştirmeler yapılmalı.


"Vatandaşlar liderleri ve şirketleri dünya yanarken izlemekle itham ediyorlar"

Aralık 2021'de beş kıtada ve 13 ülkede POLITICO‘nun yaptırdığı "Küresel Sürdürülebilirlik Anketi" sonuçlarına göre vatandaşlar hükümetleri ve şirketleri iklim kriziyle mücadelede yetersiz görüyor.
 

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süphan Nâsır, .JPG
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süphan Nâsır

 

"Ülkelerin bu beyanlarındaki hedeflere ulaşmasında iş dünyasına ve markalara da çok önemli rol düşüyor" diyen Prof. Dr. Nâsır, "Dünya yanarken liderler ve şirketler izlemekle itham ediliyor. Vatandaşlar, iklim değişikliği ile mücadelede şirketlerden doğrudan somut adımlar bekliyor. Ayrıca, vergilendirme ile iklim değişikliğiyle mücadelenin maliyetlerine şirketlerin katkı sağlaması gerektiğini de düşünüyorlar" diye belirtti.


"Türkiye'deki markalar Paris İklim Anlaşması çerçevesinde somut adım atmadılar"

Kamuoyu, hükümetlerden ve şirketlerden iklim krizi ile mücadelede çok hızlı hareket etmesini bekliyor.

Türkiye'de markaların sürdürülebilirlik ile ilgili gönüllü çalışmaları olduğunu söyleyen Nâsır, "Ancak, Paris İklim Anlaşması çerçevesinde kendilerini bağlayacak somut adım atmadıklarını görüyoruz. Tüketiciler iklim krizi ile mücadelede sera gazı emisyon oranlarının azaltılması konusunda markalardan gerçekçi hedefler bekliyor. Bu katkıları, yerine getirecek ve bunu iletişim stratejilerinde kullanacak markalar tüketicilerin takdirini de kazanacak" şeklinde görüşünü dile getirdi.

Ozon tabakasındaki delik ve buzullardaki erime ile başlayan küresel ısınmanın yolculuğu, önce aşırı sıcaklar ve soğuklar, seller ve kuraklıklar gibi aşırı hava olayları şeklinde daha görünür oldu.

Şiddeti, sıklığı ve yaygınlığı artarak kaybolan biyoçeşitliliği, orman yangınları ve plastikle kaplanan denizler gibi çevre felaketleri daha çok duyulur hale geldi.  İklim krizinin neden olduğu pandemi, gezegeni ve içinde yaşayan canlıları nasıl bir geleceğin beklediğinin ön gösterimi oldu. 


"İklim krizinin ciddiyetinin tüm bu yaşanan felaketlere rağmen anlaşılmadığı da ortada"

İstanbul Üniversitesi Döngüsel Ekonomi Birimi Yöneticisi Dr. Öğr. Üyesi Murat Çetin, "Dünyanın Paris Anlaşması, AB'nin Yeşil Mutabakat başta olmak üzere çeşitli iklim anlaşmaları ile çözüm aradığı iklim krizinin ciddiyetinin tüm bu yaşanan felaketlere rağmen anlaşılmadığı ortada" ifadelerini kullandı. 
 

İstanbul Üniversitesi Döngüsel Ekonomi Birimi Yöneticisi Dr. Öğr. Üyesi Murat Çetin.jpg
İstanbul Üniversitesi Döngüsel Ekonomi Birimi Yöneticisi Dr. Öğr. Üyesi Murat Çetin

 

"Şirketler ne yapıyor derseniz; Yeşil Badanacılık"

BM raporuna göre; hükümetlerin fosil yakıt sübvansiyonlarına her yıl 423 milyar dolar ayırdığı, fosil yakıtlardan elektrik üretiminin yüzde 80'i buldu. Çetin, rapor ile ilgili şunları kaydetti:

2030'a kadar Paris Sözleşmesi'nin izin verdiğinin iki katı petrol, kömür ve doğal gaz çıkarımının söz konusu olduğu, Çin ve Hindistan gibi iki büyük ülkenin 300 yeni kömür madeni inşasına giriştiği, pandemiye rağmen 2011-2020 döneminde karbon salımının ortalamanın üstünde arttı. Karbon salımının dörtte üçünden G-20'nin sorumlu olduğu bir tabloda şirketler ne yapıyor derseniz; 'Yeşil Badanacılık'.
 

"Vatandaşlar hükümet ve şirketlerin iklim kriziyle mücadelelerine inanmıyor"

Küresel Gayri Safi Yurt içi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine eşdeğer, yılda en az 1.8 trilyon doların başta fosil yakıtlar olmak üzere çevreye zararlı sübvansiyonlara gittiği belirten Çetin, "Dünyada; 'temiz enerjiye geçiş sürecinde olduğunu' iddia eden büyük petrol şirketlerine yönelik bugüne kadarki en kapsamlı araştırma; bu şirketlere yönelik 'yeşil badana' suçlamalarını sağlam temellere dayandırdı. Benzer şekilde bir başka araştırmaya göre, Amazon, Google ve Apple gibi büyük şirketler, kendi belirledikleri iklim hedeflerine uymuyor, bu hedeflere yönelik çalışmalarını ise abartılı şekilde sunuyorlar. Bu yüzden 5 kıtada ve 13 ülkede gerçekleştirilen 'Küresel Sürdürülebilirlik Anketi'nin de ortaya koyduğu gibi vatandaşlar hükümet ve şirketlerin iklim kriziyle mücadelelerine inanmıyor, onları harekete geçmemekle suçluyor. Haksız da değiller çünkü, Covid-19 şimdiye kadar 5,9 milyon ölüme neden oldu. Haşere ilacı, plastik ve elektronik atıkların sebep olduğu çevre kirliliği ise, her yıl en az 9 milyon erken ölüme neden oluyor" şeklinde konuştu. 
 

Türkiye'nin İklim Krizi İle Toplanarak/Tabela Değiştirerek Mücadelesi

2020'de 659 bin 960 ton plastik atık ithal ederek Avrupa'dan en çok atık alan ülke olan Türkiye'nin; bırakın doğru dürüst, bütüncül bir iklim krizi eylem planını, Yeşil Mutabakat ile zorda kalacak ihracatı için yol haritasını; fosil yakıtlara bağımlılığı halen büyük aşk ve özlemle sürmektedir.

Müsilajla kaplı denizleri, HES'lerle kuruyan dereleri, suları çekilen gölleri, susuzluktan obruklaşan, tuzlanan toprağı, pestisitle zehirlenen sebzesi meyvesi, durmaksızın madenlere açılan ormanları, yapılaşmaya açılan kıyıları Türkiye'nin iklim krizi ile mücadelesi açısından yeterli ipucu vermektedir.


Fosil yakıt teşviklerinin sona erdirilmesi ve kömür kullanımının azaltılması çağrısı

Etkilerini giderek daha yıkıcı şekilde deneyimlediğimiz iklim krizi ile mücadelenin ekosistem odaklı, bütüncül bir çerçeve içerisinde ele alınması gerektiğini savunan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), iklim değişikliği ekseninde çalışan 8 sivil toplum kuruluşuyla birlikte ortak ve önceliklendirdikleri "olmazsa olmaz" niteliğindeki 10 talebi tüm kamuoyu ve karar alıcılarla paylaştı.

Şura'nın çevrimiçi gerçekleştirilen komisyon toplantılarında da dile getirdikleri talepleri şu şekilde:

  • 2030 yılına kadar elektrik üretiminde kömürden çıkışın planlanması
  • Karada ve denizlerde korunan alanların oranının yüzde 30'a çıkarılması 
  • Net sıfır bir ekonomiye geçişte kimseyi geride bırakmayacak bir adil dönüşüm mekanizmasının tasarlanması
  • Net sıfır emisyona giden yolda sektörleri emisyon azaltımına teşvik edecek seviyede bir karbon fiyatlandırma mekanizmasının devreye alınması
  • Gıda sistemlerini bir bütün olarak ele alarak toprak sağlığını iyileştiren ve ekosistemi destekleyen uygulamalara geçilmesi    

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı), iklim kriziyle mücadelede 1,5 oC hedefine ulaşabilmemiz için küresel düzeyde de çabalarını sürdürdüğünü belirtiyor.

Bu çerçevede COP 26 öncesi ve sırasında WWF ülke ofislerinin ve WWF Küresel İklim Lideri Manuel Pulgar Vidal'in karar alıcılara ilettiği mesajların da bir sonucu olarak doğa temelli ve ekosistemi odaklı yaklaşımlar zirvenin sonuç bildirgesinde yer aldı.

Bunun yanı sıra, yine bu yıl ilk defa bir Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi taraflar konferansı sonuç bildirgesinde, fosil yakıt teşviklerinin sona erdirilmesi ve kömür kullanımının azaltılması çağrısına yer verilmesini de önemli bir kazanım olarak görüyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU