Rayda Jacobs ve 'Bir Kumarbazın İtirafları'

Ahmet Sait Akçay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf, "Confessions Of A Gambler" (Bir Kumarbazın İtirafları) film afişinden alınmıştır

Rayda Jacobs, Güney Afrika Anti-Apartheid edebiyatının önemli romancılarındandır. Post-Apartheid edebiyatının en önemli getirisi, o güne kadar bastırılan kimliklerin yeniden gün yüzüne çıkması ve kaybolan geçmişlerin yeniden onarılma çabası olsa gerek. 

Jacobs'ın 2003 yılında yayımladığı romanı Confessions Of A Gambler [Bir Kumarbazın İtirafları], çok açıdan dikkat çekici.

Roman, Cape Town'da yaşayan Müslüman toplumun yaşadığı çelişkileri, açmazları ve kimlik çatışmalarının yanı sıra maskülen ve homofobik yaklaşımları Müslüman bir kadının gözünden aktarır.
 

 

Roman başlığından itibaren hikâyenin inandırıcılığını ve doğruluğunu ana karakterin itiraflarıyla pekiştirir. Hikâyenin anlatıcısı ve ana karakteri, Müslüman bir kadın olarak tanıtılan Abeeda.

Kendi iç alemi ve arzularının oluşturduğu bir dünyanın yanı sıra toplumda yaşamak zorunda olduğu başka bir dünya daha var.

Kısacası, Abeeda'nın iki farklı hatta zıt hayatı vardır. Hem kumarbaz hem de mümin kimliklerini aynı anda yaşayabilen ender kadın karakterlerindendir Abeeda.

Bir Kumarbazın İtirafları romanı, 2007 yılında sinemaya uyarlandı. Aynı zamanda film-yapımcısı olan Jacobs filmdeki kumarbaz kadın karakterine can vermişti. 
 

 

Bir Kumarbazın İtirafları şu itiraflarla başlar:

İtiraf etmem gereken ilk şey şudur: Müslüman bir kadınım. Kırk dokuz yaşındayım. İki eşarp takıyorum. Oğullarımı Tanrının kelamıyla büyüttüm. Yolda beni görseniz, dönüp bakmazsınız bile. Gideceği yeri olmayan o çarşaflı kadınlardan biriyim işte.

İtiraf etmem gereken ikinci şey de riski sevdiğimdir.

 

 

Çocuklarını İslami edebe göre yetiştiren Abeeda, bundan memnundur, zira dört oğlu her zaman yanındadır. Çocuklarını babasız büyütür, ancak "Kur'ansız büyütmediğini söyler."

"Ben büyük günahın ve sırların kadınıyım. Sırların bazıları benimle mezara gidecek" der Abeeda.  

Arkadaşı Garaatie ile kumarhaneye sıkça giden Abeeda, zamanla bunu vazgeçilmez bir tutku haline getirir. İki inanan kadın defalarca pişmanlık duysalar da kumarın cazibesinden uzaklaşamazlar.

Hatta bir keresinde Garaatie ağlayarak, yeminler ederek, kendisini bundan sonra Allah'a adayacağını söyler, ancak ertesi gün ilk işi Abeeda'yla kumara gitmek olur. 

Ramazan ayında kumar oynamaz Abeeda, bundan dolayı da üzülür.

"Hüzünlüsün?" diye sordu.

"Yok. Belki bugün gelmemeliydik."

"Neden ki? Kazandın işte. Her neyse, Ramazan kapıda, iki aya oruçlu olacağız. Bir daha buraya gelmeyeceğim."

Bir başka kumar sahnesini yansıtan aşağıdaki satırlar da dini alışkanlıkların günah işlerken bile nüksetmesini iyi yansıtır. Öyle ki, Abeeda kumar masasında bile her şeye "bismillah" diyerek başlama alışkanlığını yeniler:

'Bismillah' dedim tuşa basarken.

'Haah! Kumara başlarken bismillah deme'


Abeeda oğullarından Reza'nın eşcinsel olduğunu öğrenince şok geçirir. Abeeda bu gerçekle yüzleşmek zorundadır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Reza'nın Aids olduğunu da öğrenir. Reza ile annesi arasında geçen şu konuşma çarpıcıdır:

Hasta olduğumu başkasından duymanı istemedim. Konuşmanın zamanı geldi diye düşündüm. Üzgünüm, daha önce sana hiç bahsetmedim, gerçekten üzgünüm eğer seni utandırdıysam.


"Beni asla utandırmadın. Bunu asla aklıma getirme."

Gülümsedi. "Bunu bir türlü konuşamadım. Ne hissettiğimi söyleyebilir miyim?"

"Anlat." Hıçkırıklara boğulacağım korkusuyla fazla bir şey söylemeye cesaret edemedim.

Gözlerini kapadı, bir süre sonra konuşmaya başladı.

"Tanrının beni sevdiğini biliyorum."

"Elbette ki Tanrı seni seviyor. İyi birisin."

"Yaptığımın yanlış olduğunu da biliyorum. Daha küçükken kardeşlerim gibi olmadığımı da biliyordum."

Bu konuşma annesinin içini acıtır. Reza kendisiyle çok mücadele ettiğini, ancak başa çıkamadığını söyler annesine. Tanrıya yalvarmalarının, dualarının, secdeye kapanmalarının fayda etmediğini söyleyen Reza, "Hislerim asla değişmedi. Tanrı bana bunları verdi, anne. Bu hislerle doğdum" der sonra.

Oğluna tek çarenin dua etmek olduğunu söyleyen Abeeda şu cevabı alır:

Ölmek için mi yoksa yaşamak için mi?


Oğlu daha sonra Aids'ten ölür. Bu trajik ölümünden kaçışı kumar oynamakta bulur Abeeda. Bir yanıyla riski seven yönünü de saklamayı başaran Abeeda, kız kardeşinin nişanlısı İmran ile de bir ilişkisi vardır, ki daha sonra evlenecektir kendisiyle. 

Gerçeklerden kaçan anne her zaman soluğu kumarhanede bulur. Kendisiyle yüzleşmekten kaçınması, kaybettiğini kazanma tutkusu, hatta kazandığı halde sürekli daha fazlasını kazanma hırsından kurtulamaz. 

Her defasında kumarın "büyük günah" olduğunu hatırlar ancak bir türlü vazgeçemez. 

Abeeda bir gün Abdul adında kendisini dine adamış birinin sohbetini dinler. Şeytan ve benlik üzerine konuşan Abdul şunları söyler:

Nefisle cihat. Açık düşman olan şeytana karşı mücadele. Şeytan bizi doğrudan saptıracağına söz vermişti. Ego da zaten buradan çıkıyor. İki efendiye birden köle olamazsınız. Ego sürekli daha fazlasını ister. Zevk, güç, seks, para. Ancak daha daha fazlası kimseyi mutlu kılmaz. Yalnızlığa yol açar, kaybetme korkusu sarar seni. Eşini, çocuğunu ya da acı bir deneyime saplandığında bunlar sana yardım edemez.


Konuşmasında "günah" ve "ceza" sözcüklerinin vurgulanmaması, Abeeda'nın dikkatinden kaçmaz. Günde beş vakit başı secdeye değmesine rağmen Tanrı hakkında hiçbir şey bilmediğini fark eder.

Romanda 'günah işlemek', bir kaçış teması olarak belirse de Abeeda'nın dini vecibelerine de bir helal getirmiyor ancak günahın yarattığı vicdani bir tarafın da hatırlatıcı olarak var olduğunu söyleyebiliriz.  

Rayda Jacobs, Bir Kumarbazın İtirafları romanında, "günah" temasının inanan bir kadının zihninde yarattığı çelişkilerin ve toplumsal normların baskıcı yönlerinin yanında bireysel olarak getirdiği yükü de yansıtır.  
 

Rayda Jacobs.jpg
Rayda Jacobs

 

Bir Kumarbazın İtirafları romanı, bir günah ve kefaret romanıdır. 

Bir Kumarbazın İtirafları aynı zamanda moral değerleri çökmüş, parçalanmış, dağılmış bir Müslüman toplumun resmini yansıtır.

Sembolik anıştırmaların, ritüellerin sıkıştırdığı toplumun aslında bir yozlaşma ya da çöküş sendromu da yaşadığını başta Abeeda olmak üzere diğer karakterin şahsında gözleyebiliriz.

En başında kutsal aile kavramının çözülmesi, dini ve ahlaki değerlerin sembolik düzeyde yaşanması, bütün iç çelişkileri, nefis muhasebesinin karşılıksızlığı ya da somut ilkelere yansıyamaması, ikiliklerin belirginleştiği bir toplum üretir.

Farklı kimliklerle yaşamak da şüphesiz toplumun maskülen erkini bize hatırlatır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU