Kazakistan'da ne oluyor?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2 Ocak 2022 de Kazakistan'da likit gaza yapılan zamları protesto amacıyla başlayan ve daha sonra farklı bir mecraya evrilen toplumsal olayların anlamı nedir?

Gerçekten Kazakistan'da neler oluyor? Bu ayaklanmayı ve sokak hareketlerini renkli devrimlere ya da Arap Baharı'na benzetenler var; bu benzetmeler ne kadar gerçekçi?

2 Ocak 2022'de başlayan protestolar nasıl sokak savaşına, ayaklanmaya, hükümeti düşürmeye, devlet binalarını ve hava alanını işgale dönüştü?

Nursultan Nazarbayev kastedilerek "İhtiyar git" sloganının anlamı nedir? Olayların gideceği yer nedir?

Kazakistan'daki gelişmeleri duyduğumda, bunlar ve burada yazamadığım yüzlerce soru geldi aklıma. Amaçları neydi, neye hizmet ediyorlardı; yeni bir planla mı karşı karşıyaydık?

Sonra neden Kazakistan ve neden şimdi, diye düşündüm. Bu hareketin arkasında hangi güç ve güçler vardı?

Kazakistan, Orta Asya'nın yüzölçümü olarak en büyük ülkesi olduğu gibi, aynı zamanda da petrol, doğalgaz, uranyum ve diğer değerli madenler açısından çok zengin bir ülkesiydi.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Nursultan Nazarbayev ile modern bir devlet halini almış Kazakistan, jeopolitik olarak kalpgahın merkezinde yer alan bir ülkedir.

Çin, Pakistan Hindistan, Rusya ve diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile çevrilmiş kritik bir coğrafyayı işgal etmektedir.

Rusya ile Çin arasındadır ve Hazar Denizi'nde kıyısı vardır. Diğer Orta Asya Devletlerini adeta kucaklamış bir görüntüye sahiptir. Söz konusu devletleri dönüştürücü bir coğrafyaya sahiptir.

Bağımsızlığını kazandığı 1990 yılından 2019 yılına kadar Nursultan Nazarbayev'in Cumhurbaşkanlığı idaresi altında yönetilmiş, 2019 yılında Nazarbayev istifa ederek yerini Kasım Cömert Tokayev'e bırakmış, kendisi de Güvenlik konseyi Başkanı olmuştur.

Kazakistan'ın nüfusu 19 milyon olup, bunun yüzde 70'i Kazak, yüzde 26'sı Rus ve yüzde 4'ü de değişik etnik gruplardandır. Resmi dil Kazakçadır.

Ruslar genelde ülkenin kuzeyinde yaşamaktadır. Ülkede adaletli bir düzen kurulamamıştır. Nazarbayev'in yakınları ve belirli gruplar ülkenin gelirlerine el koymuşlar ve halkın ihtiyaçlarını düşünmemişlerdir.

Yolsuzluk, yoksulluk ve adaletsizlik bütün ülkede hüküm sürmüştür. Halk ülkenin kaynaklarından yeterince faydalanmamıştır.

Bir de buna keyfi yönetim eklenince Kazak halkı ile yönetim arası iyice açılmıştır. Halkın talepleri dikkate alınmamıştır.

Rusya, Kazakistan'ı kendi arka bahçesi olarak görmüş ve öyle davranmıştır. Yönetim atacağı her adımda Rusya'nın onayını almak durumunda kalmıştır.

ABD, Kazakistan'ı Rusya'yı çevreleyecek, Orta Asya'yı kontrol edecek, Pakistan, Afganistan, Çin ve Kazakistan (buna diğer Orta Asya ülkelerini ve İran'ı da dahil edebiliriz) hattını kontrol altında tutacak ve Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" projesinin önünü kesecek bir jeopolitik bölge olarak görmüş ve iş birliğini arzu etmiştir.

Gerçekten de Çin ve Kazakistan firmaları Kazakistan'da çok yakın ve yoğun bir çalışma içindedirler. Petrol ve doğalgaz boru hatları konusunda çok sayıda proje üzerinde çalışmaktaydılar.

Ayrıca demir ipek yolu dediğimiz, Pekin'den başlayıp, Londra'ya giden demiryolunun 2500 kilometrelik bölümü Kazakistan'dan geçmektedir.

ABD, Afganistan'dan apar topar kaçtıktan sonra tekrar bölgeye dönmenin yollarını aramaktadır. Birçok ülkeye başvurmasına rağmen kendisine üs bulamamıştır.


Peki, Kazakistan'ın ABD için ön plana çıkmasının sebebi nedir ve bununla neyi amaçlamaktadır?

2019'da Cumhurbaşkanı olan Tokayev, Nazarbayev'den farklı bir politika izlemiş ve ABD ve Batı ile de işbirliğine gitmiş, onların STÖ'lerinin bazı çalışmalarına göz yummuştur.

Tabi bu durum yoksulluk içinde bulunan ve yolsuzlukları gören halkın söz konusu STÖ'ler tarafından örgütlenmesini ve yönetimin altının oyulmasına imkan sağlamıştır.

Dolayısıyla uzun bir süredir sürdürülen hazırlıklar sonucu kollanan fırsat likit gaz zammı ile yakalanmış ve söz konusu protestolar devleti, Nazarbayev'i, Rusya'yı hedef almıştır.

ABD'nin bu bölgede bir rejim değişikliği elde etmesi Orta Asya'nın kontrolü ve Rusya'yı çevrelemesi demektir.

Rusya buna müsaade etmeyeceği için bölgeye müdahale edecek ve Orta Asya uzun süreli ve planlı bir kaos içine sokulacak ve Rusya'nın Ukrayna, Baltık, Doğu Avrupa, Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye ile birlikte çok cephede mücadele etmek durumunda kalması sağlanacaktır.

Uzun süreli bu mücadele Rusya'yı ekonomik olarak zor durumda bırakacaktır. Karadeniz havzasında Rusya'yı çevrelemek ve isteyen ABD önemli bir avantaj elde etmiş olacaktır.

NATO güçleri ve vekil güçlerle, hem Karadeniz havzasını hem de Orta Asya'yı kontrol eden ABD, tehdit olarak belirlediği Rusya'yı bu bölgede çevrelediği gibi, aynı zaman da İran'ı da kuzeyden Orta Asya ülkeleri ve batıdan Türkiye ile çevrelemeyi planlamaktadır.

Karadeniz'de de Türkiye'yi Rusya'ya karşı kullanmaya çalışan ABD, bizim de zayıf karnımız olan ekonomi, yoksulluk, yolsuzluk ve adaletsizliği kullanacaktır.


Çin'i de Pasifik Okyanusu'nda kendi ana güçleri ve bu bölgedeki müttefikleri ile çevrelemeyi planlayan ABD ve Çin asıl harp alanında kendi güçleri ile savaşa giremeyeceklerdir.

Bu bölgedeki savaş nükleer silahların kullanılmasını gerektireceği ve topyekun imhaya sebep olacağı için bu bölgedeki savaş karşılıklı denge sağlamanın ötesine geçmeyecek ve sıcak bir çatışmaya dönmeyecektir.

ABD, Orta Asya, Karadeniz Havzası, Ortadoğu, Afrika ve Doğu Avrupa'da vekil ülkeleri ve güçleri (terör örgütleri ve paralı askerler dahil) kullanarak hibrid savaş yapmaya çalışacaktır.

Tabi bütün planlamaları gerçekleşirse ve yeteri güç oluşturabilirse.


Peki, Orta Asya ve Kazakistan'daki durum nereye evrilir?

Söz konusu çatışmalar durdurulsa bile artık ayrılık ve çatışma tohumları atılmıştır. Bundan sonra bölgede çatışma ve başkaldırı eksik olmayacaktır. Terör örgütleri de işin içine sokulacaktır.

Fergana Vadisi ve Orta Asya ülkeleri arasındaki sorunlar bölgede uzun yıllar sürecek çatışmaların nedeni olacaktır.

Rusya bu bölgede devamlı kuvvet bulundurmak durumunda kalacak ve arkasını kollayacaktır. Türkiye, Rusya ve İran ile sorunlar yaşayacak ve belki de savaşa zorlanacaktır.


Bütün bunları önlemek için ne yapabiliriz?

Yapmamız gereken aslında hep söylediğimiz ama bir türlü uygulamaya sokamadığımız konular!

Ekonomik zafiyetlerimizi gidermemiz gerekiyor! Halkın talebini dikkate almak ve karşılamak gerekiyor!

Ülkenin kaynaklarını adaletli olarak dağıtmak gerekiyor! Yoksulluk ve yolsuzluğu önlemek gerekiyor! Adil davranmak gerekiyor!

Bölgesel ittifakları yapmak gerekiyor!


Aslında ABD'nin Afganistan'dan çekilmesiyle başlayan ve öncü sarsıntılarını Kazakistan'da gördüğümüz ve bir süre sonra da aynı bölgede asıl depremi yaşayacağımız bir döneme giriyoruz.

Türkiye, Türk Dünyası ve bölge ülkeleri olarak bu yaratıcı yıkıma, adeta yapboz parçaları gibi birbiriyle ilgili planlardan oluşan kaosa hazır olmak durumundayız.

Yani resmin bütününü görmek doğru tahmin etmek zorundayız. Yoksa yapboz parçalarının birbiriyle ilintilerini anlayamayız.


Benim analizim bu gelişmenin arkasında ABD ve Batı'nın STÖ ve istihbarat örgütlerinin bulunduğudur.

Uzun süreli bir çalışma gerektirmiş olmasına rağmen Rus ve Kazak İstihbaratlarının bu çalışmaları tespit edememeleri ilginçtir. Sorgulanması gerekir.

Bazı analizlerde söz konusu kalkışmanın arkasında Rusya ve/veya Çin'in olabileceği belirtilmektedir. Rusya'nın, Kazakistan ve Orta Asya ülkeleri üzerinde hem siyasi hem de ekonomik nüfuzu zaten vardı. Dolayısıyla bu bölgedeki istikrarsızlık Rusya için önemli bir tehdittir.

Bazıları Nazarbayev'in Türk milliyetçiliği, Türk Dünyası Teşkilatı fikrinin fikir babası olması, Latin harflerine geçmesinin Rusya'yı kızdırdığını ifade ediyor; ancak bu konu Rusya'dan çok ABD ve Batı için tehdit yaratmaktadır.

Çin'in bölgede istikrara ihtiyacı vardır. Çünkü yatırım ve ticaret yapmaktadır.


Son söz olarak Kazakistan'da meydana gelen ve bütün Türk dünyasını üzen olaylardan Türkiye olarak ders çıkarmak ve gelecekteki gelişmeler konusunda hazırlıklı olmamızı sağlayacak istihbaratı elde etmemiz gerekmektedir.

Söz konusu gelişmeler Türkiye'yi, Azerbaycan dahil Orta Asya'yı, Ortadoğu'yu, Karadeniz ve Hazar Havzası'nı, Afrika'yı, Akdeniz'i ve Doğu Avrupa'yı çok yakından ilgilendirmektedir.

Stratejik seviyeden başlamak üzere EBU (Esas bilgi unsurları) ve İSTİHBARAT İSTEKLERİNİN doğru belirlenmesi ve aynı doğrulukta cevaplandırılması gerekmektedir.

Yoksa hazırlıksız yakalanmamız mukadderdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU