Edebiyattan sinemaya: Tüm zamanların en iyi aile klasiği; Pinokyo

Mehmet Erduğan, Independent Türkçe Carlo Collodi'nin 1890'larda yayımlanan Le avventure di Pinocchio adlı romanından sinemaya uyarlanan Pinokyo'yu yazdı

Altın Kitaplar'ın 2019 yılında 60'ıncı yıllarının şerefine hazırladığı Dünya Çocuk Klasikleri serisinin bir parçası olarak yayımlanan Pinokyo adlı kitap yılbaşı hediyesi olarak elime geçince bu sevgi dolu kitabı yıllar sonra bir kez daha bir çırpıda okudum ve hemen akabinde oturup Walt Disney'in 1940 yılında sinemaya uyarladığı animasyonu bir kez daha izledim.

Soğuk bir havada, yıl sonuna yaklaşırken, koronun seslendirdiği şarkılar, müzik kutularından yükselen melodiler, yılbaşı kartpostallarını andıran o masal dünyasının içine çeken görüntüler tam anlamıyla çocukluğumu bana yeniden yaşattı.

88 dakika boyunca muazzam bir tempoda ilerleyen Disney'in Pinokyo'su, yaratıcısı yaşlı ağaç oymacısı Geppetto'nun bir yıldız kayarken dilek dileğinde hayat bulan bir kuklanın hikayesini anlatıyor.

Gerçek bir çocuğa dönüşebilme hayaliyle türlü serüvenlere atılan ve her defasında başına olmadık şeyler gelen bir kuklanın düş dünyasına açılan bu içtenlikli masal, okuru hayatın getirdikleri ve götürdükleri hakkında düşündürüyor.

Önyargılı davranmamayı öğütleyen bu klasik eser, yaşamın sürprizlerle dolu olduğunu vurgularken herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini hatırlatıyor.

Ahlaki düzenden tutun da erdemin ödüllendirilmesine ve ailesel figürlerin kucaklanmasına varıncaya kadar harika mesajlar içeren bu hikâye, bu konularla ilgili sizi bir kez daha düşünmeye sevk ederken aynı zamanda eğlendirecek türden bir seyir keyfi de sağlıyor, hem de nerdeyse size bir şey öğretmeye çalıştığını unutturacak kadar.

Yıllar geçse de eskimeyen hem yetişkinlerin hem de çocukların tadını çıkarabileceği bu ilgi çekici hikâyeyi, sevimli karakterler ve unutulmaz müzikler eşliğinde bir animasyon ile ailece yad edip yeni yılın şu ilk günlerinde seyretmek isterseniz eminim pişman olmazsınız.


Tüm zamanların en iyi aile klasiği; Pinokyo

Yönetmen: Norman Ferguson, T. Hee, Wilfred Jackson, Jack Kinney, Hamilton Luske, Bill Roberts, Ben Sharpsteen / Oyuncular: Mel Blanc, Billy Bletcher, Don Brodie, Stuart Buchanan, Walter Catlett, Marion Darlington, Frankie Darro, Virginia Davis, Walt Disney, Cliff Edwards, Dickie Jones, Charles Judels, Dal McKennon, John McLeish, Jack Mercer, Clarence Nash, Patricia Page, Thurl Ravenscroft, Christian Rub, Evelyn Venable / Süre: 88 dakika
 

 

Kayan yıldızlara bakıp dilek tuttuğunda
Fark etmez kim olduğun
Ne geçiyorsa yüreğinden
Gerçek olur…
Hayalini istiyorsan yürekten
Hiçbir istek imkânsız değildir
Kayan yıldızlara bakıp dilek tuttuğunda
Hayal edenlerin yaptığı gibi…
Kader insaflıdır
Gösterir seven insanlara
Gizli özlemlerine tatlı bir şekilde kavuşmalarını…


Carlo Collodi'nin 1890'larda yayımlanan Le avventure di Pinocchio adlı bir İtalyan çocuk romanından 1940 yılında sinemaya uyarlanan ve Walt Disney Animasyon Klasikleri serisinin ikinci filmi olan Pinocchio; insanın kalbini ısıtan ve umutla dolduran bu güzel şarkıyla başlar.
 

 

Animasyonda bu şarkıyı söyleyerek etrafta dolaşan Jiminy Cricket adındaki serseri bir Cırcır Böceği içinde kaybolmak isteyeceğiniz çok güzel bir masal kitabının kapağını aralayarak resimli sayfalarını açar -ki bu benim eski animasyonların en sevdiğim özelliklerinden biriydi ve gerçekten kitapları bu denli seviyor olmamda bunun da bir payı vardı- ve uzun zaman önce, bir gece, ilginç ve küçük bir köye yolunun düştüğünden bahseder.
 

 

Kitaptan İtalya'nın Toskana bölgesindeki bir köy olduğu bilinen bu yerde Cırcır Böceği'nin bahsettiği bu gece, o kadar güzel bir gecedir ki yıldızlar o uyuyan eski kasabanın çatılarının tepesinde elmas gibi parlıyordur.

Atmosfer bir tablo kadar güzeldir ve doğruyu söylemek gerekirse, bu animasyonun her sahnesi de zaten gerçek anlamda harikulade bir tablonun hayat bulmuş halidir.
 

 

Velhasıl, tek bir kişinin bile olmadığı bu küçük köyün eğri büğrü sokaklarında dolaşan Cırcır Böceği tek yaşam belirtisine sahip bir evi fark ederek oraya doğru ilerler, burası sevimli kedisi Figaro ve süslü Japon balığı Cleo ile birlikte yaşayan Geppetto adlı bir ağaç oymacısının hem evi hem de atölyesidir.

Böylelikle, evsiz ama sevimli böcek Jiminy Cricket, hikayesine şahit olacağı küçük Pinokyo'nun başından geçenleri anlatmak için yaşlı oyuncakçı Geppetto'nun evine yerleşir.
 

 

Bir aile özlemi

Kitapla film arasında birçok benzerlik olsa da birçok farklılık da var; bunlardan biri Geppetto'nun evinin tasviridir.

Carlo Collodi'nin dünyasında Geppetto'nun bodrum katında bulunan küçük odasını, merdivenin altındaki pencereden giren ışık aydınlatıyordur.

Yaşlı adamın pek az eşyası vardır; onlar da eski bir sandalye, kırık bir masa ve neredeyse devrilecek olan eski bir karyoladan ibarettir.
 


Odanın gerisinde içinde ateş yanan bir şömine vardır, fakat aslında şömineye yanmakta olan bir ateşin resmi yapılmıştır, üstüne de neşeyle kaynamakta olan bir tencerenin resmi çizilmiştir, kapağından yükselen buharlar da tıpkı gerçek buhara benziyordur.
 


Walt Disney'in dünyasında ise şöminenin içindeki gerçek ateşin aydınlattığı duvarların her bir köşesinde görebileceğiniz en mükemmel ahşap saatlerin, her biri şaheser olan küçük müzik kutuların, raflar dolusu oyuncukların ve bir de şirin mi şirin ahşap ipli bir tahta kuklanın olduğu sıcacık bir evde geçen bu hikayede, bir aile özlemi çeken ahşap oymacısı Geppetto, kuklasındaki son rötuşları tamamlayıp çatı katındaki yatak odasında uyumaya hazırlanırken gökyüzüne bakan penceresinden bir dilek yıldızı görür ve bir oğul arzusu ile sevgi ile oyduğu el emeği tahta kuklasının gerçek bir çocuk olmasını diler.
 

 

Böylelikle Geppetto'nun bu arzusu üzerine, gecenin ilerleyen saatlerinde Mavi Peri çıkagelir, yaşlı adamın dileğini yerine getirmek için sihirli değneğini sallayarak Pinokyo'yu canlandırır, ancak ona cesur, dürüst ve bencil olmadığını kanıtlayana kadar tahta kalacağını tembihler.
 


Mavi Peri'nin ne demek istediğini tam olarak anlayamayan Pinokyo'nun yardımına olaylara şahitlik eden Cırcır Böceği Jiminy koşar ve Peri'ye Pinokyo'nun vicdanı olmaya ve doğru yolda kalmasına yardım etmeye gönüllü olduğu söyler.

Birbirinden farklı olay örgüleriyle başlayan kitap ve filmin hikayesinde nihayetinde Pinokyo'nun yolu Konuşan Cırcır Böceği ile kesiştiğinde, öykü yaramaz çocukların kendilerinden daha akıllı kimselerin öğütlerini dinlemek istemediklerinde başlarına neler gelebileceğini açıklar.
 

 

Ahlak masalı

Vicdanınız daima rehberiniz olsun…


19'uncu yüzyılda ahlak oyunları oldukça popülerdi ve genellikle seçimler yapmak ve günaha karşı savaşmak zorunda olan bir karakter içeriyordu.

Bu hikayeler ayrıca çoğu genellikle İncil'deki anlatılardan da beslenirken bir kısmı da masonluk ve diğer grupların ritüellerinin bir parçası olarak "ahlak" kavramına da mutlaka yer veriyordu.

Dolayısıyla Carlo Collodi'nin de böylesi bir furyadan etkilenerek Pinokyo'yu kaleme almış olması kuvvetle muhtemeldi.
 

 

Carlo Collodi'nin kötü davranışlara, yalanlara ve ahlaksızlıklara karşı bir uyarı görevi gören bu ahlak hikayesinde Geppetto, her ne kadar tahtadan, gülen, oynayan, taklalar atan bir kukla yapmak istemişse de ortaya gerçek çocuklar gibi hareket eden yaramaz bir kukla çıkar.

Pinokyo ona yardım eli uzatanlarla her yüzleştiğinde yalan söyler ve yolunu değiştireceğine söz verir.
 

 

Bu yüzden Pinokyo'nun bu var oluş ve büyüme öyküsünde onun yolculuğu üzücü, içine düştüğü belalardan kurtuluşu ise dokunaklı bir hale gelir.

Çocuklara yönelik kaleme alınmış bu ahlak masalında; yiyip içmek, uyumak, kendini eğlendirmek ve sabahtan akşama dek başıboş bir yaşam sürmek dışında bir şey istemeyen Pinokyo okula gitmekten de nefret etmektedir.
 

 

Filmde Pinokyo'nun canlandığını gören Geppetto, ertesi gün onu okula gönderirken, kurnaz bir tilki çocuk ve vicdanını hemen bir teste tabi tutar ve Pinokyo'yu sömürmek için hemen ona bir komplo kurar.

Bu süre içinde Pinokyo'nun vicdanı olmak için gönüllü olan Cırcır Böceği bir tartışmayı kaybedip sözünü geçiremediğinde Pinokyo'nun başı da türlü belalara girmeye başlar.
 

 

Vicdanına ve babasına itaat etmeyip yabancılara güvenerek okuldan kaçan Tahta Kafa yeni arkadaşının önerisiyle bir kukla gösterisine katılır, ama tilki ünlü olmanın büyüsüne kapılan Pinokyo'yu kukla gösterisindeki çingene Stramboli'ye satar.

İlk başta parlak ışıklar ve kendisine gösterilen ilgi karşısında gözleri kamaşan Pinokyo kısa bir süre sonra kendisini hapseden Stramboli'nin esiri olduğunu anlar.
 

 

Ayrıca Pinokyo ilerleyen süreçte bir eşeğe dönüşür ve sokak sanatçılarına satılır, gösteri sırasında sakatlanır ve derisini davul olarak kullanmak isteyen bir adam onu alır, ancak adam onu boğmak için Pinokyo'ya taş bağlar ve denize atar.
 

 

Mavi Peri gelip onu her defasında bu zor durumlardan kurtardıktan sonra bile yaşadıklarından ders çıkarmayan ve kurallara uymakta güçlük çeken Pinokyo çevresindeki kötülere yenik düşerek kendisini Zevk Adası'nda alkol, puro, kargaşanın eksik olmadığı kontrolden çıkmış bir sürü çocuğun arasında bulur.

İnatçılığına rağmen sevimli bir küçük kukla olan Pinokyo, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, yalan ile gerçeği ayırt etmeyi öğrenerek normal bir çocuk olmak istese de "iyi" olmak için çabalamak yerine sürekli yanlış seçimler yapar ve başını sürekli derde sokar.
 

 

Değeri çok fazla bilinmeyen bir klasik

Masalların unutulmaya başlandığı, kitap okuma alışkanlığının günden güne azaldığı, insan ilişkilerinin zayıfladığı günümüz dünyasında dahi belleğimizde özel bir yeri olan Pinokyo, İtalyan yazar Carlo Collodi'nin fantastik kalemiyle 1878 yılında, başlangıçta bir gazetede can buldu.

Merakı ve öğrenme isteğiyle başı dertten kurtulmayan, söylediği yalanlarla burnu uzayan bu kuklanın düşünülenin ötesinde oldukça beğenilen mini seri formatındaki hikayesi gördüğü ilgi üzerine Enrico Mazzanti'nin resimleriyle 1883'te kitap haline getirildi.
 


Şahsen her zaman kitapları filmlerdeki emsallerinden daha çok sevmişimdir, ama Walt Disney'in bu hikayeleri alıp onları geliştirmek konusunda dikkate alınması gereken bir hüneri olduğu da bir gerçek.

Animasyonun Altın Çağı'nın başlarında Pamuk Prenses'in finansal başarısının ardından Walt Disney ikinci animasyon projesi olarak bunu 1940 yılında sinemaya aktardığında, film olağanüstü teknik yenilikleri ve nefes kesici güzelliğine rağmen o yıllarda çok fazla ilgi görmeyip yapımcılarına para kaybettirse de film günümüzde unutulmaz klasikler arasında yerini almayı başardı.
 

 

Disney'in Pinokyo'sunun en büyük büyüsünün elle çizilmiş sanatında gizli olduğunu söylemeye gerek yok; ayrıca ekibin karakter yaratmadaki ustalığı, hikâye kitabı görünümündeki şık tasarımı, su altında ve dalgalar üzerinde ustalıkla çizilmiş sekansların muazzam gücü göz ardı edilemez.

Bilgisayar animasyonunun süreci çok daha hızlı ve uygun maliyetli hale getirdiği modern bir zamanda, filmde gördüğümüz her şeyin elle çizilmiş olduğunu düşünmek akıllara durgunluk veriyor ki animasyonun tamamlanmasının yaklaşık dört yıl sürmesine şaşmamalı.
 

 

Bu yüzden ilerici zihniyetiyle ve yetenekli sanatçılardan oluşan yaratıcı ve yenilikçi bir ekip tarafından desteklenen yapım bir eser uyarlaması için de yepyeni bir standart oluşturdu.

Disney yapımcıları ve teknisyenleri bu filmde daha önce kullanılmayan bir alan derinliği sağlayan çok düzlemli bir kamera çalışmasına öncülük etti.

Tüm bu çalışmalar sonucu Pinokyo'nun dünyasına farklı bir perspektif kazandıran filmde renkler oldukça parlak ve canlıdır, arka planlar dikkat çekici ayrıntılarla bezelidir.
 

 

Yediden yetmişe

Günümüzün kurgu-bilim güdümündeki bol şiddet içerikli çizgi film anlayışından oldukça farklı yapıdaki naif karakteriyle dünyamıza giren Geppetto'nun bu sevimli kuklası Pinokyo, gerçek insan olmak için Mavi Peri ve Jimmy Cricket'in rehberliğinde, kendi vicdanını bulma yolunda ehlileşirken ahlaki bir eğitim vermeyi ihmal etmiyor.
 

 

Yedi yönetmen ve yedi senaristin elinde bu yapım, Carlo Collodi'nin orijinal eserine göre karanlık tarafları törpülenip yumuşatılmış bir hale dönüşmüşse de macera, korkunç tehlikeler, müzik, komedi ve sıcaklığın güven veren dünyasına doğru giden yolda izleyicisine vermek istediklerini ustaca dengeliyor.
 

 

Film, "When You Wish Upon a Star" şarkısıyla "Özgün Beste" ve "Şarkı Dalında En İyi Müzik" kategorilerindeki Akademi Ödülleri'nin sahibi olurken, söylenen diğer şarkılar da film boyunca düşsel bir yolculuğa eşlik ediyor.

Özetle Pinokyo adlı bu filmde bir yetişkinin seveceği ve üzerinde düşünebileceği çok şey var; yaratıcı ve farklıdır, sanatsal olarak genellikle karanlıktır ve güzeldir, bunun yanı sıra iyi dersler veriyor ve harika müziklere sahiptir.
 


Ayrıca bu film, Disney'in hikâye, karakterler, animasyon ve müzik açısından stüdyonun neler yapabileceğini gerçekten gösteren ilk çalışmalarından biridir ve her türden ve yaştan insanın gözüne, kulağına, hayal gücüne hitap ederken Walt Disney'in film yapımında ne kadar ilerlediğini tam olarak anlamak için de külliyatının nereden başladığını görmek için de önemlidir.

Öte yandan bu hikâye çocuklar için kısmen korkutucu olabilir ve genel olarak kasvetli bir his verebilir ancak tüm bunlar, çocuklar için tartışmasız en iyi bilinen ahlak hikayesi olan bu eserin paha biçilmez eğlence değerine katkıda bulunduğu da bir gerçektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU