Almanya'daki yeni koalisyon ülkenin geleceği için ne anlama geliyor?

Merkelcilik (uzlaşma ve kaçak cevaplar verme sanatı diye tanımlanabilir) gerçekten de miadını doldurmuş olabilir

Müstakbel Şansölye Olaf Scholz (ortada) ve Almanya'nın yeni trafik lambası koalisyonu (AFP)

Muhtemelen artık yurttaşlarının nazarındakine olmasa da yurtdışındaki itibarına sadık kalan Almanya, sorunsuzca yeni bir hükümete sahip olma yolunda epey ilerledi. Sosyal Demokratlar (SDP), Hür Demokratlar (FDP) ve Yeşiller neredeyse hiç sorunla karşılaşmadan yaklaşık 70 yıldır Almanya'daki ilk üçlü koalisyon hükümeti için yolu açan bir anlaşmaya vardı. Parti üyelerinin (muhtemel) onayına bağlı olarak Angela Merkel sonrası dönem gelecek ayın ilk günlerinde başlayacak.

Merkel'in son koalisyonunun kurulmasından önce kamuoyuna yansıyan anlaşmazlıklara kıyasla müzakerelerin iyi geçiyor gibi görünmesinden, hükümet değişiminin etkili bir şekilde ilerliyor gibi görünmesine, yürütülen tahminler arasında genelde devamlılık olacağı ağır basıyor. Sonuçta, şansölye adayı Olaf Scholz, giden hükümette Merkel'in yardımcısıydı ve maliye bakanı olarak kesenin ağzı onun kontrolündeydi. 63 yaşındaki Scholz, 67 yaşındaki Merkel'den çok daha genç değil ve koalisyonda hem (ekonomik bakımdan sol eğilimli) Yeşillerin hem de (serbest piyasacı) FDP'nin varlığı kimsenin huzurunu kaçırmayacak bir denge garanti etmeli.

Fakat Merkel'in devamı gibi olacağının abartılıp abartılmadığını merak ediyorum: Bunun sebebi ister Merkel'in yurtdışındaki hayranlarının hüsnükuruntuları olsun, isterse de (partisi galibiyeti çok az farkla kazanan) müstakbel şansölyenin koltuğuna yerleşmeden önce hırslarını açığa çıkararak belirsizlik yaratmayacak kadar akıllıca davranması.

Almanya dışındaki yaygın görüşün aksine, Scholz'un Sosyal Demokratlarının eylüldeki ankette ilk sırayı kapması devamlılığa dair herhangi engin bir coşkuyu yansıtmıyordu; daha ziyade, birçok seçmen ülkenin boğucu durgunluk dönemi olarak gördüğü devrin değiştirilmesi için oy kullanmıştı. Gerçekten de Scholz, seçim kampanyasında kendisini Merkel'in doğal varisi olarak sunmayı bırakıp farklılıklarını göstermek zorunda kaldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kampanyası esnasında merkez sağ Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) adayı Armin Laschet'e Merkel'in (gecikmiş) kişisel desteği ona hiçbir avantaj sağlamadı. Laschet'in az farkla ikinci sırayı alması seçmenlerin adaya değil, partiye sadakatini yansıtıyordu. Scholz içinse durum bunun tam tersiydi. Kampanyası ilerledikçe seçmenler herhangi bir parti sadakatindense ona ilgi duyuyor gibi görünmeye başladı. Kampanyanın ileri aşamalarında afişlere şunlar yazılmıştı: "Scholz'u istiyorsanız, SPD'ye oy verin." Öyle de yaptılar, yani en azından SPD'yi Federal Meclis'teki en büyük parti yapmaya yetecek kadar.

Buradan çıkan ve 177 sayfalık koalisyon anlaşmasına yansıyan şu: "Trafik lambası" adı verilen (kırmızı, sarı, yeşil) bu hükümet birçok açıdan Almanya'nın sahip olduğu tüm hükümetlerden daha solda olacak. Bu sadece son 16 yıl boyunca merkez sağ liderliği altındaki yönetimler için değil, 2003'te acı reçete olarak görülen iş ve refah reformlarını başlatan Gerhard Schroeder liderliğindeki son SDP-Yeşiller koalisyonu için de muhtemelen geçerli. Bunlar, muhtemelen Schroeder'in 2005 seçimlerini kaybetmesine yol açan reformlardı ama Merkel'in müteakip "büyük koalisyonu" (merkez sağ / SPD hükümeti) için işleri kolaylaştırmıştı. Refah reformlarının zor kısmı halledilmişti.

Scholz'un kendi gündemi ve (Yeşilleri de içeren) hükümetinin yapısı, bu yeni yönetimin kimilerinin beklediğinden daha sol eğilimli olacağının yegane nedeni değil. Salgın sadece Almanya'nın değil, birçok gelişmiş ülkenin politikalarını etkiledi. Scholz'un kampanyası (bu yıl Avrupa'daki diğer birçok sonbahar kampanyası gibi) Kovid-19 pandemisinin sosyal eşitsizliğini vurgulayarak renk kazandı.

Pandemi olmasaydı SPD bu yılki anketin zirvesinde yer alır mıydı ya da asgari ücretteki kayda değer artış (9,60 Euro'dan, yani yaklaşık 130 TL'den saatte 12 €'ya, yani yaklaşık 160 TL'ye) önerisine muhalefet görece bu kadar az mı olurdu, bu hiç belli değil. Almanya'nın asgari ücret kavramına geçişi geç gerçekleşti ve 6 yıl önce uygulamaya konması geniş çapta tartışmalara yol açmıştı. Söz konusu önerinin parlamentoya gelmesiyle ne olacağı henüz belli olmasa da koalisyon anlaşmasına girmesi bile FDP'nin bunu kabul ettiğini ve oylamada reddedilme ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor.

Şüphesiz ki asgari ücret genel siyasi düzenin içinde sadece bir ayrıntı. Fakat Almanya'nın yeni hükümetinin yönelimi ve öncelikleri açısından sembolik bir anlam taşıyor. Diğer taahhütler arasında yılda yaklaşık yarım milyon adet daha uygun fiyatlı ev inşa etmek ve Almanya'nın şaşırtıcı bir şekilde Avrupa'nın büyük kısmının gerisinde kaldığı dijitalleşmeyi hızlandırmak yer alıyor.

Tahmin edilebileceği üzere yenilenebilir enerji için taze bir baskı ve yeni benzinli/dizel araçların satışlarının sona erdirilmesi için müddetlerle iklim kriziyle mücadeleye de büyük önem veriliyor. Yeşillerin parti programındaki belirgin vaadi olan kömür endüstrisinin sonlandırılması da 2038'den 2030'a çekilecek.

Bu tür politikalar kulağa pahalı gelebilir ve bu, Yeşiller için sandıkta bir zaaf haline gelmişti. Fakat Scholz'un eleştirmenlere karşı çifte payandası olacak: Birincisi, son Merkel hükümetinde maliye bakanlığı yaptığından zorluklara vakıf olması ama daha da önemlisi, serbest piyasacı FDP de üç partili anlaşmaya imza attı ve partinin lideri Christian Lindner, ondan maliye bakanlığı koltuğunu devralacak.

Yeni hükümet ayrıca toplumsal açıdan özgürlükçü politikalarla da birlikte geliyor: Esrar satışlarının yasallaştırılması (ve düzenlenmesi), Avrupa seçimleri için oy kullanma yaşının 16'ya düşürülmesi ve (bu büyük bir değişiklik) çifte vatandaşlık Almanya'da uzun zamandır ihtilaflı bir konu olsa da uluslararası sakinlerin mevcut vatandaşlıklarından vazgeçmeden Alman vatandaşlığı almasına izin vermek de bunlara dahil. CDU-CSU liderliğindeki bir hükümetin bunların hiçbirini asla onaylamayacağını söylemek muhtemelen yanlış olmaz.

Hamburg'un eski belediye başkanı, önceki hükümetlerde de bir dizi görev üstlenmiş klasik Alman şansölyesi özgeçmişiyle Merkel nesline ait Scholz da tek başına bunu onaylamazdı. Fakat iki yardımcısı farklı bir nesilden geliyor. Yeşillerin eş başkanı ve muhtemel dışişleri bakanı Annalena Baerbock 40 yaşında. FDP Genel Başkanı Lindner ise 42 yaşında ve 21 yaşındayken eyaletinin en genç parlamento üyesi olmuştu. Almanya'nın siyasi bekçileri değişiyor, tabii eğer çoktan değişmediyse. Bu, başka bir isimle anılacak yeni bir Merkel hükümeti değil.

Dış politikadaki çalkantı muhtemelen daha küçük olacak ama önem verilen meseleler ileride değişebilir. Anlaşma, Fransa'yla ilişkileri vurguluyor: Bu, belki de yaklaşan Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerine referans olarak yapılıyor ama Avrupa Birliği'ndeki (AB) Alman-Fransız "dinamosunu" yeniden canlandırmayı amaçlıyor olması da ihtimal dahilinde. Bizzat Baerback de (Almanya'nın Yeşiller Partisi de) sanıldığından daha şahinse, yeni hükümet Çin ve Rusya'ya karşı daha sert bir tavır takınabilir ki bu, partinin insan haklarına öncelik veren görüşlerini büyük ölçüde yansıtacaktır.

Savunma harcamalarıyla ilgili can sıkıcı soru içinse muntazam bir el çabukluğu savunmayı, diplomasiyi ve kalkınmayı GSYİH'nin yüzde 3'ünü oluşturacak şekilde bir araya getiriyor ve böylece de NATO'nun savunma için salık verdiği GSYİH'nin yüzde 2'si oranına Almanya'nın ne zaman ulaşacağı meselesi ortadan kalkıyor. Bununla birlikte, bir diğer can sıkıcı soru henüz çözülmemiş gibi görünüyor. Mühim güncel meseleden (yeni Rusya-Almanya doğalgaz boru hattı Kuzey Akım 2'nin ne zaman faaliyete geçeceği, hatta faaliyete geçip geçemeyeceği) hiç bahsedilmiyor. Scholz bunu desteklerken Yeşiller karşı çıkıyor.

Toplamda dış politikada ilkelere doğru hafif bir kayma görülebilir ama yine de Merkel'in pragmatizmi genel anlamda değişmeyecek gibi. Solcu, genç odaklı, yeşil siluetli, aynı zamanda da serbest girişimi destekleyen ve katı mali kurallara uyan hükümete dair beklentiler yurtiçinde çok daha büyük değişikliklere yol açabilir. Eğer işe yararsa, bu, günümüz koşullarında her Avrupa hükümeti için ümit verici bir tavır olabilir.

Bu aynı zamanda Almanya'nın oy kullanma şeklinin de kötü bir yansıması değil. Uzun süredir ayakta kalan akımı yenebilmesi Olaf Scholz'a bir şans (evet, sadece tek bir şans) sunuyor. Alman sistemine yönelik temel eleştiri, aşağı yukarı birbirinin aynısı merkezci koalisyonlar üretme eğilimiyle parlamentoda gerçek bir muhalefetin eksikliği ve tüm alternatiflerin dışarıda bırakılması olmuştur.

Bu kırmızı, sarı ve yeşil hükümet, büyük ölçüde merkez sağdaki muhalefetle karşı karşıya kalacak ki bu sefer onlar işini yapacak sayılara ve tutarlılığa sahip olabilir. Merkelcilik (uzlaşma ve kaçak cevaplar verme sanatı diye tanımlanabilir) gerçekten de miadını doldurmuş olabilir.



https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU