Düzce depreminin 22. yıldönümü... Özcan: Mutlaka olacak yıkıcı depremin zamanını bilemiyoruz; Aykan: 10 yıl içinde olma olasılığı yüksek

Merkez üssü Kaynaşlı olan ve 710 kişinin yaşamını yitirdiği depremin üzerinden 22 yıl geçse de Türkiye hâlâ yeni sarsıntılara karşı gerekli önlemlerin alınmadığı iddiasıyla eleştiri oklarının hedefinde

710 kişinin yaşamını yitirdiği 12 Kasım 1999 tarihli Düzce Depremi, Türkiye'nin karşılaştığı en ağır yıkımlardan biri olarak tarihe geçti.  Deprem tehdidi ile yüzyüze yaşayan Türkiye'de son olarak pazartesi akşamı Konya'da 5.1, bugün ise Adana'da 3.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi / Fotoğraf: AA

Bugün 12 Kasım Düzce depreminin 22. yıldönümü.

Merkez üssü Kaynaşlı olarak kayıtlara geçen, 710 kişinin yaşamını yitirdiği 7,2 büyüklüğündeki 30 saniyelik depremin hafızalardaki yeri de acısı da taze.

Her deprem sonrasında sarf edilen "Allah bir daha böyle acı yaşatmasın" sözlerinden öteye geçilememesi ve gerekli önlemlerin alınıp hazırlıklı olunmaması konusunda eleştiriler sürüyor.

Benzer bir örnek için çok da ileriye gitmeye gerek yok. 30 Ekim 2020'de İzmir Bayraklı'da yaşananlar, başta yapı stoku olmak üzere pek çok eksikliği ve hatalı uygulamayı akıllara getiriyor.

Bu nedenle Türkiye hakkında "afet sonrasında başarılı, hızlı örgütlenen ama öncesinde başarısız kalan bir ülke" yorumlarının önüne geçilmiş değil.

Deprem konusunda en merak edilen hususlardan biri de geçmişten ders alınıp alınmadığı oluyor.

"Türkiye geçmişten ders aldı mı? Neleri hayata geçirmekte zorlanıyor? Neden eksikleri gidermek için adımları atamıyor?" gibi soruların yanıtlarını inşaat mühendisi Gürkan Özcan ve jeoloji mühendisi Aysun Aykan'a sorduk.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Afet risklerinin tamamı AFAD sorumluluğunda koordine edilmeli"

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Gürkan Özcan, deprem tehdidi ile yüz yüze yaşayan Türkiye'nin geçmişten ders aldığını düşünse de bu dersleri hayata geçirebilmek ve sürdürülebilirliği sağlamakta eksik ve geç kaldığı görüşünde.

Özcan, bürokrasinin ve kamunun ortaya koyduğu gerçekleri, siyasilerin yok saymaması gerektiğini düşünenlerden. 

Gelişen bilim ve teknolojiye göre, yaşanılan depremler de göz önüne alınarak yenilenen son "Bina Deprem Yönetmeliği" 2018 yılında yürürlüğe girdiğini ifade eden Gürkan Özcan, "Aynı yıllarda İçişleri Bakanlığı'na bağlı AFAD, İl Afet Riskini Azaltma Çalışmalarını (İRAP) planlarken, Çevre Şehircilik Bakanlığı de İmar Barışını hayata geçirdi. Bir taraftan çözüm ararken diğer taraftan yapılan her şeyin boşa çıkartılması kabul edilebilir bir durum değil" şeklinde konuştu.

 

Gürkan Özcan - Aysun Aykan Independent Türkçe.jpg
Gürkan Özcan - Aysun Aykan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Gerek deprem gerekse diğer afet risklerinin tamamının yerelde ve ülke genelinde sadece tek bir kurumun (AFAD) sorumluluğunda koordine edilmesi gerektiğini savunan Gürkan Özcan, başta yapı stoku envanterinin çıkarılması ve kentsel dönüşüm olmak üzere sonuca yönelik planlanan çalışmaların bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

"Yapılması gerekenler belli ama biz hep geç kalıyoruz"

En büyük eksikliği, "zamana karşı yarışıyor olunduğunun unutulması" olarak niteleyen Özcan, "Yıkıcı bir deprem mutlaka olacak ama zamanını bilemiyoruz. Yapılması gerekenler belli ama biz hep geç kalıyoruz" yorumunu yaptı.

 

İzmir deprem AA.jpg

30 Ekim 2020'de merkez üssünün Ege Denizi olduğu depremde, 80 kilometre mesafedeki İzmir'in Bayraklı ilçesinde 117 kişi yaşamını yitirmiş, bin 32 kişi de yaralanmıştı / Fotoğraf: AA

 

"Marmara Denizi'nde 10 yıl içinde büyük bir depremin olma olasılığı yüksek"

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Aysun Aykan da Gürkan Özcan'ın görüşlerini destekledi.

Ancak Aykan, Özcan'dan farklı olarak yıkıcı bir depreme ilişkin tarih öngörüsünde de bulundu: 

"Marmara Denizi'ndeki muhtemel deprem için 60 yıl beklemeyeceğiz. 10 yıl içinde büyük bir depremin olma olasılığı yüksek. Zaman aleyhimize işliyor."

"Bazı yerel yöneticiler, yerleşim yerlerinin içinden diri fay geçmesine rağmen mevzuata uygun olmayan zemin etüt raporlarının kabul edilmesi için baskı yapıyor"

Düzce depreminin ardından geçen 22 yılda atılan en önemli adımın depreme dayanıklı binaların yapılmaya başlanması olduğunu söyleyen Aykan, eksik kalan hamleler için ise "Deprem yönetmeliklerimiz iyi. Kötü zeminleri iyileştirebiliyoruz. Türkiye'de 99 yılı öncesi binalar problemli çünkü eskiden bir yeri imara açarken jeolojik etüt zorunluluğu yoktu, zemin etütleri yapılmıyordu. Bu yüzden eski yapılar riskli. 2018 tarihli bina deprem yönetmeliği bugüne kadar ülkemizde en güvenilir bina yönetmeliğidir ama bu yönetmeliğin doğru bir şekilde uygulanmasını sağlamadığımızda bunun da bir önemi kalmıyor" değerlendirmesinde bulundu. 

Öncelikle can kaybı, ardından da ekonomik açıdan ülke olarak depremde çok ağır faturaların ödendiğine değinen Aykan, bazı yerel yöneticilerin mevzuata uygun olmayan zemin etüt raporlarının kabulü için baskı yaptığını iddia etti. 

"Mevzuata uygun yapılmayan zemin etütleri vatandaşın yaşamını riske atıyor"

"Binaların zemin özelliklerine göre dizayn edilmemesi, deprem hasarları üzerindeki etkisini açıkça göstermiştir" diyen Aysun Aykan, şunları kaydetti:

"Balıkesir'de yıkıcı deprem üretme potansiyeline sahip 20 fay zonu bulunuyor ve bu faylardan şehir merkezinden geçen 7 ve 7.2  büyüklükte  deprem üretme potansiyeline sahip olanlar var. Gelecekte olası bir depremin, İzmir-Bayraklı örneğinde olduğu gibi, can kayıplarına neden olacağı bilinmesine rağmen bazı yerel yöneticiler, yerleşim yerlerinin içinden diri fay geçmesine rağmen, yönetmeliklerin, mevzuatın titizlikle uygulanmasını sağlayacakları yerde, mevzuata uygun olmayan, hatalı zemin etüt raporlarının kabul edilmesi için baskı yapmaktadır. Bu yanlış uygulama, olası bir depremde zeminden kaynaklanan yıkımlara neden olarak, vatandaşın yaşamını riske atmaktadır! Hiçbir proje insan hayatından önemli değildir."                

Depremlerin afete dönüşmemesi ve oluşabilecek zararın en aza indirilmesi için depreme dayanıklı bina vurgusu yapan Aykan, kentsel dönüşüm projelerine ağırlık verilmesi, özellikle yerel yönetimlerin afet risklerini azaltmaya yönelik çalışmalar yapması ve öncelikli risk grubunda yer alan yapıların belirlenip güçlendirilmesi ya da kentsel dönüşüme tabi tutulması gerektiğini belirterek, Türkiye'de depreme dayanıksız bina kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU