Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Cumhuriyetimizin 100. yılına iki kala kendimize şu soruyu sorabiliriz;

Cumhuriyetimizin bir vizyonu var mıdır? Eğer varsa bu vizyon nedir?


Vizyonun kelime anlamlarından birinin ülkü olduğunu biliyoruz. Ülkü ise amaç edinilen, ulaşılmak istenen ideali ifade eder.

Hiç kuşkusuz ki Cumhuriyetimizin bir vizyonu, ülküsü vardır ve söz konusu vizyon;

Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaktır.


Arapça kökenden gelen muâsır, "aynı zamanda yaşayan, çağdaş" anlamına, medeniyet ise, "Medineli, medenilik, şehirlilik, adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış, yaşayışta, toplumsal ilişiklerde, bilim, fenn ve sanatta olgunlaşmış toplumların hâli" anlamlarına gelmektedir.

Evet, günümüz Türkçesiyle Cumhuriyetimizin vizyonunu şu şekilde ifade edebiliriz;

Çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmak.


Çıtası oldukça yüksek bir vizyon bu; çünkü ulaşmak istediğimiz ideal çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak değil, üstüne çıkmak.

Ancak bilimde, sanatta, felsefede özgün eserler ortaya koyduğumuzda başarabileceğimiz bir ideal bu.

Buradan hareketle şu saptamayı yapabiliriz sanırım; söz konusu ideale ulaşmak eleştiren, sorgulayan, Alman filozof Kant'ın ifadesiyle, sapere aude, yani aklını kullanma cesaretini gösteren; bilmeye cesaret eden insan tipinin, diğer bir deyişle, öznenin varlığını gerekli kılıyor.

Ancak aklını kullanma cesaretini gösteren, eleştiren, sorgulayan insan bilimde, sanatta, felsefede üretken ve özgün olabilir.

O halde Cumhuriyetimizin vizyonuna ulaşması öznelerin ortaya çıkabileceği siyasal ve toplumsal koşulların varlığını gerekli kılıyor.

Özne ise özgür bir toplumda ortaya çıkabilir. Özneyi, tebaa ya da uyruktan ayıran ölçütlerin başında özgür olması gelir.

Günümüz "çağdaş" liberal demokrasilerinde öznenin özgürlüğü nasıl güvence altına alınmıştır?

Hiç kuşkusuz insan hakları ve özgürlüklerini temel alan anayasalar ile.

Çağdaş liberal demokrasilerin anayasalarında, kişi dokunulmazlığı, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi hak ve özgürlüklere yer verildiğini biliyoruz ki söz konusu temel hak ve özgürlüklere bizim anayasamızda da yer verilmektedir.

Yalnız hak ve özgürlüklerin güvence altına alınabilmeleri yalnızca anayasada yer almış olmalarıyla mümkün görünmüyor.

Gücün bir kişinin ya da grubun elinde temerküz ettiği, yani bir yerde toplandığı bir siyasal bütünde bu hak ve özgürlükler deyim yerindeyse kâğıt üstünde kalabilir.

Sonuçta andığımız hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması anayasada yer almalarının yanında hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin, etkin hak arama yollarının açık olduğu, denge ve denetlemenin güçlendiği, kuvvetler ayrılığının egemen olduğu, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiyi de gerektirir.

Böylesi bir demokrasinin özgür özneleri hiç kuşkusuz bilimde de sanatta da felsefede de insanlığa katkı yapan özgün eserler ortaya koyacaklardır.

Sonuçta Türkiye'nin vizyonuna ulaşabilmesi ancak ve ancak insanı araç değil, amaç kılan bir siyasal ve toplumsal yapı kurmasıyla olanaklıdır.

İnsanı amaç kılan bir siyasal, toplumsal bütünde yetişen öznelerimiz "Cumhuriyetimizi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne" çıkaracaklardır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU