Fransa 2030 yatırım planı neler vadediyor, Türkiye için hangi dersler çıkarılabilir?

Gökçe Hubar Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 12 Ekim günü Twitter hesabından "Fransa 2030" yatırım planını sundu.
 

 

Bugün büyük bir maceranın başlangıcı. #Fransa2030'u hazırlıyoruz

Bu sözlerle tanıtım yapan Macron, yaklaşık 1 saat 37 dakika süren konuşmasında 10 hedef sıraladı.

Bu hedefler şunlardı:

  • Hedef 1: Daha iyi atık yönetimine sahip küçük boyutlu, yenilikçi nükleer reaktörlerin Fransa'da ortaya çıkmasını teşvik etmek. (Bunun için 2030 yılına kadar 1 milyar euro yatırım yapılacak.)
     
  • Hedef 2: Yeşil hidrojende lider olmak. (2030 yılında Fransa topraklarında en az iki adet elektrolizör gigafabrika olacak, hidrojen ve hidrojenin kullanımı için gerekli tüm teknolojiler kitlesel olarak üretilecek.)
     
  • Hedef 3: Endüstriyi karbondan arındırmak. (2015 yılına kıyasla sera gazı emisyonlarını yüzde 35 oranında azaltmak.) Bu ilk üç hedefe ulaşmak için 8 milyar eurodan fazla yatırım yapılacak.
     
  • Hedef 4: Yaklaşık 2 milyon elektrikli ve hibrit araç üretmek.
     
  • Hedef 5: İlk düşük karbonlu uçağı üretmek. (Bunun için yaklaşık 4 milyar euro yatırım yapılacak.)
     
  • Hedef 6: Sağlıklı, sürdürülebilir ve takip edilebilir gıdaya yatırım yapmak. (Bu konular için 2 milyar euro yatırım yapılacak.)
     
  • Hedef 7: Yaşla ilgili olanlar da dahil olmak üzere kanser ve kronik hastalıklara karşı 20 biyomedikal üretmek ve yarının tıbbi cihazlarını yaratmak.
     
  • Hedef 8: Kültürel ve yaratıcı içerik üretiminde Fransa'yı yeniden ön saflara taşımak. (Bunun için 3 stratejik bölge belirlenmiştir: Akdeniz Yayı, Île-de-France ve Kuzey.)
     
  • Hedef 9: Yeni uzay macerasına tam olarak katılmak.
     
  • Hedef 10: Deniz tabanı alanına yatırım yapmak.

Uğruna 30 milyar euro harcanacak olan Fransa 2030 planı, gelecekteki teknoloji şampiyonlarını ortaya çıkarmak ve otomotiv, havacılık ve uzay gibi sektörlerdeki geçişleri desteklemek için büyük bir yatırım planı aracılığıyla günümüzün büyük meydan okumalarına, özellikle de ekolojik geçişe yanıt teşkil ediyor.


Peki, bu bir ekolojik devrim mi, yoksa Fransa'nın hırslanıp dünyaya meydan okuması mı?

Aslında her ikisi de. Fransa hem daha yeşil bir ülke imajını verip prestijini yükseltmenin hem de ABD'nin yüksek karbonlu endüstrisine cevap vermenin peşinde.

Uzun süreli kolektif bir çalışmanın meyvesi olan plan, yalnızca iklimsel ve çevresel zorluklara (hem iklimsel sıkıntılar hem de biyolojik çeşitliliğin tükenmesi sorununa), nüfusun giderek artış göstermesi meselesine, eşitsizliklerin yol açtığı demokratik şokun yarattığı krize, antropolojik şokun ve doğal kaynakların azalması sebebiyle jeopolitik şokun gerçekleşmesine cevap aramakta kalmamakta, aynı zamanda Avrupalı bakış açısını da sunmaktadır.

Macron, her şeyin hızlandığı, çığır açan yeniliklerin içinde olduğumuz, kazananın birçok yeniliği üstlendiği bir dünyada kendimizi inovasyonun dışında bulursak çok şeyi kaybedebileceğimizi; Fransa'nın dünyanın tüm kıtalarında var olduğunu, tarihsel olarak bir üretici güç olduğunu, icat etme kapasitesine haiz olduğunu, bunun Fransızların DNA'sında olduğunu söylemektedir.

Biz Avrupalılar ve özellikle biz Fransız erkekleri ve kadınları olarak geleceğimizi seçmek istiyorsak, bağımsızlık ve daha kaliteli bir yaşam mücadelesi olan bu savaşı kazanmak esastır. Bu 21. yüzyıl hümanizmini inşa etmek. Daha iyi anlamak, daha iyi yaşamak, daha iyi üretmekle ilgili. Oraya ulaşmak için kendimize koyacağımız on hedef var.

 

Avrupa, dünyadaki elektronik bileşenlerin yalnızca yüzde 10'unu üretiyor. Birkaç robotik ve dijital ekipman üzerindeki özerkliğinin önemli bir bölümünü kaybetti. Ancak giderek daha fazla her şey robotik, her şey elektronik ve bu nedenle endüstrideki tüm bu bileşenleri güvence altına almamız gerekiyor. Bu da bir Avrupa ve Fransız stratejisine sahip olmamız gerektiği anlamına geliyor. Kitleleri ve çıkarları göz önünde bulundurarak Avrupalı olmalı. Ancak Avrupa içi rekabet de var, bu yüzden bir Fransız stratejimiz olduğunu varsaymalıyız.

Bu ifadelerle Fransız hümanizmi ile Avrupa'nın bağımsızlığına da işaret eden Macron ayrıca, üretken bir Fransız ve Avrupa bağımsızlığının şartlarının yeniden inşa edilmesi gerektiğine, Fransa'nın bazı sektörlerde Avrupa'nın lideri olabileceği ihtimaline de değinmektedir.

Özetlemek gerekirse, Elysee Sarayı'nın esas amacı ekonomik krizin endüstrinin birçok ürün ve bileşeni için Asya'ya, özellikle Çin'e, aşırı bağımlılığını gösterdiği bir zamanda, Fransız ve Avrupa bağımsızlığını sağlamaktır.


Aynı zamanda Fransa'nın büyük ekonomik rakipleri olan Çin ve ABD'nin arkasından Fransa'nın ekonomik düşüşünü önlemek de bir diğer amaçtır.


Peki, Türkiye için ne gibi dersler çıkarılabilir?

Şu bir gerçek ki Türkiye'nin de benzer bir plana ihtiyacı bulunmaktadır.

Suyun elektrolizinin yenilenebilir enerji kullanılarak yapılmasıyla elde edilen hidrojen olan yeşil hidrojen üretiminde Türkiye de söz sahibi olabilir.

Nükleer meselesine gelinirse, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Akkuyu Nükleer Santrali'ne ilişkin olarak, "Atık yönetiminden tamamen Rus şirket sorumlu. Önce burada geçici depolama oluyor, sonra kendi ülkelerine götürüp, yeniden geri kazandırıyorlar. Sorumlu şirket. Biz denetim ve gözetim yapacağız" demişti.

Eğer denetim doğru biçimde yapılırsa, bu Türkiye'nin yararına olacaktır.


Bunun dışında, Türkiye'nin de dijitalleşme, yapay zeka, elektrikli ve hibrit araç üretimi, düşük karbon, deniz tabanı, uzay, kanserle mücadele gibi alanlarda hayalleri ve planları var.

Nasıl ki Fransa'nın Avrupa'da lider olma ve Çin ve ABD ile rekabet etme ideali var ise, Türkiye'nin de bölgesinde lider olma ideali var.

Bunun için gerekenler çok basittir; kararlılık, disiplin ve titizlikle uygulanacak olan, dikkatlice belirlenmiş bir plan.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU