Sıra 12 Eylül'le hesaplaşmada (2)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Herkes için 12 Eylül bitmiş… Tarih cunta başı generalden yeteneksiz bir ressam yaratmış… Toplum dolu dizgin neoliberalizm rüzgarlarına kapılmış.

Derken kapıyı AB'ye üyelik perisi tıklatmaya başlamış. Türkiye toplumu hep birden Avrupa'ya "iltica" etmek üzere. 

Ama 78'linin sırtına vurulan yasaklar olduğu gibi duruyor. Ömür boyu yurttaşlık ve kamu haklarından kısıtlılık hali 78'linin ardı sıra, nereye gitse peşini bırakmıyor.

Darbeciler bu yasaklarla her gün, her dakika, her saniye 78'liye kendilerini hatırlatıyor.

Öyle bir durum ki, tüm Türkiye 12 Eylül'ü unutsa, 78'liye unutmak bile yasaklanmış oluyor… 

Halkın yasaklarına son vermek için yaşamını hiçe saymış 78'linin kendi yasaklarına karşı bu eylemsizliği, kolektif olan ile bireysel olanın arasındaki diyalektik ilişkiyi kurma eksikliğimizi yansıtıyor.

Koltuğunun altında sayfalar dolusu "halk sağlığı" dosyasıyla dolaşan devrimcinin, kendi akciğerinden yükselen hırıltılara aldırmayarak doktora gitmemesi gibi bir şeydir bu.

Söylevi sürekli öksürüklerle kesilen bir konuşmacı, halk sağlığı konusunda ne kadar inandırıcı olabilir? 

12 Eylül cezaevlerinden çıktıktan sonra birçoğumuzun üstüne düşen o rehavet, o uyuşukluk halinin 78 kuşağının Oblomov'larını yarattığından şüphe edilemez.

 
"Eyleme gözün kesmiyorsa, eylemciyi yönetme" 

Kişisel olarak, bir infaz yasasıyla sözde özgürlüğe adım attığım zaman bizim kuşağın başına örülen çorabın bir süre sonra farkına vardım.

Önce 12 Eylül'ün hesabını sorma düşüncesiyle "planlar" yapıp "hayaller" kurdum.

Ama ardından şunu gördüm. Kitle gösterilerinin kritik anlarında bizim "hükümlü" 78'lilerden nedense pek eser yoktu.

Yoktu, çünkü bu insanlardan her biri infaz yasasının dayattığı onlarca yıllık hapis tehdidi altındaydılar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Küçük bir hapis cezası onları yeniden zindana döndürebilirdi. Kuşağımın ezici çoğunluğu eylem dışı kalmıştı.

Peki ama eylem dışı kalan bir kuşak 12 Eylül'cülerden hesap sorabilir miydi?

Gerçi bazı kimseler bana, "canım eylem şart mı, bir partiye gir, fahri üye ol, akıl ver sorumluluk alma, başkası alsın, sen konuş" gibisinden akıl da verdiler.

Bu hayli "akıllıca bir akıldı", ama 78 kuşağının geleneğinde, bu tür akıllara pek yer olmadığını biliyordum.

Bana çok genç yaşta hayatın öğrettiği ders, "eyleme gözün kesmiyorsa, eylemciyi yönetme" dersiydi.

 
Yol böyle başladı

Kısa zamanda tıpkı benim gibi, kendi yasaklarına isyan eden arkadaşlarla bir araya geldik.

Cezaevinden çıktıktan sonra "12 Eylül'cülerle hesaplaşma" soyut hedefi artık somutlaşmaya başlamıştı.

İlk hesaplaşma, 78 kuşağının üstüne giydirilen deli gömleğini yırtmak olmalıydı. Yasaklardan kurtulmalıydık.

Kuşağımızın yaşadığı aşınma doğaldı. Birçok insan daha zorlu, riskli ve ağır bedeli olan adımlara artık hazırlıklı değildi.

Ama 78 kuşağının ezici çoğunluğu, başlarının üstündeki, "infaz" yasasından doğmuş Demokles Kılıcı'nın tehdidinden kurtulduğu zaman Türkiye'deki demokrasi mücadelesine katılmakta tereddüt etmeyecekti.

78 kuşağına karşı işlenen cinayetin hesabını sormak için, tüm zinciri sürükleyecek olan ve tutulması gerekli ana halka, her şeyden önce hesap soracak kuşağın üstündeki yasakları kaldırmak olmalıydı.  

İşte başlangıçta, bizim Vakıf'ın emektarları dışında hiç kimsede heyecan uyandırmayan hedefimiz buydu.

Haklıydılar.  

Siyasetin bize yabancı koridorlarında böyle bir hedefi elde etmek için attığımız adımlar bana da yabancı geliyordu.

Fakat yasaksız 78'li kendi hedefini kendisi özgür iradesiyle seçecektir. Her şeyden önce, infaz yasası yüzünden yurttaşlık ve kamu haklarından kısıtlılık yüzünden devrimci eylemden uzak durma gerekçesi ortadan kalkacaktır.

Biz 78'liler Vakfı Girişimi'nin adı duyulan duyulmayan üyeleri olarak, yaptığımız işin önemini bilmeliyiz.
 

 
Şimdi durum ne?

Dört yıllık çalışmamızın sonuçlarını alma aşamasındayız.

Bu derginin tüm okurlarının büyük ya da küçük katkılarıyla yalnız 78'lilerin değil, 1987 yılının son gününe kadar iktidar güçlerince hüküm giydirilmiş olan herkesin yasaklarını kaldıracak olan yasa tasarısı TBMM Adalet Komisyonu'ndan Vakıf Girişimi'mizin katkılarıyla geçmiş bulunuyor.

Sanırım yakın bir zamanda yasa tasarısı TBMM gündemine alınacak ve yasalaşacaktır.

 
Ne olacaktır?

12 Eylül darbesinin bugün hala canlı sonuçlarından birisi kalkmış olacaktır.

Bizden intikam almaya yeltenenlerin, bizleri ömür boyu parya olmaya mahkûm etme iradelerine darbe indirilecektir.

Demokratikleşme sürecinde küçük ama anlamlı bir adım atılacaktır.

Bizim çabalarımızla çıkan yasa tasarısı yasalaşacak, yasaklılar kendi yasaklarını kaldırmada kendi rollerini oynamış olacaklardır.

Evet, bu özgürlük bu defa "barikatlara" çıkılarak elde edilmemiştir.

Doğrudur.

Ama bizim tüm 78 kuşağının biriktirdiği muazzam politik deneyim, hepimizin kolektif aklı, taktik planlama konusunda edindiğimiz hüner bu defa özgürlüğümüzü bir başka yoldan kazanmamızı sağlayacaktır.

Medyadaki 78'linin sorumluluk bilinciyle, parlamentodaki (gönül verme anlamında) dostlarımızın samimi katkılarıyla,

"Allaha ne kadar inanıyorsa", bir o kadar hakka ve hukuka inanan,

Eylemini ister benimseyin ister benimsemeyin, ama emekçi örgütlerin okullarında insanlaşmanın künhüne vakıf olanların desteğiyle,

"Dün erkendi, yarın geç, bugün tam zamanı" diyen Lenin'in "zamanlama" derslerinin yardımıyla kazanacağız…

Biz 78 kadroları, tam dört yıl neredeyse nakış işler gibi özgün bir mücadele yürüttük. Dayandığımız güç 78'li kitlelerin potansiyeliydi.

Bizleri, dayandığımız potansiyeli o 78'li yıllarda tanımayan var mı?

Doğru sokaklarda değildik, ama bir zamanlar sokakları fetheden 78'lilerin kitlesine dayandığımızdan kimsenin şüphesi yoktu.

Bu kitlenin değeri, önemi, değiştirici yeteneği herkesçe artık kabul edilmiştir.

 
Bizi heyecanlandıran nedir?

Bize yöneltilen eleştirileri değerli bilmek, övgüleri ise üstümüze yağan bir nisan yağmuru gibi akıtıp, umursamadan yolumuza devam etmek, 78 kuşağının ahlakının gereğidir.

Büyük bir kuşak konuşmaktadır.

Büyük bir kuşak kendi yasaklarını kırmaktadır.

Büyük bir kuşak, ezici çoğunluğu ile girdiği "ehlikeyf mağarası"ndaki uykusundan uyanarak yeniden düşünmektedir ve ne yapacağına karar vermek üzeredir.

Bizi heyecanlandıran budur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU