Rusya’nın Suriye ve Lübnan’daki destekçileri: Farklılar ama çıkarları aynı

Gerçek şu ki, birkaç gün önce yapılan seçimlerde Rusların oylarını aralarında paylaşanların hepsi ya birden fazla liderin olduğu tek bir parti ya da içinde birden fazla partiyi barındıran tek bir parti

Rusya'da parlamentonun alt kanadı Devlet Duması için yapılan seçimlerin sonucuna karşı çıkan Komünist Parti, gösteri düzenledi / Fotoğraf: AP

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in partisi Birleşik Rusya Partisi, Rus seçmenlerin oylarının yarısını almayı başardı. Ancak oyların diğer yarısı hiçbir muhalefet partisine gitmeyip Devlet Başkanı’nı destekleyen partilerin arasında paylaşıldı.

Muhalif partiler, herhangi bir ayrıntıya, bir bakanın yetersiz oluşuna ya da seçim sandığındaki hafif bir usulsüzlüğe itiraz edebilir. Ancak hepsi Vladimir Putin’in dışarıdaki herhangi bir düşman karşısında Rusya’nın saygınlığının ve kararlılığının vücut bulduğu tek kişi olduğu konusunda hemfikirdir.

Muhalif Aleksey Navalny gibi bu şekilde düşünmeyen Rusların, İran’ın metodu izlenerek seçimlere katılmasına müsaade edilmedi. Bunun nedeni, Batılı olmayanlara "Batılı değerleri empoze etmeyi" reddeden Putin'in Rusya'sının, artık Humeynici İran'ın değerleri dışında taklit edecek daha cazip bir şey bulamaması.

Bu, yalnızca Sovyet komünizmi tarafından demokrasiyi yok etmek ve aynı zamanda Orta Avrupa ülkelerindeki insanların üzerinde tahakküm kurmak amacıyla icat edilen "halk demokrasisi" gülünçlüğünü hatırlatacak gülünç bir durum.

Ancak Rusya’daki seçimlerin gülünçlüğü partilerin ve ideolojilerin gülünçlüğü olmadan tamamlanmış sayılmaz. Partiler artık farklı bakış açıları ve çıkarlardan söz etmiyor. Partilerin tanımı bu. Buna karşılık partilerin hepsi temel konularda hemfikir olmuş ve bugün Devlet Başkanı’nın arkasında sıraya girmekten daha temel bir şey yokken, her şeye tamam diyen bu partilerin ideolojik tanımları komünist, milliyetçi, demokratik ve liberal şeklinde değişiyor. Öyleyse sıfatın her zaman nitelenen kişiyi yansıtmadığını ve kelimelerin her daim asıl manayı yansıtmadığını söyleyebiliriz. Vladimir Jirinovski 1989 yılında Putin’in ortaya çıkışından önce davranıp aşırı milliyetçi partisine Rusya Liberal Demokrat Partisi (LPDR) adını verdiğinde gülünçlüğün temellerini atmış oldu.

Gerçek şu ki, birkaç gün önce yapılan seçimlerde Rusların oylarını aralarında paylaşanların hepsi ya birden fazla liderin olduğu tek bir parti ya da içinde birden fazla partiyi barındıran tek bir parti. Tek gizemli parti ise milliyetçi-halkçı parti ve onun tek lideri de Putin. Demokrasi ancak bu şekilde “değerlerimizden” ve “özgünlüğümüzden” kaynaklanan bir şey, bölünme ve çekişme sebebi yerine birlik sebebi olur!

Bu Rus modelini en iyi anlayan Suriyeliler ve Lübnanlılardır. Bu iki ülke münhasır örneklerden ziyade iki tezat örneği temsil ediyor.

Her iki ülkede de bir Arap milliyetçisi, Baasçılar veya Nasırcılar, Suriye milliyetçileri, komünistler ve Hasan Nasrallah'ın destekçileri Şii İslamcılar evet tüm bu birbirine benzemezler Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in arkasında sıraya giriyor. Hepsi “kardeş” ve “yoldaş”tır ve başkana ve kurumlarına bağlılık dereceleri dışında aralarında aslında hiçbir fark yoktur.

Rusya ve İran'ın Esed'e verdiği destek ise, bu güçlü ve mutlu kardeşlik bağının gerekliliği konusundaki geriye kalan her türlü şüpheyi ortadan kaldırmayı üstleniyor.

Bu bağı korumak için modern bir cehalete göre hatalı tarihlerin düzeltilmesinde yanlış bir şey yok: Zira Baasçı bir subay olan Adnan el-Maliki’ye suikast düzenleyenler Suriyeli milliyetçiler değildi. Komünist lider Feracallah el-Hulu’yu ya da Suriyeli milliyetçi bir subay olan Gassan Cedid’i öldürenler Arap milliyetçileri değildi. Komünist aydınlar Hüseyin Mürüvve ve Hasan Hamdan’ı kurşuna dizen de Hizbullah destekçileri değildi…

Katil her zaman emperyalizm ve siyonizmdir ve kurbanlar sadece onların kurbanlarıdır. Bunun aksini söyleyen de ya kahrolası bir oryantalisttir ya da oryantalistlerin bir öğrencisidir(!)

Bu şekilde fikirleri ve siyaseti savunmak, dürüstlük ve gerçeğin savunulmasına bağlıdır.

Bu, Lübnan ve Suriye için olduğu kadar Rusya ve İran için de geçerli.

Sağ ve sol, muhafazakarlık ve liberalizm, dindarlık ve laiklik tanımlarının hepsinde bir anlam karmaşası ve hoyratlık var.

Bu kavramları karıştıranlar ise en köklü demokrasilerden bazılarını işgal etmeyi başardılar.

Örneğin bunu Fransız "solcu" Jean-Luc Mélenchon'da ve Fransız "sağcı" Marine Le Pen'de görebiliriz. Bunun nedeni önceliğin artık fikirlere ve çıkarlara yönelik tutuma uzanmayıp, dışarıya ve bu dışarının tehdidine maruz kaldığı söylenen kimliğe yönelik tutuma uzanması.

Her zaman Putin ya da Esed gibi dışarıya karşı o kimliğin koruyucusu olarak görevlendirilmiş yürekleri hoplatan bir lider vardır. Bu dışarısı her zaman esnektir; emperyalizm ve siyonizmi olduğu kadar küreselleşmeyi ve çok uluslu şirketleri, mültecileri ve göçmenleri ve özgürlük veya bağımsızlık talebinde bulunan her çeşit insanı da içine alır.

Partizanların partilerini kurtarmak ve bu partilere katıldıklarında inandıkları fikirleri, ardından gelen yalanlardan kurtarmak için muhalefet edecekleri iddiasına gelince, bu yersiz bir iddiadır. Bunun nedeni küçük çıkar ağlarının, oradaki buradaki kanın karışmasının ve tabiki gerekçelerinin ortadan kalkmasından sonra partizan grubunu hayatta tutma çabasının yardımıyla yalancılık huyundan vazgeçilmemesidir.

Partilerin ve fikirlerin bu devamlı kalpazanlığından ötürü sonuç, yalnızca kamusal tartışmanın bitişi, entelektüel ve kültürel durgunluğun artması ve bu durgunluğun ülkelerin dört bir yanına yayılması olacaktır.

Rus modeli ya da İran modeli taklit ve takip konusu olduğunda, işlerin gideceği yer belli: Sıfıra sıfır elde var sıfır.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU