Afganistan: Büyük sahne

Bu ülkeler, kendilerini konumlandırabilen ve uyum sağlayabilen pragmatik ülkelerdir. Siyaset dünyasında gurura yer yoktur

Fotoğraf: AFP

Afganistan'ın durumunu mevcut gelişmelerle birlikte okumaya ilişkin bu devam yazısında artık büyük sahneye geliyoruz.

Afganistan, onu anlamak için bütününün görülmesi gereken gizemin veya labirentin bir parçasıdır.

Bu durum, her olayı uluslararası bir faaliyet veya daha yüksek mücadelelerin ürünü olarak yorumlamamız gerektiği anlamına gelmez.

Nitekim Taliban, Peştun çoğunluğa ait olan yerel, kabilevi ve dini bir bileşen olmasının yanı sıra iktidara yükselişi Afgan çatışmasının dinamikleri içinde okunur.

Afganistan'ın uluslararası çatışma haritasındaki büyük sahnesi ve konumu nedir?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sovyetler 1979'un sonunda -Soğuk Savaş yılları sırasında- Afganistan'ı işgal etti. ABD bu işgali, petrol kuyularını ve -Şah'ın egemenliğinin yeni sona erdiği- İran'ı hedef alan ve kendi nüfuz alanlarına tecavüz eden bir durum olarak değerlendirdi.

Afganistan bugüne dek bölgesel güvenlik ve uluslararası rekabetin bir parçası olmuştur.

Fakat bugün dünden farklıdır. Amerikalılar o sıra Ortadoğu petrolüne bağımlıydı. Oysa bugün gerçekten çok az ithalat yapıyor.

Dolayısıyla ABD'nin bölgedeki stratejisinin temel taşını oluşturan enerji kaynaklarını koruma ihtiyacı, -Çin'e karşı koyma bağlamı dışında- artık mevcut değil.


Çin burada sahnedeki ana oyuncudur. Çin'in ne kadar petrol ithal ettiğini göz önünde bulundurmak bunu anlamak için yeterlidir.

Zira ihtiyaçlarının yaklaşık yarısı, Suudi Arabistan, Irak, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve İran'dan geliyor.

Çin bu petrol olmadan küresel bir ekonomik güç olmaya devam edemez. Ayrıca petrol, uluslararası kara ve deniz yollarını korunması için siyasi ve askeri bir güç gerektirmektedir.

Bu, 1930'lardaki İngiliz ve Amerikan kaygılarının aynısıdır. Öte taraftan Afganistan, Çin'in gelişmiş endüstrilerinde ihtiyaç duyduğu nadir madenlerin ülkesidir.


Amerikalılar neden ayrıldı ve Çinliler nasıl etkin hale gelecek?

Bence, yeni uluslararası merkezlerin oluştuğu bir süreçteyiz. Bugün Çin, düne kadar Amerikalıların tek müttefiki olan Pakistan için daha önemli.

Tam burada Soğuk Savaş'ta ve 1950'lerden bu yana ABD ve Batı'nın, bağımsızlığından sonra Hindistan'a karşı Pakistan'ın yanında yer aldığını hatırlayalım.

Hindistan buna karşılık gerek silah gerekse siyasi ittifaklar için Moskova'ya güveniyordu. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, Hindistan'ın Washington'da Pakistan'ın yerini almasıyla birlikte uluslararası ilişkiler haritasında dönüşümler yaşandı.

Denklem: Delhi, Amerikalıların ve İslamabad'ın müttefiki, Afgan Talibanı ise Pekin'e daha yakın. Eksenlerde bu bölünmelerden daha fazlasını göreceğiz.


ABD'nin Afganistan'dan çıkışı bir yenilgi mi?

Genel olarak varlığını sürdürememe bir yenilgidir, fakat mesele o kadar basit değil. Evet, 2001'den beri burada 2 bin 443 asker kaybetmiş olsa da çoğu ilk yıllarda öldürüldü.

2014'ten sonra ölü sayısı sadece 92 ve son dört yıldaki çatışmalarda yalnızca bir kişi öldü. Bunlar mağlup bir gücün kayıpları değildir.

Donald Trump'ın son zamanlarında asker sayısı 8 bine kadar düştü. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, ülkesinin burada artık bir çıkarının bulunmadığını ifade ederek geri çekilmenin nedenini özetledi.


Afganistan'da olanlarla ilgili pek çok insanın şaşkınlığını ve kasıntısını paylaşmıyorum. Yirmi yıl kadar bir süre bir ülke yönetiminde kısa değildir ve bundan çekilmek de doğal bir sonuçtur.

Şaşırtıcı olan ABD'nin ayrılması değildir, aksine şaşırtıcı olan geç kalması ve kalma süresini uzatmasıdır.

Burada açıkça ve örtülü bir şekilde görünen amaç, el-Kaide'yi kovmak ve o sıra hüküm süren Taliban hareketini disipline etmekti.

ABD, Kasım 2001'de başkent Kabil'i ele geçirdiğinde dört haftadan kısa bir sürede iki hedefine ulaştı. “El Kaide” ve “Taliban” liderleri Pakistan ve İran'a kaçtılar.

Taliban, yirmi yıl boyunca iktidardan mahrum kaldı. Bugün, gelecek hadiseler bizleri şaşırtabilir. ABD ile Vietnam arasında gördüğümüz gibi, yıllarca süren düşmanlıklara ve kanlı savaşa rağmen eski düşmanlar arasında dostluk kurulduğuna tanık oluyoruz.

Bu ülkeler, kendilerini konumlandırabilen ve uyum sağlayabilen pragmatik ülkelerdir. Siyaset dünyasında gurura yer yoktur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU