Beyrut patlamasında mazlum bir sanık: Yolsuzluk

Her gece bir milyon insan bu patlayıcılarla aynı şehirde uyudu! Bu eylemlerde yolsuzluk yok, komplo var

Fotoğraf: AFP

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), geçen yıl ağustos ayında Beyrut'un merkezini harap eden ve 218 kişinin ölümüne ve 7 bin kişinin de yaralanmasına sebep olan korkunç patlama hakkında bir rapor yayımladı.

HRW'nin raporunda söz konusu patlamayı, tarihin nükleer olmayan en büyük patlamalarından biri olarak nitelendirildi.

Örgüt, Lübnan devletinin olayı bağımsız olarak yürütemememesinden ve olaya karışan taraflar olmasından ötürü olayla ilgili uluslararası bir soruşturma açılmasını talep etti. Ayrıca Magnitsky Yasası ve benzeri yaptırımların uygulanması çağrısında bulundu.

Rapor geniş çaplı bilgiler vermesine rağmen, her zamanki gibi yanlış sonuca vararak suçu yolsuzluğa ve yolsuzluk yapanlara atıyor.

Ancak gerçek şu ki, yolsuzluğun Beyrut patlamasıyla hiçbir ilgisi yok. Belki de şahsi menfaatler karşılığında suç ortaklığı yapmak şeklindeki yaygın kavramı ile yolsuzluğun karışmadığı tek olay budur.

Ağustos ayında meydana gelen olay, yüzlerce masum sivilin öldürüldüğü ve yaralandığı bir savaş suçudur.

Suç, sivillerin bulunduğu bir bölgede yasalara aykırı bir şekilde depolanan ve böyle bir miktarın ancak askeri amaçlarla kullanıldığı patlayıcı maddelerde.

Bu patlayıcı maddeler boşaltılıp limanda kordon altına alınırken bir kısmı Suriye'deki savaş bölgelerine nakledildi.

Patlama, böyle büyük miktarda tehlikeli bir maddenin uygunsuz bir bölgede depolanması sonucunda meydana gelmesi muhtemel olan bir savaş suçuydu. Askeri bir sır olarak patlayıcıların varlığı gizlendi. Aynı şekilde depoya konulan sevkiyatın "gizli" olmasından ötürü ortaya çıkmaması için sevkiyatı koruyup güvence altına alacak bütün gerekli güvenlik önlemleri azaltıldı.

Hangarlar ve depoların teftiş edilmesi veya yakınlarına yaklaşılması engellendi.

Her gece bir milyon insan bu patlayıcılarla aynı şehirde uyudu!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu eylemlerde yolsuzluk yok, komplo var. Limanı ve limanın depolarını Suriye savaşı kapsamındaki askeri bir faaliyet için kullandılar.

Şehrin selametini umursamama, milyonlarca insanın canını hiçe sayma, sivil bir limana silah ve patlayıcı madde sokarak Lübnan'ın güvenlik ve askeri mevzuatlarını ihlal etme, nitrat ithal ederek uluslararası yasaları ihlal etme, tanker gemisinin arızalanıp limana yanaştığına dair bir hikâye uydurup uluslararası denetimi aldatmak ve sonrasında olanları gizlemek; bunların hepsi ciddi bir grup suçtur!

Patlama davasında yolsuzluktan söz etmek asıl meselenin gözden kaçmasına ve asıl suçluların paçayı sıyırmasına neden oluyor. Bankaların çöküşü, bankada mevduat sahibi olan milyonlarca kişinin birikimlerinin çalınması, gümrük kaçakçılığı, petrol ürünleri hırsızlığı, ilaçların tekelleştirilmesi veya eleştiri ve şikayete konu olan diğer hususlarda yolsuzluktan söz edilebilir.

Beyrut patlaması belirli bir eylemin, yani tarım veya ticaretin aksine tahrip etmek amacıyla büyük miktarlarda ülkeye getirilen nitratlar -kimyasalların maddelerin- neticesinde meydana geldi.

Depodaki patlayıcıların üçte ikisinden fazlası Suriye'de kullanıldı. Geri kalan üçte biri ise Beyrut'ta patladı.

Hizbullah, patlayıcıları Suriye'deki savaş faaliyetinin bir parçası olarak Lübnan'a getirerek partiler halinde Suriye'ye nakletti. Limanın teoride Lübnan ordusunun himayesinde olması gerekse de aslında Hizbullah'ın yönetiminde.

Bu yüzden dikkatleri cumhurbaşkanı, başbakan veya yetkililerin yolsuzluk iddiasıyla suçlanmasına yöneltilmesi, dikkatleri asıl sorumlunun üzerinden çekmek için yapılan bir hiledir.

Bu, hükümet liderlerinin gözlerini kapattıkları için sorumluluklarından muaf olmalarını sağlamaz.

Patlayıcıları Lübnan'a kim getirdi?

Neden getirdi?

Bunları getiren kişi patlayıcıların çoğunu olaydan önce ne yaptı?

Bu esas soruların cevapları gerçeği bizlere gösteriyor ve bu cevaplara bugün erişilebilir.

Yerel vekilleri aracılığıyla İran'ın kontrolüne giren Irak, Suriye ve Yemen gibi Lübnan'ın da mağlup olduğunun farkındayız.

Lübnanlılar, geçtiğimiz yıllarda İran'ın vekilleri karşısında ağır bedeller ödedi.

Beyrut Limanı'ndaki patlamada 218 masum insanın canından olduğu gibi, onlarca siyasi ve güvenlik lideri ve aydın doğrudan öldürüldü.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Harun Yılmaz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU