Sudan’da değişim başarıya ulaşacak mı?

Geçiş hükümeti, seçimlerin yapılmasını talep eden halk kuşatması altında devrimci hakları korumaya çalışıyor

Sudan Mülteciler Komisyonu. (Independent Arabia - Hasan Hamad)

Sudan, bağımsızlığını kazanmasından bu yana askeri darbelerin ortasında, sivil bir devlet kurmak için siyasi çözüm girişimlerine sahne oldu. Birbirini takip eden ulusal hükümetlerin her döneminin dezavantajları olmasına rağmen Aralık 2018 ayaklanmasından sonraki süreçte değişime ulaşma yolunda büyük umutlar yeşerdi. Ancak Afrika Boynuzu'nda krizler baş gösterdi ve diğer sorunlar da daha fazla şiddetlendi. Bu sınır ötesi sorunlar, kabile savaşları sisteminde tarihsel olarak aktif olan, Sudan'ın çok etnikli ülkelerle olan ilişkisinin bir sonucu. Modern formda devletlerin oluşumundan sonra kabile ve etnik çatışmalar bu savaşların ateşlenmesi için en büyük tehdit olmaya devam ederken siyasi şiddet benimsendi. Etiyopya ve Eritre arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasıyla Afrika Boynuzu'nda barış ve istikrarın yeniden sağlanmasına yönelik uluslararası çabalar sarf edildi. Ayrıca Somali'deki çatışmanın şiddetinin azaltılması ve Eritre ile Cibuti arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi anlaşması yapıldı. Ancak bunlara rağmen Sudan, iç sorunları ve Etiyopya ile olan sınır anlaşmazlığı ile Afrika Boynuzu'nun kaderini şekillendiren bölgesel ittifaklar arasında yer alıyor.

Bu durum Sudan'ı ayaklanmanın ardından uluslararası alana açılmaya başladığı bir dönemde, bölgesel eksenler politikasını takip etmeye zorlayacak. Bu da kendisini destekleyen uluslararası arenadan yararlanma etkinliğini etkileyecek. Yapılan değerlendirmeler siyasi dinamiklerin gelişimi ışığında, bölgedeki barış ve güvenlik geçiş hükümetinin Afrika Boynuzu ile ilgili gündemine ve zaman zaman bölgedeki diğer güçlere alternatif bir pozisyon alma eğilimine bağlı olmayabileceği yönünde.

Çatışma kapsamı

Etiyopya, Eritre, Somali ve Cibuti'den oluşan Afrika Boynuzu, iç karışıklıklara ve çatışmalara sahne oluyor. Hemen hemen bölgedeki her ülke siyasi veya toplumsal şiddettin yanı sıra sınırları aşan çatışmaların bir tarafı. Etiyopya'daki Tigray çatışması, Afrika Boynuzu'ndaki diğer olayları gölgede bıraktı. Bu da çatışma denklemini, ‘güçleri komşu Etiyopya Afar bölgesine genişlemeye başlayan' Tigray Halk Kurtuluş Cephesi lehine çevirdi. Çatışma kapsamını da Etiyopya ve Somali'yi de kapsayacak şekilde genişletti. Bu kapsam, hükümet karşıtı Somalili grupların Etiyopya'dan ona uzanan uluslararası yolu kapattığı Cibuti Limanı'na kadar uzandı.

Bu geniş alanda, uluslararası silahlı çatışmalar ile iç silahlı çatışmalar arasındaki ayrım ortadan kalktı.

1996 yılında kurulan, merkezi Cibuti'de bulunan ve 8 ülkeyi (Sudan, Güney Sudan, Etiyopya, Eritre, Somali, Cibuti, Kenya ve Uganda) içeren IGAD (Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi), kitlesel yerinden edilme ve sığınma da dahil olmak üzere şiddetin etkilerini savuşturmayı başaramadı. IGAD, o dönemde bir dizi Afrika ülkesinin mustarip olduğu kuraklık ve çölleşmeyle mücadele amacıyla kuruldu. Daha sonra gıda güvenliğini sağlamak, çevreyi korumak, güvenlik ve barışı sürdürmek, insan haklarını, iş birliğini ve ekonomik entegrasyonu teşvik etmek için faaliyet göstermeye başladı.

Belki de bu durumun Sudan'daki etkisini çevreleyen önem, Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk'a IGAD başkanı sıfatıyla bölgedeki bir dizi devlet başkanıyla temas kurması çağrı yapılması oldu. Çağrı, Afrika Boynuzu'ndaki siyasi durumu görüşmek üzere Hamduk'un Cibuti Devlet Başkanı İsmail Ömer Gulle, Somali Devlet Başkanı Muhammed Abdullah Fermacu, Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile temasa geçmesini kapsıyordu.

Bedel

Sudan, meşruiyetten yoksun zayıf devletler ve hükümetlerle çevrili. Yaşamsal krizlerin bu ülkelerin ekonomisini tehdit etmesi, halklarını transit ülke olarak Sudan'a sığınmaya zorluyor. Ayrıca bu ülkelerin halkları arasındaki iç çatışmalardan kaynaklanan şiddet eylemleri de mevcut.

Bu şiddet döngüsü, yayılma özelliğinden beslenen silahlı terör gruplarının yayılmasına destek veriyor. Şiddet, içeride başlıyor ve hızla bölgesel bir çatışmaya dönüşüyor. Bu durum, terör örgütleri tarafından tırmandırılan kasıtlı bir yayılmadır.

Güney Sudan'daki iç savaşta görülen iç zorlukları ve isyan hareketlerini desteklemek için yapılan bölgesel müdahaleler devletlerin zayıflığı ile pekişti. Durum Sudan'ın 1956'daki bağımsızlığından bu yana benzer koşullar altında hüküm sürdü. Bölgesel güvensizlik ise baskın olan görüntü oldu. 1990'lı yıllarda Sudan, Ömer el-Beşir liderliğindeki askeri darbenin üçüncü demokratik dönem üzerindeki etkilerinden mustaripken bölgesel olaraksa Somali'nin parçalanması ve Etiyopya ile Eritre arasındaki çatışma ile çevriliydi.

Böylece Sudan'ı çevreleyen yaşamsal alanın iç karışıklıkları ve parçalanması, Sudan tarihinin iki önemli döneminde, yani 1986'dan 1989'a kadar olan üçüncü demokratik dönemde ve Aralık 2018'de ayaklanmanın patlak vermesinden sonraki süreçte değişimi zorlaştırdı. Hareketsiz ve kavgacı siyasi partilerle çevrili bir demokratik sistemin kurulması için mevcut hükümetin üstlendiği yüksek maliyetlere ek olarak çatışmalar da yakın görünüyordu ve bölgeye yayılan bir örüntüye sahipti. Bu nedenle bölgesel kaostan etkilenen devletin kırılganlığı devam etti.

Engelleyici faktörler

Sudan'ın Afrika bölgesine yaklaşımının gündemine baktığımızda arzu edilen iç değişimin gerçekleşmesini engellemeye katkıda bulunabilecek çevresel faktörlerin olduğunu görüyoruz. İlk faktör, Afrika Boynuzu meselelerinde birleşik bir pozisyon formüle etmedeki başarısızlıktır. Öyle ki Nahda (Rönesans) Barajı'yla ilgili görüş ayrılıkları mevcut. Resmi tavır, barajın Sudan ve Mısır'ın çıkarlarına zarar verdiği yönünde. Barajın, Sudan'a faydasını kanıtlamaya çalışan bazı tarafların benimsediği bir başka görüş daha var. İkisi desağlam teknik ve bilimsel görüşlere dayanmıyordu. Bu tavırlara, siyasi görüşler hakim.

İkinci faktör, Batılı ülkelerin Kovid-19 krizi ve sonrasında takip etmeye başladıkları dış yardımları azaltma politikası. Bu durum, kendilerine büyük ölçüde bağımlı olan Afrika ülkelerini, özellikle de Afrika Boynuzu ülkelerini etkiliyor. Sudan da istisna olmayacak. Demokratik geçişe yardımcı olmak için ekonomik ve gelişimsel olarak destekleme ve borçları kapatma vaatleri umut verici olsa da bölge ülkelerinin koşullarının kötüleşmesi ve halkların Sudan'a kaydırılması, bu yardımdan istenilen faydayı azaltacak.

Üçüncü faktör ise bölgesel rekabet. Öyle ki Etiyopya, son yıllarda Batı'nın gözünde büyük bir önem kazandı, uluslararası olarak desteklenen bir dizi bölgesel örgütün merkezi ve Afrika Boynuzu'nun sorunlarını çözmek için tercih edilen istasyon olarak kaldı. Ancak bu gerçek, Etiyopya'nın Nahda Barajı konusunda uzlaşmaz bir tavır alması, insan hakları örgütleri tarafından insan haklarına aykırı olarak sınıflandırılan suiistimalleri ve ‘Tigray Kurtuluş Cephesi' ile çatışmasına ilişkin savaş suçları işlemesiyle değişti.

Diğer yandan Sudan, aralık ayaklanmasından sonra bölgesel ve uluslararası açıdan ortak öneme sahip bir bölge olarak ortaya çıktı. Şu an Tigray topraklarına yardım sağlama ve uluslararası yardımın teslimi için bir kanal olmaya aday olarak yanıtlara tabi. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı Samantha Power, Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk ile bu meseleyi görüştü. Bu duruma olan güven, daha binlercesinin gelmesi beklenirken Sudan'ın Etiyopya'daki çatışmadan yaklaşık 80 bin mülteciye ev sahipliği yaptığı gerçeğinden kaynaklanıyor.

Çıkış kapıları

Geçiş hükümeti, seçimlerin yapılmasını ve demokratik geçiş aşamasına geçişi talep eden halk kuşatması ışığında, bazı devrimci hakları korumaya çalışıyor. ‘Ülkenin batı sınırlarında Libya ve Çad sınırlarına kadar faaliyet gösteren' silahlı hareketler ve merkezi hükümet arasında önceki rejimin neden olduğu kargaşayı hızla toparlamaya çalıştı. Başta doğuda bazı kabilelerin dışlanmasından kaynaklanan etnik şiddet, eski rejime mensup bazı unsurların diğerine karşı güçlenmesi ve Sudan ile Etiyopya arasında Fuşka bölgesine dair sınır çatışması olmak üzere ülkenin doğusundaki sorunları da çözmeye çalıştı.

Bu olayların bazılarını çözmede göreceli başarı ve bazılarında da başarısızlık yaşadı. Silahlı hareketlerle siyasi kotalara dayalı barış anlaşmaları yapmak ve çözüm düzeyinde ilerleme sağlamak için çabalar sarf etti. Bunlara rağmen ihtiyatla lekelenen durumu sürdürmek ve radikal çözümleri geciktirmek, geçiş hükümetinin seçeneği olarak kaldı. Bu da bu krizleri sivil yönetime devretmenin mümkün olduğunu gösteriyor.

Güneye gelince... Kuzeyle arasındaki çatışmanın kalıntıları bölgesel istikrar açısından bir tehdit olarak kaldı. Güney Sudan'ın ayrılmasından sonra petrol zengini Abyei bölgesiyle ilgili anlaşmazlık devam etti. Bu etkilerin uzantılarından biri de Sudan hükümetinin BM siyasi ilişkiler ve barış gücü heyetinin, BM Abyei için Geçici Güvenlik Gücü (UNISFA) kapsamındaki Etiyopya güçlerini başka kuvvetlerle değiştirmesini talep etmesidir. Buna tepki olarak Etiyopya, Sudan'ın son seçimlerini ve diğer pozisyonlara tepkileri takip eden komitede temsil edilmesini engelledi.

Hükümet, eski rejim gölgesinde güvenlik tarafından kontrol edilen ulusal kurumların maruz kaldığı zararı da gidermeye çalışıyor. Çok sayıda komşu ülke vatandaşının göç etmek için başvurması, altyapı üzerindeki baskıyı artırdı. Batı Afrika'dan bazı milletler, silahlı hareketlere katıldı. Eski rejimin bu ülkelerin vatandaşlarına Sudan vatandaşlığı alma hakkı vermesi, durumun daha da kötüleşmesine katkıda bulundu.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

https://www.independentarabia.com/node/247616

DAHA FAZLA HABER OKU