Kadına yönelik şiddetin son kurbanı Gülendam oldu… Güllü ve Gülbahar: Kadın cinayetleri de vahşetin dozu da arttı

Antalya'da Azra Gülendam Haytaoğlu'nun da öldürülmesinin ardından kadın hakları için mücadele eden Canan Güllü ve Avukat Hülya Gülbahar, kadın cinayetlerinde son süreçte öldürme biçimlerindeki şiddetin ve vahşetin de arttığını iddia etti

Azra Gülendam Haytaoğlu'nun öldürülmesi toplumun kanayan yaralarından kadın cinayetleri sorununu bir kez daha gündeme getirdi / Fotoğraf: Twitter

Kadına yönelik şiddet durmak bilmiyor. 

Şiddettin kurbanlarından biri de Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Azra Gülendam Haytaoğlu oldu. 

Ortaya çıkan bilgilere göre Haytoğlu, Mustafa Murat Ayhan'ın önce cinsel istismarına uğradı. Ardından genç kadını boğularak öldüren Ayhan, cesedi beş parçaya bölünüp ormanlık alana attı.

Geçen hafta İstanbul Sarıyer'de meydana gelen bir başka cinayette ise Özer Kayaoğlu adlı kişi Fatma Keke adlı kadını bulundukları dairede defalarca bıçaklayarak öldürdü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2020 yılında Muğla'da eski sevgilisi Cemal Metin Avcı tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'in cansız bedeni üzerinde yapılan adli inceleme raporu geçen günlerde davanın görüldüğü mahkemeye sunuldu.

Rapora göre öldürüldükten sonra bir bidona konularak yakılan Gültekin'in o sırada halen canlı olabileceğine dair bulgulara ulaşıldı.

Her biri birbirinden iç acıtıcı olan bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Tam da bu noktada gerek Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü gerekse de kadın hakları aktivisti avukat Hülya Gülbahar, bazı iddialarda bulundu.

Her iki isim, kadın cinayetlerinin sadece sayısal olarak artmadığını aynı zamanda cinayetlerin işlenişindeki şiddetin ve vahşetin de çeşitlenip arttığını savundu.

canan.jpg
Canan Güllü / Fotoğraf: AA

 

"Çoğu önceden planlı, korkunç cinayetler işleniyor"

Yaşanan cinayetlerin bir anda kendini kaybeden insanlar tarafından işlenmediğini, birçoğunun planlı ve hesaplı şekilde işlendiğini ifade eden Güllü, "Diyelim ki ben bir anlık öfkeyle birini vurabilir miyim? Belki vururum. Ancak birinin bedenini gidip mağazadan testere alarak parçalayamam. Ya da halen canlıyken bidona koyup yakamam" dedi.

"Korkunç cinayetler işleniyor" diyen Güllü, "Bunların birçoğunun önceden planlı ve hazırlıklı olduğu görülüyor. Emine Bulut'tan sonra daha ne olur derken Pınar Gültekin olayı yaşandı. Bundan sonra ne olur derken şimdi Gülendam öldürüldü. Daha artacak. Tehlike kapıya geldi artık. Sadece temmuzda 27 kadın öldürüldü. Biri kurşun yağdırıyor, diğer yedinci kattan atıyor. Kadın katillerinin bir daha asla dışarı çıkmayacağı düzenlemeler yapmak lazım" diye konuştu. 

pınar.jpg
Pınar Gültekin, 2020 yılında Muğla'da Cemal Metin Avcı tarafından öldürüldü / Fotoğraf: Twitter

 

"En büyük neden cezaların yetersizliği"

Olayların nedenlerine gelince... Kanunda kadın cinayetleri tanımının olmadığını öne süren Güllü, cezaların yetersizliği ve cezasızlık halinin katilleri özendirici nitelik taşıdığını belirtti. 

Sadece karısını öldüren erkeklerin daha ağır ceza aldığına dikkati çeken Güllü, şunları söyledi:

"Onun dışındaki cinayetler kasten öldürmeye veya kasten yaralamaya giriyor. Kasten cinayetten dolayı cezaevine giren biri, iyi halle, infaz indirimleriyle 12 yılda bile çıkabiliyor. Kasten yaralamada ceza alsa bile cezayı evinde geçirebiliyor. Bu cezasızlık hali şiddeti de özendiriyor ve daha önemlisi katilleri acımasızlaştırılıyor. Kadınlara yönelik nefret ve ayrımcılığın önüne geçilmesi lazım. Kadın cinayetleri tanımının kanunlara girmesi işi kolaylaştırır." 

hülyagülbahar.jpg
Hülya Gülbahar / Fotoğraf: Bianet

 

"Kadın cinayetleri rakamsal olarak arttığı gibi şiddetin dozu da arttı"

Avukat Hülya Gülbahar, ise kadın cinayetlerinin rakamsal olarak arttığı gbii şiddetin dozunun da yükseldiğini söyledi.

Eskisi gibi kadınların sadece bir kurşun sıkılarak ya da ölümcül bir bıçak darbesiyle öldürülmediğini işkenceye varan yöntemlere başvurulduğunu aktaran Gülbahar, "14 kurşun sıktıktan sonra bir şarjör takıp ateş etmeye devam eden veya 50-60 bıçak darbesiyle öldürülenler oldu. Öldürme biçimindeki şiddet dozunun artışı maalesef Türkiye'de yükseltilmeye çalışılan kadın düşmanlığının göstergelerinden. Bunun önüne geçmenin yollarından biri kadının hayatına değer veren politikaların hayata geçirilmesi" ifadelerini kullandı. 

"Canavarca hisle öldürmek maddesi daha yaygın uygulanmalı"

Gülbahar ayrıca kanunda "Canavarca hisle öldürmek" diye tanımın olduğunu ancak ceza aşamasında bunun çok uygulanmadığına dikkati çekerek, şu uyarıda bulundu:

Emekli bir subay bir kadının yaşamsal noktalarına bir iki kurşun sıktığında onun öleceğini bildiği halde üzerine iki şarjör boşaltıyorsa, bir diğeri 62 bıçak darbesi vuruyorsa burada kasıt vardır ve bu olayın canavarca hisle öldürme kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Maalesef bu tür hususlara mahkemelerde özen gösterilmemesi ve hukuk akademilerinde de dikkat çekilmemesi nedeniyle verilen cezalar failler için özendirici ve sıradanlaştırılmış oluyor. Bu nedenle bütün bu vahşetlerin sıradanlaştırılmasına izin vermemek, en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekiyor.

mustafabayram.jpg
Mustafa Bayram / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Cezadan kurtulmak için cesedi yok etmeye çalışıyorlar"

Uzun yıllar Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'nde görev yapan emekli polis Mustafa Bayram ise kadın cinayetlerinde son zamanlarda görülen cesetlerin parçalanması ve yakılması gibi olaylarını hatırlattı. 

Faillerin cesedi yok ederek cezadan kurtulma çabasından dolayı bu tür "vahşi" yöntemlere başvurduğunu kaydetti Bayram.

Benzer şekilde öldürülüp cesedi kaybedilen kadınların da olabileceğinin altını çizen Bayram, özellikle kayıp vakalarının iyi incelenmesi gerektiğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:

Bir ailenin tamamı kimliği değiştirdiği halde ailedeki genç kız değiştirmediyse nüfus müdürlüğü bu konuda polisi uyarmalı ve o genç kızın akıbeti araştırılmalıdır. Özellikle belli yerlerde aile kararı ile öldürme olayları geçmişte de yaşanmıştı.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU