Kanun dışı uygulama sürüyor: Kıyılar işletmelerce "işgal" ediliyor, para ödemeden denize girmek güçleşiyor

Mevcut yasalar, "Sahillerin herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır" dese de uygulama farklı işliyor. Türkiye'deki kıyıların çoğunda özel ya da devlet işletmeleri var ve "para yoksa deniz de yok" anlayışı hakim

Kıyı Kanunu, "Sahil halkındır", işletmeciler, "Paran yoksa giremezsin" diyor. Uzmanlar, çoğu yerde vatandaşın ücretsiz şekilde denize girmesine izin verilmeyerek yasa ihlali yapıldığını belirtiyor / Fotoğraf: AA

Tatilcilerle kıyı işletmecileri arasındaki tartışma yeni değil ancak yıllardır bu konuda bir adım atılamıyor. 

Ticari birer işletme oldukları gerekçesiyle yaptıkları yatırımın karşılığını almak için konuklardan ödeme almaları gerektiğini savunan işletmecilerle sadece deniz ve kumdan faydalanmak isteyerek, başka hiçbir hizmet talep etmeyen vatandaşlar yine karşı karşıya.

"Para ödemeden gider havlumu serer, denize girer serinlerim" fikri ise neredeyse tarih olmuş durumda.

Kıyı kanunu ne diyor?

Türkiye'nin pek çok yerinde halkın bedel ödemeden denize girmesine izin verilmezken, halk, sahillerin "işgal" edildiği gerekçesiyle "Kıyı Kanunu" olarak da bilinen "Kıyının Korunması, Yapı Yasağı, Kıyı ve Denizde Yapılacak Yapılar Kanunu"nu işaret ediyor.

3621 sayılı kanunun 5. maddesinde, "Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir" deniliyor.

Yine aynı kanunun 6. maddesinde ise "Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez" ifadeleri yer buluyor.

Fakat Türkiye'deki sahillerin çoğu özel işletmelerin kontrolünde. Ya oteller ya da özel plajlar tarafından işletiliyor sahillerin büyük bölümü. Kalan yerlerin çoğunda ise belediye işletmeleri hizmet veriyor.

Kanundaki "Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır" ifadesinin uygulamada karşılığı yok gibi.

Tüketici hakları dernekleri ve hukukçular, herhangi bir hizmet sunulmaksızın, denize girmek isteyen kişilerden ücret alınmasının yasalara aykırı olduğunu tekrarlıyor.

thumbs_b_c_fab6d3081a0a0dae27edd0e8063ec2dd.jpeg
Türkiye'nin birçok sahili ya özel sektör ya da kumu kurum ve kuruluşları tarafından "işgal" edilmiş durumda / Fotoğraf: AA


Kıyı Kanunu'na aykırı şekilde hareket eden binlerce işletmeye ise ses çıkarılmıyor.

Sahillerde yaşanan tartışmalı durumu, Tüketici Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin ve Samsun Tüketiciler Derneği Başkanı Avukat Arslan Bolat değerlendirdi.

Independent Türkçe'ye yaptıkları açıklamada Şahin ve Bolat, sadece denizden yararlanmak isteyen kişilerden plaj girişinde ücret alınmasının yasalara aykırı olduğunu söyledi.

"Plajların sahibi millettir, denize giriş için para alamazsınız"

Sahil kenarlarının halka kapatılamayacağını belirterek deniz kullanımı için para talep edilmesine tepki gösteren Mahmut Şahin, "Değnekçilik sadece otoparklarda değil, sahil kenarlarında da yapılıyor. Üstelik sadece özel işletmeler değil kamu kurumları da bu yanlışın içinde. Hiç kimse sahil kenarlarını mülk edinemez. Plajların sahibi millettir. Plajları millete kapatamaz, denize giriş için para alamazsınız" dedi. 

"Öncelikle kamu kurumları bu işgalden vazgeçmeli, sonra özel işletmelere standart getirmeli"

Şahin, kamu kurumu yetkililerinin bu konuda adım atmamasını da eleştirdi. 

'Ben yaptım, oldu' mantığıyla hareket edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizen Şahin, şunları söyledi: 

Uygulamada bakıyoruz özel işletmeler duvarları örmüş, giriş için para alıyor. Kamu kurumları, adına 'eğitim kampı' dedikleri yerleri telörgü ile çevirmiş, girişi yasaklıyor. Deniz kenarında neyin eğitimini yapıyorsunuz Allah aşkına? Sadece kendi personeliniz 'denize girsin' diye koskoca tesisi yapıp adına eğitim tesisi diyemezsiniz. Orası milletindir ve millet istifade etmelidir. Düzenleme yaparsınız, sahil kuralları koyarsınız, yaptırımlar uygularsanız ancak ücretsiz girişi yasaklayamazsınız. Mevzuata aykırı bir şekilde bir gelenek oluşturup, 'Ben yaptım, oldu' diyemezsiniz. Öncelikle kamu kurumları bu işgalden vazgeçmeli, sonra özel işletmelere standart getirmelidir. Başvurduğunuz kamu kurumu yetkilileri bizimle aynı düşüncede olduğunu söylüyor ancak kimse bir adım atmıyor.

Mahmut Şahin Tüketiciler Birliği Genel Başkanı.jpg
Mahmut Şahin / Fotoğraf: Tüketiciler Birliği

 

"Rant o kadar büyük ki..."

İşin bir de hukuki yönü bulunuyor.

Avukat Arslan Bolat, halkın sahilleri ücretsiz şekilde kullanmasına dair yasaların neyi öngördüğünü yorumladı. Bolat, "Kıyı Kanunu ve anayasaya göre sahiller tamamen halkındır. Hatta belli bir orana kadar denizlerin kullanımı da kapatılamaz. Özel sektör de devlet de var olan bir kanunu, uluslararası sözleşmeleri görmezden gelerek bunu bir rant kapısı haline getirdi. İşletme size şezlong gibi bir hizmet veriyorsa bunun ücretini talep edebilir ama siz bunu kullanmıyorsanız onu da sizden isteyemez" şeklinde konuştu.

"Yerel mahkemelerle çözülmesi zor"

Halkın ücretsiz şekilde sahillerden faydalanabilmesi için hakkını, hukuki açıdan nasıl arayabileceğini de sorduğumuz Bolat'a göre durumun yerel mahkemelerle çözülmesinin zor.

"Rant ve para o kadar büyük ki" yorumunu yapan Bolat, vatandaşın sahil "işgaline" karşı izleyebileceği yola ilişkin şu bilgileri verdi:

Şu yönde çaba gösterilebilir: Devlet ya da özel sektörün işlettiği yerin plajına ya da kapattığı alana girdikten sonra, yaptığınız ödemeye ilişkin makbuzunuzu alarak, durumu Tüketici Hakem Heyeti'ne, Tüketici Mahkemesi'ne, ret olduğu takdirde Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınabilir. O makbuzda şezlong ya da başka bir hizmet almadığınızın belirtilmesi gereklidir. Sizi oraya para almadan sokmaya çalışan bir kişi varsa sizin orada kıyıyı kullanma ve seyahat etme özgürlüğünüz kısıtlanıyorsa, polise şikayette bulunabilirsiniz. Kovuşturmaya yer olmadığı söylenecektir. İtiraz edeceksiniz, Anayasa Mahkemesi süreci ya da sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'yle çözülür.

Avukat Arslan Bolat.Tüketiciler Derneği.jpg
Avukat Arslan Bolat / Fotoğraf: Tüketiciler Derneği


Bireysel itirazların artması gerektiğini savunarak, mücadele verilirse siyasi açıdan da konunun yankı bulacağına inandığını söyleyen avukat Arslan Bolat sözlerini, "İnsanlar bunun böyle olduğunu düşündüğü için bu böyle. Halk bu mülkiyeti tanımasaydı, bu durum var olmayacaktı. Halkın çoğunluğu kıyıdaki parsellenen alanları kabul etmezse, o alanlar bu şekilde kullanılamayacaktır" diyerek noktaladı.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU