Suriye-İran ilişkilerinin geleceği

Bassam Barabandi yazdı

Suriyeliler ve İranlılar, ülkelerindeki istikrarsızlıktan ve Batı imparatorluklarının genişlemesinden muzdarip olduklarından, geçen yüzyılın başından beri İran ile Suriye arasında siyasi, ekonomik veya sosyal bir temas olmamıştır ve bu, bağımsızlıklarından sonra da devam etmiştir. Geçen yüzyılın ortalarında Şah döneminde İran, komünizme karşı savaşmak, İsrail'i tanıma ve Arap topraklarında yayma yönünde Batı yanlısı bir politika benimserken, aynı dönemde Suriye'deki yönetim Sovyetler Birliği'ne ve onun Arap milliyetçiliğini savunan ve İsrail düşman olan sosyalist ideolojisine daha yakındı.

İki ülke arasındaki bu düşmanca tutumdaki değişim, 1971'de Hafız Esed'ın iktidara gelmesi ve Suriye'nin modern tarihinde Alevi mezhebinden gelen ilk cumhurbaşkanı olmasıyla başladı. Arap bölgesinde egemen olmak için bir "azınlık ittifakı" inşa etme temeli oluştuğundan, bu Orta Doğu'daki tarihi dönüm noktasıydı. Hafız Esed, Ocak 1976'da İran'ı ziyaret etti ve İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ile görüştü. Esed, İran ziyareti sırasında Şah'ın bilge liderliğini övdü. Bu ziyaret, Suriye-İran ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İki rejim arasındaki iş birliği önce iki ülkedeki din adamları arasındaki iş birliği ile başladı. Ardından genişleyerek iki rejim arasındaki siyasi iş birliğine dönüştü. Bu işbirliği, kurucuların büyük bir kısmının Suriye'deki rejimle ilişkileri olduğu için, 1979'daki İran devriminden sonra da önemli ölçüde gelişti.

Bilindiği gibi Suriye, Irak'a karşı savaşında İran'ı desteklemiş, İran ve Suriye, Filistin'in Lübnan'daki askeri varlığını sona erdirmek ve Hizbullah'ı onun yerine geçirmek için çalıştı. Ardından iki rejim Irak'taki Amerikan varlığına karşı iş birliği yaptı ve Irak'taki Şii siyasi ve askeri nüfuzunu hâkim hale getirmek için destekledi. Uzun vadeli hedeflerine ulaşmak ve çeşitli baskı kartlarına sahip olmak için Gazze'de "Hamas" ve "İslami Cihat" hareketlerini destekleyerek ılımlı Arap devletlerinin rolünü zayıflatmaya çalıştılar.

Suriye rejimi bu nüfuzu elde etmede ve bölgede geliştirmede kendisini İran'la eşit bir ortak olarak görmüş ve Arap ülkelerine bu mantıkla muamele etmiştir. Oysa Suriye, Arap bünyesi içinde İran’ın Truva atıdır. Çünkü Suriye, ülkesindeki mezhepçiliğin devamı için İran ile iş birliği yapmanın son derece önemli olduğunu ve bunun güvensizlik ve istikrarsızlık gösteren Arap bünyesiyle iş birliği yapmaya ters düştüğünü bilmektedir.

2011 yılında Suriye'de devrimin patlak vermesiyle İran, Suriye'deki genişleme fırsatını değerlendirmek için zaman kaybetmedi ve Suriye rejiminin ortağı ve kolaylaştırıcısı olduğu bölgeye hâkim olma projesini tamamlayarak kontrolü ele aldı.  İran, toprakları kontrol eden gerçek güç olmak için Suriye topraklarının her yerine yayılmak üzere her türlü silahla kendisine sadık milislerden güçlerini ve kuvvetlerini gönderdi.

İran, Suriye’de nüfusu yerinden etmeye ve demografik yapıyı değiştirmeye devam etti. Suriye krizinde muhatap olunması gereken güç olmak için çeşitli füze türlerini konuşlandırdı ve Suriye rejimine, rejimin günlük ihtiyaçlarını karşılayan her türlü krediyi sağladı. Onlar -yani Suriye rejimi ve İran- Suriye rejiminin bu kredileri geri ödeyemeyeceğini biliyorlar. Şimdi İran, Suriye halkının günlük yaşamını kontrol ediyor. Rejim, İran ile ortak olduktan sonra sadece bir araç haline geldi. İran, bugün Irak örneğine benzer bir durum yaratmak için, varlığının her alanında kendisine sadık geniş bir Suriyeli askeri ve siyasi milis ağı kurdu.

İran'ın yeni cumhurbaşkanını seçmesi ve Batı ile nükleer bir anlaşmanın imzalanmasının yaklaşmasıyla Arap bölgesi ve özellikle Suriye,  İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'i kapsamlı bir şekilde kontrol edeceği, Gazze'deki durum üzerinde önemli bir etkisinin olacağı yeni bir aşamaya girecek.  İran rejimine ait dondurulmuş fonların serbest bırakılması ile Tahran, yayılma politikasından, hükümetin türü ve hükümdarın adı ne olursa olsun bu ülkelerde yerleşen, istikrar sağlayan, devletin geleceğine ve halkın yaşayışına karar veren bir otorite olma aşamasına geçecek.

İran son zamanlarda hem Batılı ülkelerle hem de komşu ülkelerle iletişim kurmaya ve Şam'da büyükelçilikler açmaları ve Suriye rejiminin de bu ülkelere diplomat göndermesine izin vermeleri için görüşmeler yapmaya başladı. Suriye’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yeni Suriye hükümetinin oluşumunda, özellikle savunma ve dışişleri bakanlıkları, genelkurmay başkanı ve maliye bakanlığı başta olmak üzere İran’ın kontrolünü göreceğiz.

Bugün tüm Suriyeliler, Suriye rejiminin halkın taleplerini dinlemeyi reddetmesinin bedelini ödüyor. Devrimin başında rejim değişikliği bile istemeyen halkın tek istediği, kamusal hayata katılmak için daha fazla alan, adil bir yaşam için zenginliğin adaletli dağılımı ve insan hakları ihlallerinin sona ermesiydi.

Bir sonraki aşamada, Suriye rejiminin iktidarda kalarak Suriye'yi tek parça halinde tutmaktaki başarısızlığını pekiştirmesine şahit olacağız. İran, eski emperyalist rüyasını gerçekleştirmeye her zamankinden daha yakın.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU