Mısır medeniyetinin sosyal yapısı hakkında genel değerlendirme

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Pinterest

A. Eskiçağ sosyal tarihi içerisinde eski Mısır medeniyetinin sosyal durumu

Eskiçağ sosyal tarihi içerisinde Mısır medeniyetini incelediğimizde karşımıza birtakım unsurlar çıkmaktadır.

Bu unsurları şöyle sıralamak mümkündür:

a. Sosyal yönetim anlayışı
b. Kadının toplumdaki yeri
c. Gündelik yaşamda sosyal haklar
d. Yöneticinin sosyal hayat içerisindeki rolü


a. Sosyal yönetim anlayışı

Her medeniyet gibi Mısır medeniyeti de bir yönetim anlayışı benimsemiş ve bu doğrultuda idari mekanizmasını oluşturmuştur.

Mısırlılar, Firavun adı verilen ve hem dini hem de yönetici vasfı bulunan kişi tarafından mutlakıyet ile yönetilirdi. Firavun bir idare yöneticisinin Mısır'daki karşılığıydı.

Firavun denilince akla, daha çok dini yönü olan bir yönetici olarak gelmektedir. Oysa bu düşünce, firavunlar sadece dini yönden ele alındığı için zihinleri meşgul etmektedir.

Firavun isminin bir yönetici unvanı olduğunu unutmamak gerekir. Böylelikle Mısır idaresi anlamış olacağız. Mısırlılar, kendilerini diğer bütün medeniyetlerden üstün görmekteydi.

Bu düşünceleri diğer medeniyetlerden daha ileri seviyede oldukları inancından kaynaklanmaktaydı. Bir bakıma Mısırlıların bu düşüncesine katılmak yanlış olmaz. 


İdari, sosyal, kültürel ve teknoloji alanında diğer medeniyetlerden oldukça üst seviyede idi. Bu özellikleri kendi içindeki toplumsal yapılarına pek yansımamış olacak ki, sınıf farklılarının yaşandığını görmekteyiz.

Mısır toplumunda herkes eşit değildi ve olamazdı. Çünkü Mısır medeniyeti vatandaşlarını iş gücü olarak görüyor ve taş ocaklarında biraz Mısır birası ve biraz da Mısır ekmeği karşılığında yıllarca çalıştırıyordu.

İşçiler yaptıkları işin tam karşılığını almamakta ve sadece günlük iaşesini karşılayacak düzeydi. Mısır'da sosyal düzeni ancak ve ancak bürokrasi belirleyebilirdi.

Mısır bürokrasisi mükemmel bir yapıya sahip idi ve kusursuz bir şekilde işliyordu. Devletin bir sosyal devleti olduğunu söylemek güç olmakla birlikte, halk arasında sınıf farklıları vardı.

Yönetici olarak başta Firavun vardı. Bunun dışında birçok yöneticiler de vardı. Bu yöneticilerin bazıları ise şu şekildeydi:

  • Dışişleri bakanı
  • Yazıcılar
  • Başbakan
  • Bakan
  • Kraliçe
  • Rahipler
  • Vezirler

Yukarıdaki yöneticiler görevlerini en iyi şekilde yapar ancak son sözü Firavun söylerdi. Sosyal devlet anlayışını pek görmek mümkün olmasa da özgürlükleri en çok kısıtlananlar yine firavunlardı.

Çünkü yöneticiler yönetmekle mükellef olduğu bir devlete ve halka sahip idi. Bu görevleri icra ederken kendi haklarından da feragat etmek zorunda kalmaktaydı.

Ancak buna karşılık olarak, bir sosyal devlet anlayışı meydana getirilememişti. Devlet idaresi altındaki ülkede birtakım ayrıcalıkları verdiği sınıflar vardı.

Bunlardan en önemlisi dini yöneticiler olan Rahipler sınıfıydı. Firavunlar ile Rahipler arasında sürekli bir çatışma hâkim idi. Bu çatışmalar daha çok devlet dininin bir sosyal kurum olarak ele alınmasından ötürü meydana geliyordu.

Mısırlılar ata dini olan Amon dinini kolay kolay bırakıp başka bir dini kabul etmezdi. Bu özellikleri daha çok halk nezdinde kabul görüyordu.

Kimi firavunlar bu dini terk etmek istemiş ve tapınak ile ters düşmüşlerdir. Çatışmanın temeli buradan kaynaklanmaktaydı.

Mısır'ın dini yöneticileri Amon dinini terk etmek istememekle birlikte diğer bir nedeni ise, halkı kendi emelleri doğrultusunda kullanmak istemeleriydi. 
 

 

Mısır'ın sosyal bir devlet olamamasının bir nedeni olarak da saray-tapınak arasındaki bu çatışma gösterilebilir.

18. Hanedanlığın sonuna kadar da bu çatışma devam etmiş, bu nedenle sosyal bir devlet kurumu oluşturulamamıştı.

Firavunların kendi devletinin çıkarlarından başka bir şeyi düşünmesi de beklenemezdi. Ancak tapınak da kendi emelleri doğrultusunda, Amon dinini kulla narak halk içinde ki ayrışmanın nedeni olmuşlardır.

Bu çatışmadan en çok etkilenen yine halk olmuş ve asırlar boyunca ağır koşullar altında çalıştırılmaya zorlanmışlardır.

Halk arasında bir birlik olmadığını hatta asker sınıfında da bir birliğin olmadığını savaş sırasında görebilmek mümkündür.

İnsan doğası gereği ilk önce aç karnını doyurma ihtiyacını karşılamak zorunda olduğu ve bu zorunluluğun yöneticiler tarafından da farkında olunduğu için, halkın kayıtsız şartsız teslimiyetine olanak sağlamıştı.

Sosyal devlet olarak algılandığında , devletin halkın refahı için bütün olanaklarını seferber etmesi gerekmektedir. Açları doyurmalı, çıplakları giydirmelidir.

Ancak Mısır devletinde halkın bu ihtiyaçları karşılanmadığı için sosyal devlet olduğunu söyleyememekteyiz.


b. Kadının Mısır toplumundaki yeri

Kadın, her toplumda aynı ölçüde değer görmemekteydi. Kadın olarak nitelendirilen varlığın bir diğer özelliği de anne oluşuydu.

Toplumda kadın erkek eşitliğinin olması gerektiği savunuluyorsa ne kadın ne de erkeğin hiçbir üstünlüğü olmaması gerekir.

Kadın erkek eşitliği olduğunu söyleyip, kadına ayrı bir muamele yapmak eşitlik kanuna aykırı düşmektedir. Toplum, kadına yüklediği ağır koşullar ve kadının da yaptığı fedakârlıktan ötürü değer vermekte ve üst sınıfa koymaktadır.

Oysa sadece kadının fiziki güzelliğinin bir ölçüt olmadığını ifade etmek yerinde olur. Kadınının toplumdaki yeri her çağda da sorgulanmış ve sorgulanmaya devam etmektedir.

Gerçekten bir sorgulama ihtiyacı varsa, orada bir sorun olduğunu söylemek gerekir. Mısır medeniyetinin kendine özgü kültür oluşturduğunu daha önceki bölümlerde de ifade etmiştik.

Bu özgünlük kadına verilen değerde de karşımıza çıkmaktadır. Kadın toplumun bir kimliği olduğundan, o kimliğe bakarak o toplum hakkında çıkarımlarda bulunabilmekteyiz.

Bu nedenle Mısır medeniyetine baktığımıza kralın yanında bir de kraliçe unvanını görmekteyiz.

Bu unvan idari bir anlam mıdır, yoksa aidiyetlik duygusunu pekiştirmek için midir?

Mısır medeniyeti için her ikisi de geçerli idi. Kadın yönetimde söz sahibi olabilmekteydi. Firavunun savaşlarda olduğu vakit, devleti kraliçe yönetmekteydi. Bütün karar yetkisi kraliçede olmaktaydı.

Örnek vermek gerekirse; II. Ramses'in Kadeş savaşından sonra, isyan çıkaran Kenanlıların üzerine yürümüş uzun bir müddet dönmemişti.

O sırada ülkeyi ilk eşi Nefertari idare etmiştir. Buradan da anlaşılacağı  üzere kadın yönetimde söz sahibi olmuş ve devleti idare anlamında önemli etkileri vardır.

İdare alanında kendine yer edinen kadın, sosyal hayatta kendine yer edinebilmiş miydi?

Mısır'da kadınlara değer verilmiş ve sosyal hayatta üst noktaya koyulmuştur. Özelikle kadına, ileri bir yaştansonra daha çok değer verildiğini görebiliriz.

Mısır'da evli olan kadın, anne olmuş ve değeri bir kat daha da artmıştır. Çünkü Mısırlılar, dünyaya yeni gelen bir insanı, yeniden doğuşa bir işaret olarak görmekteydi.

Yani kadını yeniden doğuşun ana karakteri olarak nitelendiriyorlardı. Çocuk sahibi olan kadın, çocuğundan ona karşı bir takım saygı bekleyişi içerisine girmekteydi.

Kadın; onca fedakârlığına karşın sadece bir saygı gösterisi yapılmasını bekliyordu. Genç yaştaki insanlar, yaşı ilerlemiş insanları gördüğünde onların ayaklarını ellemek için eğiliyor ve sonra ellerini alınlarına götürüyorlardı.

Bu davranış bir saygı ifadesiydi. Ve anlamı şuydu:

Bana verdiğin emekler için ayağının altında toz olayım…
 

 

Kadın Mısır toplumuna yön veren önemli bir unsurdu. Onun bilgi ve tecrübelerine başvuruluyor ve yeni yöntemler belirleniyordu. Çocuğun eğitiminden kadın sorumlu idi.

Onu Mısır devletinin istediği koşullar doğrultusunda yetiştirmekteydi. Bu özelliği ile kadın, aynı zamanda bir öğretmen özelliği taşımaktaydı.

Mısırda kölelik vardı. Ve bu kölelik sistemi cinsiyet ayrımı yapmamaktaydı. Kadınların da köle olarak alınıp, satıldığı pazar ve panayırları vardı.

Kadının hür olması sahibinin elindeydi. Sahibinin bilgis i dâhilinde olmayan hiçbir davranışı sergileyemezdi. Köle kadınlardan eş seçilmez, ancak onun üzerinden cinsel istekler karşılanabilirdi.

Alınan kadın kölelerin daha çok iş yapması için a lınırdı. Ama bir seks objesi olarak görüp satın alan veya satan kişiler de vardı.

Sosyal tarih içerisinde 19'uncu yüzyıla kadar gerek bu bölgede gerekse Avrupa' da kölelik yaygındı. Kölelik bir kurum olarak görünse de bir insanlık ayıbı olarak kalmıştır.

Mısır medeniyetinin idari anlamda kadına değer vermesi üst perdedeyken, sosyal hayatta alt perdede oluşu oldukça ironi bir durumdur.

Mısır medeniyeti dışında diğer medeniyetler de kadına önem vermiştir. Bunlardan bir tanesi de Hititlerdi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU