Öldürerek barış nasıl sağlanacak!

Washington, İran'ı eleştirmeye devam ederken de aynı şeyi yapıyor. Çünkü bir taraftan onu eleştirirken, öte taraftan müzakereye ve anlaşmaya çağırıyor

Fotoğraf: AA

Gözlemciler, Viyana müzakereleri akabinde ABD-Batı-İran nükleer anlaşmasının detaylarını beklerken, nükleer anlaşmanın yerine “milis anlaşması” denilebilecek bir durumla karşılaşınca şok oldular. Nitekim ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, “Husilerle görüşmelerimde, Yemen'deki barışa bağlı olduklarını söylediler. Onlarla iletişimimizi sürdürüyoruz” açıklamasında bulundu.

ABD’nin onları meşru bir taraf olarak tanıdığını söyleyen Lenderking, bunun en önemli husus olduğunu belirterek, “Onları büyük kazanımlar elde etmeyi başarmış bir grup olarak tanıyoruz. Gerçeklerle sahada ilgilenelim” dedi.

Lenderking’in sözlerinin hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Twitter hesabından açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi'nin Husiler ve Yemen’deki çatışmayla ilgili son açıklaması hakkında basında yer alan bazı yanlış haberleri gördük. ABD uluslararası toplumun geri kalanı gibi Yemen hükümetini tanımaktadır. Hükümet, Yemen’de uluslararası arenada tanınan tek meşru hükümettir. Husiler Yemen'deki insanları ve toprakları kontrol altında tutuyor. ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi'nin ifade ettiği gibi, hiç kimse onları yalnızca temenni ile uzaklaştıramaz ve çatışmadan çıkaramaz. Öyleyse sahadaki gerçeklerle ilgilenelim.”

Öyleyse hangisine inanalım? ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi'nin açıklamasına mı yoksa ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yemen hükümetini tanıdığını söylediği açıklamasına mı? Burada karmaşık bir problemle karşı karşıyayız. ABD, Taliban ile müzakerelerde bulundu. Peki neden Husilerle de müzakere etmiyor? Oysa Taliban’a yönelik eleştirilerini biliyoruz. Ayrıca Taliban karada askeri olarak ilerleme kaydediyor ve buna karşılık kendisiyle iş birliği yapan Afgan tercümanlara Afganistan'a komşu ülkelerde ve dahası ABD’de ikamet edecek yer vermeyi planlıyor.

Washington, İran'ı eleştirmeye devam ederken de aynı şeyi yapıyor. Çünkü bir taraftan onu eleştirirken, öte taraftan müzakereye ve anlaşmaya çağırıyor. ABD yönetimi, Husileri yaptırımlar listesinden çıkardı. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yemen hükümetine ve Husilere ilişkin açıklaması yetersiz ve şüphelidir. Bu, ABD’nin İran ve bölgedeki terörist milisleriyle ilişkilerindeki rahatlığı hakkındaki bütün şüpheleri (aslında gerçekleri) destekliyor.

Washington'ın anlamadığı şey bölgemizdeki tüm terör örgütleri için bir umut kapısı açtığıdır: Hizbullah, Hamas, Müslüman Kardeşler, onlardan önce Taliban ve belki de El Kaide ve DEAŞ. Bu davranış, onlar için bir can simidi gibi olabilir ve işledikleri suçlar ne olursa olsun sahadaki varlıklarını meşrulaştırmaya katkıda bulunabilir. Bu aynı zamanda Irak'tan Suriye’ye, Lübnan’a ve Afganistan'a kadar yaklaşık iki yüz İranlı terörist milis için de geçerlidir. Bu felaket, Demokratlardan “başarısızlığa bağımlı olanların”, bölgemizde devlet mefhumunun yıkılmasına katkıda bulunduğu anlamına geliyor.

Washington, dört Arap ülkesinin İran ve silahlı milisleri tarafından tahrip edilmesine aldırış etmezken, nasıl oluyor da göstericilerin yasama karargahına girmesine isyan diyor ve bunu “iç terör” olarak kabul ediyor. Bu politik saçmalık bana bir arkadaşımın şu sözünü hatırlattı: “Hiçbir şeye şaşırma. Bir Hadrami atasözü şöyle der: Öldür. Nasılsa barış olacak!” Bu, İran ve onun terör örgütünün anlayışla, hoşgörüyle ve Washington’ı etkileyerek bölgemizde oynadığı bir oyundur.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU