Toprak kana, halk acıya doydu… Deniz Poyraz cinayeti ile yüzleşmek için adalet! (2)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Deniz Poyraz ile annesi Fehime Poyraz / Kolaj: Independent Türkçe

İzmir HDP binasında hunharca katledilen Deniz Poyraz ile ilgili basından ve diğer kaynaklardan toplanan bilgiler görevli birim tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulduğunda, 'bu hususun derinleştirilerek tetkik edilmesi için talimat vermiş olması' cinayet zanlısı Onur Gencer'in gerektiği şekilde soruşturulmadan tutuklandığını ortaya koyuyor. 

Gerçekten de 'cinayet zanlısının, Emniyet'te ifadesinin görülmemiş bir hızla alınması, aynı hızla adliyeye sevk edilmesi, Savcılık sorgusunun yapılması ve Sulh Ceza Hâkimi tarafından tutuklanması ve bütün bu bürokratik işlemlerin muhalif bir yurttaş, hatta normal bir yurttaş için günler, haftalar alırken, bunda 24 saat bile dolmadan tamamlanması' manidardı. 

Zaten cinayet zanlısının 27 sayfalık Emniyet ifadesi hızla göz geçirilerek okunduğunda dahi cinayetin soruşturulmadığı, zanlıyı bir an evvel cezaevine göndermek için o ne anlatırsa yazıldığı üstünkörü, geçiştirici bir ifade olduğu görülür. 

Mesela, ifadesinde 'Kimseye bağlı değilim' diyor... Cinayeti işlediği zaman ile mobil telefonuna mesajların gelişi arasında çok kısa bir süre var.

Katil zanlısının nerede olduğu, HDP binasında ne yaptığı, içeride neyin döndüğü kimse tarafından bilinmezken mobil telefonuna 'mesajların geldiğini, kendisine neler olduğunun sorulduğunu' ifade ediyor.

Bu durum kendisinin orada oluşundan ve ne yapacağından birilerinin haberdar olduğunu kanıtladığı halde Emniyet'te 'kim bu haberdar olanlar?' sorusu sorulmuyor bile.  

Doğal olarak bir önceki makalemizde sorduğumuz soruyu yineliyoruz: 'Katil zanlısı, kimden ve neden korunuyor?'


Kanıtsız suçlamak yakışık alır mı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, basına da yansıyan, cinayeti normalleştiren tutumu tuhaf...

Öldürülen Deniz Poyraz'ın kim olduğunu ben size söyleyeyim.  PKK'nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçisidir.


El insaf! Hadi HDP'yi temelli kapatmak için bütün bir siyasi gücünü kullanmasını anladık. Sorgusuz sualsiz katledilen, hakkında herhangi bir suçlayıcı kayıt ve soruşturma bulunmayan, tek suçu o gün annesi yerine HDP binasında bulunmak olan bir masum genç kadını nasıl bir vicdandır ki bu böyle kolay suçlayabiliyor? 

Sormazlar mı, elinizde bir kanıt vardıysa öldürülmesini neden beklediniz? Yoksa böyle mide-i Kübra'dan konuşmak yakışık alır mı? 

Sormazlar mı, bu tutumun Deniz Poyraz'ın katlini normalleştirmekten öte sonuçları yok mu?

Birileri durumdan vazife çıkarıp farklı düşünen yurttaş avına, örneğin Kürt avına çıkmazlar mı?

Gerekçeleri de katil zanlısı Onur Gencer'in ifade ettiği gibi 'PKK'den nefret ettiğim için HDP'liyi öldürdüm' olmaz mı?

Bir insanın kutsal yaşam hakkını savunmaktan önemli ne olabilir? Karşı bir savunma halinin kaçınılmaz olarak ortaya çıkacağını, bunun da zaten netameli olan iç barışı ortadan kaldıracağını bilmek için kâhin olmak mı gerekiyor, 1970'li yılları kıyısından yaşamış olmak dahi bu olasılığı bilmek için yetmez mi?..  
 

aa.jpg
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli / Fotoğraf: AA

 

Bizim kuşak bu oyunu gayet iyi biliyor

Bizim kuşak, 78'liler kuşağı, yaşadı, gördü, tecrübe etti...

Bu memleketin farklı düşünen insanlarını birbirine kırdırma üzerinden iktidarda kalma, devleti yönetme oyunudur bu!

1970'li yıllarda "Alevi-Sünni", "sağ-sol" ayrıştırması üzerinden oynanan bu oyunun bedeli, beş binin üzerinde genç insanın kutsal hayatları oldu. 

Amerika ile Sovyet Rusya arasında yaşanan Soğuk Savaş, dünya ölçeğinde bu büyük halklar yıkımının ideolojik dayanağı ve yönlendirme kaynağı idi.  

Anadolu'dan geleneksel değerlerin yükleriyle gelen yoksul aile çocuğu genç insanlara 'beynelmilel komünizm' zokası yutturuldu, bu gençler komando kamplarında eğitildi, silahlandırıldı ve aslında aynı sınıftan oldukları devrimci kardeşlerinin üstüne salındılar.
 

Çorum.jpg
"Hatırlayalım! Dün 'Alevi-Sünni', 'Sağ-Sol' çelişkisi işlendi, işte Çorum… Bugün…" / Fotoğraf: Twitter


Büyük çoğunluğuyla hiç istemedikleri halde ortaya çıkan kutsal can güvenliği nedeniyle devrimciler de olabildiğince silahlandı ve ister istemez bu silahlı çatışmanın tarafı oldular. 

ABD Başkanı J. Carter'a Türkiye'de darbe oldu denildiğinde, 'bizim çocuklar mı?' diye sorup 'evet' yanıtı aldığı 12 Eylül darbesinin psikolojik/toplumsal koşulları milliyetçisiyle, devrimcisiyle beş bin insanımızın kanlı cesetleri üzerinden inşa edildi. 

Türkiye, hayatlarını kaybeden beş bin gencin ve iç savaşın hesabını vermeden çok daha büyük bir badirenin içine girdi: Kürt savaşı... 

Haklar ve özgürlükler perspektifiyle pekâlâ çözülebilecek Kürt sorunu ile ilgili çözümsüzlükte ısrar edildikçe, Türkiye'nin iç barışı kaybetti, halkların eşitliği ve kardeşliği kaybetti.

Katil mafyatik Susurluk düzeni sürerken, silah tekelleri kazandı.

"Beka" yalanına sarılan politikacılar kazandı.

Kazandılar mı ve hala kazanıyorlar mı dersiniz?


Yetmedi mi?

1970'li yıllarda bu memleket üzerine oynanan kanlı oyunun içinde hepimiz vardık.

Kimilerimiz bu oyunun kullanışlı araçları, kimilerimiz bu oyuna can bedeli direnenleri idi.

Bedel ödemediniz ama bu oyunda sizde vardınız sayın Bahçeli… Yeni genç nesiller bilmez, biz biliriz Bahçeli kimdir, Kimileri bilmezlikten gelse de, meselenin esasıyla ilgili 'ülkücüler' de bilir...

Yetmedi mi Sayın Bahçeli?

Türkiye adaletsizlerin ve adaletsizliklerin cenneti oldu, yetmedi mi?  

Devlet! Devlet diye diye Devlet nizamı diye bir şey kalmadı, adaletsizler devlet, adaletsizlikler İktidarda kalma ve devlet etme biçimi oldu, yetmedi mi?

Bunu söyleyenlerin 'vatan, millet, devlet düşmanı teröristler' olduğunu, sizlerin iktidarıyla ilgili olmadığını yana yakıla iddia etmenizin toplumun ortak vicdanı önünde inandırıcı olmadığını herhalde görüyorsunuzdur…

Görüyorsunuz… Nitekim adil bir seçimde gideceğinizin çok ayırdında olmalısınız ki...

'HDP-PKK' ayniyeti algısı üzerinden iktidarda kalma ve devleti yönetme oyunundan medet umuyorsunuz.

Dipten gelen toplumsal dalganın yönünü değiştirmek için bayatlamış temcit pilavı gibi tekrar tekrar ileri sürmeyi tasarladığınız nefret kültürünün sonuçlarını en azından Deniz Poyraz cinayetinin yarattığı sonuçlar üzerinden görmüyor musunuz?

Bu kadar mı şuursuzsunuz, bu kadar mı kalbiniz kurudu?

Ne zaman göreceksiniz?

Bad' el Harab - ül Basra! .... Basra harap olduktan sonra mı?

Adalet... Deniz Poyraz cinayeti ile yüzleşmek için adalet! 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU