Sosyal medya ve uluslararası hukuk

Deniz Unay Independent Türkçe için yazdı

Görsel: OrangeCrush/99designs

Sosyal medya, günlük hayatımıza girdiğinden bu yana, kullanım alanı ve kullanıcı sayısı sürekli olarak arttı ve artmaya devam ediyor.

Artık insanların günlük faaliyetlerinden tutunda devletlerin diplomatik paylaşımlarına kadar neredeyse her konuda, sadece bireylerin değil devletlerin de vazgeçilmezi olmuş durumda.  

Bu kadar fazla kullanıcı ve kullanım alanı olan sosyal medyanın paylaşımlar konusundaki sınırları var mıdır?

Sadece bireylerin değil aynı zamanda devletlerin politika süreçlerini de yönlendirme gücüne sahip olma etkisi ve bu etkiyi kullanmadaki sanırlar nelerdir?


Sosyal medya sadece insanların sosyalleşme adına yaptıkları paylaşımlar, devletlerin ve STK'ların kurumsal paylaşımlarının yanında illegal örgütlerin ve bu mecrayı istismar etmek isteyenlerinde alanı olduğu görünmektedir.

Bu kadar büyük bir gücü kontrol etme sorunsalının ötesinde kullanım sırasında kuralsız olarak görünen bu platformdaki paylaşımların, hangi kıstaslarla ve ne şekilde sınırlandırılacağı sorunu üzerinde tüm dünyada değişik şekillerde mücadele ve düzenlemeler ve çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 


Peki, yapılan paylaşımlardan dolayı bireyi kısıtlamak ya da engellemek konusunda devletlerin alabileceği tedbirler var mıdır? 

İşin hukuki boyutunda ise uluslararası hukuk kuralları yönünden nasıl işliyor?

Buna göz atmakta fayda var.

Sosyal medyadaki paylaşımlar kişinin ifade özgürlüğü, kanaat özgürlüğü, haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğü olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilmiştir;

Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar…


Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10'uncu maddesi 2'nci fıkrasında şu da eklenir;

Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.


Bu madde bize, bireye tanınan özgürlüklerin aynı zamanda bireye sorumluluklarda yüklediğini göstermektedir.

Bu sorumluluklar kamu düzenini bozacak türden paylaşımların yapılması konusunda bireyi kısıtlamak konusunda alan açmaktadır.

Fıkra içerinde geçen, "Görev ve sorumluluklar da yükleyen" cümlesi aslında bir pekiştirme cümlesidir. Çünkü 2'nci fıkra irdelendiğinde kısıtlama sebepleri sayılacak olmasına rağmen fıkranın, "düşünce özgürlüğünün görev sorumluluklar yükleyen bu hakların…" şeklinde başlaması bile aslında bu hakkın kullanımının sınırsız olmadığını vurgulamaktadır.


Sosyal hayatta suç teşkil eden tehdit, hakaret, şantaj, cinsel istismar gibi her türlü davranışın sosyal medya platformlarında da suç olduğu ve bu konuda cezai yaptırımların uygulanması veya uygulanmaması konusundan ziyade asıl tartışma, yapılan paylaşımların provakatif, yalan haber gibi kamu düzeni üzerinde sorun teşkil edecek suçlara karşı bir eylem planı geliştirme yönündedir. 

Yapılacak olan düzenlemelerde kısıtlanabilecek olan hakkın kendisi değil, içeriği kısıtlanıyor. Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin 17'nci maddesi bu konuya şu şekilde açıklıyor:

Hiçbir hüküm, bir devlete, topluluğa veya kişiye, sözleşme'de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi veya bunların Sözleşme'de öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlandırılmalarını amaçlayan bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkı verdiği biçiminde yorumlanamaz.


Burada bireye tanınan hak ve özgürlüklerin sınırsız olmadığı aynı zamanda kısıtlama yapmak isteyen devletlerinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bireye tanıdığı özgürlüğü yok edecek şekilde yorumlayamayacağı belirtilmektedir.

Sosyal medyadaki olumsuz olan ve kamu düzenini bozmaya yönelik paylaşımlar için sözleşmeye taraf olan devletlerin de içinde bulunduğu birçok devlet harekete geçerek bazı yasalar çıkarttı.


2017 yılında Almanya'da yasalaşan düzenlemede çevrimiçi platformlarda açıkça yasaya aykırı bulunan ve nefret söylemi içeren gönderilerin 24 saat içerisinde kaldırılması gerekiyor.

24 saat içerisinde kaldırılmayan gönderilerden dolayı Facebook ve Twitter gibi platformlar 50 milyon euroya varan para cezası ödemek durumunda kalacaklar.

Güneydoğu Asya ülkesi Singapur, internette ve sosyal medyada uydurma ve yalan haber paylaşmayı ve yaymayı suç haline getiren yasayı kabul ederek yasa gereği bu suça 10 yıla kadar hapis cezası getirildi.

Rusya, "devlet organlarına hakaret" ve "yalan haberle mücadele" yasalarını onaylayarak yürürlüğe soktu. Buna göre, "yalan haberler" yayan internet sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının sahiplerinin resmî uyarı almalarının ardından 24 saat içerisinde bu bilgileri silmeleri gerekiyor.

Aksi takdirde sitelere ve sayfalara erişim engellenecek. Eğer yalan haberler can kaybı ya da toplumsal huzursuzluk gibi olaylara neden olursa, sorumlular hakkında 1,5 milyon rubiye kadar para cezası geldi.

Devlet sembollerine hakaret suçlarına da artık 15 güne kadar hapis cezası var.

Ayrıca yasa metnine göre, ülkede internette veya başka bir ortamda bilgi yayan ve yurt dışından finanse edilen kişilerin ve kuruluşların "yabancı ajan" olarak tanınmasını öngören düzenlemenin ihlal edilmesi halinde ceza uygulanacak.

Buna göre yasayı ihlal eden kişiler 10 bin rubleden 100 bin rubleye kadar ceza alacak ya da 15 gün hapis cezasına çarptırılacak. Kuruluşlar ise 500 bin rubleden 5 milyon rubleye kadar cezalandırılabilecek.


Ayrıca yine Rusya'da Rus Parlamentosu'nun alt kanadı Duma, eşcinsellik propagandası yapan medya kuruluşlarına 1 milyon rubleye (yaklaşık 30 bin dolar) kadar para, 90 güne kadar da kapatma cezası getiren bir yasaya onay verdi.

Avustralya Parlamentosu tarafından kabul edilen yeni yasaya göre, şiddet içeren unsurların hızla silinmemesi durumunda sosyal medya şirketlerine yıllık küresel cirosunun yüzde 10'una kadar ceza kesilebilecek ve yöneticileri üç yıla kadar hapis cezası alabilecek.

1998'deki Suç ve Düzensizlik Yasası ile Birleşik Krallık, nefret suçu kapsamına giren fikirleri, özgür düşünce kapsamı dışında bırakarak 2 yıla varan hapis cezaları, yüzbinlerce sterline varan para cezaları, ağır kamu işçiliği gibi cezalarla cezalandırmaya başladı.

Yine Birleşik Krallık Parlamentosunun Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komisyonunun 18 Şubat 2019 tarihli  "Dezenformasyon ve yalan haber" başlıklı raporunda şu ifadelere yer verilmiştir:

Sosyal medyaya yönelik yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi ve yasal süreci başlatıp takip edecek bağımsız bir kurumun oluşturulması istenmiş olup, "Facebook gibi şirketlerin 'dijital gangster' gibi davranıp kendilerini hukukun dışında görmelerine izin verilemez.


Hindistan'da Müslümanları dışlayan, tartışmalı vatandaşlık yasasının protesto edildiği eylemlere karşı yetkililer 2019 yılının sonunda birçok kentte güvenliği artırdı ve internete erişimi kesti.

Çin'de Facebook, Youtube, WhatsApp, Instagram ve Twitter gibi ABD menşeli sosyal medya araçlarına erişim yasakları bulunurken, izin verilen WeChat gibi uygulamalarda da kullanıcıların kişisel verilerine erişimde mahremiyet şartı kabul edilmemektedir.

Bu da Çin Devletinin vatandaşlarını denetlemek için bir araç olarak kullanılmaktadır. 


Twitter, YouTube, Telegram ve benzeri sosyal ağların İran Sanal Alem Yüksek Konseyi tarafından milletvekillerinin itirazına rağmen yasaklanmıştır.

Ayrıca 2019 yılında benzin fiyatlarının artışı sonrası başlayan protestolar sırasında internet erişimi engellenmiştir. 


İspanya'da 2019 Kasımında yapılacak erken genel seçim öncesinde Katalonya resmi televizyonu TV3 kanalı ve radyosunun kullandığı "siyasi tutuklular" ve "sürgündeki başkan" ifadelerinin seçim kampanyası süresince kullanılamayacağına karar vermiştir. 

AB Komisyonu, mayıs ayında yapılacak AP seçimleri öncesinde 2019 Nisan ayında sosyal medya platformlarının yalan haberle mücadelelerine dair yayınladığı aylık değerlendirme raporunda sosyal platformların özellikle siyasi reklamları işaretlemeye başlamasını olumlu bulmuş ve devamla yalan haberler ve sahte hesaplarla daha fazla mücadele edilmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur.


Türkiye'de ise 1 Ekim 2020 tarihinde yürürlüğe giren İnternet ortamında yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda yapılan değişiklik ile;

Birinci aşamada Türkiye'de temsilci bulundurmayan sosyal ağ sağlayıcısına 10 milyon lira idari para cezası kesilecek.

30 günlük bekleme süresi içinde temsilci atanmazsa 30 milyon lira para cezası verilecek.

Sonraki aşamada, sosyal ağ sağlayıcısının Türkiye'de bulunan vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerden reklam alması üç aylığına yasaklanacak.

Mevcut sözleşmeler devam edecek, sağlayıcı yeni bir reklam sözleşmesi yapamayacak.

Sağlayıcının hâlâ temsilci tayin etmemesi durumunda Bilgi Teknolojileri Kurum Başkanlığı (BTK), Sulh Ceza Hakimliğine başvuracak. Mahkeme ilk aşamada yüzde 50 bant daralma cezası verebilecek.

Hakim kararlarının, otuz günlük süre içinde talebin karşılanmaması durumunda yüzde 90 bant daraltma cezası gelebilecek.


Bu düzenlemeden sonra sosyal medya platformları Türkiye'de temsilci atamalarını gerçekleştirmişlerdir.

Yapılan düzenlemede kişisel hakları korumak açısından adli ve idari makamlarca gönderilen tebligatlara 48 saat içerisinde cevap verme zorunluluğu getirilmiştir.

Fakat oluşturulan bu iletişim yöntemi sosyal medya etkileşiminin hızına baktığımızda çok uzun bir süre gibi görünüyor.

Örneğin bir kişi veya kurum ile ilgili başlatılacak olumsuz bir linç kampanyası birkaç saat içerisinde infiale neden olabiliyor.

Bu gibi durumlarda daha hızlı reaksiyon almak için resmi kurumlar ile sosyal medya platformları arasında daha hızlı bir iletişime ihtiyaç duyulduğunu göz ardı etmemek gerek.


ABD'de ise 230 no'lu düzenleme yürürlüktedir. Bu düzenleme kapsamında sosyal medya platformunda kullanıcılar tarafından oluşturulan tüm içerik ve paylaşımlardan platformlar sorumlu tutulmuyor.

Tüm yasal sorumluluk paylaşımı yapan kullanıcılara ait oluyor. Fakat sosyal medya platformları iyi niyetli olarak paylaşımları kaldırıyor ve kullanıcıları engelliyor.

Son olarak Trump'ın hesabının engellenmesi ciddi tartışmalara neden olmuştu. Yasanın kaldırılması tartışılmakta fakat şu an yürürlüktedir.


Fransa'da ise Mayıs 2020'de İnternette nefret söylemini engellemeye yönelik yasal düzenleme kabul edilmiştir.

Bu düzenleme kapsamında ise 24 saat içerisinde ırk din cinsel yönelim ve cinsiyet temelli nefret söylemi paylaşımlarının kaldırılması istenmektedir.

Terör ve çocuk istismarı paylaşımları için 1 saat içerisinde kaldırma talep edilmektedir. Bu içerikleri kaldırmayan platformlar için 1,25 milyon euroya varan cezalar uygulanmaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU