Osmanlı'da konsolosların öldürülmesine, Sadrazam'ın kaçmasına ve Padişah'ın devrilmesine neden olan bir aşk hikâyesi

Bu elim hadise bir anda dünya siyasetini karıştırdı. Almanya, Fransa ve Rusya zırhlı gemilerini Selanik'e gönderdi. İki gencin aşkıyla başlayan hadiseler neticesinde Selanik'in işgal edilmesi artık an meselesi olmuştu

Stefana 16 yaşındaydı. 

Henüz küçük bir çocukken yetim kalmıştı. Annesi ile birlikte yaşayan bir Bulgar kızıydı. Hristiyanlık dinine mensuptu. 

Selanik'in Avrathisar kazasına bağlı Boğdançe köyünde yaşayan Stefana'nın hayatı fukaralık ve zorluklar içinde geçiyordu. 

Genç kızın hayatı bir Müslüman olan Emin Efendi ile tanışması sonrası tamamen değişti. (Bazı kaynaklar Müslüman gencin adının Mustafa olduğunu da dile getirmektedir.)

İki genç birbirine âşık oldu ve evlenmeye karar verdi. Bunun için tek yol, kızın Müslüman olmasıydı. 

Stefana, kendi hür iradesiyle Müslüman oldu ve Ayşe adını aldı; ama Boğdançe rahibinin baskısı üzerine annesi itiraz etti.
 

Selanik 1876.jpg
Selanik, 1876


Kızının zorla Müslüman yapıldığını iddia ederek Selanik'te valilik makamına şikâyet etti. Bunun üzerine Ayşe, Selanik'e giderek şahitler huzurunda ihtida yaparak Müslüman olduğunu söylemek zorunda kaldı.  

Boğdançeli Hristiyanlar, Ayşe'nin Selanik'e gittiğini ABD'nin Selanik Konsolosu Hacı Lazarov'a iletti.

Aslen bir Bulgar olan Lazarov, 150 kişi ile Selanik garını kuşatarak Ayşe'nin gelmesi için pusuya yattı.

Ayşe yalnızca Müslümanlığı seçmemiş, ferace de giyerek Müslüman gibi yaşamaya başlamıştı. 

Ayşe, tren garında inince ilk işi zabitlerin yanına giderek durumunu anlatmak oldu. Türk askerinden kendisini valiliğe götürmelerini istedi. 

Ayşe'nin yanına biri onbaşı olmak üzere üç Mehmetçik verildi.


Alman ve Fransız konsolosları öldürüldü

Ayşe ve askerler daha kapıdan çıkar çıkmaz Lazarov'un adamları Ayşe'yi yakaladı. Türk askerinin yanında bir Müslüman kızı feracesi yırtılarak üstelik Amerika Birleşik Devletleri'nin konsolosu tarafından kaçırıldı.

Selanik Valisi Mehmet Refet Paşa, vakayı şöyle nakleder; 

Selanik'in Avrethisar kazasmdan bir Bulgar kız, anlaştığı bir Müslüman ile evlenebilmek için ihtida etmek üzere ferace giymiş ve yaşmak takm giymiş olduğu halde Selanik'e gelmek üzere, 5 Mayıs 1876 günü trenle yola çıkar.

Kızın Selanik'e gelmekte olduğunu önceden haber alan Amerika Konsolosluğundan 2 kişi ve 150 kadar (Bulgar ve Rum) avane kişi istasyonda toplanıp trenin gelmesini beklerler.

Tren gelince kız, jandarmalara müracaat ederek üç kişi refakatiyle hükumet konağınaa doğru yol almakta iken istasyonda bekleyen Amerika Konsolosluğundan 2 kişi ve 150 kadar (Bulgar ve Rum) avane kişi, kızın ferace ve yaşmağını yırtıp zorla Amerika Konsolosluğuna götürürler. Jandarmalar mani olmak isterlerse de kalabalığa karşı bir şey yapamazlar.

(Sabah Gazetesi, 9 Mayıs, 1876)


Müslüman ahali üzerindeki ölü toprağını attıktan sonra harekete geçti. ABD konsolosunun nahoş davranışları bölge insanı üzerinde zaten ciddi bir rahatsızlık sebebiydi; ama bu kabul edilebilir bir durum değildi. 

Kısa sürede binlerce kişi Selanik Valiliği önünde toplandı. Vali Refet Paşa'dan biran önce Ayşe'yi ABD konsolosluğundan kurtararak bu suça karışanların cezalandırmasını istiyordu. 

Kalabalığın içerisinde silahlı ve öfkeleri ile meşhur Arnavutlar kalabalığı domine ediyordu. Vali Paşa'nın tüm söz ve vaatlerine rağmen kalabalık her geçen saat artıyordu. 
 

Öfkeli Halk.jpg
Öfkeli halk


Dönemin yabancı elçileri arasında en hakkaniyetli tutumu sergileyen isim, sonradan Britanya siyasetinde de önemli işlere imza atacak olan Sir Henry George Elliot'tu.

Londra'ya çektiği telgrafta Müslüman ahaliye karşı bizzat ABD konsolosu tarafından bir provokasyon hazırlandığını açıkça söylemekten çekinmiyordu.

Olayların hemen başında Londra'ya şöyle yazmıştı; 

Eğer onlar, kızın Hükümet Konağına doğru gitmesine izin vermiş olsalardı, kızın İslamiyet'i özgür iradesiyle kabul edip etmediği ya da ona baskı veya zorlama yapılıp yapılmadığı ortaya çıkarılacaktı. Bunun yerine onlar kızı polisin elinden zorla aldı.


Eliot, başka raporlarında da kızın kendi hür iradesiyle Müslüman olduğunu ve asıl baskı yapanın ABD konsolosu Lazarov'un yaptığını da belirtecekti.

Ayrıca Lazarov kızı kaçırmakla kalmamış ABD'ye gönderdiği raporlarda Müslümanların kızı zorla alıkoyduğunu iddia etmişti.

Sonradan bu raporlar ABD medyasında yayınlanınca kamuoyu Osmanlı'nın aleyhine döndü.

Müslüman ahali ise kızın biran evvel teslim edilmesi için Selanik'te toplanmış ve Selimpaşa Camisi'ni protestoların merkezi haline getirmişti. 
 

Olaylar giderek daha karmaşık hale geldiği bir sırada hiç beklenmeyen bir gelişme yaşandı. Almanya ve Fransa'nın konsolosları Jules Moulin ve Eric Abbott öfkeli kalabalığın bulunduğu Selimpaşa Camisi'ne geldiler.
 

Selimpaşa Camisi.jpg
Selimpaşa Camisi


Bu iki konsolos Türk yetkililere hiçbir bilgi vermeden ve herhangi bir güvenlik önlemi alınmadan biranda öfkeli kalabalığın arasına daldı. 

Vali Refet Paşa, haberi aldığında iş işten çoktan geçmişti. 

Derhal Osmanlı donanmasına haber verilerek takviye birlik istendiyse de iki konsolos öfkeli kalabalık tarafından linç edilerek öldürüldü. 
 


Savaş gemileri Selanik'te

Bu elim hadise bir anda dünya siyasetini karıştırdı. Almanya, Fransa ve Rusya zırhlı gemilerini Selanik'e gönderdi. 

Osmanlı da kendi gemilerini bölgeye göndererek biranda savaş pozisyonu aldı. 

İki gencin aşkıyla başlayan hadiseler neticesinde Selanik'in işgal edilmesi artık an meselesi olmuştu.
 

Konsolosların linci Fransız basınında.png
Konsolosların linci Fransız basınında


21 Mayıs 1876 tarihinde onlarca savaş gemisi Selanik'i abluka altına almış bulunmaktaydı. Olaylar bu şekilde cereyan ederken İstanbul'da Rus yanlısı Nedim Paşa'nın vezarete olması olayların Bab-ı Ali'ye de sıçramasına neden olacaktı. 

Sultan Abdülaziz olaylar daha fazla büyümeden suçluların yakalanması için emir verdi. Kısa sürede konsolosların ölümüne neden olduğu düşünülen 56 kişi tutuklandı.
 

sultan abdülaziz.jpg
Sultan Abdülaziz


Yıldırım hızında yapılan yargılamalar sonucunda 12 kişi idama mahkûm edildi ve 6 kişinin idamı derhal gerçekleştirildi. 
İdamlar Resmi Gazete'de şöyle yer aldı:

Söz konusu olayla ilgili olaraktan Padişahımızın manidar çabası ve imparatorluk tarafından alınan birkaç önlem ile mevcut yerde hiçbir huzursuzluğa mahal vermeden zanlıların hepsi yakalanıp tutuklandılar.

Doğru görgü tanıklarla koordineli olarak yürütülen incelemelerin ardından, tutuklananların içerisindeki 6 kişi hadisenin gerçek suçluları olarak tespit edildi ve İmparatorluk Yasalan gereğince ölüm cezasına çarpıtılıp Salı günü idam edildiler.


Bölgeye gözlemci olarak gönderilen büyük Türk dostu Pierre Lotti, karşılaştığı acınası tabloyu 'Aziyade' romanında şu sözlerle anlatacaktı;

Güneşli, güzel bir mayıs günüydü. Hava açıktı. Yabancılann filikaları geldiğinde, cellâtlar rıhtımdaki işlerini bitirmek üzereydi. Büyük bir kalabalık karşısında asılan altı kişi son çırpınışlarını yapıyordu. Pencereler, damlar izleyicilerle doluydu. İnfaz tamamlanmıştı.

Askerler geri çekildiler, ölüler güneş batıncaya kadar sergilendiler. Ayakları üzerinde duran bu altı ceset, sessiz kadın grupları ve öylesine gezinenler arasında Türkiye'nin o güzel güneşi altında ölümün ürperten yüzünü oluşturuyordu.


Osmanlı hükümeti, suçluları cezalandırmıyordu. Batılı devletlerin öfkesini dindirmek için suçu sabit olmayan vatandaşlarını katlediyordu. Bu durum Türk dostları İngiliz Büyükelçisi Eliot ve Lotti tarafından da kınanıyordu. 

Ancak İstanbul'daki talebeler; bu katliam ve Rus yanlısı Nedim Paşa'nın devletin onurunu ayaklar altına alan uygulamalarına daha fazla dayanamayarak büyük öğrenci hareketleri başlattı. 

1876 ayının Mayısında, Fatih'te sayıları binleri bulan öğrencilerin başlattığı isyan dalgası sonrası Mahmud Nedim Paşa büyük bir paniğe kapıldı. Zaten bazı devlet memurları Sadrazamlık mührünü bile Nedim Paşa'dan çalmıştı. 
 

Mahmut Nedim Paşa.jpg
Mahmut Nedim Paşa


Nedim Paşa, yalnızca vezaretten çekilmemiş aynı zamanda kaçarak saklanmıştı. 

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Alman elçisi için 303 bin Frank ve Fransız elçisi için 600 bin Frank tazminat verilmesi bardağı taşıran son damla oldu. 

Sultan Abdülaziz de halkın desteğini yitirmişti artık. Özellikle Mithat Paşa, İstanbul'daki talebelerin kışkırtılması hadiselerinde önemli rol oynamıştı. 

Ayrıca Batılı devletler Hacı Lazarov'a herhangi bir suç isnat etmezken vakanın başından beri halkı yatıştırmak isteyen Vali Refet Paşa'nın da yargılanmasını istedi.

Yetkililer soruşturmayı genişleterek olaya geç müdahale ettiği gerekçesiyle donanmadaki birçok muvazzaf ve rütbeli askere ceza yağdırdı. Bir kısmı doğrudan tutuklanırken önemli bir kısmı askerlik görevinden atıldı. 

Tüm bu hadiseler Sultan Abdülaziz'in önce bir darbeyle devrilip sonra cinayetine giden yolda ilk kıvılcımları ateşledi.

Nitekim kısa süre sonra Hüseyin Avni Paşa'nın liderliğinde harekete geçen cunta emeline ulaşacaktı. 

Boğdançe'de başlayan masumane bir aşk hikâyesi iki konsolosun ölümüne, Selanik'in kuşatılmasına, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa'nın devrilmesine ve nihayetinde Sultan Abdülaziz'in otoritesinin sarsılmasına neden oldu. 

Ayşe, Lazarov'un elinden kurtarılarak Müslüman ahaliye teslim edildi; ama Emin Efendi ile akıbetlerinin ne olduğuna dair elimizde kesin bir bilgi bulunmuyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU