Aydın Tonga: Toplumculuğu esas alan dini hareketler görmezden geliniyor

“Tarih Işığında Din” kitabının yazarı Tonga, “Din bize sandığımızdan çok daha fazla şey söylüyor” diyor

Araştırmacı-Yazar Aydın Tonga, son kitabı “Tarih Işığında Din” hakkında soruları yanıtladı / Kolaj: Independent Türkçe

Daha önce yazdığı “Kapital İslamın Temeli Muaviye”, “Şeriatin Kestiği Parmak”, “Derin İslam”, “Emeviler” ve “Osmanlı'nın Paralel Devleti Kadızadeliler” gibi kitapların yazarı Araştırmacı Yazar Aydın Tonga, 6’ıncı kitabı “Tarih Işığında Din” ile bu kez de Mormonlar, Yehova Şahitleri, Rastafaryanlar, Hristiyan Anabaptistler, Bahailer, Zerdüştler, Mazdekler, Kadıyaniler ve Jainler gibi dini anlayışların izini sürüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Gerek bugün gerekse de geçmişte din adına diri diri insan yakanları, din savaşları adı altına menfaat savaşı çıkaranları, yine dini değerlerin arkasında mal, mülk ganimet elde edenleri ve dahası dini alanı şirket gibi gören kimse ya da örgütleri de biliyoruz” diyen Aydın Tonga ile son kitabı “Tarih Işığında Din” kitabı hakkında konuştuk.

Kitabın adıyla başlayalım isterseniz. Neden “Tarihin Işığında Din”?

Dinleri ele alırken ya da okurken sanki İslam, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi kurumsal dinleri konuşuyoruz sadece. En azından algı dünyamızda böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Oysa dinler toplumların tarihinde çok önemli ve zengin bir yer ihtiva ediyor. Dünyanın farklı dönemlerinde ve farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış, bugün bağlıları olmasa dahi var olduğu dönemde binlerce kişiyi etrafında toplamış yüzlerce din ya da inançtan bahsediyoruz. Ben de bu noktada bir taraftan tarihi sürekliliği gözler önüne sermek öte yandan da geride bıraktığımız o takvim yapraklarında yerini alan “kutsal deneyimleri” ve buradaki çoğulcu yapıyı görünür kılmak için böyle bir başlığın uygun olacağını düşündüm.

Peki sizce, din dediğimiz de sizin yaklaşımınızla niye böyle bir sıkışıklık içerisinde kalıyoruz da, o tarihsel zenginliği ve dinin dünya üzerindeki yaygın halini göremiyoruz?

Tabi böyle bir durumun ortaya çıkmasına neden olan pek çok faktörden bahsedebiliriz. Öncelikle dinler dünyası da, güç ilişkilerinden, ekonomi-politik yayılımdan ve kurumsal yapıların büyüklüğünden bağımsız olarak var olmuyor. Bu anlamda geldiği nokta itibariyle gerek güçlü bir sermaye yapısına sahip olması gerekse de bağlılarının sayısındaki fazlalık vb etkenlerden dolayı bazı dinler doğal olarak öne çıkabiliyor. Diğer taraftan yaşadığımız topraklardaki hakim olan din bu yanıyla kendi meşruiyetini ilan edip, diğer dinleri doğrudan saf dışı bırakabiliyor. Benzer biçimde ülkedeki eğitim, kültür gibi benzeri dinamikler de dinlerin çoğulcu dünyasını gözlerden uzaklaştırabiliyor. Dediğim gibi bu duruma sebep olan pek çok etken var. Fakat hakikat şu ki, bu durum esasında insanın din ile kurduğu ilişkinin anlaşılmasına zarar veren bir olgu. Yani dini çoğulculuğu gölgeleyenler, dini belirli coğrafyalara ya da isimlere hapsediyor. Bu durum ise dinin tarihselliğini, sosyolojik ve psikolojik dinamiklerini örseliyor.

to.jpg
Aydın Tonga / Fotoğraf: Facebook

Kitaba geri dönersek, siz bu çoğulculuğu göstermek adına çalışmanızda hangi dinlere ya da dini gruplara yer ayırdınız?

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, böyle bir kitap yazarken sayıca pek çok dine yine yer vermek isterdim. Fakat en nihayetinde kendime göre bir seçki yapmam gerekiyordu. Onun için ben de bu kitapta, Mormonlar, Yehova Şahitleri, Rastafaryanlar, Hristiyan Anabaptistler ayrıca Bahailer, Zerdüştler, Mazdekler, Kadıyaniler ve Jainleri ele almaya çalıştım.

Peki tüm bu saydığınız dini hareketler özelinde ve daha genel olarak bu kitap bize ne söylüyor, burada anlatılan ne?

Şöyle söyleyeyim, bence her insanın ve daha büyük bir küme olarak toplumların birer hikâyesi, yaşanmışlığı, bugünü anlamak adına geride bıraktığı bir geçmişi var. İşte o hikâyeleri görmeden, onlar üzerine düşünüp, emek vermeden ne insanı ne de toplumları tam anlamıyla anlamak mümkün olmuyor. Kitap bu yanıyla, din ve insan arasındaki ilişkinin hikâyesini aralamak adına bir adım atıyor. Sonra buradan yola çıkarak; doğayı kutsayan ve bu nedenle de onu koruma altına alan dini inançları, şiddetin her türüne karşı olanları, sonra eşitlik ve adalet gibi söylemleri baş tacı edenleri, örneğin özel mülkiyete karşı olan dini hareketleri görünür kılıyor. Ve tam da buradan dinin arkasındaki insanın dünyasını yeniden tartışmaya açıyor. Tabi eş zamanlı olarak dine yüklenilen tek taraflı yorumları da. Zira özellikle dine net bir biçimde tepkili yaklaşan kitle, dini sürekli olarak negatif söylemlerle eleştirirken örneğin dini zenginlerin temsilcisi olarak görürken, özel mülkiyete karşı çıkan, toplumculuğu esas alan dini hareketleri görmezden geliyor. Oysa dinler tarihi bize bu noktada da oldukça çarpıcı bilgiler sunuyor.

din.jpg
Aydın Tonga'nın 6. kitabı olan “Tarih Işığında Din” Doğu Kitabevi'nden çıktı / Fotoğraf: Doğu Kitabevi

 

Öte yandan dinler tarihinde ve bugün de din adına işlenen kötülükleri de biliyoruz.

Pek tabi. Gerek bugün gerekse de geçmişte din adına diri diri insan yakanları, din savaşları adı altına menfaat savaşı çıkaranları, yine dini değerlerin arkasında mal, mülk ganimet elde edenleri ve dahası dini alanı şirket gibi gören kimse ya da örgütleri de biliyoruz. Bu sözünü ettiğimiz gerçekler de elbette daha önce söylediğim hikayenin bir parçası. Ve tam da bu bütünlük içerisinde tüm yönleriyle din gerçekliğini yani insanın hakikat ve anlam arayışını, kutsal ile kurduğu deneyimleri görmemiz gerekiyor. Diğer taraftan şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; hayatta kaç alan vardır ki istismara, suiistimale uğramasın? Örneğin siyaset, örneğin kurumlar, şirketler..? Sayısı mühim değil ama yaşama dair her alan, kişilerin elinde türlü biçimlerde ranta, paraya ya da şiddete veya türlü kötülüklere alet edilebiliyor. Dolayısıyla, din dâhil her olgu eleştiriye elbette açık olmalıdır, yeter ki olgular arasında ayrımcılık yapılmasın.

Son olarak kitaba dair neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bana bu imkanı tanıdığınız için sizlere teşekkür ederim. İnsandan hayata oradan dine uzanan, dini sürekli olarak yeniden üreten zihinsel ve kalbi gerçekliğin anlaşılması mühim bir hadise bence. Anlamak, elbette onaylamak anlamına gelmez. Fakat yaşamın her alanında olduğu gibi burada da dinin arkasındaki insanı, onun acılarını, umutlarını, yalnızlığını ve sevincini görmek, buradan onunla daha gerçekçi bir ilişki kurmak gerekiyor. Çünkü din bize sandığımızdan çok daha fazla şey söylüyor. Çok daha fazla mesaj barındırıyor kendi içinde. Her şeyi bir kenara bırakalım itiraz hakkımız için dahi o hikâyeye daha yakından bakmamız gerek diye düşünüyorum. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU