Millilerin EURO 2020 hüsranı sorgulanıyor... Gökçe: Rakiplerimizi tanımadığımız gerçeğini göreceğiz; Belgin: En büyük zafiyeti takım oyunudur

Türkiye, Avrupa Şampiyonası'na galibiyet alamadan eksi 7 averajla veda etti. Spor yazarları Kemal Belgin ile Attila Gökçe, A Milli Takım'ın performansını Independent Türkçe için değerlendirdi

EURO 2020 finallerindeki üç maçından da yenilgiyle ayrılan Türkiye, turnuvadan puansız ayrıldı / Fotoğraf: AA 

2020 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2020) tüm hızıyla devam ederken, turnuvaya büyük umutlarla katılan ancak beklentilerin altında kalarak elenen Türkiye yolun sonuna geldi.

Bu yıl 16. kez düzenlenen EURO 2020 finallerine tarihinde 5'inci kez katılma başarısı gösteren Türkiye, A Grubu'nda oynadığı 3 maçın ardından organizasyona puan alamadan veda etti.

11 Haziran'daki açılış maçında İtalya'ya 3-0, 16 Haziran'da da ikinci maçında Galler'e 2-0 mağlup olan A Milli Takım, gruptaki son müsabakasında İsviçre ile karşı karşıya geldi.

Azerbaycan'ın başkentindeki Bakü Olimpiyat Stadı'nda İsviçre ile kader maçına çıkan ay-yıldızlılar, sahadan 3-1'lik yenilgiyle ayrıldı ve organizasyondan puansız olarak elendi.

EURO 2020 elemelerinde yediği 3 golle Belçika ile turnuvanın en az gol yiyen iki takımından biri olan Türkiye, finallerde oynadığı İtalya, Galler ve İsviçre maçlarında kalesinde 8 gol gördü.

Ay-yıldızlıların turnuvadaki tek sayısı ise İsviçre karşısında İrfan Can Kahveci'den geldi.

 

 

25 yıl önceki rekoru tekrarlayan Türkiye, Avrupa Şampiyonası tarihine geçti!

6 grup içinde henüz puan alamayan iki takımdan biri olan Türkiye, eksi 7 averajla hem organizasyonda en kötü performans sergileyen hem de Avrupa Şampiyonası tarihinin en kötü averaja sahip beşinci ekibi oldu.

Avrupa Şampiyonası finallerine ilk kez 1996'da katılan A Milli Takım, Portekiz, Hırvatistan ve Danimarka'nın yer aldığı grubu 0 puan ve eksi 5 averajla tamamlamıştı.

Türkiye, daha sonra katıldığı EURO 2000'de 4, EURO 2008'de 6 ve EURO 2016 finallerinde ise 3 puan elde etmişti.

A Milli Takım, EURO 2020'de sergilediği performansla turnuva tarihinin de en kötü averajına sahip takımları arasına ismini yazdırdı.

Şenol Güneş'in öğrencileri, Yugoslavya (EURO 84 eksi 8 averaj), Danimarka (EURO 2000 eksi 8 averaj), Bulgaristan (EURO 2004 eksi 8 averaj), İrlanda'nın (EURO 2012 eksi 8 averaj) ardından attığı 1 gole karşılık kalesinde 8 gol görerek eksi 7 averajla listenin beşinci sırasına ismini yazdırdı.

 

TR-AA (3).jpeg
Milli futbolcular, İsviçre yenilgisi sonrası büyük üzüntü yaşadı / Fotoğraf: AA

 

A Milliler, EURO 2020 finallerinde hezimete uğradı

Avrupa Şampiyonası'na büyük umutlarla gelen ve elemelerdeki performansıyla tüm dikkatleri üzerine çeken Türkiye, finallere hayal kırıklıklarıyla başladı.

EURO 2020 elemelerinde Fransa ve İzlanda gibi takımlarla mücadele eden ve oynadığı 10 maçta 7 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet yaşayan Şenol Güneş'in öğrencileri aynı performansı finallerde sergileyemedi. 

Eleme gruplarında 18 kez fileleri havalandıran, kalesinde ise sadece 3 gol görerek "Türk Duvarı" lakabıyla anılan ay-yıldızlılar, finallerde İtalya ve İsviçre'den 3'er, Galler'den ise 2 gol yiyerek eksi 7 averaja ulaştı.

Şenol Güneş'in öğrencileri, sözkonusu üç maçta rakip fileleri sadece bir kez havalandırdı.

 

 

Turnuva boyunca çok az sayıda gol pozisyonuna girmesi nedeniyle eleştirilerin odağında yer alan ay-yıldızlılar, kalelerinde verdiği 60'tan fazla pozisyon nedeniyle tepki çekti. Millilerin geride bıraktığı hüsran ise sorgulanıyor. 

Spor yazarları Attila Gökçe ile Kemal Belgin, A Milli Takım'ın EURO 2020 serüvenini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

Gökçe: A Milli Takım'ın oyun lideri yok

Attila Gökçe, EURO 2020 finallerinde beklentilerin altında kalan A Milli Takım'da bütünlük olmadığını ve ay-yıldızlarının lider oyuncu eksikliğini hissettiğini söyledi.

"Gerçek şu ki A Milli Takım'ın oyun lideri yok" diyen Gökçe, "İkincisi her maçta oyuncu seçimi gibi bazı yanlışlar yapıldı. Bazı oyuncularda ısrar edildi. Bu takımın en yaşlısı Burak Yılmaz, buna rağmen doğru koşullarla oyununu oynamaya çalıştı. Hoca tarafından veya kendi arkadaşları arasında yapılan seçimle maç sonu konuşan arkadaşlar 'Özür dileriz, önümüzdeki maçlara bakacağız, tecrübesiziz' gibi açıklamalar yaptı. Ancak bunlar Avrupa'nın üst düzey takımlarında oynayan oyuncular. Bu anlamda takımın bir lideri yoktu diyebiliriz. Uluslararası çapta başarılı çocuklar ancak o büyük, kurulu takımların içinde..." değerlendirmesinde bulundu. 

 

 

"Hoca, fena halde yorgun oyuncularda ısrar etti"

Yoğun maç takvimi nedeniyle oyuncuların yorgun olduğunu üsteli Süper Lig'den sadece 3-4 oyuncunun oynadığını hatırlatan Gökçe, "Fena halde yorgun oyuncularda ısrar edildi. Ozan'da ısrar edildi. Kerem Aktürkoğlu, Taylan gibi oyuncuları göremedik. Bunu anlayabilmiş değilim. Hocanın kendi kafasında oluşturduğu kadro şablonları var ve ona uygun oynamaya çalıştı. Belki incelense, analizler yapılsa, rakiplerimizi tanımadığımız, onlara uygun oynamadığımız gibi sayısal bazı eksiklerimizin olduğu gerçekleri göreceğiz" şeklinde görüş belirtti.

"Bu çocuklar yeteneklerini gösteriyor, başarılı olabileceklerini kanıtladılar" diyen Gökçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

Aralarına Halil Akbunar gibi taze güçler katılıyor ancak genel eleştiriden ayrı olarak liderlik karakteri nedeniyle alınmasını beklerdim. Süper Lig'de oynayanların arasından bu takımın Avrupa'da oynayanlarla uyumu ve dengeli olması lazım. Çok Avrupalı olunca ortaya çıkan takım çok mozaik olamıyor. Onları bir arada tutacak, takım bilincini pekiştirecek oyuncuları da eklemek lazım. Kerem ve Taylan bu anlamda çok iyi olabilirdi ancak kullanamadık. Sol bekte Rıdvan mı Mert mi tartışılıyordu ancak akşamki maçta Mert'in isabetli olduğu görüldü. Bireysel olarak hazır olmadan gelenler var. Okay, Kenan, Yusuf kendi değerinin altındaydı. 

 

TR-AA (1).jpeg
Hakan Çalhanoğlu / Fotoğraf: AA

 

"Türkiye, Hakan Çalhanoğlu ile oynamayı bir türlü başaramadı"

A Milli Futbol Takımı'nın Milan'da forma giyen Hakan Çalhanoğlu ile oynamayı bir türlü başaramadığına değinen Gökçe, oyuncu tercihleriyle ilgili şunları kaydetti:

Aradaki bağı kuramıyorlar veya doğru yerde oynatılmıyor. Onun yeri santrafor arkası. Burak Yılmaz mesela. Tüm gayretine rağmen yalnız kalıyor. Arkadaşlarını çok bekliyor ancak oradan rötarlı tren gibi Yusuf geliyor! Burak bu tür koşulları yapıyor ama yapayalnız kalıyor. 'Burak yaşlandı, değiştirelim' diyenlere şaşırıyorum. Diyecekler ki 'Santrafor bir tek Burak mıydı? Hayır! Enes'e de Halil'e de şans verilmeliydi. 

"Yerli seçimimiz biraz daha gerçekçi, bilinçli, kaynaştırıcı olmalı"

"Bu takıma 'Altın Çocuklar' adını biz takmadık mı" sorusunu soran Gökçe, "Bu takımda oynayanların en az 5-6'sı Avrupa standartları içinde kıymetli, başarılı çocuklar değil mi? Biz bu yapıyı ne geliştirdik ne de yerlilerle bütünledik. Yerli seçimimiz biraz daha gerçekçi, bilinçli olmalı. Bu takımı kaynaştırmalı" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin hazırlık döneminde oynadığı maçlardaki tercihlerin de yanlış yapıldığına değinen Gökçe, "Turnuvaya katılan takımlarla belki tarih müsaitliği bulamayabilirsin ancak Avrupa'dan bu stille oynayan başka takımlar var ama bu da hazırlık kifayetsizliği bir gerekçe de bu" ifadelerini kullandı.

"Şenol Hoca'nın istifa etmesini hiçbir şekilde doğru bulmam"

Teknik Direktör Şenol Güneş'in taktiksel anlamda yetersiz kaldığı ve istifa seçeneğini de düşünmesi gerektiği eleştirilerine katılmadığını aktaran Gökçe, şöyle konuştu:

Şenol Hoca'nın istifa etmesini hiçbir şekilde doğru bulmam. Türkiye'de milli takım teknik direktörlerinin istifası şöyle zamanlara denk gelir: Abdullah Avcı istifa ettirildiğinde o yıl puan cetvelinde dünya kupasına gitme yolu açıktı. Yine Ersun Yanal... İstifa ettirildiğinde aynı şekilde dünya kupası şansı devam ediyordu... Böyle durumlarda istifa edilmesini doğru bulmuyorum. Bırakalım bir hoca ne kadar süreliğine anlaştıysa sözleşmesi bitene kadar katlanalım. 

"Avrupa'daki oyuncularımızın takımlarında tıpkı kendileri gibi yıldızlar var"

Türkiye'nin finallere gitmesinde beklentilerin büyük olmasının nedenlerinden birinin Avrupa'da elit liglerden oynayan oyuncuların çok olmasından kaynaklandığını belirten Gökçe, şu noktaya dikkat çekti:

Avrupa'da başarılı olan oyuncuların takımlarında tıpkı kendileri gibi yıldızlar vardı ya da takımın en iyileriydi. Ancak takım arkadaşları da en üst seviyede oyunculardı. Örneğin Lille PSG'ye kafa tutarken bizim oyuncularımızı çok doğru kullandılar. Onlar da yüksek seviyeli Lille içindeki en iddialı parçaları oldular. Leicester City'den Çağlar'ı, Milan'dan Hakan'ın aldığın zaman oradaki kimya ile buradaki kimya aynı olmuyor. 

A Milli Takım'da Halil Dervişoğlu'nun çok fazla kullanılmaması nedeniyle de eleştirilerde bulunan Gökçe, yapıcı olması anlamında şu eleştiriyi getirdi:

Bu takımın içinde yarına el sallayan oyuncular var. Halil Dervişoğlu çok büyük futbolcu olacak. Brentford Halil'i sürekli oynatmalı. Aksi taktirde bedeli neyse ödenip Türkiye Süper Ligi'nin içerisinde kalmalı. Çok incelikli, akıllı, kafasında 2-3 opsiyon taşıyan bir santrafor tipi. Biz Halil'i oynatmadan, denemeden geliştiremeyiz. 

 

TR-AA (2).jpeg
Türkiye'nin turnuvadaki ilk ve tek golünü İrfan Can Kahveci kaydetti / Fotoğraf: AA

 

Belgin: Eski yıllarda ferdi kabiliyetlerimimiz öne çıkardı

EURO 2020 finallerine giderken Türkiye'nin beklentileri çok yüksek tuttuğu ve büyük umutlarla gidildiği fikrine katılmadığını söyleyen Kemal Belgin, şunları söyledi: 

Hiçbir zaman öyle bir umut taşımadım. Ne kadar Avrupa'da oynayan oyuncularımız olursa olsun, beraber oynamak başka şeydir. Örnek vereyim Merih. Oynadığı takımda bir savunma anlayışı, savunma desteği hücuma çıkış özelliği içinde oynuyor ancak burada aynı şeyi göremez. Çünkü bizim oyuncularımızın temelindeki en büyük zafiyet takım oyunudur. Güreş, boks olsa çıkar mücadele edersin kim kimi indirirse kazanır. Ancak futbol 11 kişiyle oynanıyor. Bugün kalecilerin bile ne kadar etkili olduğu ortada. Bizim ülke futbolunun en büyük eksiği bu. Biz eski yıllarda ferdi kabiliyetlerimizle öne çıkardık. O dönemlerde onların oynadığı milli takımlarda şaşırtıcı sonuçlara alırdık. Şimdi o tip oyuncumuz yok. Zaten futbol o tip oyunculardan sıyrıldı. Tam sahayı ve her opsiyonu kullanarak yardımlaşma işine döndü. Bizim de bu konudaki en büyük eksiğimiz bu.

"Ne kadar Avrupa'nın elit takımlarında olsalar da oradaki futbolcularla irtibatı sayesinde öne çıkıyor"

Milan'da oynayan Hakan Çalhanoğlu'nun oldukça iyi bir futbolcu olduğunu aktaran Belgin, beklentilerin yüksek olmasının olumsuz etki ettiğini vurgulayarak şu örneği verdi:

Hakan Milan'da topu alıp kafasını kaldırdığında yardımına gelen en az iki arkadaşını görüyor. Bizim maçlarımızı seyredelim. Hakan'a top geldi, kafayı kaldırdığında arkadaşlarının hepsi rakibin kucağında kalıyor. Topu yine de verdi ve tekrar almak için hareket etti ancak o arkadaşı topu rakibe kaptırıyor. Çünkü o, Hakan kadar görüş zenginliğine sahip olmadığı için ya çalımla ya da fiziksel eksiklik nedeniyle topu kaybediyor. Bizim oyuncular ne kadar Avrupa'nın elit takımlarında oynasalar da o takımdaki oyuncularla irtibatı sayesinde öne çıkıyor. Biz bunu gözden kaçırıyoruz. Bütün mesele bu. Fransa'yı yendik 40 yılda bir denk gelir. Ama genel tabloya baktığınız zaman fazla bir beklenti içine girilmesin. 

"Kendi ligimizdeki futbolu tedavi etmemiz, takım halinde oynamanın önemini kavramamız lazım" diyen Belgin, "Burak, Yusuf, Zeki Lille'de böyle mi oynuyor? Niye? Çünkü oradaki oyuncularla sistem içerisinde takım oyunu oynuyor. Eldeki oyuncu profiline göre nerede en iyi nasıl oynanır onun profili çıkartılıyor" dedi.

 

 

"Diyelim ki Şenol Güneş istifa etti, kim gelecek yerine?"

İsviçre yenilgisi sonrası futbolcular ve teknik direktör Şenol Güneş'in başarısızlığın faturasını tecrübe eksikliğine bağlamasını de yorumlayan Belgin, şu ifadeleri kullandı:

Lille'de şampiyon olmuş, Fransa'da PSG'yi alt etmişsin. Öbür tarafta Milan'ın en sivri oyuncususun. Keza Çağlar, Merih... Bu oyuncular için baskıdan söz edilmemeli.

Şenol Güneş'in istifa etmesine yönelik yorumlara da değinen Belgin, sözlerini şöyle noktaladı:

Diyelim ki Şenol Güneş, 'Bunlar doğru söylüyorlar, ben istifa edeceğim' dedi. Kim gelecek yerine? Atıyorum X hoca gelecek. Bu söylediğimiz koşullar içerisinde hazırlayabilecek mi takımı? Maçtan 3-5 gün önce toplayacak takımı, kampı yapıp maça çıkacak. Ama İtalya, İspanya, İsviçre bunu yaparken hepsi bir sistemin içerisindeki takımlardan geliyor. Önemli olan bunu organize edebilmek. Yoksa bu böyle gider. Biri denk getirir olmadık bir takımı yener. Bir gün yenilirsin 'Bu takıma da maç mı kaybedilir' deriz. Bizim futbolumuz böyle.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU