Siyasette yalan ve tarih yazımı

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu, Independent Türkçe için yazdı

Politikada yalana yer olmadığını söylesem bunun pek de inandırıcı bir ifade olmayacağı aşikâr. Sadece günümüzde değil, tarih boyunca politikada yalana sıklıkla başvurulduğu söylenebilir. Yirminci yüzyılın önemli politika teorisyenlerinden biri olan Hannah Arendt de böyle düşünüyor olsa gerek ki "Siyasette Yalan" isimli bir kitap yazar. Arendt’e göre, "Doğruculuk hiçbir zaman siyasi erdemler arasında sayılmamış, yalanlarsa her zaman siyasi meselelerde kullanımı savunulabilir araçlar olarak" görülmüştür.

Siyasette yalan üzerine düşüncelerini ortaya koyan düşünürün gözünde, olgusal hakikatin bilinçli bir şekilde çarpıtılması ve olguları değiştirebilme yetisi birbiriyle ilişkilidir ve ikisi de varlığını hayal gücüne borçludur. Olgusal hakikatin bilinçli bir şekilde çarpıtılması kasıtlı yalandır. Kasıtlı yalan ise doğru olma zorunluluğu taşımayan konularla ilgilidir. Dolayısıyla, kandırma hiçbir zaman mantığa ters düşmez, çünkü şeylerin gerçekten de yalancının öne sürmüş olduğu gibi olmuş olma olasılığı vardır.

Hatta yalanların çoğu zaman gerçeklikten çok daha makul, akla çok daha yatkın olduğu söylenebilir; çünkü tam da Arendt’in işaret ettiği gibi, "izleyenin ne duymak istediğini ya da nasıl bir beklenti içinde olduğunu önceden bilmenin sağladığı büyük avantaja sahip" olan yalancı, toplumun tüketimine sunacağı "hikâyesini" kurgularken, "hikâyesinin inandırıcı olmasına özellikle dikkat eder." Oysa gerçekliğin, "bizi hiç ummadığımız şeylerle karşılaştırmak gibi rahatsız edici bir yönü vardır" der Arendt ve biz genellikle bu duruma hazırlıksız yakalanırız.

Tam da bu nedenle yalancı, normal koşullarda gerçekliğe yenik düşer. Her şeyden önce, "gerçekliğin ikamesi yoktur; deneyimli bir yalancının ortaya koyacağı yalan ne denli geniş çaplı olursa olsun, bilgisayarların yardımına başvurulmuş olunsa dahi olgusal gerçekliğin boyutlarına ulaşması" olanaklı değildir. Yalancı yalanlarının pek çoğundan yakayı sıyırırsa da "prensipte yalancılık etmiş olmaktan yakayı sıyıramaz". Geçmişte -örneğin SSCB’nin kimi dönemlerinde- tarihi gerçeklerin gizlenmesi için yalana sıklıkla başvurulmuştur. İlk bakışta böylesi bir yaklaşımın tehlikeli yanının tarihin gizlenmesi olduğu düşünülebilir. Oysa yalanın tehlikeli yanı tarihi gizlemesi değil, kendi tarihini hakiki siyasi başlangıçların yerine geçirmesidir.

Yukarıda da işaret ettiğim gibi, yirminci yüzyılda SSCB’de egemen olan totaliter yönetim ve liderleri yalanın gücüne büyük bir güven duymuşlardır (Örneğin, geçmişi bugünün "politika çizgisi" ile uyumlu hale getirmek için tarihi sürekli yeniden yazabileceklerine ya da kendi ideolojilerine uymayan bilgileri "tedavülden kaldırabileceklerine" inanmışlardır.) Stalin döneminde Troçki’nin Rus devrim tarihindeki rolünün tamamen tarihten silinmeye çalışılması buna örnek gösterilebilir. Oysa tam da Arendt’in dile getirdiği gibi Trokçi’yi öldürmek ve adını SSBC kayıtlarından çıkarmak yeterli değildir; bunun için Troçki’nin bütün çağdaşlarının öldürülmesi ve dünyanın tüm ülkelerinde bulunan arşiv ve kütüphaneler üzerinde hâkimiyet kurulması gerekir.

Özetle Arendt, "tarihin toptan yeniden yazımı" girişiminin yalnızca geçmiş tarihi inkâr etmekle kalmadığını, "tamamen kurmaca bir dünya"nın üretimini de başlattığını dile getirir. Söz konusu kurmaca dünya, kurgulanan yalanları zorla gerçeklerin yerine koyarken "organize" propaganda ve korku saçma yoluyla da insanların eyleme geçme olanağını ortadan kaldırır. Burada eylem ile kastedilen insanların özgürlüğü deneyimleyebildikleri politik eylemdir. Yani insanların kamusal alanda toplumun ortak yararı adına söz söylemeleri, konuşmaları, ikna etmeye ve ikna olmaya hazır olmalarıdır. Oysa kurmaca dünyanın bize vadettiği şey, tamamen öngörülebilir ve mekanik bir şekilde "yaşam süren" otomatlarla dolu bir dünyadır. Sonuçta, yalan söyleme eylemi ile tarih boyunca karşımıza çıkan kandırmacada olduğu gibi yalnızca gerçekliğin üstü örtülmez; aslında yapılmaya çabalanan şey yalanı tümden gerçekliğin yerine koymaktır.

Hannah Arendt, Siyasette Yalan, çev. Berfu Şeker, Sel Yayıncılık

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU