Türkiye bir taraftan kuraklık diğer taraftan müsilaj gibi çevre sorunlarıyla uğraşıyor... Prof. Dr. Yaşar: Küresel ısınmadan ziyade soğumadan korkun

Harekete geçildiği takdirde müsilajın etkilerinin en aza indirilebileceğini, kuraklığın ise kat be kat büyük yıkıma neden olacağını savunan iklim bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar'a göre asıl sorun soğuma. Yaşar, İstanbul Boğazı'nın da donabileceğini söylüyor

Prof. Dr. Yaşar: Buzullar eriyor, Vikingler kara parçası bulup tarım yapıyor, Grönland kuruyor, binli yıllara gelindiğinde hava soğuyor, buzullar büyüyor, tekrar memleketlerine dönüyorlar ve soğuma devam ediyor. İngiltere’ye saldırıyorlar. Ülkeler birbirine giriyor, soğuma devam ediyor, herkes aç! Dünyada Haçlı Savaşları değil, açlık savaşları vardır. Tarım, dünyanın bir numaraları endüstrisidir /

Fotoğraf: AA

Marmara Denizi haftalardır deniz salyasının (müsilaj) etkisi altında. 

Bilim insanları, yıllardır uyarılara rağmen önlem alınmadığı eleştirisinde bulunuyor ve iklim değişikliğinin müsilajı artırmış olabileceği iddialarına da sert çıkıyor.

Bu isimlerden biri de iklim bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar.

Müsilajı, iklim değişikliğiyle ilişkilendirmenin yanlış olduğunu ifade eden Yaşar, ortaya çıkan kirliliğe direkt insanoğlunun neden olduğunu söyledi.

'Marmara fosseptiğe döndü" diyen Yaşar, "Türkiye ekonomisinin yüzde 70'i burada döndüğü için tabii ki fabrikaları, santralleri kapatamayız. Atık suları, derin deşarjı tamamen engelleyemeyiz ama verdikleri zararı minimuma indirebiliriz. Artıma tesislerinin sübvanse edilmesi şart" dedi.

Denizi kirleten, canlıları öldüren ve kötü koku yayan müsilajın turizm, gemicilik ve yatçılık gibi alanları da olumsuz etkilese de ekonomik gerekçelerle fabrika ya da enerji santrallerini kapatmanın mümkün olmadığını belirten Yaşar, müsilajın çevreye verdiği zararın, iklim değişikliğinin yol açacağı zararın yanında devede kulak kaldığını belirtti. 

Müsilaj deniz salyası Caddebostan sahil AA.jpg

Fotoğraf: AA

 

Çevresel açıdan yaşanan olumsuz olayların nedeninin takdir-i ilahi değil, takdir-i idariler olduğuna dikkati çeken Yaşar, "Bir de takdir-i üniversiteler var, bilen bilmeyen konuşuyor" eleştirisinde bulundu.

En büyük çevre tehditlerinin başında küresel ısınma ve kuraklık görülse de ısınmanın buharlaşmaya neden olduğu, böylelikle yağışın ve verimliliğin de arttığı gerekçesiyle asıl sorunun küresel soğuma olduğunu savunan Yaşar, "Kuraklık çok yüksek seviyelerde. Mart ayındaki hava sıcaklığı son 40 yılın en sert ve soğuklarından oldu ve yağışlar bir anda kesildi. Nisan ayında yağış azaldı. Yağışları belirleyen aylar ocak, şubat ve marttır. Kış ayları soğuk geçerse, kuraklık tepe noktaya ulaşır. Küresel ısınmadan ziyade, soğumadan korkmamız gerek. Yağmurların azalması kuraklık, kuraklık kıtlık, kıtlık da savaş demektir. Küresel ısınma, küresel kuraklık getirir’ sözü, hurafe bile değildir ama bunu söyleyenler var. Bunu yurtdışında söylerlerse diplomaları ellerinden alınır. Sıcaklık demek buharlaşma demektir, buharlaşma yağış getirir. 'İklim krizi' ifadesi de yanlıştır. İklim zaten değişir. İklim krizi diye de bir şey yoktur, iklimin neden olduğu krizler vardır" diye konuştu. 

Prof. Dr. Doğan Yaşar Dokuz Eylül Üni..jpg
Prof. Dr. Doğan Yaşar: Barajlardaki su seviyesi şu anda yüksek ama en kötü senaryoya göre düzenleme yapmalıyız ve yeraltı sularına asla dokunmamalıyız. 1992'de ilk kez elektrik satın aldık Bulgaristan’dan. İnsanlar tarihi hatırlasa sorun kalmaz / Fotoğraf: Dokuz Eylül Üniversitesi

 

"Kuraklık nedeniyle kayıp müsilajın yol açacağı zarardan 50 kat fazla olacak"

Kuraklığın, müsilajın 50 katı zarar vereceğini savunan Yaşar'a göre asıl sorun buna karşı hazırlık yapmamış olmak.

Tarımda ürün çeşitliliğini devletin düzenlemesinin şart olduğunu ve yeraltı sularına dokunulmaması gerektiğini savunan Yaşar, şunları kaydetti: 

Müsilaj nedeniyle maddi kaybımız bir olacaksa, kuraklık nedeniyle 50 kat olacaktır. Asıl sorunumuz kuraklık. Bu durum, tarım ürünlerini vuracak. Yağışla ilgili olarak Türkiye'de buğday üretiminde yılda 2,5-3 milyon ton azalma bekleniyor. Bilinçsiz şekilde tarım yapıyoruz. Geçen sene üretimde rekor kırdık ama ürünler yollara döküldü. Yurtdışında nereye ne dikilecek bellidir. Ürün desenini devlet belirlemeli. Su azalıyor. Menderes'teki çiftçilere yılda 2 kez sulama hakkı verildi. Gediz havzasında su kuyusu açmak yasaklandı, 42 ilde kuraklık yaşanıyor. Yeraltı sularına dokunmayın! Kuraklığın nedeni iklim krizi değil, hazır olamama durumudur. Eğer biz hazır olabilirsek, Türkiye tarım yoluyla cari açığını kapatır. Yüksek nüfus artışı da etkilidir. Tarım ürünlerini havza bazında devlet düzenlemeli, ürün çeşitliliği belirlemeli. Biz 126 milyon tonla rekor kırdık ama ürünlerin bir bölümü çöpe gitti

kuraklık su iklim değişikliği 2 AA.jpg
Prof. Dr. Yaşar: Kuraklığın zararı müsilajın 50 katı / Fotoğraf: AA

 

Türkiye kuraklığa nasıl hazır olur?

"Kuraklığın nedeni hazır olamama durumu" diyen Doğan Yaşar, "Türkiye nasıl hazır olur" sorusuna cevap verdi. 

"Öncelikle bakanlık verilerine göre barajlardan tarlalara kapalı borularla su taşınması ve bunun damıtma (damlama) yoluyla verilmesiyle yüzde 65 su tasarrufu sağlanabilir. Türkiye'de yüzde 79 vahşi sulama yapılırken, ABD'de bu rakam yüzde 37. Zaten gelişmiş ülkelerde genel olarak yüzde 40 civarı. İnsanlar kuraklığa her an hazır. Böylelikle verimli tarım topraklarının denize gitmesini (erozyon) önlüyoruz, plankton patlamalarını, müsilajlarını da azdırmıyoruz. Yeraltı sularının denetim altına alınması, kontrol edilmesi de şart. Göllerin kurumasının sebebi de yer altı sularına olan aşırı talep. Yeteri kadar su desteği yok, kuyulardan çektikçe. Marmara Denizi kadar büyük bir alandaki gölü kaybettik. Bunun küresel ısınmayla ilgisi yok! Aşırı su isteyen şeker pancarı ekmenizi iklim mi istedi? Konya, Türkiye'nin en az yağış alan yeri, baraj yapamıyorsunuz, 150 binden fazla kuyu olduğu söyleniyor burada. Her taraf obruk, o yüzden de çöküyor" ifadelerini kullandı. 

"Petrol savaşları bitiyor, su savaşları yolda"

Tarihteki savaş, çatışma ve göç gibi olayların yüzde 99'unun soğuma ve soğuma sonucu oluşan kuraklık kaynaklı olduğunu savunan Yaşar'a göre petrol savaşları bitmek üzere ve yerini su savaşlarına bırakacak. "Su her şeydir" yorumu yapan Doğan Yaşar'a göre Doğu Akdeniz'de yaşananların temelinde de Fırat ve Dicle'nin suları var.

"PKK'nın kurulma nedeni GAP projesi"

PKK'nın kurulma nedeninin de GAP projesi olduğunu savunan Prof. Dr. Yaşar, "Suların yönetiminin Avrupa Birliği'ne (AB) bırakılması istendi. PKK'nın kurulma nedeni de GAP projesidir. Türkiye'nin yanı sıra güneydeki ülkelere de su sağlayabilen bu muhteşem barış projesine engel olunmak istendi. Ortadoğu düz, oraya baraj yapamazsınız. Hiçbir ülke kredi vermedi. 'Yol, otoban yapacağız' deseniz, hemen destek verirlerdi. Haçlı Savaşı medeniyet savaşı değil, açlık savaşıdır. Dünyada Haçlı Savaşları değil, açlık savaşları vardır. Bütün savaşların bitiş noktası Verimli Hilal'dir" değerlendirmesinde bulundu. 

"Geçmiş nesiller petrol için savaştı, yakın gelecekte su için savaşılacak"

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in 6 Nisan'da sarf ettiği "Geçtiğimiz yıllardaki nesiller petrol için savaştı. Ancak yakın gelecekte su için savaşacaklar” sözü ile su sorununun çözümü için 111 milyar dolar ayrıldığını açıklamasını da hatırlatan Doğan Yaşar, geçmiş başkanlardan Bill Clinton ve Rusya Dışişleri Bakanı'nın da su konusundaki yatırımlara ilişkin ifadelerine değindi.

2003 yılında Finlandiya'nın ileride soğuma ve etrafın buz tutma ihtimaline karşı nükleer santral yapmaya başladıklarını açıklamasını da hatırlatan Yaşar, "70 civarı nükleer santral yapıldı, hazırlıklar sürüyor" şeklinde konuştu.

"Mega yanardağ patlamalarına dikkat, dünya nüfusunun bir bölümü açlıktan ölecek"

İklimlerin tüm dünyayı aynı anda vurduğunu da belirten Yaşar, yanardağ patlamalarının farklı noktalarda aynı şiddetteki etkisini örnek gösterdi.

Mega yanardağ patlamaları konusunda uyaran Yaşar, bunun gerçekleşmesi halinde güneşin görülemeyeceğini, dünya nüfusunun bir bölümünün bu duruma birkaç yıl dayanamayarak açlıktan öleceğini öne sürdü.

Gandhi'nin "Dünyada herkese yetecek kadar kaynak var ama herkesin hırsına yetecek kadar değil" sözünü anımsatan Yaşar, sözlerini şöyle tamamladı: 

 "Kapitalizm öyle bir şey ki, insanlar her şeyi kendilerine istiyor. Kenya'nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyata'nın 'Beyazlar geldi, ellerinde İncil vardı, bizde toprak. Gözümüzü kapatıp dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizde İncil vardı, onlarda toprak' sözünü de unutmamak gerekiyor." 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU