Bir müzik arkeoloğu: Hasan Saltık

Unutulmaya yüz tutmuş binlerce Anadolu ve Kafkas, Balkan halk müziklerini derleyen, arşivleyen Kalan Müzik'in kurucusu Hasan Saltık, bugün son yolculuğuna uğurlandı

Hasan Saltık / Fotoğraf: AA

Çok erken giden bir arkadaşın dostun ardından ne yazılır, nasıl yazılır? Neredeyse herkese değmiş, herkese dokunmuş, herkesle oturmuş, herkesle hemhal olmuş-sohbet etmiş bir insan ise hele o arkadaş ne söylenir ki, kimsenin bilmediği. Ah etmekten başka. Her ölüm erken ölümdür ama Hasan Saltık’ın ölüm diyemediğim gidişini ‘erken’ sözcüğü tarif edebilir mi? Bunun cevabı yok bende. En iyisi onu tanımayanlara (kaldıysa eğer) anlatmak.

Yaşarken Türkiye müzik dünyasının en önemli isimlerinin arasına girmişti Hasan. Klasik Türk Müziği’nden, Anadolu ve Kafkas müziğine, Balkan müziğinden halk müziğine yaptığı çalışmalar ve verdiği emekle yaşadığımız coğrafyanın ses atlasını ortaya çıkardı. New York Times onun için "Anadolu’da baskılanmaktan ve unutulmaktan fısıltıya dönüşmüş olan sesleri toplayıp bunlardan armonik gök gürültüleri çıkardı” diye bahsetti. Müzik tarihi için döktüğü ter damlaları, ona Hollanda tarafından verilen Prince Claus ödülünü ve Time Dergisi’nin ‘Avrupa’nın Kahramanları 2004’ ödülünü getirdi. BBC’de ondan "Türkiye müziğinin zenginliğini ondan öğrendik" diye bahsedildi, Time onu "Türkiye’nin yeni Ahmet Ertegün’ü” diye lanse etti. Le Monde’a göre Hasan Saltık "Doğu’nun kültür ışığı”ydı. Liberation’a göre ise "Hasan Saltık olmasaydı Anadolu sessiz kalırdı”. Yıllar önce yayınlanan bir haberde, adı açıklanmayan bir tugay komutanının Hasan Saltık’la ilgili sözlerini şöyle yazmıştı gazeteci Ersin Kalkan:

"Konuşmanın bir yerinde Saltık’tan bahsederken, ‘Arada bir yaramazlık yapıyor ama bence memleketin gölgede kalmış kültür bakanıdır bu çocuk’ deyiverdi.”

Dersim’in Hozat ilçesinde bundan 57 yıl önce doğmuş Hasan. İlkokulu Dersim’de okumuş. Devlet memuru olan babasının tayinle geldiği İstanbul’da da, geri kalan eğitim hayatını tamamlamış. İstanbul’a ailecek gelmelerinde 1970’lerde başlayan siyasi hareketlerin de etkisi olduğunu anlatırdı hasan, babasının "Biz en iyisi buralarda durmayalım” dediğini ve kendilerini İstanbul’da bulduklarını.

Hasan Saltık, Aleviliğin önemli ocaklarından biri olan Sarı Saltık Ocağı’nın da bir mensubuy. Şöyle anlatmıştı ailesini. "Türkçe konuşulan tek köy, Sarısaltık köyüdür. Alevilik, dedelik bizde. Orada en çok saygı duyulan ailelerden birisi. Ocak sayılıyor. Bütün Dersim'deki aşiretlerden bahsediyorum. ‘Sarı Saltık’ deyince saygı duyarlar. Anadolu'ya gelen ilk beyliklerden. Erzurum'a, oradan Bayburt'a sonra Dersim'e yerleşiyorlar. Trakya'ya, Balkanlara kadar, aile ve kardeşler yayılıyor. Balkanlara İslamiyet'i yaymak için görevlendirilmişler. Bu konuda eğer kökenine bakarsanız öz Sarı Saltık'lar biziz.”

Her dede ailesi zaten müziğe aşinadır, Hasan’ın ailesi de öyle. İstanbul’a geldikten sonra, kuzeni müzisyen Rahmi Saltuk’un yönlendirmesiyle İstanbul Devlet Konservatuarı’nın obua bölümüne başlar. Bir yıl süren konservatuar dönemini "Hayatımda bağlamadan başka müzik aleti bilmiyorum, obuaya pek ısınamadım”  diye anlatır. Ama yıllar sonar o bir yıllık eğitimin kendisine büyük katkısı olduğunu da itiraf eder. Konservatuara giderken bir yandan da Haydarpaşa’da simit satar. Yoksul bir ailenin çocuğudur. Biraz da yoksulluk belasına bırakır konservatuarı ve lisede okurken bir yandan da inşaatlarda badanacılık, boyacılık, amelelik yapmaya başlar. O günlerde, Hürriyet Gazetesi’nin Cağaloğlu’ndaki binasını boyarken çatıda çektirdiği fotoğraftan bahsederken, onu tanıyanların bildiği o hınzır gülümsemesi yine oradadır, yüzünde.

Onu yıllar sonra gazete manşetlerine "Anadolu müziklerinin efendisi”, "Türkiye’nin yeni Ahmet Ertegün’ü” diye taşıyacak ofisboyluk yılları da böyle başlar. Amacı Rahmi Saltuk’un şirketinde çalışıp, oradan da Amerika’ya kapağı atmaktır. Henüz 18 yaşındadır. Karaköy’deki Liman Başkanlığı’na gidip elindeki evrakları teslim eder.  Sonra kıyıya kadar yürür, denizi seyrederken bir simit alır, yarısını martılarla paylaşır. Boğaziçi’nden aşağı doğru akan gemileri seyrederken hayallere dalar. ‘Miço’ belgesi alıp, bir gemiye kapağı atacak, okyanusu aşıp Amerika’ya gidecek, bir limanda gemiden kaçıp izini kaybettirecektir. Altı ay sonra, Akdeniz limanlarını dolaşan bir kuru yük gemisinde iş bulur. Talep gelirse gemi Amerika’ya da gidecektir. Venedik, Girit, Cezayir, Nice, Cenova’da dolanır ama gemi bir türlü yük bulamaz. Hasan Saltık da Fas’ta karaya çıkar, Kazablanka’da müzik sesleriyle dolu bir gecede memlekete dönmeye karar verir. Dönecek ve kendi yıldızını doğduğu topraklarda arayacaktır. Öyle de yapar.

O gün o gemi Amerika’ya taşıyacak yük bulsaydı, Türkiye’nin kaybolmaya yüz tutmuş ses zenginliklerinin en azından bir kısmı bugün tamamen yok olacaktı. Neşet Ertaş’ı herkes öldü zannedecekti. Zeki Müren’in radyo kayıtlarının peşine kimseler düşmeyecek, Grup Yorum protestosunu dünyaya duyuramayacaktı. 19. yüzyılın Osmanlı marşlarını bir Allah’ın kulu merak edip, Viyana, Berlin ya da Paris’ten toplamayacaktı.

Rahmi Saltuk sayesinde, dönemin müzik piyasasının kalbi sayılan Unkapanı’ndaki Manifaturacılar Çarşısı'na adımını atan Hasan Saltık’ın fikir vermesiyle o dönem fırtına gibi esen Müşfik Kenter’in Bir Garip Orhan Veli albümümün karşısına ünlü şair Ahmed Arif’in şiir kaseti yayınlanır. Ancak zamanla Rahmi Saltuk’la müzik şirketinin politikasıyla ilgili görüş ayrılığına düşer ve ağabeyinden aldığım ufacık bir sermayeyle İMÇ’de bir kulübe tutar. O kulübe daha sonra bütün dünyaya nam salan Kalan Müzik’in ilk mekânıdır. Sene 1991’dir. Hasan Saltık’ın Kalan etiketi altında yaptığı ilk albüm Grup Yorum albümleri olur. Yorum’un ‘Cemo’ albümü için annesinin 11 bileziğini ödünç alır.

Ve bir arkadaşının aracılığıyla gittiği Avrupa’da, oradaki müzik şirketlerinin vizyonunu görünce, Türkiye’nin ulusal müzik arşivini yapmayı daha ilk yıllarda kafasına koyar. Öyle bir şey yapmalıdır ki, Osmanlı kültürü de dâhil bütün Türkiye'nin coğrafyasını ve müzik kültürünü, çeşitliliğini, hepsini gün yüzüne çıkarabilsin. O yıllar taverna ve popun patladığı yıllardır, o yüzden piyasadaki pek çok yapımcı Hasan’ın tabiriyle ona ‘enayi’ gözüyle bakar. Ama o doğru bildiğinden şaşmaz ve son hızla Anadolu halk ozanları, âşıkları veya diğer dillerde Kürtçe, Lazca, Zazaca, Süryanice, Ezidice veya mübadele şarkıları yapmaya başlar.

Grup Yorum albümlerinden kazandığı tüm parayı yine müzik arşivine yatırır. O yılları şöyle anlatır:

"Hep 'Kazancımızı Anadolu arşivine nasıl aktarırız' diyorduk. Anadolu arşivini tüketiciye ve bilgisiyle, fotoğraflarıyla, arşiviyle birlikte aktarmak istiyorduk. Yani bir albüm çıkarırken aynı zamanda, içeriğini, kitapçığını da yapıyorduk. Bilinçlendirme yoluna gidiyorduk.”

Hasan Saltık o yıllarda 78 devirli plaklara olan ilgisi nedeniyle, "Arşiv Serisi" adı altında eski plak kayıtlarını yayınlamaya başlar. Bu plaklar; toplumların yakın müzik tarihlerinin en önemli ses kaynağı belgesi ve hafızası idiler. İşte bu bilinçle Hasan Saltık’ın liderliğindeki Kalan Müzik; 78 devirli plâklardan, daha temiz ses elde etme yöntemi kullanarak, yeniden basılabilir hale getiren Türkiye'nin ilk müzik şirketi olur. Kimi zaman eskicilerden toplanan kırık plaklardan, kimi zaman TRT’nin hurdacılara kiloyla sattığı eski yayın bantlarından çıkarır arşiv kayıtlarını. ‘Türk Kayıt Tarihi’ adını verdiği seri ilerledikçe, çalışmalardan etkilenen birçok koleksiyoner arşivini Kalan Müzik’e açar.

Neler yoktur ki bu kayıtlarda? "Seyyan Hanım’ın Tangoları", "Tanburi Cemil Bey", "Şükrü Tunar", "Udi Hrant", "Yorgo Bacanos", "Gazeller", "Gazelhanlar", "Hafızlar", "İstanbul’un Hanımları", "İstanbul 1925", "Yurttan Sesler" gibi Klasik Türk Müziği’nin ve Türk Müzik tarihi kronolojisinin diğer hazineleri takip eder..

Hasan Saltık, bir halklar ve kültürler mozaiği olan Anadolu’nun bütün etnik gruplarının müziğini de bir müzik arkeoloğu titizliğiyle saklandıkları mahzenlerden çıkarmakta kararlıdır. Pomak, Zaza, Süryani, Yezidi, Yahudi, Rum, Ermeni, Pontus ve Çingenelerin kendi dillerinde Kürtçe, Süryanice, Lazca, Pomakça, Pontusça, Rumca, Ermenice, İbranice müzik örneklerini içeren albümler yayınlar. Bizzat yörelerde yaşayan halk sanatçıların kendi arkaik dil ve lehçelerde okuduğu müzik eserlerinin derlenmesi için araştırmacılara destek verir. Etnomüzik albüm serisini hazırlarken, Süryani müziklerini toplamak için uçağa atlayıp yedi ayrı ülkeyi dolaşır. Çok az satacak olan bu albüm ne uçak ne de otel paralarını karşılar ama yıllar sonra o albümü anlatırken "Olsun varsın para kazanılmasın. Süryani müzikleri ilk defa bir albümde toplanıyor, bu da benim dünyaya bir hediyem olsun” derken sahiden de bundan haz aldığını onu tanıyanlar bilir.

Bunların yanında onlarca arşivin tozlu raflarında kaybolmuş sayısız Osmanlı Marşı, Barok Müzik eserleri; Eski aşıklar/Ozanlar ve Enstrümantal müzikler; ayrıca Gazeller, Kantolar, Tangolar, Uzun Havalar, Türküler, Âşık tarzı deyişler, Tekke tarzı ilâhiler, Semahlar, Duvaz deh imamlar ve Mersiyeler gün ışığına çıkar onun sayesinde. Sadettin Kaynak’tan, Münir Nurettin Selçuk’a, Hacı Taşan’dan, Hisarlı Ahmet'te,  Hafız Yaşar'dan Muharrem Ertaş'a; Neşet Ertaş'tan Neyzen Tevfik'e, Malatyalı Fahri'den Âşık Veysel'e uzanan geniş bir arşivin bugünlere ulaşmasındaki en büyük emek yine onundur, Hasan Saltık’ın.

Ancak dışarıda bu kadar olumlu eleştiriler alırken, Türkiye’de başını ağrıtan şeyler de olur. Kültür Bakanlığı, bir seferinde Kürtçe bir albümde yer alan sözlerden dolayı Kalan Müzik’in lisansını iptal etmeye kalkar. Fakat toplumun her kesiminden öyle tepkiler gelir ki, bakanlık kararını geri çekmek zorunda kalır.

Evet, böyle bir adamdı Hasan Saltık. Kendisiyle yapılan son söyleşisinde müziğe hiçbir zaman ticari yaklaşmadığını söylerken samimiydi. Heyecanını hiçbir zaman yitirmedi. Şimdi onun ruhu başka bir dünyaya devir olurken, heyecanını gizlemeden anlattığı son projeleri Karaman türküleri, Osmanlı Ermeni türkülerini onun ruhuna dua eder gibi dinleme sırası bizde…

Devrin daim olsun Hasan Saltık, güzel adamdın, bir daha hangi donda gelirsin bilinmez ama yine gel Dersim’e, yine gel Anadolu’ya…

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU