Kadrajdakiler | Kendi hayatının başrolünde olan bir oyuncu; Ece Dizdar

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için 'Yıldız Sineması'nda bu hafta Ece Dizdar'ı yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Türk televizyon tarihinin en entrikalı yapımlarından Yasak Elma'nın sevilen figürlerinden Şahika karakterini canlandıran Nesrin Cavadzade'nin diziye vedasının ardından sürpriz bir haberle diziye transfer olan Ece Dizdar, geçen hafta MUBI'de gösterime giren ve girdiği günden bu yana da seyredenlerin övgüsüne mazhar olan Aşk, Büyü vs adlı filmle de şu sıralar dikkatleri oldukça üzerine çekiyor.

İzleyicilerin birçoğu onu beki de daha yeni yeni keşfetmeye başladıysa da Ece Dizdar'ın hem tiyatroda hem televizyon ekranlarında hem de sinemada pek çok başarılı işte imzası bulunuyor.

Göz önünde olmayı tercih etmediği zamanlarda dahi kimi zaman bir bankanın mobil dünyasında, kimi zaman çok ünlü markaların reklamlarında, kimi zaman da sesli kitaplar için yaptığı seslendirmelerle hiçbirimiz fark etmesek de bir şekilde hayatımıza o güzel sesiyle eşlik ediyor.


Kendi hayatının başrolünde olan bir oyuncu; Ece Dizdar
 

 

Hem Türkiye hem de İngiltere vatandaşı olan Ece Dizdar 23 Kasım 1981 tarihinde İstanbul'da doğdu, ama daha kırk günlükken o kendini yollarda bulmuştu.
 


Denizaltı Filosu Komodoru olan ve denizaltılarda çalışan babasının görevi nedeniyle biraz köksüz büyüyen Ece, çocukluğu boyunca Türkiye'de 10'u aşkın ilde, yurt dışında da Belçika, Pakistan, Roma ve İngiltere gibi ülkelerde yaşadı.
 


Bu köksüzlük hali arkadaşlıklarının, dostluklarının ve aşklarının yarım kalmasına sebep olduğu için başlarda onun açısından sancılı olduysa da yine de bu durum daha çocuk yaşlarında Ece'ye dünyanın neresine giderse gitsin hayatta kalabileceği özgüveni ve cesareti kazandırdı.
 


O zamanlar geride bıraktığı arkadaşlarına yazdığı mektuplarla bu dostluk bağlarını koruyup yaşama tutunmaya çalışan Ece'nin bağlandığı şeyler ise evler, araçlar, mekanlar değil her daim insanlar oldu.
 


Bir dönem NATO'da çalışan babasının görevi nedeniyle her yıl başka bir şehre ve ülkeye taşındığı için yurt dışında yaşamaya alışkın olan Ece Dizdar Karadeniz Ereğli'de bir köy ilkokulunda öğrenim hayatına başladıysa da gittiği yerlerde genelde DoDDS Amerikan okullarında okudu.
 


Bu sık taşınmalar yüzünden yarım kalan eğitimleri nedeniyle öğrenim hayatında da "Temeli eksik bu çocuğun…" şeklindeki ithamlara karşı kendini devamlı ispat etmek zorunda kaldı.
 


Oyunculuğa ise 12-15 yaşları arasında Brüksel'deki okul kulüplerinin müzikallerinde aldığı roller ile başladı.

Ortaokul yıllarında müzikal oyunculuk, ses ve dans üzerine eğitim aldı, iki yıl boyunca çocuk konservatuvarı kapsamında sahneye çıktı.

Gölcük Deniz Üst Komutanlığı'na atanan babasının yeni görevi için Türkiye'ye, Gölcük'e döndüklerinde devir teslim töreninin olduğu gün yani 17 Ağustos 1999'da meydana gelen depremde babasını ve annesini kaybetti.


Yeni bir hayat

Ailesini kaybettikten sonra İstanbul'da yaşama kararı alan Ece Dizdar, Marmara Üniversitesi'nde Halkla İlişkiler eğitimine başladı.

Bu süre içinde çekirdek aile kavramı tamamen yıkılan Ece'nin sonrasında ise hayatında hep dostları ön planda oldu.

Komik, tatlı ama yalnız ve huysuz bir kız çocuğu olan Ece'nin o yıllarda tek başına hayatta kalmak ve iyi olmak dışında öyle büyük hayalleri de pek yoktu.
 


Bu arada Devlet Tiyatroları'nın sözleşmeli oyuncu kadrosuna kabul oldu, birkaç dizi ve reklamda rol aldı, çocuk müzikallerinde oynadı.

Ne var ki yaklaşık on yıllık amatör oyunculuk geçmişinin ardından kendini yeniden Londra'da buldu; burada catering firmalarında ve kafelerde çalıştı, fabrikada zarf paketledi, ressamlara modellik yaptı, çocuk baktı ama sonunda İngiltere'deki en önemli yirmi bir sanat akademisinden ikisini burslu kazanan tek Türk olarak kariyerinin en önemli adımını attı ve 2005'te Londra'da ArtsEd oyunculuk akademisinden mezun oldu.
 


Mezun olduktan sonra, Londra'dan tekrar Türkiye'ye dönen Ece o sıralar popülarite peşinde koşmaya dair isteksiz olduğu için dört yıl boyunca kamera önünde herhangi bir işte çalışmadı ve hayatını sadece dublajdan kazandığı kadarıyla sürdürmeyi tercih etti.


Hayatın başrolünde

1994'ten beri tiyatronun içinde olan Ece Dizdar, her şeyden önce bu mesleğin kendisine doğru okumayı, dinlemeyi, sabretmeyi, işine saygı göstermeyi ve disiplini öğrettiğini söylüyor.

Yirmili yaşlarındaki seçiciliğinin yansımalarını ise yeni yeni yaşadığını ama genel anlamda buradan geri dönüp baktığında yaptığı seçimlerden de memnun olduğunu dile getiriyor.

Aynı şeyi ikinci kez seçmemeye çalışan ama her defasında da karşımıza çarpıcı yapımlarla çıkan Ece Dizdar bu yaklaşımıyla da bize ne kadar ince eleyip sık dokuduğunu gösteriyor.

Oyunculuğun bir kısa mesafe koşusu olmadığını, özellikle çabasız yükselişlerin olduğu bir dünyada bu mesleğin zaman zaman yıpratıcı ve yorucu olduğunu düşünüyor, ancak her şeye rağmen o, hızlı sıçrayışlara ihtiyacının olmadığını da biliyor.
 


Bir oyuncunun aynı zamanda mutlaka kendi sınırlarını da zorlaması gerektiğine inanan Ece, bu açıdan en çok kendini zorlamaktan besleniyor ve hem kariyerinde hem de hayatın içinde kendi başrolünü layıkıyla oynamaya çalışıyor.

Günümüz dünyasında insanların artık benmerkezci bir yerden çıkıp daha geniş bir sorumluluk alanı işgal etmeye doğru evirilmesi gerektiğini savunuyor.

Büyüdükçe ilişkilere bakış açısının çok değiştiğini söyleyen Ece, her şeyin belli bir zaman içinde var olduğunu ve her şeyin mutlaka bir sonunun olduğunu kabul ederek yaşadığını söylüyor.

Dünyanın acımasızlığından kaçmak için etrafındaki insanların, hayvanların ve hatta bitkilerin sorumluğunu almaya çalışıyor; var olan vaktini, parasını paylaşıyor, mülkiyetçi, günlük hazların peşi sıra giden faydacı biri olmaktan ısrarla kaçıyor.
 


Yaşamında mümkün olduğunca stresten uzak durmaya çalışan Ece olabildiğince de organik besinlerle sağlıklı kalmaya çalışıyor ama yine de karşı koyamadığı tek şeyin patlamış mısır olduğunu itiraf ediyor.

Bar türü mekanlardansa yemekli mekânlarda sosyalleşmeyi ve arkadaşlarıyla buluşmayı hep daha cazip buluyor.

Eğer pandemi kısıtlamaları ortadan kalkarsa Ece Dizdar'a çoğunlukla Gezi Pastanesi'nde, zaman zaman Galata'daki Sensus Şarap Evi'nde, Pera Thai'de ya da Cibalikapı Balıkçısı'nda rastlamanız mümkün olabilir, çünkü bu yerler en sevdiği mekanlar arasında yer alıyor.

Beyoğlu'nun hala müdavimi olan Ece alışveriş için de Teşvikiye ve İstiklal Caddesi'ne gidiyor; kitap alışverişlerini YKY Sanat Merkezi'nden ya da Mephisto'dan alıyor.

Kıyafet alışverişi konusunda ise mümkün olduğunca az alışveriş yapan Ece bu tür ihtiyaçları içinse çoğunlukla internet üzerinden ilerlemeyi tercih ediyor.

İşten kalan zamanlarında kendisini dinlendirmek ya da rahatlamak için yoga, film, dizi, kitap dörtlüsünün dışında mutfak aktivitelerine ağırlık veriyor; arkadaşlarını çağırıp onlara yemek yapıyor, hatta daha da ileriye gidip fermantasyona ve probiyotiklere sardığı merak sonucu kefir, turşu, sirke yapmakla uğraşıyor ve sürekli bir şeyler mayalıyor.

Ayrıca ekip biçtiği küçük bahçesini izlemekten çok keyif alıyor.
 


Jeanette Winterson'ın gücünü samimiyetten ve dürüstlükten alan otobiyografik eserlerinden biri olan Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın adlı kitap başucu eserleri arasında yer alıyor.

Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı, Antoine de Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i defalarca okuduğu kitaplar arasında yer alıyor, Kurtlara Koşan Kadınlar hediye etmeyi en çok sevdiği kitaplardan biri olarak öne çıkıyor.

Renklerden yeşili, kokulardan yasemini çok seven Ece, duş jeli ve şampuan konusunda da kendisini tutamıyor ve her türlüsünü çok sevdiğini belirtiyor, eğer kendisine bir hediye gelecekse onun için verilebilecek en güzel hediyenin de duş jeli ve şampuan olacağını belirtiyor.

Bir filmin yapım sürecinde senaryonun yönetmenden çok daha önemli olduğunu düşünüyor, Yorgos Lanthimos, Nuri Bilge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu'nun her filmini ise merakla ve severek takip ediyor.

En sevdiği filmler arasında Dogville, Dogtooth, Body and Soul ve Amélie yer alıyor ve eğer bir filmin içinde yaşama imkânı olsaydı kesinlikle Amélie'nin dünyasında yaşamayı isteyeceğini söylüyor.

Jane Birkin'i kendine ikon olacak derecede güzel buluyor, Reese Witherspoon'ın sinema kariyerine gıptayla bakıyor, hayalinin ise gelecekte Türkiye'nin Charlotte Rampling'i olmak olduğunu belirtiyor.

Bu düşünceyi çok çılgınca bulsa da en çok çalışmak istediği yönetmenlerin başında Lars von Trier yer alıyor, ayrıca Semih Kaplanoğlu da çalışmayı arzuladığı yönetmenler arasında yer alıyor.
 


Ece Dizdar şu sıralar, Versus Tiyatro'nun Ingmar Bergman imzalı 1973 yapımı Bir Evlilikten Manzaralar (Scener Ur Ett Âktenskap) adlı filmini "Evlilikten Sahneler" adıyla tiyatro sahnesine taşımaya hazırlanan, hazırlıkları ise koronavirüs sebebiyle online olarak süren bir oyunun ortak yapımcılığını üstleniyor ve prömiyer yapmak için herkes için sağlıklı olacak yeni kararların açıklanmasını bekliyor.

Diğer taraftan bu sene 40'ıncısı gerçekleşen İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma filmlerini değerlendirecek olan Ulusal Yarışma Jürisi arasında yer alıyor.

Sosyal ilişkilerimizin ve önceliklerimizin tamamen değiştiği böylesi bir dönemde o da artık "hayatım ne olursa daha iyi olur" diye düşünmek yerine "hayatımda ne olmasa yaşamaya devam edebilirim" sorusuna kafa yoruyor.

 

Filmografisi

Ece Dizdar'ın Türk sinemasındaki ilk ciddi çıkışı her ne kadar Çekmeceler adlı film ile olduysa da öncesinde ulusal ve uluslararası yapımlarda da yer aldı.


Simbiyotik

Yönetmen: Harun Özakıncı / Oyuncular: Ece Dizdar, Taylan Özgür Ölmez, Emsal Özaksun, Harun Özakıncı, Ersin Aycan, Şafak Sezer, Oktay Kaynarca, Güven Kıraç, Cem Yılmaz, Derya Alabora, Lale Mansur, Zuhal Olcay, Zeki Demirkubuz, Onur Tokgöz / Süre: 95 dakika
 

 

Harun Özakıncı'nın yıllar önce kurduğu kendi sinema atölyesinde ders alan oyuncu adaylarını profesyonel oyuncular ile bir araya getirerek 2004 yılında çektiği Simbiyotik adlı, konusu ve alt metinleri yaşanmış hikayeler ile sinema tarihinde iz bırakmış filmlere göndermelerle dolu olan bu film; bir şarkıcının başına gelen ve gelecek olan ilginç olayları kadrajına alıyor.

Gerçek zaman tekniği ile çekilip kurgulanan ve zamansal değişimlerin birebir oyuncuların fiziksel görünümlerine yansıdığı filmde; Taylan yetenekli fakat olanakları sınırlı bir şarkıcı adayıdır.

Özel bir üniversitede şan bölümünü kazanınca hayatının değişeceğini zanneder fakat ödemesi gereken para çok yüksektir.

Sinema hocası Harun, Taylan'a sahip çıkar ve okulun peşinatını öder, daha sonra da kendisine kaset yapması ve müzik klibi çekmesi konusunda yardımcı olur.

Böylelikle Harun ve Taylan'ın hayatında her şey hızla değişmeye başlar; Harun, arkadaşları Emsal ve Ersin''n nikahında sevgilisi Ece ile evlenmeye karar verir ve evlenir, Taylan kendisine bir yapımcı bulur ve Uludağ'da sahneye çıkmaya başlar.
 


Tüm karakterler, Taylan'ın müzik kaseti için düzenlenen basın toplantısından sonra Uludağ'da bir araya gelir ve kayak yapmaya giderler ancak bu sırada Taylan ortadan kaybolur.

Bulunduğunda ise donarak ölmek üzeredir ve doktor yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söylemektedir; tabi eğer tıp dışı olasılıklar düşünülmüyorsa…

 

Doğal Afet

Yönetmen: Sean Faughnan, Ezna Sands, Petros Silvestros / Oyuncular: Ece Dizdar, David Suchet, Max Brown, Jenny Agutter, Adrian Dunbar, Nadia Cameron-Blakey, Charity Wakefield, Gugu Mbatha-Raw, Richard Riddell, Adam Howes, Rebecca Hobbs, Sara Stewart, Ricky Nixon, Simeon Moore, Leandra Ashton, Bill Fellows, Vivienne Gibbs, Layla Amir, Simon Coleman, Amita Dhiri, Mike Facherty, Daniel Hill, Hilary Hodsman, Michelle MacErlean, Freya Parker, Phil Pritchard, Laurence Richardson, Girija Shettar, Ian Stacey, Gillian Steventon, Andrew Venning, Robert H. Wainwright, Jayson Whiteley, Chris Wilson / Süre: 80 dakika
 

 

"Her eylemin bir sonucu vardır ve kimse bundan kaçamaz…" tezinden yola çıkarak 2009 yılında çekilen ve hayatın neden bazen sadece kaderden ibaret olmadığını izleyiciye göstermek isteyen Act of God adlı bu film; bir kalp cerrahı ve eski bir dedektifin, bir hastanın hayatını diğerine tercih ettikten sonra korkunç bir bedel ödemeye zorlandığı ve kendilerini çok öfkeli bir intikamcının hedefleri olarak buldukları heyecanlı bir gerilimi kadrajına alıyor.
 


Birleşik Krallık'ın en büyük televizyon yıldızlarından birinin baş rolünü üstlendiği bu dramatik İngiliz geriliminde oyuncu kadrosunun başında, uzun süredir dedektif Hercule Poirot rolüyle tanınan ve bu filmde eylemlerinin sonuçlarından şaşkına dönen bir doktoru canlandıran Emmy Ödüllü David Suchet yer alırken, Ece Dizdar da bu filmde bir garsona hayat veriyor.

 

Çekmeceler

Yönetmen: Caner Alper, Mehmet Binay / Oyuncular: Ece Dizdar, Tilbe Saran, Taner Birsel, Nilüfer Açıkalın, Pınar Töre, Tuğrul Tülek, Kubilay Tunçer, Burak Altay, Gizem Erdem, Cengiz Coşkun, Hakan Çimenser, Oğulcan Yapıcı, Kerem Can, Seyhan Arman, Nurhan Özenen, Berkay Akın, Bulut Reyhan, Jacinto Caetano, Selim Karakaya, Ece Yüksel / Süre: 120 dakika
 

 

Yönetmenliğini Zenne filmiyle yurt içi ve yurt dışında pek çok ödül almış olan M. Caner Alper ve Mehmet Binay'ın beraber üstlendiği Çekmeceler adlı bu film; gerçek karakter ve hikayelerden esinlenerek kaleme alınan hikayesinde kız çocuk cinselliğine korkusuz bir bakış atıyor.
 


Yirmi beş yıllık bir hayat hikayesini geriye dönüşlerle anlatan filmde, oyuncu bir anne-babanın kızı olan Deniz, otuz ikinci yaş gününün gecesinde kanlar içinde hastaneye kaldırılır.
 


Hayati tehlikeyi atlattıktan sonra Deniz'in sıkça geçmişe döndüğü yoğun rehabilitasyon sürecinde, ruhundaki kilitli çekmeceler de açılır.
 


Bu psikolojik süreç; kız çocuğuna nasıl davranacağını tam kestiremeyen, çocuk ve ergen cinselliğinin neresinden tutacaklarını bilemeyen aktör bir anne-babanın kendi kompleksleri arasında kızlarının bedeninde o günlerde ruhunda açtıkları yaraları yavaş yavaş ortaya çıkarır.
 


70'lerden günümüze uzanan farklı dönemleri dans, dekor, kostüm ve makyajı harmanlayan görsel bir şölenle izleyicisine sunan ve çekimleri İstanbul ve Çanakkale'de gerçekleşen filmin başrolünde ise Ece Dizdar yer almaktadır.

 

Küçük Şeyler

Yönetmen: Kıvanç Sezer / Oyuncular: Ece Dizdar, Alican Yücesoy, Başak Özcan, Müfit Kayacan, Nihal G. Koldaş, Bülent Emrah Parlak, Nezaket Erden, Kubilay Tunçer, Seda Türkmen, Zeynep Dinsel, Kürşat Karaman, Barış Gönenen, Tuğce Altuğ, Serhan Süsler, Nihan Aypolat, Jaki Baruh, Yelda Baskın, Doğancan Taşpınar, Ertürk Erkek, Yasin Keskin, Bilal Ersoy, Özcan Geçer, Güçlü Balat, Umut Armağan, Süleyman Arda Eminçe, Kaan Songun / Süre: 94 dakika
 

 

Kıvanç Sezer'in bir üçlemenin ikinci bölümü olarak yönetmenliğini üstlendiği Küçük Şeyler adlı bu film; bir anda işsiz kalması ile hayatları değişen bir çiftin yaşamına odaklanıyor ve orta sınıf mensubu Onur ile Bahar çiftinin ev ve iş hayatları üzerinden, günümüz beyaz yaka yaşantısına absürt mizah sularında gezerek bir bakış atıyor.

İstanbul'da yaşayan çift, şehrin uzak bir semtinden ev almaya karar verir ancak bu düşüncelerini hayata geçirdikten bir süre sonra Onur'un işten çıkarılması çiftin hayatını derinden etkiler.

Onur, birçok iş görüşmesine gitse de istediği sonucu bir türlü alamaz, genç adamın işsiz kalması bir süre sonra evliliklerinin de tehlikeye girmesine neden olur.
 


Modern Türkiye'nin yeni orta sınıf, beyaz yaka yaşantılarını, değişen mevsimler ve bölümlerde ele alan filmde; hayatlarında yeni bir noktanın eşiğine gelen Onur ve Bahar çifti kaçınılmaz kavgalarla, kabuslarla, absürt durumlarla, bedensel ve ruhsal değişimlerle büyük bir mücadele içine girer.

Ece Dizdar da bu filmde iş görüşmelerine giden Onur'un bu görüşmeler sırasında Onur'u çileden çıkaran bir İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak seyircinin karşısına çıkar.

 

Aşk, Büyü vs.

Yönetmen: Ümit Ünal / Oyuncular: Ece Dizdar, Selen Uçer, Ayşenil Şamlıoğlu, Uygar Özçelik, Emrah Kolukısa, Damla Ersan, Tonguç Radar, Murat Toprak, Şirzat Bilallar, Melisa Demir, Gizem Katmer, Rohat Culum, Ramazan Alkan, Serhat Gönen, Eyüp Kelen, Onur Alkan, Alaattin Ekin, Muharrem Dursun, Kasım Arlı, Yılmaz Arlı, Melik Alkan, Kerim Ünal, İlhan Alkan, Görkem Mertsöz / Süre: 96 dakika
 

 

Ülkemizin en önemli sinemacılarından Ümit Ünal'ın uzun süredir merakla beklenen ve kısa bir süre önce MUBI'de çevrim içi bir şekilde gösterime giren Aşk, Büyü vs. adlı bu film; aşka ve doğaötesine duydukları inancı sorgulayan iki kadının hikâyesinde yıllar önce yolları kesişen bu iki kadının, yıllar sonra aynı adada yolculuğa çıkmalarıyla birlikte değişen yaşamlarını konu ediyor.
 


Büyükada'da doğup büyüyen ve yaşayan iki ailenin çocuğu Eren ve Reyhan, gençliklerinde büyük bir aşk yaşamışlardır, ama ilişkileri ortaya çıkınca aileleri onları zorla ayırır.

Zengin bir milletvekilinin kızı olan Eren, ayrılışından yirmi yıl sonra Büyükada'ya geri döner; yazlık evlerindeki bekçinin kızı olan Reyhan'ın o gittikten sonra yaşadıklarına dair hiçbir fikri yoktur.
 


Eren adaya gidince Reyhan'ı bulur ama Reyhan onu adaya getiren şeyin aşk değil, bir "büyü" olduğuna inanır, çünkü yıllar önce adalı yaşlı bir kadına bir aşk büyüsü yaptırmıştır.

Eren büyüye inanmaz ama ya bir gerçeklik payı varsa diye de düşünmeden duramaz, yine de iki kadın Büyükada'da tek günlük bir yolculuğa çıkar, artık kimseleri umursamadan duygularını özgürce yaşamak istemektelerdir.
 


Eren ve Reyhan bu aşktan vazgeçemeyeceği için, ne yapıp edip bu büyüyü bozdurması gerekmektedir, ancak bu süre içinde aşka, büyüye, toplumsal baskılara ve umuda dair öğrenecekleri çok şey vardır.
 


Farklı sosyoekonomik sınıflardan gelen Eren ve Reyhan'ın yıllar sonra yeniden alevlenen aşkının etrafında kurulan Aşk, Büyü vs., baharın getirdiği umudu taşıyan, adanın verdiği özgürlük duygusunu hissettiren, ilham verici bir aşk öyküsü olarak seyircinin karşısına çıkıyor.

 

Diğer çalışmaları

Ece Dizdar, İngiltere'de Eastern Angels Theatre Company adlı bir tiyatro topluluğunun, dedesi Çanakkale'de şehit olan Fransız yazar Louis de Bernieres'in Kanatsız Kuşlar adlı romanından tiyatroya uyarladığı, Milli Mücadele dönemini anlatarak Ermeni olaylarına büyük bir açıklık getiren bir oyuna kadın başrol oyuncusu seçildi ve oyunda Philothei adlı Yunanlı bir kıza hayat verdi.

BBC-4 radyosu, Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanını radyoya uyarlamaya karar verdiğinde bu kitap uyarlaması için oyuncu seçimleri yapıldı; Türkiye'den 18 sanatçının seçildiği bu projede seslendirme yapan oyuncular arasında Ece Dizdar da yer aldı.

Ece Dizdar aynı zamanda yaptığı çeviriler neticesinde sahnelerde oldukça dikkat çeken ve ses getiren uyarlamalara da imzasını attı ve bu uyarlamaları tiyatroya kazandırdı.

Ünlü İngiliz oyun yazan Mark Ravenhill'in 1996'da Londra Royal Couıfda dünya prömiyerini yapan ve modern hayatın karanlığını, acımasızlığını, insanlık hallerini şok edici bir şekilde seyirciye aktaran Shoppingand F***ing adlı oyun bunlardan biriydi.

Daha sonra Dogme 95'in ilk filmi olan Thomas Vinterberg imzalı Festen adlı filmin çevirisini yaparak Kutlama adıyla tiyatro uyarladı.

Öykü yazmayı da çok seven Ece Dizdar'ın bir öyküsü Karakarga'nın, sadece kadın yazar ve çizerlerden oluşan "Rağmen" adlı tematik kitap dizisinde yayımlandı.

İzleyicilerin birçoğu onu daha yeni yeni tanımaya başladıysa da Ece Dizdar hem tiyatroda hem de televizyon ekranlarında pek çok başarılı yapımda yer aldı.

  • En Son Babalar Duyar (2002, Televizyon dizisi)
  • Pof ve Paf (2003, Tiyatro oyunu)
  • Esir Şehrin İnsanları (2003, Televizyon dizisi)
  • Ritmi Serbest Bırak (Release The Beat, 2004, Tiyatro oyunu)
  • Hayalet (2004, Televizyon dizisi)
  • Percy Cicrus (2005, Skint n Minted Prodüksiyonu)
  • Leyla (2005, Tiyatro oyunu)
  • Kanatsız Kuşlar (Birds Without Wings, 2006, Tiyatro oyunu)
  • Şeker ve Kar (Sugar and Snow, 2006, Radyo tiyatrosu)
  • Başlangıç Yanıtı (Startie Response, 2007, Tiyatro oyunu)
  • Benim Adım Kırmızı (My Name is Red, 2008, Radyo tiyatrosu)
  • Vur/Yağmala/Yeniden (2008, Tiyatro oyunu)
  • Kız Tavlama Sanatı (2008, Tiyatro oyunu)
  • Alışveriş ve S***ş (2009, Tiyatro oyunu)
  • Karakol (2011, Televizyon dizisi)
  • Al Yazmalım (2011-2012, Televizyon dizisi)
  • İki Kişilik Bir Oyun (2012, Tiyatro oyunu)
  • Altın Ejderha (2012, Tiyatro oyunu)
  • Şubat (2012-2013, Televizyon dizisi)
  • Güneşi Beklerken (2013-2014, Televizyon dizisi)
  • Dövüş Gecesi (2014, Tiyatro oyunu)
  • Beş Kardeş (2015, Televizyon dizisi)
  • E-mülteci.com (2016, Tiyatro oyunu)
  • Ruh İkizi (2016, Kısa film)
  • Arkadaşlar İyidir (2016, Televizyon dizisi)
  • Görünen Adam (2017, İnternet dizisi)
  • Fi (2017, İnternet dizisi)
  • Gergedanlar (2017, Tiyatro oyunu)
  • Yutmak (2017, Tiyatro oyunu)
  • Siyah Beyaz Aşk (2017-2018, Televizyon dizisi)
  • Alef (2020, İnternet dizisi)
  • Hekimoğlu (2020, Televizyon dizisi)
  • Menajerimi Ara (2021, Televizyon dizisi)
  • Yetiş Zeynep (2021, İnternet dizisi)
  • Yasak Elma (2021, Televizyon dizisi)


Ödüller

  • 2013 18. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri: Müzikal/Komedi Dalında Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu (Altın Ejderha)
  • 2015 3. Altındefne Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Çekmeceler)
  • 2015 20. Nürnberg Film Festivali "Türkiye-Almanya": En İyi Kadın Oyuncu (Çekmeceler)
  • 2016 21. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri: Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu (Çekmeceler)
  • 2016 6. Malatya Uluslararası Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu (Çekmeceler)
  • 2020 39. İstanbul Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu (Aşk, Büyü Vs.)


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU