Yemen krizinin çözümü uluslararası baskıya mı yoksa askeri çözüme mi bağlı?

Yemen hükümetinden birçok siyasetçi, BM’nin ve uluslararası çabaların Husi milislerini barışçıl bir çözümü kabul etmeye ikna edemeyeceğini bildirdi

Sana’da Eski Şehir’e çıkan bir sokak. (EPA)

Husilerin BM’nin barış çabaları ve planlarının yanı sıra uluslararası ve bölgesel girişimleri reddetmesiyle Yemen krizi çözüme kavuşturulamıyor. Bu nedenle Yemen sokaklarında, başta Sana olmak üzere birçok bölgelerin yeniden kurtarılması, darbenin sona erdirilmesi ve Körfez Girişimi ile Ulusal Diyalog Konferansı’nda alınan kararlar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 sayılı kararını içeren üç referansa dayalı siyasi çözüm mekanizmasının yeniden kurulmasına yönelik sorular arttı.

BM’nin ve uluslararası toplumun 6 yıldan fazla bir süredir gösterdiği çabalara rağmen İran destekli Husiler,  BM’nin üçüncü Yemen Temsilcisi Martin Griffiths'in de yüzüne kapıyı kapattı. Dün ciddi baskılar sonucu bu kapıyı tekrar açsalar da grubun İran'ın bölgedeki yayılmacı gündemine bağılığı göz önüne alındığında grubu silah bırakmaya ve sahada neden olduğu hasarı engellemeye zorlamanın sadece bu baskılara mı bağlı olacağı merak konusu.

Yemen hükümetinden birçok siyasetçi, BM’nin ve uluslararası çabaların Husi milislerini barışçıl bir çözümü kabul etmeye ikna edemeyeceğini bildirdi. Bunun Yemen’deki güçlerin gruba karşı güçlerini birleştirerek askeri olarak savaşmaya devam etme çabaları üzerine anlaşmalarına neden olduğunu ifade eden siyasetçiler buna gerekçe olarak söz konusu güçlerin savaşın İran projesini ve onun Husi aracını ortadan kaldırmanın en iyi yolu olduğunu düşündüklerini aktardılar.

Yüzeysel çözümler

Yemen Enformasyon Bakan Vekili Abdulbasit el-Kaidi, Husi grubun kabul etmediği barış için önerilen uluslararası çözümleri yüzeysel olarak nitelendirdi. Kaidi, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Husi milislerinin tüm barış çabalarını reddetmesi, ideolojik yaklaşımından, fikri ve kültürel alt yapısından kaynaklanmaktadır. Bu, insanlığa karşı ayrımcılık fikrine dayanan, üstün olduğunu düşünen bir gruptur. Grubun literatürü, kullandıkları hadisler ve dayandıkları teorisyenler ile aynı şekilde baz aldığı kültürel ve siyasi miras, yenilgi durumunda bile barışa asla boyun eğmeyeceklerini kanıtlıyor. Bunlar inzivaya çekiliyor ve daha şiddetli bir şekilde geri dönüyor.”

Şu anda sunulan tüm barış çabalarının savaşın gerçek manada sonunu getirmeyeceğini düşündüğünü belirten Kaidi sözlerine şöyle devam etti:

“Bu durum aksine yaklaşan daha şiddetli bir çatışma yaratacak. Çünkü bölgede, Lübnanlıların barış tecrübesi gibi benzer ve başarısız deneyimleri çağrıştırıyor. Diğer sorun ise İran'ın bölgede dahil olduğu tüm dosyaların aşılmaz hale gelmesi. Bu da bu ülkede veya diğerlerinde tek bir sonuca götürüyor: Yıkıcı bir yenilgiye neden olan araçlarını hezimete uğratmak. Irak, Suriye ve Lübnan örneklerinde olduğu gibi; bu olmadan tüm çözümler yüzeysel oluyor ve erteleniyor.”

Kaidi, söz konusu ikileme yönelik çözümlerle ilgili de şu önerilerde  bulundu:

“Yemenlilerin devletlerini yeniden kurmaları için önlerinde tek bir çözüm var. O da saflarını birleştirmeleridir. Anlaşmazlıkların üstesinden gelerek devletin yeniden kurulması ve itibarını geri kazanması için güçlerini birleştirmelilerdir. Bu olmazsa Yemen’i bölünmelerin ve ayrılıkların sürdüğü zamanlar bekliyor.”

Uluslararası baskılara direnme

Yemen İbb Valiliği Vekili Muhammed ed-Daam, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Husi milislerin tüm barış çabalarına karşı uzlaşmaz tavrına dikkat çekti:

“Yemen hükümeti tüm girişimleri kabul etti ve memnuniyetle karşıladı. Ancak Husiler bunları kesin bir şekilde reddetti. Bu, faşist duygulara sahip, geçmişe dönük bir grup için garip bir durum değil. Yemenlileri köleleştirmek dışında başka bir şey düşünmüyorlar. Husiler, Ulusal Diyalog ve Barış ve Ortaklık Anlaşması sonuçları da dahil olmak üzere tüm anlaşmalara karşı çıktılar ve vilayetleri tek tek ele geçirdiler. Halen tüm Yemen'i kontrol etmeyi umut ediyorlar.”

Husilerin müzakerelere dahil olmak için uluslararası alandan yapılan baskıya karşı çıkmasını "bir tür delilik" olarak gördüğünü ifade eden Daam sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yemenliler bazı uluslararası güçlerin arzuladığı ve yerleştirmek istediği gibi Husilerin kontrolündeki valiliklerdeki oldu bitti politikasını kabul etmemeli. Bu bizim ülkemiz.  Ülkemizi toplumun sosyal dokusunu yerle bir eden, öldüren ve parçalayan çeteden geri almalıyız. Hükümet çabalarını yoğunlaştırmalı ve halkın gücüne ve Suudi Arabistan liderliğindeki Koalisyon ülkelerinin sağladığı desteğe güvenmeli.”

Daam, Yemen dosyasının bölgesel olarak karmaşıklığına ilişkin de şu açıklamada bulundu:

“Husiler Yemen'i İran'a ipotek etti. Onu nükleer müzakerelerinde pazarlık edilecek bir İran dosyası haline getirdi. Bu bizim ülkemiz ve bu bizim devletimiz. Onu geri kazanmazsak çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği kaybolacak."

Şiddet dili

Yemenli gazeteci Mustafa Guleys, Husilerin yalnızca şiddet dilinden anladığını ve bazen müzakerelere rıza göstermelerinin daha fazla askeri genişleme için manevra ve zaman kullanma taktiği olduğunu söyledi. Guleys, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Husilerin Yemen hükümet heyeti ile katıldığı barış müzakerelerine ve zamanlamalarına baktığımızda, bu dönemde Ulusal Ordu kuvvetlerinin Sana'ya yaklaştığını ve milislerin Kuveyt'teki istişarelere koştuğunu göreceğiz. Ortak Güçler Hudeyde şehrinin bazı sokaklarına girdiğinde de aynı şey tekrarlandı. Husiler, söz konusu dönemde İsveç'teki diyalog masasına oturmak için acele ettiler. Bu görüşme önemli kıyı kentinin kurtuluşunu durduran Stockholm Anlaşması ile sonuçlandı ve her iki durumda da hükümet, Husilerin aksine anlaşmanın şartlarına bağlı kaldı. Husiler bu müzakerelere, hükümet güçlerinin ilerlemesini durdurmak ve kontrolleri altındaki topraklardan geriye kalanların özgürleşmesini önlemek için katıldılar.”

Yemenli Gazeteci Mustafa Guleys, Husilerin şu an BM’nin ve uluslararası toplumun çabalarına karşı çıkmasına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bugün, sahadaki dengenin değişmesi ile üstünlüğe sahip olduklarına ve Marib'in ellerine geçmesi durumunda tüm Yemen topraklarını işgal edebileceklerine inandıkları için barış görüşmelerin katılmaya karşı çıkıyorlar. Barış diline inanmadıkları için müzakerelerine gerek olmadığı görüşündeler. Ayrıca insan haklarını ve Yemen'de ateşledikleri savaştan kaynaklanan trajedileri de dikkate almıyorlar.”

Guleys, savaşı sürdürerek barış seçeneğine karşı savaşmayı tercih eden Husilerle mücadele etmek için Yemenlilerin ulusal orduyu ve ulusal direnişi desteklemesi, gerektiğini söyledi. Yemen’in tamamı kurtulana kadar mücadeleye devam etmekten başka bir seçenek olmadığını vurguladı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU