Kürt Yönetmen Kazım Öz: Dünya seyircisine ulaşması gereken hikayelerimiz var

“Bahoz" ve "Zer"in yönetmeni Kazım Öz, Türkiye'de bağımsız sinemanın önde gelen isimlerinden biri olarak tanınıyor

Ünlü Kürt Yönetmen Kazım Öz, "Muhalif bir duruşum olduğu için yaptığım filmlerin kitlelere ulaşmasında ciddi engeller yaşadım. Birçok filmin resmi ve fiili olarak engellendi. Yaptığım filmlerin bütçelerini bulmakta yine politik engellerden dolayı oldukça zorlandım. Bu da beraberinde istediğim nicelikte ve nitelikte film yapmamı engelledi" dedi.

1973 yılında Dersim’de doğan olan Kazım Öz, Yıldız Teknik Üniversitesinde İnşaat Mühendisliği okurken tiyatro ile tanışıyor. 2003 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü Yüksek lisans programından mezun olan Öz, aynı üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü Doktora programında devam ediyor.

Mezopotamya Kültür Merkezi tiyatro bölümünde uzun yıllar oyunculuk ve reji çalışmalarında bulunan Öz, aynı kültür merkezinin sinema atölyelerine katılarak bir grup arkadaşıyla sinema kuramı, tarihi, pratiği gibi alanlarda çalışmalar yaptı. Daha sonra burada yaptığı deneysel çalışmalarla birlikte yönetmenlik serüvenine başlıyor.

Öz, yaptığı filim ve belgesellerle uluslararası arenada birçok ödül aldı. "Bahoz" ve "Zer"in yönetmeni Kazım Öz, Türkiye'de bağımsız sinemanın önde gelen isimlerinden biri olarak tanınıyor. Uluslararası festivallerde jüri üyeliği de yapmış olan Öz, son filmi "Zer", Kültür Bakanlığından destek almış ancak yine bakanlık tarafından filmin bazı sahneleri sansüre maruz kalınca, yasaklanan yerler İstanbul Film Festivali’nde ‘siyah sahneler’ halinde beyazperdeye taşınmıştı.

Ünlü Kürt Yönetmen Kazım Öz, İndependent Türkçe’ye Kürt sinemasının dünü, bu günü ve yaşadığı zorluklarına ilişkin samimi bir röportaj yaptık. 

 

Kürt ve dünya sinemasına birbirinden değerli film ve belgesel yaptınız. Bir Kürt yönetmen olarak ne gibi zorluklar yaşadınız?

Zorlukların haddi hesabı yok tabi, anlatırsak roman olur derler ya öyle. Öncelikle muhalif bir duruşum olduğu için yaptığım filmlerin kitlelere ulaşmasında ciddi engeller yaşadım. Birçok filmin resmi ve fiili olarak engellendi. Yaptığım filmlerin bütçelerini bulmakta yine politik engellerden dolayı oldukça zorlandım. Bu da beraberinde istediğim nicelikte ve nitelikte film yapmamı engelledi. Ama tabi yılmadık, halkımızın arkadaşlarımızın ve dostlarımızın desteği ile her koşulda film çekmeye devam ettim, ediyorum.

Kürt sineması bugün istenilen yerde mi? Kürt sinemasının dünü ve bu gününü karşılaştırdığımız da nasıl bir yerdedir? Hangi aşamaları kat etti?

Elbette istenilen yerde değil. Kürtler dünyanın en çok zülüm gören, en büyük trajedilerini yaşayan, sınırları, hayatı, kültürü ve zihin dünyası en çok parçalanan halklarından biri. Buna rağmen en büyük direnişleri de gösteren halklardan biri. Bu gerçeklik sinema için ne kadar büyük bir potansiyeli olduğunu gösteren bir gösterge. Ama buna rağmen dönüp sinema veya sanat üretimine baktığımızda çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Elbette yapılanları da yok sayamayız.  Edebiyat, kültür ve sanat anlamında özellikle son çeyrek yüzyılda büyük bir çaba olduğunu da görüyoruz. Ama bu çabanın yeterli olmadığı bariz. Nitelik ve nicelik olarak daha fazla üretime ihtiyaç var. Dünya seyircisine ulaşması gereken hikayelerimiz var.

Zer, Bahoz ve diğer filmlerinizde Türkiye kamuoyunda çok ses getirdi. Bu filmlerinizin hem yapım aşamasında hem gösterimlerinde ne gibi sıkıntılar yaşadınız? Bu filmlerinizden dolayı size birçok davalar açıldı. Bu davaların amacı neydi?

Türkiye’de muhalif filmler yapmanın ne tür sonuçlar ve sorunlara yol açtığını Yılmaz Güney gibi birçok sanatçının hayat hikayesinde görebiliriz. O günden bugüne aslında çok değişen bir şey yok. Atmosfer açısından dönem dönem çeşitli değişiklikler olsa da hep başa sarıyoruz. Türkiye hep bir demokrasi ve özgürlükler sorunu ile yüz yüze kalan bir ülke.  Kürtler, Aleviler ve solcular ile ilgili film yaptığınızda, ya da o kimliklerden birine sahip olduğunuzda hep aynı hikayeyi yaşıyorsunuz. Davalar, hapisler, engeller bu kavramlarla adeta özdeşleşmiş durumda. ZER filminin gösterim süreci bunun son örneği oldu. Barış döneminde Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen film, sürecin bitmesi ile birlikte aynı kurum tarafından sansürlendi. Bahoz filmi kendi kulvarında en çok seyircisi olan filmlerden biri olmasına rağmen büyük kitlelere korsan platformlarda ancak ulaşabildi. Şu anda da ancak youtube, vimeo gibi platformlarda ulaşılabiliyor. Yerel bir ağda bu eserlere ulaşmak imkansız.

 

Türkiye’de yaşanan Kürt Sorunu, Kürt sineması üzerinde bir etkisi var mı?

Kürt sinemasının şu anda temel dinamiği Kürt sorunun yarattığı olaylar, hikayeler ve karakterler. Bir halk sineması olarak baktığımızda aslında Kürt sinemasını sınırlayan bir gerçeklik bu. Kürtlerin temel sorunları aşılamadığı için her alanda olduğu gibi sinema alanında da Kürtler bir kısır döngünün içine hapsedilmiş oluyorlar. Sinemamız farklı hikayeler, bakışlar, karakterler ve anlatım yöntemleri geliştirerek bu kısır döngüyü aşmalı bence. Ama temel sorunlarımızdan kaçan bir anlayışa dönüşmeden olmalı elbette.

Çektiğiniz filmlerde herhangi bir yerde destek alıyor musunuz yoksa kendi imkanlarınızla mı çekiyorsunuz?

Çektiğim filmler için zaman zaman çeşitli kurumsal destekler alsam da, filmlerimin yapımının asıl dinamiği kişisel ve kolektif emeğe dayanıyor. Filmlerimin motor gücü, onları izleyip, her şart altında takip eden, ona ulaşan, maddi ve manevi olarak üretimimi destekleyen seyircimdir. Elbette dışardan destek almak da büyük bir avantaj ama film yapma pratiğimi dış desteğe bağlamadan yürütüyorum. 

Filmleriniz daha çok hangi konularda ilham alarak yapıyorsunuz?  Kürt kültürü, Kürt sinemasıyla bir bağlantısı var mı?

Temel ilham kaynağım kişisel olarak gözlemlerim, yaşadıklarım ve okuduklarımdır. Kürt kültürü yaptığım filmlerde en büyük deryamdır. Kürt kültürü engin bir derya gibidir. Orada yüzmeyi öğrenmeye çalışıyorum sadece.

 

Kürt sinemasının gelecek kuşaklara aktarılması için, yeni Kürt oyuncular ve yönetmenler yeteri kadar yetişiyor mu? Bu konuda gençlere bir çağrınız var mı?

Son çeyrek yüzyılda Kürt Sinemasının önemli bir çıkışından bahsedebiliriz. Bu zaman diliminde birçok yönetmen, oyuncu, senarist ve tekniker yetişti. Bu kesimler Türk sineması ve Türk dizi sektörü içinde de büyük bir rol oynuyor. Bu kadroların Türk ve Kürt sinemasını birbirine alternatif olarak görmeden Kürt eserlerinin oluşmasında daha duyarlı olmalarını beklerim. Hatta bu anlayışı, yok olmakla yüz yüze olan Anadolu mozaiğinin korunmasında da beklemek gerekiyor.

Kürt sineması, Kürt dili ve kültürünün gelişmesine ne gibi katkısı var?

Günümüzde dillerin ve kültürlerin kendini korumasında en önem arz eden alan sanat alanıdır. Hatta modern dünyada ulusal-kültürel bir kimlik kendini sanat ve edebiyat alanında var edemiyorsa yok olmakla yüz yüze kalmış demektir. Bu yüzden Kürt sinemasının gelişimi, Kürt dili ve kültürünün de gelişimi anlamına gelecektir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU