Sırtlan ısırığı...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Evet, Türkiye ağır yaralar almış dev bir av hayvanıdır. Can çekişmektedir.

Yaralar sadece iktisadi olsa çözüm kolay bulunur. Lakin o yaralar artık toplumun derinlerine işledi. Toplumun gövdesine nüfuz eden çürüme, geri dönüşü zor siyasi ve ahlaki bir musibet haline geldi.

İki hafta önceki yazımızda şu satırları kaleme almıştım:

... tüm yırtıcılar avlarını boğarak öldürdükten sonra yer, sırtlan ise değişiktir.

Sırtlan sürüsü bir avı arasına düşürdü mü rastgele ısırarak canlı canlı parçalamaya başlar, av büyük acılar çekerek can verir.

Benzetme için kusuruma bakmayın, şimdi Türkiye haritasına baktığımda her yerinden bir sırtlanın ısırdığı dev gibi bir av hayvanı canlanıyor gözümün önünde.

Kolay değil, milyonlarca insanın, çocuklarımızın geleceği parçalanıyor.


Evet, bir toplumun, özellikle de gençlerin ve çocukların geleceği mahvoluyor.

Gözümüzün önünde mafyatik karakterler, onların devlet içindeki bağlantıları, iktidarın çeşitli figürleri canlı canlı vatanımızı dişliyor; av o kadar büyük ve korunmasız ki, daha büyük parçalar koparabilmek için kendi aralarında dalaşıyorlar.

Havada milyar dolar lafları, kokainler, limanlar, ihaleler, hazine arazileri uçuşuyor. Halka ait olan ne varsa, hepsi tutanın elinde kalıyor, yağmalanıyor.

Şimdilik yağmayı bir kenara bırakalım ve suç ekonomisine bakalım...

Hepimiz görüyoruz, farkındayız; dünya da farkında. Türkiye'de inanılmaz bir "suç ekonomisi" yaratıldı. Rakamlar çok büyük.

2014'te yapılan bir uluslararası araştırmada uyuşturucu trafiğinin küresel "pazar büyüklüğü"nün 650 milyar dolara kadar ulaştığı belirlenmişti. Hiç kuşkusuz, aradan geçen yedi yıl içinde bugün bu rakam daha da büyüdü.

Yine aynı araştırmada seks, çalıştırma, hatta kölelik maksatlı insan kaçakçılığının 150 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı tespit ediliyordu. Aynı büyüklükte bir pazar da kaçak kereste ticareti oluyordu.

Sahte/korsan ürün, kalpazanlık gibi faaliyetlerin büyüklüğü ise 1 trilyon doları aşıyordu.

Ham petrol hırsızlığı/el altından ticareti 12 milyar dolarlık, yasadışı madencilik faaliyetleri ise 50 milyar dolarlık piyasaya sahipti.

Bunların yanında "ufak" kalan organ ticareti 1,7; tarihi eser kaçakçılığı 1,5 milyar dolar; hafif silah kaçakçılığı 3,5 milyar dolar büyüklüğe ulaşıyordu.

Takdir edersiniz ki, Türkiye tüm bu sayılan kalemlerin kesiştiği "jeostratejik" bir konuma sahip!..

İnsan kaçakçılığı, korsan ürün, silah ticareti, yasadışı madencilik, organ mafyası, tarihi eser kaçakçılığı, IŞİD petrolünün satışı ve tabii uyuşturucu ticareti bizim topraklarımızda giderek daha "bereketli" işler haline gelmeye başladı.

Son günlerde "revaçta" bir konu olan uyuşturucu trafiğine bakmamız yeterli...

Yıllar önce bir Alman televizyonu Türk bayrağının üzerine şırınga yerleştirerek haber sunmuş ve haberde uyuşturucu kaçakçılarının eski başbakanlardan Tansu Çiller tarafından korunduğunu öne sürmüştü. Hep beraber milli bir utanç yaşamıştık.

Şimdi sanırım uyuşturucu haberlerini sunarken komple Türkiye haritasını şırıngaya benzetip yayımlayacaklar!..

Bakın, çok ciddi işler oluyor. Özellikle Avrupa'ya kokain trafiğinin giderek daha büyük miktarlarda Türkiye üzerinden yürütüldüğü iddiaları var.

Hayat da iddiaları doğruluyor.

Geçtiğimiz haziranda Kolombiya polisi Türkiye'ye doğru yola çıkan 5 ton, evet, 5 ton kokain yakaladı. Daha geçtiğimiz günlerde Ekvador'da Türkiye'de kurulu Yılport Holding'e ait limanından Mersin Limanı'na yola çıkan bir gemi Panama'dan geçerken, Panama polisi 616 paket kokain yakaladı. Yanılmıyorsam 1 tona yakın bir kokain anlamına geliyor bu.

Geçtiğimiz ağustosta, aynı Yılport'a ait Kocaeeli Dilovası Limanı'nda bir konteynerde 540 kilo kokain ancak ikinci aramada yakalanmış, ardından bürokraside karışık tayinler gerçekleşmişti.

Sadece yakalanan kokain bile inanılmaz boyutta.

Milyarlarca dolar...

Bizdeki uyuşturucu müptelalarının tüketebileceği bir miktar değil. "Pudra şekeri çocukları"nı saymazsanız, Türkiye'de uyuşturucu tüketimi daha ziyade esrar ve ucuz kimyasallar olarak gerçekleşiyor. Müptelalarda para yok.

Dolayısıyla kokainin çoğu Türkiye'den transit geçiyor, Avrupa'daki "son kullanıcı"ya ulaşıyor.

İşte paylaşılamayan limanlar, "marina"lar, havada uçuşan iddialar, tehditler, operasyonlar... Hepsi bu büyük paranın denetimi için.

Uyuşturucu dışındaki işlerin tuttuğu yekunu da az çok tahmin edebiliyoruz.

Haliyle, bu işlerin rahat yürüyebilmesi için hukukun ortadan kalkması şarttır. Güçler ayrımı ve denetim kabul edilemez.

İşte Türkiye bir kısım "siyasetçi", "bürokrat", mafyoz ve "işadamı"nın kısa sürede milyarlarca dolarlık servetlere ulaştığı bir ülke haline bu şekilde geldi.

Hepsi birbirine bu şekilde karıştı. Dalaşma da bu şekilde başladı..

Size bir şey söyleyeyim mi, göreceksiniz, bu işin sonu da böyle böyle gelecek...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU