Güç biriktirme aracı olarak siyaset

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu, Independent Türkçe için yazdı

Siyasetin idealde Aristotelesçi ifadeyle toplumun ortak yararı için yapılan bir etkinlik olduğunu düşünsek de realitede bunun her zaman böyle olmadığını söyleyebiliriz. Siyaseti bir güç biriktirme aracı olarak gören, tam da bu nedenle gücü elde etme ya da güç istenci için siyaseti araç kılan siyaset insanlarının varlığından söz edebiliriz.

Bir ortaçağ düşünürü olan Salisburyli John da böyle düşünüyor olsa gerek ki kitabı Policraticus da bu konuya yer vermiş, hatta adalet, adaletsizlik gibi kavramları gücün kullanım biçimi bağlamında yorumlamıştı. Adaletin temel öğesinin insanlara, topluma zarar vermemek ve bir insanlık sorumluluğu olarak zarar vermeye çalışanları da engellemek olduğuna dikkat çeken John, adaletsizliği gücün olumsuz kullanımı olarak yorumlamıştı.

O’na göre, iktidar insanlara ve topluma zarar verdiğinde adaletsizlik ortaya çıkıyordu. İktidar sahiplerine iktidar olmanın sorumluluğunu hatırlatan John’un gözünde toplumda olan biten her şeyden, adalet ve adaletsizlikten yönetenler sorumluydu. John’a göre tiranlık “Tanrı tarafından insana verilen iktidarın kötüye” kullanımıydı. Üstelik tiranlık sadece prensler için kullanılacak bir terim değildi. Kendine tabi olanlar üzerinde iktidarını kötüye kullanan herkes, John’a göre aslında bir tirandı. Düşünüre göre tiranın güç tutkusunu eyleme dönüştürmesinde en önemli rol kamu görevlilerine düşüyordu.

John, kendi gücüyle etkili olamayan insanların başkalarının gücünü kullanmaya meyilli olduklarını ileri sürerken, tirana boyun eğen ve hatta tiranın iktidarını destekleyen kamu görevlilerinin gerçekte tatmin olmamış bir güç tutkusu taşıdıklarını ileri sürüyordu. Kendi tiranlık eğilimlerini gerçekleştirme gücü olmayan kişiler, John’a göre güç avcısı, onur peşinde koşan, güçlü olanın yanına yanaşan kişilerdi ve kendilerini yukarıya çekebilecek bir yol arayışında güçlü olanın hizmetine girerek tiranın memurları haline geliyorlardı. Böylece bu kamu görevlileri, dükler, yargıçlar, askerler tiranın gücünün gölgesinde kendileri de o güçten paylarını almaya çalışarak başkalarından daha güçlü bir konuma geliyor ya da güç sahibi olanla kurdukları yakın ilişkiler nedeniyle olduklarından daha güçlü görünüyorlardı.

Tiranın iktidarında çeşitli mevkilerde görev alan kamu görevlileri, gerçekte sahip oldukları güç tutkusu nedeniyle hizmetine girdikleri tiranın adeta kölesi oluyorlardı; çünkü sahip oldukları konum, mevki için ödenmesi gereken bedel kendi özgürlükleriydi. Söz konusu görevliler toplumun ortak yararı adına bir şeyler yapma amacında olmayıp, sadece kendi güç tutkularının tatmininin peşinden koşuyorlardı. Salisburyli John her ne kadar bir Ortaçağ düşünürü olsa da Eski Yunan felsefesinden, özellikle de Aristoteles’ten önemli ölçüde etkilenmişti. Tam da bu nedenle Aristoteles’in perspektifinden yorumladığı siyaseti, toplumun ortak yararı için yapılan bir etkinlik olarak görüyor ve kendi çağında siyaseti güç tutkusunun tatmininin bir aracı olarak gören siyaset insanlarını eleştiriyordu. Evet, O’na göre siyaset insanı siyaseti kendi özel çıkarları için değil, toplumun ortak yararı için yapmalıydı.

Salisburyli John, Policraticus (çev. C. Güngör), Ankara: Barış Kitap, 2015.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU