Suriye üzerindeki çatışma yeniden patlak veriyor

Büyük Arapların uluslararası aktörlerle ve onların arkasındakilerle olan birlikteliği, bu trajediden çıkış yolu olmalıdır

Fotoğraf: AFP

Suriye konusundaki çatışmalar bitmek bilmiyor. Şu an çatışmaların yeniden patlak verdiği söylenebilir. Suriye içinde ve çevresinde hareketliliğin son haftalarda arttığına tanık oluyoruz.

Nitekim Ruslar Astana Üçgeni'nden ayrılarak Avrupalılara ve Araplara yüzünü çevirdi. 2254 sayılı karara ve elçiye aniden kulak vermeye başladılar.

Fakat Avrupalılarla, uluslararası elçiyle ve hatta ABD'lilerle yapılan zahmetli müzakereler sırasında konular dallanıp budaklandı.

Cenevre'deki son toplantı başarısız oldu. Zira Suriye rejiminin pozisyonu değişmediği gibi muhalefetin pozisyonu da değişmedi.

Avrupalılar ve Amerikalılar insani işlere, uluslararası kararın uygulanmasına, anayasa değişikliğine, mültecilerin olası dönüşüne ve yeniden yapılanmaya ilgi gösterdiler.

Bunlar, kendilerinde hiçbir ilerleme olmadığını açıkça gördükleri konulardır. Ayrıntılara saplanıp kalmanın bir anlamı yok.

Oysa rejimin, kontrolünde olmayan bölgelere karşı en son ne zaman kimyasal silah kullandığından bile söz ettiler!

Onların açık görüşleri, Rusya'nın, Beşşar Esad'ın üçüncü, dördüncü ya da onuncu kez yeniden seçilmesine hazırlık yaptığı yönündedir.


Evet, Ruslar Arap alanında ve Esad rejimi lehine bazı başarılar elde ettiler. Türkiye ve Katar ile birlikte Suriye meselesini çözmek için başka bir üçlü oluşturdular. Bu tarafların, muhalefetin bakış açısına göre daha aşağı bir derecede olduğu biliniyor.

Öte taraftan Rusya, Esad'la ilişkisi devam eden veya yeni olan Arap ülkeleriyle iletişime geçti. Mısır, BAE, Irak ve Ürdün gibi. Ayrıca Suriye'nin Arap Birliği'ne tekrar döneceğine dair de birtakım konuşmalar var.

Ancak süregelen Rus hareketliliğiyle birlikte yeni bir Amerikan yönetimi var. Trump yönetimi Beşşar'a ve rejimine karşı son derece olumsuzdu. Aynı şey Biden yönetimi için de söyleniyor ama yeni yönetimin politikaları henüz yargılanabilecek, yönü belirlenebilecek ya da üzerine bir şey inşa edilebilecek derece net değil.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şimdi Suriye sahasındaki güçlere ve eğilimlerinin nasıl olabileceği ya da gelişebileceği konusuna tekrar dönelim.

Burada rejimin ve Rusların yanı sıra, İranlılar ve çeşitli milisleri var. Şam civarından Humus'a, Halep'e ve Irak'la olan sınırdaki geniş bölgelere kadar merkezleri ve üsleri bulunuyor.

Ayrıca denkleme dahil olan Türkler var. Suriye sınırı içerisindeki bir alanı kontrol ediyorlar ve buradaki silahlı muhalefet ile ortaklar.

Öte yandan Irak ve Ürdün sınırlarında onlarca üssü bulunan ABD ordusu tarafından korunan Kürt bölgeleri var.

Buna ek olarak Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve diğer militan silahlı örgütler tarafından kontrol edilen İdlib şehri var.

Tüm bu tarafların, mevcut dönem için anahtar gibi görünen Rus hareketine ilişkin tutumları nelerdir? İranlılar bu işe ne diyor?

Resmi olarak rejimle birlikte olsalar da gerek askeri gerekse güvenlik ve demografik varlık konusunda ısrar ediyorlar. İsrail saldırılarına yıllardır katlandılar ve halen katlanmaya devam ediyorlar.

Ürdün ve İsrail sınırlarına doğru genişleme konusunda ısrarcılar. Peki ya binlerce askeri, teçhizatı ve üssü olan Türklerin durumu nedir?

Bu iki soruyu soruyoruz. Çünkü bu bataklıktan çıkmaya yönelik her girişim açıkça iki şeye dayanmaktadır: Tüm yabancı güçlerin çıkışı ve yeniden yapılanma harcamalarının kontrolü.

Fakat İranlılar ve Türkler hangi şartlar altında çekilirler? Onlarla bu konuda pazarlığı kim yapacak?


Diğer aktörlere gelince, onlarla konuşmanın anahtarı uluslararası karara göre bir siyasi reformdur. Yani, Kürtlerden ve muhalefetten bahsediyorum. Elbette bağımsız aktörler değiller. Arkalarında Amerikalılar ve Türkler var.


Arap bakış açılarına dönelim. Burada sahada hiçbir Arap'ın olmadığını göz önünde bulundurarak "bakış açılarından" bahsediyoruz.

Kazımi'nin Irak'ı bile Suriye sahasında değil. Aksine Iraklı, Lübnanlı, Afgan ve Pakistanlılar da dahil olmak üzere çeşitli milletlerden milisler var.

Irak hükümetinin bunların bütünü üzerinde etkisi yok. Onlar, kendilerini yaratan, eğiten ve gönderen İran'a körü körüne bağlıdırlar!


Esad'ı alternatiflerinin olmamasının bir sonucu olarak gören Araplar, ülkenin toprak bütünlüğüne sahip olmasını, istikrara geri dönmesini ve yeniden inşa edilmesini istiyorlar.

Peki mevcut rejim, resmi olarak buna katkıda bulunabilir mi? Elbette, hayır. Kendi kontrolü altındaki bölgelerde bile bunu sağlamaktan acizdir.

Nitekim ordunun kalanı da İranlılara veya Ruslara bağlı hale geldi. Araplar, yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak için gücünü yeniden kazanmasına yardım edebilir mi?

Rejimin bunda bir çıkarı var mı? Yükler ve sorumluluklar çok ağır. Ülke içinde ve dışında yerinden olan 12 milyon kişi ve bir milyon ölü veya tutuklu var.

Ülkenin yüzde 40'ı harap durumda. Ayrıca Rusları, İranlıları ve milisleri kendisini kurtarmak için getirten rejimin, ellerinin ve iktidarının yanı sıra iradesi ve gerçekliği de esir durumdadır.


Bu, Suriye'yi kurtarmak için bir umut olmadığı anlamına gelir mi? Arapların bunda bir rolü olabilir mi? Gerçek şu ki, halihazırda bir Arap rolünden bahsedemiyoruz.

Bu gereklidir ve diğer her şeyin koşuludur. Ayrıca Rusların, Amerikalıların ve uluslararası arenanın insicam halinde olması gerekmektedir.

Nitekim daha önce Sudan'da olduğu gibi şimdi Libya'da oluyor. Iraklılar, Lübnanlılar, Ürdünlüler ve Filistinliler kadar hiç kimse Suriye'nin barış ve istikrarını kavuşmasını istemez.

Ancak Arapların bu hedeflere ulaşılması için kararlı bir şekilde hareket etmeleri gerekmektedir. Eksenlerin politikaları ve müdahaleler Arapları yok etti.

Büyük Arapların uluslararası aktörlerle ve onların arkasındakilerle olan birlikteliği, bu trajediden çıkış yolu olmalıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU