Bir Türk dostunun ardından: David Barchard (1947-2020)

Prof. Dr. Mesut Uyar Independent Türkçe için yazdı

Bir dostun vefatı sonrasında anma yazısı yazmak oldukça güç ve acılı ama aynı zamanda yapılması gereken bir görevdir.

Türkiye'de anma yazısı geleneği ne yazık ki yoktur. Merhum ya abartılı bir şekilde övülür ya da sessiz kalınır.

Oysa İngilizlerde anma yazısı (obituary) güçlü bir edebiyat dalıdır. Dostum David'in bu edebiyatı kuvvetli kalemlerinden biri olması ise bu görevi benim için daha da zorlu kılıyor.


David, asker bir ailenin çocuğu olarak 1947'de Galler'de doğdu. Burslu olarak okuduğu Stonyhurst Kolleji'nde eğitim görürken bir öğretmeninin teşvikiyle Türkiye ve Türkçe merakı başladı.

Bu merak, Oxford Üniversitesi'nde tarih okurken artarak devam etti. 1967'de Trabzon'a kadar uzanan bir geziye ilgisini bir aşka dönüştürdü.

1968-69'da TED Zonguldak Kolleji'nde İngilizce öğretmenliği yaptı. Zonguldak'ta sadece öğrenciler ve öğretmenlerle sosyalleşmekle yetinmeyip halkın arasına karışıp Türkçesini geliştirip ve Türk kültürünü öğrendi.


Normal koşullarda iyi bir akademisyen olabilecekken doktora eğitimini yarıda bırakıp gazeteciliğe başladı.

1992'ye kadar devam eden aktif gazetecilik ve muhabirlik kariyerinin önemli bir kısmını Guardian ve Financial Times'ın Türkiye temsilcisi olarak geçirdi.

Türkiye'nin bu zorlu döneminde sorumlu ve dürüst bir gazetecilik yaptı. Söz ve yazılarında çoğu gazetecinin dile getirmekten çekindiği hususları cesaretle bahsetti.

Onu diğer yabancı muhabirlerden ayırt eden başka özellikleri ise Türkiye tarihi ve kültürüne hakimiyet ve sevgisiydi.

Eleştirileri yıkıcı ve karalayıcı değil samimi ve yapıcıydı. David, ömrü boyunca Türkiye'nin haksızlığa uğradığına ve yanlış tanındığına düşündü ve bunu düzeltmeyi kendine görev bildi. 


1995'te Türk Dışişleri Bakanlığı'nda basın danışmanı çalışmaya başlamasında bu görev bilincinin rol oynadığı açıktır. Ancak arzu ettiği çalışma ortamını bulamadı.

Tavsiye ve tekliflerinin dikkate alınmadığına kani olunca bakanlıktan ayrılıp şansını Türk düşünce kuruluşlarında denedi.

2000'lerin sonunda Bilkent ve Yeditepe Üniversitelerindeki akademik kariyer arayışı da hayal kırıklığı ile sonuçlandı.

David, tarih veya uluslararası ilişkilerde çalışmak istemesine rağmen doktorasının olmaması ve mesleki geçmişi yüzünden iletişim ve gazetecilikte dersleri vermek zorunda kaldı.

Oysa gazeteciliği bıraktıktan sonra David vaktinin çoğunu başta Girit olmak üzere son dönem Osmanlı tarihinin siyasi ve diplomatik sorunlarına vakfetmişti. 


David'le tam da bu döneminde bir ortak dostumuz vasıtasıyla tanıştım. Benzer konulardan hoşlanıp benzer sorunlardan mustarip olduğumuzdan kısa sürede dost olduk.

Önce onun Kapadokya'ya sonra benim Avustralya'ya taşınmam fiziki görüşme imkânını ortadan kaldırsa da David'in çabası ve epostalar sayesinde irtibatımız hiç kopmadı.

Uzun aralıklarla bir araya geldiğimizde ise sanki hiç ayrılık yaşamamış gibi kaldığımız yerden devam edebildik.  


Normal bir insan bu kadar sıkıntı ve hayal kırıklığına tahammül edemez ve Türkiye sevdasından vaz geçerdi. David ise tam tersine 19'uncu yüzyıl İngiliz centilmenleri gibi vatanı bellediği Türkiye'ye bütün gücüyle sarılıp onun haklarını savunmaya, dünyaya ve hatta Türklere tanıtmaya çalıştı.

Bir anlamda zamanımızın David Urquhart'ı idi. Örneğin Girit'te yaşanan felâketlerin Türkiye'de bilinmemesine Girit göçmenlerinin bile unutmasını bir türlü kabullenemedi.

Girit konusunda hazırladığı kitabı yayınlamaya ömrü yetmedi ama muhtelif dergi ve gazetelerde Girit'le ilgili ibret verici makaleleri yayınlandı. 


David bir gazeteci olarak çarpıcı bilgileri sürükleyici bir dilde hızlı bir şekilde yazmakla ün salmıştı. Asil Nadir ve Polly Peck skandalı ile ilgili yazdığı kitap oldukça başarılı bir gazetecilik çalışmasıdır.

Ama çok sevdiği Girit ve son dönemli Osmanlı tarihini yazarken çok farklı bir tarzı benimsemiştir. Geçmiş yüzyıl İngiliz centilmenliği tarih yazılarında kendini çok daha iyi göstermektedir.

Yazım dili gerçekten ağır ve eski tarzdır. Uzun cümle ve paragraflar, konu içinde konularda bahsetme, her türlü detayı verme çabası, hadiselerin kahramanlarını bütün boyutlarıyla tanıtma gayreti David'in popüler yazılarına alışmış okurlarını çok şaşırtmıştır.


David, kesin fikirleri olan ve bunu dile getirmekten çekinmeyen bir kişiydi. Lafını sakınmaması yüzünden çok düşman edindi. Türkiye'ye ve Türklere duyduğu sevgi ve sadakat ise düşman sayısını epey arttırmış birçok kapının yüzüne kapanmasına neden olmuştur.

Ama aynı zamanda hoşlandığı kişilere şaşırtıcı derecede kendini sevdirme kabiliyeti vardı. Seçici olmasına rağmen çok dostu vardı ve onlarla irtibatı araya mesafe ve yıllar girse de muhafaza etmeyi hep bilmiştir.

Bunda teknolojiyi iyi kullanmayı bilmesinin rolü olduğunu eklemeliyim. Bildiklerini çevresiyle paylaşmayı çok severdi.

Uzun bir dönem yabancı gazeteci, diplomat ve akademisyenlerin Türkiye konusunda ilk başvurdukları isim olmuştur. Başta Kapadokya olmak üzere tarihi mekân rehberliği ise bir efsaneydi. 


Hayatının son döneminde Türkiye'den ayrılıp çok sevdiği Yorkshire'a yerleşti. Dost ve doktorların tavsiyesine uyarak yemesine dikkat edip düzenli spor yapmaya başladı.

Ne yazık ki bir yürüyüş esnasında düştü ve bir daha kalkamayıp 2020 yılının Noel'inde 73 yaşında hayata veda etti.

Bir dost olarak tek tesellim vefatı öncesinde onu zorlayarak Girit hakkında uzun bir makale yazmasını sağlayıp editörlüğünü yaptığım dergide yayınlayabilmemdir. 


David'in vefatı, 1960lı yıllarda ülkemizi ve tarihini üniversitelerde öğrenip Türkiye'de yerinde görerek uzmanlaşan bir neslin sona ermekte olduğunun işaretidir.

Gördüğüm kadarıyla benzeri kalitede uzmanlar ve tarihçiler artık yetişmiyor. David değerini tam idrak edip istifade edemediğimiz bir Türkiye uzmanı ve Türk dostuydu.

Gerekli akademik ve mali imkânlar verilse kaliteli öğrenciler yetiştirecek, değerli eserler verecek, Türkiye'yi ve Türkleri dünyaya tanıtabilecek potansiyeldeydi. Bunu başaramamış olmamız büyük bir kayıptır.

Toprağı bol olsun. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU