Değerli rekabet kimin umurunda?

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Herkesin şikâyet ettiği, ama herkesin fırsat bulduğunda da boşluklarını değerlendirdiği bir sistemin gelişmesi mümkün olamıyor.

Rekabet ortamı bozuk olunca, maalesef kayıplar kazançlardan daha fazla oluyor. Bu yüzden öncelikle rekabet ortamının düzelmesi ve günlük kazançların kar sayılmaması gerekiyor.

Geçen yıl küme düşmekten son anda günlük kararlar ile kurtulan Ankaragücü ve Kayserispor, bu yıl yine küme düşme potasında ve o potadan çıkmaları da kolay görünmüyor.

Dolayısı ile rekabet ortamı ve sistem bozuk olunca, alınan günlük kararların kimseye bir faydası olmuyor. Kısa vadeli zaferler, uzun yolda mağlubiyete dönüşüyor.

Geçen haftalarda, Avrupa Süper Lig projesine kuvvetli itirazlar olmuş ve rekabeti bozan bir ortam yaratacağı, herkes tarafından kabul gördü.

Hem dünya spor kamuoyu, hem de Türk spor kamuoyu, bu ligin rekabete ve futbola zarar vereceğini yüksek sesle dile getirdi.

Fakat bu kadar kuvvetli itirazların çıktığı Türk spor kamuoyunda, aynı kuvvetli itirazlar, Türkiye'de yaşanan rekabet bozucu durumlarda çıkmıyor.

Mesela Adana Demirspor'un, tüm Türkiye'nin sokağa çıkma kısıtlamasında olduğu ortamda, oynadığı maça alabildiği kadar insan alıp, haksız rekabet yaratması da Avrupa Süper Lig projesi kadar rekabeti bozan bir durumdu hâlbuki.

Ve ortaya çıkan sonuç, bir maç kazanmak adına, tüm rekabete zarar verdi.

Bununla beraber, rekabetin sağlıksız olduğu spor sisteminde, sistemin etki altına alınması, artık tüm paydaşların birinci stratejisi oldu.

Bu yüzden, her maç sonrası kazanan takımın hocası da kaybeden takımın hocası da hakemleri eleştiriyor. Tüm hedef bir sonraki maç çünkü.

Yıllardır oyundan, plandan ve gerçeklikten kopan futbol sistemi de bu yüzden Avrupa da başarısız ve kendi dünyasında yaşıyor.
 


Sağlıksız rekabet ortamında herkes avantaj peşinde koşuyor

Hem küme düşen, hem de şampiyon olamayan takımların sorunları benzer ve sonuçları hasar verici oluyor. Geçen yıl küme düşmekten kurtulan takım, bu sene aynı sondan kurtulamıyor.

Geçen sene sağladığı avantajı, bu sene kaybediyor çünkü. Ya da şampiyonluk hedefi ile sezona başlayan takımlar,  kendi plan ve hatalarından çok, sistemdeki problemlere odaklanıyor.

Fenerbahçe, geçen yıl oyuncu, sene başında sportif direktör, sezon ortasında teknik direktör olarak görev verdiği Emre Belözoğlu üzerinden kurduğu şampiyonluk iddiasını, bu rekabet düzeni için yeterli sayıyor.

Bu rekabet düzeni içinde, tercihlerin bir önemi kalmıyor.

Ya da Galatasaray'ın Fatih Terim üzeri kurduğu maliyetli yapının, yıllardır rekabeti bozuk sistemde bir projeye ihtiyaç duymaması da bundan kaynaklanıyor.

Dört büyük takım içinde, sezon ggenelinde en pozitif oyunu oynayan Beşiktaş’ın teknik direktörü Sergen Yalçın da bu yüzden her maç sonrası, gelecek maç için avantaj yakalama amacı ile hep şikâyetçi oluyor. 
 


Son 5 yıl içinde 4 büyük takım değer kaybetti

Ama sonuç olarak gerçek değişmiyor ve takımların değeri, ligin değeri düşüyor. Avrupa'nın birçok yerinde takımların ve liglerin değeri artarken, Türk futbol sistemindeki bozuk rekabet, takımların değerlerine yansıyor.

Avrupa'nın önde gelen liglerinde, son 5 yıl içinde liglerin değeri düzenli olarak artıyor. Hatta bazı orta sınıf takımların değerleri yüzde yüz artarken, Türkiye Süper Ligi takımlarının değerinde düşüşler yaşanıyor.

Köln'den Marsilya'ya, Freiburg'dan Sassulo'ya, Torino'dan Real Betis'e kadar Avrupa'nın orta sınıf takımlarının değerinde, sürekli yükseliş yaşanıyor.

Transfermarkt'ın verileri tam olarak gerçek zamanlı veriler olmasa da takımların değeri konusunda bir fikir veriyor.

Örneğin 5 yıl önce 4 büyük takımın değeri 560 milyon euro iken, 2020 yılında 440 milyon euroya, pandemi ile geçen 2021 yılında ise 370 milyon euroya kadar, düşüş gösteriyor.

Kulüpler spor iklimine göre kıyafet giyiyor. Çünkü bu iklim bazen bir takımı ısıtırken, diğer takımı üşütüyor.

Rekabet değer kazanmayınca takımlar da değer kazanamıyor. Herkesin avantaj peşinde koştuğu rekabet ortamının, Avrupa Süper Ligi projesinden farkı yok. Çünkü güçlü olan, gücünü kullanıyor.

Bu yüzden, öncelikle sağlıklı bir rekabet ortamı gerekiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU