Rusya-Ukrayna krizi: Savaş sisleri dağılıyor mu?

Oğul Tuna Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Rusların tercih ettiği ifadeyle "Ukrayna Krizi" ya da Batı'daki ismiyle "Rusya-Ukrayna Krizi / Savaşı" yedinci yıl dönümü çoktan geride bıraktı.

Maidan'daki protestolar kısa sürede Ukrayna'da kanlı çatışmalara dönüşmüş, Kırım yarımadası Türkiye ve Batılı müttefiklerinin ifadesiyle işgal edilmişti.

Rus söylemine göre ise Kırım, 16 Mart 2014'ta düzenlenen açık ve şeffaf bir referandum ile Rusya'ya katılmayı kabul etmiş, 18 Mart'ta ise nihayet "anavatana" katılmıştı.

Öte yandan 2014 yılı Doğu Ukrayna'daki Donbas bölgesinden iki devletçik doğurmuştu: 12 Mayıs'ta Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri bağımsızlıkları ilan etti ve bugüne kadar hiçbir devlet tarafından tanınmasalar bile iç örgütlenmeleri ve dış destekle ayakta kalmayı başardılar.


Takvimler 29 Mart'ı gösterdiğinde sosyal medya hesapları ve açık istihbarat kanalları, Batı başkentlerinden önce alarma geçtiler: Kırım'ın da içinde bulunduğu Rus Güney Askeri Bölgesindeki Rostov, Volgograd, Voronej gibi pek çok büyük şehirden askeri tahkimat videoları yayılmaya başladı.

Askeri kamuflaj ve yanıltma sanatının doruklarındaki "maskirovka"nın üstadı olan Rus ordusunun Doğu Ukrayna'yı ve Kırım'ı dört koldan kuşattığı görülüyordu.

Aslında bu şaşılmadık bir durum değildi: Rusya Savunma Bakanlığı öncelikle 21 Mart'ta Ukrayna'yla sınırdaş olan bu askeri bölgede tatbikatlara başlanacağını ilan etmişti.

Kamuoyu ve uluslararası gözlemciler, 6 Nisan'da ise Savunma Bakanı Sergey Şoygu ülke genelinde sürpriz "savaşa hazırlık tatbikatlarını" başlattığı haberiyle daha da heyecanlandılar.    

Altaylardan ya da Kaliningrad'dan Kafkasların kuzeyine ve Merkezi Rusya'ya taşınan ağır askeri mühimmata dair yüzlerce video ve fotoğraf Telegram, Twitter ve hatta yeni enformasyon ve dezenformasyon kanalı TikTok'a doluştu.

17 Nisan'a varan 11 günlük süreçte Baltık ve Barents Denizinden Rus savaş gemileri Karadeniz'e çıktı; Rusya Hazar Denizi Filosu ise Kafkasları aşarak Azak Denizine indi.

S-400'ler ve Tyulpan gibi ağır sistemlerin geçit töreni son dakika haberlerini süsledi. Tansiyon giderek artarken 22 Nisan tarihinde Kırım'da tatbikatlara nezaret eden Şoygu, bütün tatbikatların son bulduğunu ilan etti.

Batılı gözlemcilere ve Ukrayna istihbaratına göre Rusya'nın yığdığı 150 bin asker ve savaş teçhizatının geri çekildiğine dair olduğu iddia edilen görüntüler 23 Nisan itibarıyla yine sosyal medya kanallarında paylaşılmaya başlandı.

Peki bir anda parlayıp sönen -ya da söndüğü zannedilen- bu alev bize ne anlatıyor?


Eski Sovyet coğrafyasına yönelik yeni ümitler

Rusya ve diğer eski Sovyet cumhuriyetleri, dünyanın geri kalanı gibi, zorlu bir yıl geçirdiler. Petrol fiyatlarındaki sert düşüşe bağlı ekonomik sarsıntıyla açılan 2020, koronavirüsü krizi ile bütün Avrasya'yı vurdu.

Rant ekonomisinin doruklarında gezen, acı 90'lı yılların mirası oligarşilerin hüküm sürdüğü, yer yer monarşiyi andıran biçimlere bürünen yönetimlerin göründüğü bu coğrafya bir yıl içerisinde sayısız siyasi gelişmeye sahne oldu:

Belarus'taki olaylı seçimler ve ardından aylardır devam eden eylemler, statükonun yerle bir olduğu İkinci Karabağ Savaşı, Moldova'da uzun yıllar sonra iktidara AB yanlılarının gelişi, Kremlin'i haftalarca meşgul eden Navalnıy vakası ve hatta bugün Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki kanlı çatışma… 

Post-Sovyet dünyasındaki bu gelişmeler özellikle Joe Biden'ın Rusya'ya karşı kayıtsız olmakla eleştirilen Donald Trump yerine başkan seçilmesiyle ilişkilendirildi.

Biden'ın açık bir şekilde "otoriter" yönetimlere açtığı savaş, Almanya'yı Kuzey Akımı 2 projesinden caydıramayan tehditler ve özellikle nisan ayında küçük bir kısmına şahit olabildiğimiz diplomatik pazarlıklar jeopolitik bir dalgalanmayı tetikledi. 


2014'te Maidan'ın alevlenmesine sebep olan AB ve NATO üyeliği gibi mevzular, bu kez, 2019'da cumhurbaşkanı seçilen Volodimir Zelenskiy'in ve hükümetinin ağzından dile getirildi.

NATO'nun 1990'lı yıllarda kendisine verdiği sözleri ihlal ettiğini iddia eden Rusya ise kendi sınırlarına, nüfuz alanına ve bir nevi "Lebensraum"una sirayet edecek böyle bir adıma asla izin vermeyeceğini bir kez daha ifade etmiş oldu:

Batılı uzmanların önemli bir kısmı Mart sonu itibarıyla tanık olduğumuz yığınakların Putin'den Biden ve müttefiklerine bir gözdağı olduğunu düşünüyorlar.

Hatta on binlerce askerin ve askeri mühimmatın on binlerce kilometre boyunca sevk edilmesini, Biden'dan bir telefon görüşmesi koparma arzusuna bağlayanlar dahi oldu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bir "katil" olduğunu onaylayan Biden, cidden 13 Nisan tarihinde Kremlin'i aramış ve iki lider belirsiz bir tarihte görüşmeyi kabul etmişti.

Rusya'ya oryantalist gözlüklerle bakmaktan vazgeçemeyenler için kullanışlı bir argüman. Fakat bütün bu sevkiyatın ekonomik yükünü düşünürsek gayet yetersiz kalıyor.


Rusya'nın dahlinin boyutları

Devasa boyutlardaki bu tahkimatın yanında, Mart ayının sonlarından bu yana Donbas bölgesindeki çatışmaları da eklersek iş daha da ciddileşiyor.

Temmuz 2020'de ilan edilen fakat yeni yılla birlikte defalarca ihlal edilen ateşkes süresince 50'den fazla Ukrayna askeri hayatını kaybetti.

Brüksel ve Vaşington'un açık ve kuvvetli desteğini alan Zelenskiy, Rus işgaline karşı 8 Nisan'da Donbas'taki ve 27 Nisan'da Kırım'ın kuzeyinde bulunan Herson'daki cepheleri ziyaret etti.

Putin'e defalarca görüşme çağrısı yapsa da Kremlin, kendisinin bu savaşta bir rolü olmadığını; Kiev'in muhatabının Donetsk ve Luhansk'taki yönetimler olduğunu söylüyor.


Peki Rusya'nın bu savaşta ya da mart ayı sonunda kızışan çatışmalarda bir rolü olmadığını söylemek mümkün mü? Elbette, hayır.

Uydu görüntülerine göre Voronej'de ve Kırım'da yeni askeri kamp alanları inşa eden Rusların Donbas'taki entitelere yardım ettiği bir gerçek.

u yardım kah Margarita Simonyan gibi Rus basınının uç isimlerince propaganda ve "Donbas'ı anavatana kat, ey Rusya!" söylemlerine bürünüyor kah Batılı gözlemcilerin raporlarında Donbas'taki Rusça konuşan nüfusa Rusya Federasyonu pasaportu dağıtıldığı iddiaları biçimini alıyor.

Bu noktada da Kremlin'in "Doğu Ukrayna'da yaşananlar Ukrayna'nın iç işleridir ama vatandaşlarımız hedef alınırsa onları korumaktan çekinmeyiz" açıklaması anlam kazanıyor.


İkinci bir nokta Kırım'ın Ukrayna'nın da engellemelerine bağlanarak sekiz aylık su kaynağının kaldığı gibi coğrafi ve yaşamsal etmenlerde yoğunlaşıyor.

Bu sebeple Rus ordusunun Azak Denizinin kilit taşı Mariupol'a ya da hiç beklenmedik biçimde Kuzey Ukrayna'ya çıkarma yapılacağı tezleri ortaya çıkıyor.

Rusların Kerç Boğazını Ekim 2021'e dek yabancı savaş gemilerine -yani en kibar ifadeyle Ukrayna'ya- kapattıklarını ilan etmesi bu noktada önemli.


Üçüncü ve son olarak Rusya yanlısı hesapların sosyal medyayı mükemmel bir savaş aygıtı olarak kullanmalarını sayabiliriz.

Tıpkı mart sonundan nisan sonuna bir aylık sürede dünyanın Ukrayna sınırına ve Kırım'a yapılan tahkimatı görmesini istedikleri gibi şimdi de çekilme ilanından sonra her gün yüzlerce video paylaşmaya devam ediyorlar.

İzleyici ve paylaşımcı "oradan oraya" hareket eden upuzun konvoylar, zırhlı araçlar, katarlar görüyor ama hiç kimse şu soruya cevap bulamıyor:

Şimdiki sevkiyat hangi yöne yapılıyor? Kırım'ın içine, Ukrayna sınırına mı yoksa Urallarda, Sibirya'daki birliklerine mi çekiliyor bunca asker ve teçhizat?


Yetenekli Bay Zelenskiy, eski kurt Putin'e karşı

Hem Ukrayna'ya bir "ders verme" tehdidi barındıran hem Rusya'nın çıkarlarını hayata geçirme potansiyeli taşıyan hem de Batı'ya gözdağı vermeyi amaçlayan bu bir ay iki tarafın iç politikası için de birer aygıt aynı zamanda.

Oligarkların titan-vari mücadelesinden yılan Ukrayna halkının 2019 yılında bir komedyeni iktidara getirmesi herkesi şaşırtmıştı.

Zelenskiy'e bağlanan büyük umutlar iç ve dış cebir mekanizmalarıyla birleşince zamanla boşa çıktı. Aynı zamanda genç bir kadro oluşturan Zelenskiy'in ekibi Temmuz 2020 ateşkesi gibi hayati konularda başarısız bulunuyor.

Bu sebeple bir buçuk ay önce Instagram hesabında kas çalışırken poz veren Ukrayna Cumhurbaşkanının şimdi cepheden kamuflajlı fotoğraflar paylaşması ve AB ile NATO'ya açık açık çağrıda bulunması önemli.

İki tarafın da Oyun Teorisini yeniden kurarcasına atılan adımlarla Kremlin'deki mevkidaşını köşeye sıkıştırmaya çalıştığı ortada. 


Putin ise tıpkı 2014'te -ve öncesinde- olduğu gibi kayıtsız, sakin ve istikrarlı görüntüsünü bozmuyor.

Son haftalara dek Ukrayna konusunda ağzını dahi açmamış; önemli açıklamaları sözcüsü Dmitriy Peskov ya da Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Bakanlık sözcüsü Mariya Zaharova'ya bırakmıştı.

Televizyon kanalları ve operasyonel faaliyet gösteren Telegram muhabirleri hem Ukrayna'nın bölgede yaptığı insan hakları ihlallerini ekrana taşıyor hem de 2014'tekine benzer bir atmosfer yaratmaya çalışıyordu.

Kremlin ocak ayında Navalnıy ekibinin iddiaları ve birkaç haftada sönen sokak hareketleriyle sarsılmıştı. Ancak -tıpkı Minsk'te olacağı iddia edildiği gibi- Moskova ve diğer pek çok büyük şehirde bu eylemlerin bahar aylarında artması bekleniyordu.

Ayrıca Eylül 2021'de gerçekleşecek Duma seçimleri gelecek adına işaret taşıyabilirdi. Bu sebeple halk nezdindeki görev onayı Nisan 2021 itibarıyla yüzde 65 olan Putin'in yeni bir zafere ihtiyaç duyduğu ve böylece muhaliflerini ve razı olmayan kesimleri susturmak istediği tezi kabul edilebilir.

Nitekim Ocak 2014'te de aynı oranda görev onayı alan Putin, Kırım'ın ilhakıyla bu oranı yüzde 88'e çıkarmayı başarmıştı.


Zelenskiy ve Putin'in iç kamuoyunu etkileme arzuları ortada, her ne kadar ilki buna daha çok ihtiyaç duysa da.

Özellikle aşırı milliyetçi ve neo-Nazi grupların varlığı Ukrayna Cumhurbaşkanı için uluslararası bir test sahası haline geliyor.

Kiev'de 28 Nisan günü Nazilerin 14. Waffen-SS "Galiçya" Tümeni için anma yürüyüş düzenlenmesi örtülen problemlerin her an gün yüzüne çıkabileceğini işaret ediyor.

2019'da iktidarı devreden eski Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko'nun taarruzları artmakta. Öte yandan ekonomik sıkıntılar ve koronavirüsü krizi de Ukraynalıların gündeminde.

ABD Kongresi, Ukrayna'ya 300 milyon dolarlık askeri yardımı onaylasa ve aşı tedarikine başlasa da durum henüz iç açıcı değil.

Bu gelişmelerin ışığında Zelenskiy'in siperlerde çekilen fotoğraflarına rağmen Donbas Krizine diplomatik çözüm bulma çağrıları anlam kazanıyor.

Yine de Kremlin'in Ukrayna Cumhurbaşkanı'nı yok sayarcasına hareket etmesi, Putin'in Zelenskiy'in çağrılarına aldırmaması, Kiev'in Rusya'dan diplomatik seviyede pek bir kazanımı olamayacağına işaret gibi.     


"Uzun yoldan, ayışığında çoktan geçtin, gittin…"

Diplomatik seviye demişken; güncel krizde ABD, Çekya, İtalya, Litvanya, Estonya, Litvanya, Slovakya, Polonya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya'dan toplamda 40'tan fazla Rus diplomatın sınır dışı edildiğini eklemekte fayda var.

Zelenskiy, Moskova'da muteber olmasa da Moskova'nın yüzüne bu kadar kapının kapanması kendisi için hayırlı haberler getirmiyor.

Ukrayna'da yaşanan krize, Kırım'ın işgali söylemi üzerinden gelen yaptırımlara, Çekya ve Bulgaristan'da Rus istihbaratının bombalı eylemlere giriştiği iddialarına dayanarak Batı, Zelenskiy'e Putin'i köşeye sıkıştırma hususunda yardımcı oluyor.

Fakat Rusya böyle köşeye sıkıştırılmayı daha ne kadar kabul edecektir? Bir aydır pek çok askeri ve diplomatik üste tartışılan bu sorunun cevabını görmeye son yedi yıldır olduğundan çok daha fazla yakınız.

Çekilme görüntüleri ve tatbikatları bitirme ilanına rağmen Rus topraklarında askeri hareketlilik üst düzeyde. 9 Mayıs Zafer Günü kutlamaları bunun için güzel bir kamuflaj olabilir.

Fakat Ukrayna ordusu ve NATO'ya bağlı kuvvetler Kırım'ı, Herson'u, Donbas'ı ve Azak Denizinin çevresini yakından izlemeye devam ediyor. 

Ünlü Rus halk şarkısının nakaratı "Uzun yoldan, ayışığında çoktan geçtin, gittin…" diyor. Semiramis Pekkan'ın Türkçeye "Bu Ne Biçim Hayat" ya da Mary Hopkins'in İngilizceye "Those Were The Days" diye aktardığı bu güzel şarkı, muhtemelen Rus ordusunun akıbetini anlatmaya yetmiyor.

Şu anda Kırım ve Kuzey Kafkasya'da on binlerce asker ve askeri teçhizatın yer değiştirme görüntüleri gelse de nihai istikamet bilinmiyor.

Kiev'den ve Moskova'dan gerilimi artırıcı sözlere Avrupa başkentleri ve Vaşington'un gelişmeleri kızıştırıcı söylemleri ekleniyor.

Geriye ise AGİT'in günlük raporlarında birer rakam olmaya mahkum sivil ve askeri kayıplar kalıyor…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU