Rus güçleri sürpriz bir şekilde çekildiği Halep kırsalına geri döndü

Türk devriyeleri Suriye’nin kuzeyindeki anayolda arama tarama operasyonları yürütüyor

Suriye'nin kuzeyindeki Halep kırsalında bir Rus askeri devriyesi (Şarku’l Avsat)

Rus güçleri, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki Eş-Şehba bölgesinde bulunan Tel Rıfat ve Kaaştar üslerinden önceki gün sürpriz bir şekilde çekilmesinin ardından bu iki üsse geri döndü.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) yaptığı açıklamada, “İran milislerine ait bir askeri konvoy dün sabah Tel Rıfat kenti yakınındaki Ez-Zehra bölgesine doğru hareket etti. Konvoyda, zırhlı araçlar ile savaşçı ve mühimmat taşıyan askeri araçların yanı sıra orta ve ağır silahlar bulunuyordu” denildi. Açıklamaya göre, konvoydaki silah, mühimmat ve savaşçılar, Türk güçleri ve Ankara destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) muhtemel bir askeri operasyonuna karşı Şii mezhebine mensup halkı korunması amacıyla Tel Rıfat yakınlarına konuşlandırıldı. Bu gelişme, Rus güçlerin, Gaziantep-Halep yolu yakınındaki Tel Rıfat ile Kaaştar üslerinden sürpriz bir şekilde çekilmesinden sonra geldi. Rus güçler, iki üste bulunan zırhlı ve askeri araçlar, sinyal kesici cihazlar ve 100’den fazla Rus askerinin tamamını 4 konvoy halinde geri çekti. Konvoy, Tel-Rıfat-Fafin yolunu kullanarak Halep kentine yöneldi. Ancak Rus güçleri şu ana kadar çekilmenin gerekçesine dair herhangi bir açıklama yapmadı.

Aktivistlerin paylaştığı görüntülerde Rus güçlerine ait iki konvoy görülüyor. Birincisi Tel Rıfat’tan ayrılırken, ikincisi de Fafin beldesi yakınlarında Halep istikametinde gidiyor.

Yerel kaynaklar, Rus güçlerin Halep’in kuzeybatısındaki Tel Rıfat ve Kaaştar üslerinden çekilmesinin “Ruslar ile SDG arasındaki ihtilaflı noktalardan” kaynaklanmış olabileceği görüşünde. Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Hikmet Halil’e göre bu noktalar arasında, SDG’nin rejim bölgelerinde tedarik sıkıntısı çekilen yakıt, hububat ve bazı emtiaları rejime göndermemesi ve Rusya’nın, SDG’den rejim ile arasında 3 sınır kapısı açarak, bu kapıların denetimini Rus güçlerine vermesi talebinin SDG tarafından kabul edilmemesi bulunuyor.

Buna karşılık başka kaynaklar ise, Rusların Tel Rıfat ve çevresinden sürpriz çekilmesinin sebebinin, bölgeyi tamamen tahliye ederek Türk güçleri ve desteklediği SMO güçlerinin askeri operasyonuna ve dolayısıyla Tel Rıfat ve Halep’in kuzeyini ele geçirmelerine, SDG’yi bölgeden çıkarmalarına zemin hazırlamak olduğunu dile getiriyor. Nitekim SDG’nin kontrolündeki bölgeler ile Türkiye destekli SMO’nun kontrolündeki bölgeler arasında bulunan temas hatları, zaman zaman çatışmalara ve SMO kontrolündeki Halep’in kuzeyindeki Azez kenti yakınlarına mayın döşeyen ve vur-kaç taktiği uygulayan SDG’nin sızma eylemlerine tanık oluyor.

Tel Rıfat beldesi ve bağlı 30 köyü Halep’in kuzeyindeki YPG’nin kontrolünde bulunuyor. Tel Rıfat’tan uluslararası M4 karayolu geçiyor. M4 karayolu, Ankara destekli SMO’nun kontrolündeki Azez kentinde bulunan Babu’s Selame Sınır Kapısı üzerinden Halep ile Gaziantep’i birbirine bağlıyor.

Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi 9 Nisan’da yaptığı açıklamada, Türkiye destekli grupların, Halep’in kuzey kırsalında SDG’nin kontrolünde bulunan Tel Rıfat beldesine düzenlediği top atışları sonucu 5 sivilin hayatını kaybettiğini, 6 sivilin de yaralandığını bildirdi. Beldede rejim güçlerinin yanı sıra bir Rus üssü bulunuyor.

Öte yandan, Türk güçleri, Halep-Lazkiye uluslararası karayolunun (m4) İdlib kırsalı tarafında konuşlanarak yolu tamamen kesti ve arama tarama operasyonları başlattı. Bu gelişmenin, Türk güçlerinin tek başına gerçekleştireceği yeni bir devriyeye hazırlık olduğu tahmin ediliyor. Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 5 Mart 2020’de imzaladığı Moskova Anlaşması uyarınca Rus güçleri ile Türk güçleri 15 Mart 2020’de ilk ortak devriyeye başladı. Ancak Rus güçleri, devriye sırasında askeri araçlarının radikal örgütler tarafından hedef alınmasının ardından Türk tarafına anlaşmada belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesini talep ederek Ağustos ayından itibaren ortak devriyeleri katılmayı bıraktı.

Gözlemevi, Suriye rejim güçlerinin İdlib’in güney kırsalındaki Beynen, El-Bare, Fuleyfel ve Kensafra köylerini füze ve top atışlarıyla hedef aldığını bildirdi. Söz konusu saldırılarda can kaybına ilişkin bilgi vermeyen Gözlemevi, rejim bombardımanının Hama kentindeki Sehl el-Gab’a bağlı Kalidin ve El-Ankavi köylerine uzandığını ve saldırılar sırasında Rus keşif uçaklarının İdlib semalarında yoğun uçuşlar gerçekleştirdiğini belirtti.

Gözlemevi’ne göre, muhalif gruplara bağlı Fethü’l Mubin Operasyonlar Odası, İdlib’in güneyindeki El-Mellace cephesi yakınlarında rejim güçlerine ait bir aracı güdümlü füzeyle vurdu. Saldırı sonucu rejim unsurlarından kayıplar yaşandı. Muhalif gruplar Hama’nın kuzeybatısındaki Sehl el-Gab’a bağlı El-Hakura köyü yakınlarında rejim güçlerine ait ikinci bir askeri aracı güdümlü füzeyle hedef aldı. Bu saldırıda can kayıpları yaşandı. Söz konusu saldırılar, Suriye’nin batısındaki Lazkiye kentinin kuzeydoğusunda yer alan El-Ekrad (Kürtler) Dağı’nda rejim güçleri ile muhalif güçler arasında devam eden aralıklı çatışmalarla eşzamanlı geldi.

Diğer taraftan, Türkiye, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) yayınlanan raporunda, 2018’de İdlib’in güneyindeki Serakib kentini hedef alan kimyasal saldırıdan Suriye rejiminin sorumlu olduğunu ilan edilmesi üzerine rejimin cezalandırılması gerektiğini vurguladı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan dün (çarşamba) yapılan açıklamada, OPCW’nin raporunun Esed rejiminin kimyasal saldırıdaki sorumluluğunu ortaya çıkardığına işaret edilerek, uluslararası hukukun bir ihlalini oluşturan kimyasal silah saldırısının tüm sorumlularının cezalandırılması gerektiği vurgulandı.

Açıklamada, kimyasal silah kullanımının, Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin ağır bir ihlali olmasının yanı sıra, insanlığa karşı suç ve savaş suçu olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:

“Bu vesileyle, uluslararası hukukun vahim bir ihlalini oluşturan söz konusu saldırılarının sorumlularının cezasız kalmaması gerektiğine dair çağrımızı yineliyoruz. Türkiye, BM ve OPCW başta olmak üzere, Suriye’de hesap verilebilirliğin sağlanmasına yönelik çabaları desteklemeyi sürdürecektir.”

OPCW, pazartesi günü yayınladığı raporda, Suriye rejim güçlerinin 2018’de Seraib’e düzenlediği saldırıda klor gazını kullandığını teyit etti. Rapora göre, 4 Şubat 2018 günü saat 21.22'de Suriye ordusuna bağlı özel bir birlik olan Kaplan Güçleri’ne ait bir helikopter, Serakib'in doğusunda en az bir silindir bombası attı.

Raporda, sonuçların, tanık ifadeleri, olay yerinden alınan örnekler, mağdurlar ile sağlık personeli tarafından bildirilen semptomlar, gazın etkilediği alanı belirlemek amacıyla izlenen uydu görüntüleri ve uzmanlarla yapılan yoğun istişarelere dayandığı belirtildi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU